Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Tasavvufi Kıssalar

(92.Kıssa) Mürakabe ne demektir?

Zakir, zikrinin neticesi olarak bazı belirtiler zuhur edince, mürşidine bildirir ve onun izin ve icazeti ile zikri terk ederek mürakabe`ye başlar ki, bu mürakabeye Hadis-i şerifte işaret vardır:
Mana:Bir saat tefekkür etmek, yetmiş yıl ibadet etmekten hayırlıdır, buyurulmuştur.Bir ayet-i kerime de:
Mana:Nice adamlar vardır ki; ne ticaret, ne alış veriş onları Allahu Tealayı zikretmekten men`edip alıkoyamaz.(En-Nur:37) buyurulmak suretiyle, mürakabeye işaret olunmuştur.
Salik, alışık olduğu teveccühle, kalbinde müşahadesine muvaffak olduğu yedi letafin belirtilerini, nefiy ve isbat ve bütün ihsanullarının lütfu ile ve tam temizlik içinde, kıbleye yönelerek oturmalı ve mürakabede bulunmaldıır.Bu mürakabenin en az bir saat olması lazımdır.Daha fazla olursa aşk olsun; Allah rızasının yoludur ki, üç şekilde olur.

Hani birsey sorsam ? aklima takildi sormiyayim diyorum ama takildi.
Simdi Rabbimden baska kimse bilmez kimsenin kalbinin ne halde oldugunu?
Ama nasil oluyorda sagliginda sudur demek cennet ehli demek oluyor nasil olurda diger insanlar bunu biçebiliyor?
Bir perde Rabbi ile kul arasinda bilinmez bu dava aslinda
Cennet ehli, cehennem ehli kim diyebilir aslinda.
Allah razi olsun.
Rahatsizlik verdiysem, hakkinizi helal edin.
Hani bazilari vardir Allahtan baska kimse ne oldugunu bilemezsin ve bu haldeki insanlar sakli olmayi tercih eder;
Peki irsat ile görevlenenler öyle ise onlarin ne halde oldugu bilinmezse irsat edemez.
??? ???


Hani birsey sorsam ? aklima takildi sormiyayim diyorum ama takildi.
Simdi Rabbimden baska kimse bilmez kimsenin kalbinin ne halde oldugunu?
Ama nasil oluyorda sagliginda sudur demek cennet ehli demek oluyor nasil olurda diger insanlar bunu biçebiliyor?
Bir perde Rabbi ile kul arasinda bilinmez bu dava aslinda
Cennet ehli, cehennem ehli kim diyebilir aslinda.
Allah razi olsun.
Rahatsizlik verdiysem, hakkinizi helal edin.
Hani bazilari vardir Allahtan baska kimse ne oldugunu bilemezsin ve bu haldeki insanlar sakli olmayi tercih eder;
Peki irsat ile görevlenenler öyle ise onlarin ne halde oldugu bilinmezse irsat edemez.
??? ???


Sevgili Melisa Kardeşim Öncelikle Bu Gibi Konularda Bi Fazla Araştırma Yapılarak Okuduklarımızı Anlamaya Gayret Göstermeliyiz.Sizin de Sölemiş Oldugunuz Gibi Bir Kimsenin Cennet Ehli Ya da Cehennem Ehli Olduğunu Yüce Mevlamızdan Başkası Bilemez.Bu Konuda Hepimiz Hem Fikiriz.İslam Dini Peygamberimiz Üzere Gönderilmiş Olan Bir Dindir Ve Dinlerin En Mükemmelidir.Gereklerini Yerine Getirdiğimizde Açık Beyan Bizleri Cennet İle Müjdelemektedir.Burada Cennet İle Müjdelenmekten Kasıt: Bizden İstenenlerin Hakkını Vererek,Mevlaya Tam Anlamıyla Yönelerek, Cenneti Murad Etmek,İstemek Manasınadır.Peygamber Efendimiz`in Birçok Hadisinde Cennet Ehlinin Kimler Olduğunu Ve Kuran-ı Kerimde Bunların Kimler Olduğu Açıkça BEyan Edilmektedir.Düşünün ki Peygamber Efendimiz Sağlığında Ashabını Ve Bİrçok İnsanı Cennet İle Müjdelemiştir.Bu Bağlamda Peygamber Efendimiz`in Tam Varisi Olan Mürşid-i Kamillere de Bu Salahiyet Verilmiştir.Kimin İman Sahibi Olup Cennet Ehli Olacağını Anlamak Onlara Verilen Bir Nimettir.Burada Anltılardan Asıl Nokta Şudur:Bir Kimse Kuran Yolunda Ayrılmayıp,Ehl-i Sünnete Tam Manasıyla Sarılıp, Mevlamıızın Bizden İstediklerini Yerine Getirip, Bu Bağlamda Kulun Mevlamızdan Cenneti Kazanma Ve İsteme Arzusudur.İnsan Son Nefesine Kadar Mevlamız Tarafından Sınava Tabi Tutulmaktadır.Nice İnsanlar Vardır ki İslam Üzere Yaşarken Son Nefeslerinde İmanlarını Kaybetmişlerdir.Mevlam Son Nefisimiz Dahil İman İle Ölmeyi Cümlemize Nail Eylesin İnşaAllah.Sevgili Melisa Kardeşim Peygamberler,Onların Hakiki Varisleri Tamamen Kuran Ve Sünnete Uyulduğu Zaman Kişinin Gerçek Manada Cennet Ehli Oldugunu Ve Mevlamızın Rızasını Kanacağımızı Müjdelemişlerdir.Bu Müjde İlk Önce Kuran-ı Kerimde Mevlamız Tarafından Veirilmiştir. Kesin Hüküm Olarak Hİçbir Mürşid-i Kamil Bir Kişiye Sen Cennetliksin Dememiştir.Sadece İslam Dini Üzere Bunun Müjdesini,Haberini Verir.Buradaki Maksat Ve Verilmek İstenen Budur Kardeşim.Mevlam Cennet Ehli OLabilmeyi Cümlemize Nasip Ve Müyesser Eylesin İnşAllah.Hakkımız Varsa Helaldir Kardeşim.Sizde Hakkınız Helal Ediniz.Selam VE Dua İle Kardeşim..

Listeyi okurken aklima böyle birsey geldi.
Aslinda haklisiniz daha fazla bilgim olmadigindan belki boyle seyler aklima takiliyor.
Ve vaktinizi aldigim için helalik istedim, çünkü insanin bos yere harciyacak vakti yok. InsaAllah bilgilendirmelerinizden faydalaniyoruz.
Evet hiç düsünemedim ki cennet ehlinin özelliklerinden yola çikiyorlar.
Baskasina demeleri degil, hani insanlar diyorya evliya gibi veya o evliya diye o bakimdan....
Ve Allah razi olsun sorularimi yanitlayip, süphelerimi giderdiginiz için.
Sorularimi havada birakmadigiz için Rabbim sizi sevdikleri ve sevenleri ile eylesin.
Rabbim ilminizi artirsin ve ilmiyle amel edenlerden eylesin.


Listeyi okurken aklima böyle birsey geldi.
Aslinda haklisiniz daha fazla bilgim olmadigindan belki boyle seyler aklima takiliyor.
Ve vaktinizi aldigim için helalik istedim, çünkü insanin bos yere harciyacak vakti yok. InsaAllah bilgilendirmelerinizden faydalaniyoruz.
Evet hiç düsünemedim ki cennet ehlinin özelliklerinden yola çikiyorlar.
Baskasina demeleri degil, hani insanlar diyorya evliya gibi veya o evliya diye o bakimdan....
Ve Allah razi olsun sorularimi yanitlayip, süphelerimi giderdiginiz için.
Sorularimi havada birakmadigiz için Rabbim sizi sevdikleri ve sevenleri ile eylesin.
Rabbim ilminizi artirsin ve ilmiyle amel edenlerden eylesin.


Mevlam Cümlemizden Razı Olsun Melisa Kardeşim.Eğer Siz Kardeşime Acizane Faydalı Olabiliyorsam Ne Mutlu Bana.Selam Ve Dua İle İnşaAllah.

(93.Kıssa) Salikin Mürakabesi Naıl Olur?Mürakabenin 3 Mertebesi Nedir?

1-)Salik, yukarıda tarif olunduğu gibi, temiz ve gizli bir yerde oturur.Gözlerini yumar, kendisini bütün düşüncelerden uzaklaştırır.Sanki ölmüş gibi bütün azalarını hareketten alıkoyar.Bir kar ve zarar diyarı olan bu fani alemi, ins ve cini, melekleri, feriştehleri, hurileri ve gılmanları,cenneti ve cehennemi, yeryüzünden gökyüzüne ve gökyüzünden yeryüzüne varıncaya kadr her zerresiyle bütün mevcudatı,sanki hiç yaratılmmaış ve kendisi de mahv ve yokolunmuş farz ederek, her gün bu usül üzere mürakabe ile meşgul olur ve sonunda, Allahü sübhanehü ve teala`nın lütuflarıyla vuslat sırları fetholunur ve Allahü Teala`nın ihsanlarına mazhar olacağı umulur.
2-)Aynı şekilde mürakabe ile meşgul bulunduğu sırada, her türlü isteklerden, arzulardan vazgeçer, kendisini bütün düşüncelerden uzaklaştırır, zikrinde ve fikrinde hiçbir şey bırkamaz, ölü gibi bütün azasınu hareketten alıkoyar ve gözlerini kapayarak, emr-i hak vaki olmuşta ölmüş, mezara konulmuş, aradan uzun zaman geçmiş, teni ve kemikleri çürümüş ve büsbütün mahvolmuş, vücudundan hiçbir eser kalmamış farz ederek, en az bir saat, ortalama iki saat ve en çok üç saat müddetle bu murakabeye devam etmek suratiyle:
Mana:Ölmeden evvel ölünüz.
Sırrı fetholunur ve böylelikle Allahü Teala`nın lütuf ve ihsanına mazhar olunacağı umulur.
3-)Aynı şekilde mürakebe ile meşgul bulunduğu sırada, her türlü isteklerden arzulardan vaz geçer, kendisini bütün düşüncelerden uzaklaştırır, zikrinde ve fikrinde hiçbir şey bırakmaz, emr-i hak vaki olmuş, kabire konulmuş, bütün azası yok olmuş ve vücudundan hiçbir eser kalmamış kıyamet kopmuş, yeryüzünden gökyüzüne kadar bütün mevcudat mahvolmuş, Haktan başka bir şey kalmamış farzederek, bir saat, iki saat veya üç saat müddetle bu mürakabeye devam eden salike:
Mana: (Bugün mülk kimindir?) diye sorulur.Kimse cevap veremez.Allahü Teala buyurur: (Tek ve kahhar olan Allah`ın) El-Mü`min:16
Ayet-i kerimesinin sırrı zuhur eder, sessiz ve harfsiz:
MANA: Ey emin ve mutma`in olan nefis! Ondan razı olarak ve rızsını kazanmış bulunarak Rabbine dön! Gir, Salih kullarım zümresine…Gir, onlarla birlikte cennetime… El-Fecr:27,28,29,30 hitabına mazhar olur ve vuslat sırlarına kavuşmuş bulunur.
Aşıkların al canını,
Ver onlara cananını;
Aşık neyler can-ü-teni?
İster hemen cananını…

(94.Kıssa) Mürakebede Mertebeler Allah`ın İhsanıyla hilafet makamları olup 3 türlüdür:

1-) Tecellisi gereğince, kendisinde başkalarını irşat kabiliyeti bulunduğundan, ona o veçhile hilafet verilir.
2-) Kendisinde irşat kabiliyeti bulunmadığından, ona da o veçhile ihsan olunur.
3-) Kabiliyeti dolayısıyla sülükü ihmal ettikten, ona da o veçhile ihsan olunur.
Ancak, bunlardan birisi tekmil-i sülük ederek, hilafet makamını ihraz edince:
-Halife oldum, ben de bir şeyhim derse Allah korusun bu büyük bir tehlikedir ki, yedi derya paklayamaz.
Salikin, bu makamda selameti kendisini herkesten aşağı görmesi ve şeyhine karşı teveccüh ve muhabbetini artırmasıdır ki, bu taktirde kendi derecesi yücelir ve yükselir.Eğer başkalarına karşı böbürlenir ve şeyhini eskisi kadar sayıp sevmezse, kendi derecesinden o kadar kaybeder ki, hesabını ve sayısını bulamaz.
Salik, bir anda arşı ve ferşi müşahade edebilecek kudrette olsa bile, yularının yine mürşidinin elinde olduğunu bilmeli ve her husuta teslim olmalıdır.

(95.Kıssa) Müktedi salikin ve muktedi talibin teveccühü 3 şekilde olur.

1-) Şeyh huzurunda, dizi dize oturur gibi kıbleye yönelmeli, kendi kalbini bir tekneye veya başka bir kaba, şeyhinin kalbimi ise bir engin denize benzetmeli, kendi kabını altına tutup o en gin denize benzeyen mürşidinin kalbinden ilahi feyzi doldurmaya çalışmalıdır.Böylece, en az bir çeyrek saat, ortalama yarım saat ve en çok bir saat oturmalıdır.
2-) Şeyhini ibr çadıra benzetmeli, kendisini de o çadırın altında oturur farzederek dört yanından ilahi feyzin bu çadıra aktığını düşünerek durmalıdır.
3-) Şeyhinin ruhaniyetini, engin bir denize ve kendisini de bir damla gibi o engin denize karışmış farzetmeli ve böylece teveccühte bulunmaldır.
Bu üç şekilden hangisi kendisine daha kolay gelirse, ona devam etmeli ve ilk şekilde gösterildiği gibi, bir çeyrek saat, yarım saat veya bir saat, kendisini alıştırdığı müddet kıbleye müteveccih oturup, kendisine ihsan olunan zikrini ve teveccühünü bozmayarak okumalı, en sonunda FATİHA diyerek dua etmelidir.

(96.Kıssa) Bu makamın rabıtası da 3 şekildedir:

1-) Salik, gezip oturduğu her yerde şeyhinin elinde ve daima huzurunda oturur gibi olmalıdır.
2-) Şeyhinin ruhaniyetini bir hırka, bir cübbe veya başka bir elbise gibi bedenine giymiş olduğunu ve her zaman onunla gezip oturduğunu düşünmelidir.
3-) Şeyhinin hırkası kenarına ve koltuğu altına gizlenmiş ve daima kendisiyle birlikte bulunur gibi olmalıdır.
Bu üsüller üzere giden salik, uykuya niyet edince, sanki başını şeyhinin mübarek ayaklarına koymuş da, orada uyuyor gibi yatmalıdır.

Allah Mübareklerin Şefaatlerine Cümlemizi Nail Eylesin İnşaAllah....son nefes dahil yolundan ayırmasın...teşekkürler hocam.


Allah Mübareklerin Şefaatlerine Cümlemizi Nail Eylesin İnşaAllah....son nefes dahil yolundan ayırmasın...teşekkürler hocam.


Amin İhvan Kardeşim.Allah Razı Olsun.Selam Ve Dua İle İnşaAllah.

(97.Kıssa) Mütevassıt salikin teveccüh ve rabıtası da 3 şekilde olur:

1-) Diz dize huzurda oturur teveccühünde, şeyhi huzurda bulduğu zaman; şeyhinin kendinsin alıp Huzur-u-faiz-in-nur Hazreti Resul-ü-Ekrem sallAllahü aleyhi ve sellem efendimize götürdüğünü farz etmeli ve sanki aleyhissalatü vesselam efendimizin müvacehe-i şeriflerinde bulunuyorlarmış da, kendisi şeyhinin hırkası altına gizlenmiş, Sahib-i şeriat efendimiz mücevherlerle bezenmiş yüksek bir kürsü üzerinde oturuyorlar, cihar-ıyar-ı Güzin efendilerimiz de sağ ve sollarında bulunuyorlamış gibi, huzur ve hüşu içinde bir çeyrek saat, yarım saat veya bir saat müteveccih durmaldıır.
2-) Çadır gibi şeyhini bürünmüş, her yandan ilahi feyzin nazil olduğunu görür gibi teveccüh ile şeyhini bulduğu zaman; şeyhinin bir örtü veya elbise gibi kendisini her yanından örtmüş ve kendisi içeride kalıp mahvolmuş ve bu hal üzere Huzur-u-pür-nur-useyyid-il-enbiya aleyhi ve alihi ekmel-ül-tehaya efendimize varılmış Resul-u-zişan efendimiz evvelce olduğu gibi yüksek ve müzeyyen bir kürsü üzerinde oturmuşlar, bütün enbiya-i izam ve resul-ü kiramdan aleyhimüsselam efendilerimiz de sağ ve sollarlında birer kürsüde oturmuşlar farz etmeli, şeyhini huzur saadete müteveccih oturmuş, ayn-i nur olan mübarek kalplerinden şeyhinin kalbine altın oluklardan ilahi feyizler aktığını düşünerek huzur ve huşü içinde. Bir çeyrek saat, yarım saat veya bir saat müteveccih durmaldır.
3-) Şeyhinin ruhaniyetini bir engin deniz ve kendisini de o engin denize karışıp kaybolmuş bir damlacık mesabesinde mahvolmuş teveccühünde şeyhini bulduğu zaman; o engin denizle Huzur-u-Hazret-i-seyyid-il-enbiya ve sened-il evliya veletkiyaya varıp, sAllahu teala aleyhi ve sellem efendimizin bütün mevcudatı kaplamış ve kuşatmış bir umman, sağ ve sollarında buluna enbiya-i izam ve resul-ü kiram aleyhimüsselamı da birer derya farzetmeli, bir engin deniz olan şeyhinin, bir umman olan Resulüllah`ta mahvolmuş bulunduğunu düşünmeli ve böylece huzur ve huşü içinde, bir çeyrek saat, yarım saat veya bir saat müteveccih durmalıdır.
Bu üç teveccüh şeklide zuhur eden eserleri, şeyhinden başka hiç kimseye söylemek gerekmez.Zira, Fena-fiş-şeyh makamıdır.

(98.Kıssa) Rabıta Ve Alakalı Konular:

Rabıta Nedir::Rabıta farz ve sünnet türü bir ibadet olmayıp ihvanın yetişmesinde psikolojik ve ruh haline uygun olan bir ameldir.

(99.Kıssa) Kuran Ve Sünnet`in Emrettiği Rabıta:

Bazıları tasavvufta tarif ve tavsiye edilen rabıtayı tenkit etmekteler. Kimi bu tenkidin şiddetini artırıp rabıtaya şirk diyecek kadar ileri gitmektedir. Acaba birisine göre ibadet, diğerine göre felaket olan bu rabıta nedir?

Tasavvufta rabıta, terbiyenin temeli ve en büyük zikir sebebi görülürken, onu şirk gören kimse hangi delil ve mantıkla bu sonuca varabiliyor?

Gerçekten şirke götüren bir rabıta çeşidi mevcut mudur?
Rabıtanın Kur’an ve Sünnet’te bir örneği, benzeri, delili ve tarifi var mıdır? İnsan terbiyesi için rabıtanın gereği nedir? Bütün bunlar, cevap arayan sorulardır.


Aslında çözüm kolaydır. Aramızda bir ihtilaf varsa, yapılacak iş hakeme gitmektir. Din işlerinde hakem Kur’an ve Sünnet’tir. Biz de önce Kur’an ve Sünnet’e bakacağız. Onlarda rabıtanın nasıl ele alındığını inceleyeceğiz.

“Rabıta”, “ribat”, “murabata” kelime olarak “rabt” kökünden gelmektedir. Rabıta ve rabt, sözlükte iki şeyi birbirine iyice bağlamak anlamına gelir. Bu kelimeye, iki şeyi birbirine bağlayan ip, alaka, şiddetli muhabbet, münasebet, ilgi ve sevgi ile bir şeye bağlılık, cesur ve dayanıklı olmak gibi manalar da verilmiştir. (Cevherî, Sıhah; İbnu Manzur, Lisanu’l-Arab; Zebidî,Tacu’l-Arus.)

Bu kelimeler kullanıldıkları yere göre, bir şeyin üzerinde sabit durmak, kendini hapsetmek, başkasından kesilip bir şeye tam yönelmek gibi manalar da taşımaktadır. (Razî, Tefsir-i Kebir; Kurtubî, el-Cami li Ahkami’l-Kur’an; İbnu Kesir, Tefsir.)

Kur’an ve Sünnet’te anlatılan rabıta çeşitleri de, bu manaların birini veya birkaçını içermektedir.

(100.Kıssa) Kuran-ı Kerimde Rabıta Geçiyor mu?

“Ey iman edenler! Allah yolunda sabredin, düşmanlarınız karşısında sebat gösterin, rabıta yapın / Allah’ın korumanızı istediği sınırları bekleyin, Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.” (Âl-i İmran, 200)

Bu ayetteki “rabıta yapın” emri, her mümini ilgilendiren bir emirdir. Tefsirlerde burada geçen rabıtaya şu manalar verilmiştir: Düşmanların saldıracağı yerleri gözetleyin, sınırları bekleyin. Dininizi tehlikelerden koruyun. Nefis ve şeytan düşmanlarına karşı uyanık olun. Onların kalbinize girmesine yol vermeyin. Allah’ın çizdiği sınırları iyi gözetin, ilâhi hükümlere harfiyen uyun. Namaz vakitlerini gözetleyin ve mescitleri ibadet, taat ve zikir ile mamur edin. (Suyutî, ed-Dürrü’l-Mensur; İbnu Kesir, Tefsir.)

Yüce Allah’ın her müminden istediği rabıta, kalbini Yüce Allah’a bağlamaktır. Her işte O’nun rızasını gözetmektir. Bütün yaptıklarında helal ve haram sınırına dikkat etmektir. Kalp kâbesini günah kirlerinden temizlemektir. Oraya Allah’ın sevmediği şeyleri sokmamak için gönlü kontrol altında tutmaktır. Kısaca, Yüce Allah’ın düşman olduğu şeyleri gönülden çıkarmak ve kötülüklerin esaretinden kurtulmuş, hür bir müslüman olmaktır.

Rasulullah s.a.v. Efendimiz, “rabıta yapınız” ayeti indiği zaman, ashabına ayette anlatılan ribat ve rabıtanın ne olduğunu şöyle açıklamıştır:

“Zor ve sıkıntılı zamanlarda güzelce abdest almak, kalbi mescitlere bağlı olmak, ibadet yerlerine çokça gidip gelmek ve bir namazı kıldıktan sonra diğer namaz vaktini gözetlemek var ya; işte sizin için ribat budur, işte asıl ribat budur, işte asıl ribat budur.” (Buharî, Tirmizî, Nesaî, Malik)

Bu hadisten ribatın iki türlü manasının olduğunu anlıyoruz. Birisi manevi, diğeri maddi sınırları kontrol altında tutmaktır. Korunacak manevi sınırlar ilâhi emirler ve kalbimizdir. Maddi sınırlar ise düşmanın saldırı noktalarıdır.

Kalbin Yüce Allah ile ne halde olduğunu kontrol etmeye murakabe denir. Zahiri düşmanları takip ve kontrol etmeye ise mücadele denir. Her ikisi de mümin için vazgeçilmez birer vazifedir. Çünkü ayette kurtuluş bunlara bağlanmıştır.


Tasavvûf

MollaCami.Com