Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Tasavvufi Kıssalar

Merak ediyorum günümuzde hala devam ediyor mu?
Hangi kapiyi açsam PARA çikiyor oysa bu kapida gecmez.
Peki bu kapiya ugramayanlar hep mi yanlista veya dinde birseye mi ulasamazlar.
Hani diyorlar Allah'a ulasmak isteyen bundan baskasiyle ulasamaz!
Mûrsidi olmayanin mürsidi seytandir. bunada inanmiyorum çünkü elimizde kur-an var alimlerin kitaplari var.Asla yalniz degiliz.
Ve anladim ki kim yardim ederse etsin Rabbul alemin kapiyi açmazsa kimse açamaz.
Ve bu yolda kisi yalniz Allah'ladir yani kisiye yolu tarif edersin ama tek basina yürümek zorundadir.
Simdiye kadar okuduklarimdan anladiklarim.
Ama hepsini seviyorum, gunumuzde guvenilecek varmi? bilmiyorum.


Merak ediyorum günümuzde hala devam ediyor mu?
Hangi kapiyi açsam PARA çikiyor oysa bu kapida gecmez.
Peki bu kapiya ugramayanlar hep mi yanlista veya dinde birseye mi ulasamazlar.
Hani diyorlar Allah'a ulasmak isteyen bundan baskasiyle ulasamaz!
Mûrsidi olmayanin mürsidi seytandir. bunada inanmiyorum çünkü elimizde kur-an var alimlerin kitaplari var.Asla yalniz degiliz.
Ve anladim ki kim yardim ederse etsin Rabbul alemin kapiyi açmazsa kimse açamaz.
Ve bu yolda kisi yalniz Allah'ladir yani kisiye yolu tarif edersin ama tek basina yürümek zorundadir.
Simdiye kadar okuduklarimdan anladiklarim.
Ama hepsini seviyorum, gunumuzde guvenilecek varmi? bilmiyorum.



Melisa Kardeşim Tereddütlerinizi Anlamaktayım.Mevlamızın Mübarek Dostları Her Devirde Dini Mübini Tebliğ,İnsanları İrşad Vazifesi Ve Adeta Cehennem Sel Gibi Akan İnsalığın Adeta Birer Kurtarıcısı Olarak Görevlendirilmiş Mümtaz Zatlardır.Tereddüt Ettiğiniz Konuya Acizane Değinmek İsterim.Her Devirde Olduğu Gibi Bu Mübarek Mürşidlerin Sahteleri Ve Tam Ehil Olmayanları Hakikilerinden Her Zaman Fazla Olmuştur.İşte Burada Bizlere Büyük Sorumluluk Düşmektedir.Çünkü Çoğu Zaman İnsanlar Ehil Olmayan Zatların Peşlerine Düşerek Kendilerini Ve İmanlarını Tehlikeye Düşürmektedir.Bunları Ayırt Etmede Biz Tasavvuf Erbaplarına Kimin Bu İşte Ehil Olduğunu Anlamakta İslam Dinimiz Ve Kuran-ı Kerimimiz Bizlere Cevap Vermektedir.Kuran-ı Kerimde Birçok Hadiste Geçmektedir."Ehl-i Beytime Sarılın,Sadıklarla Beraber Olun,Alimler Peygamberlerin Varisleridir Diye.Buradan Yola Çıkarak Biz Acizane Mürid Olmaya Çalışan Kullar Öncelikle Hakiki Bir Mürşid-i Kamile İntisap Etmeden Önce Kendisinde Bulunması Gereken Vasıflara Bakmalıyız.Bunların En başında Paygamber Efendimizin Sünet-i Seniyesine Tam Anlamıyla Uymak Gelir.Daha Sonra Ehil Olan Mürşid-i Kamilin Mevlamızın Dinini Ve Kuran-ı Kerimi Öğretip Dini Tebliğ Ve İrşad Etmesi Gerekir.Bundan Sonra İntisap Edilen Zata Yönelindiğinde Kendisine İlahin Nurun Geldiği Buram Buram Hissedilir.Tabi Bunları Hakkıyla Yapabilmek Çok Önemli.Günümüzdeki Tarikatların Ve Bunlara Bağlı Cemaatlerin Çıkış Noktaları Hep Burası Olmuştur Ama Sizde Taktir Edersiniz ki Bu Görevleri Hakkıyla Yapanların Sayısı Yok Denecek Kadar Azdır.Zaten Burada Seçilen Mürşid-i Kamil Ve O Zata İntisap Edenler Gerçek Manada Ezelde Nasipli Olan Kişilerdir.Bu Mübarek Zatı Bulmak,Zamanın Sahibine İntisap Edebilmek İçin Mevlaya Çok Dua Etmek Lazımdır.Zamanın Sahibi Olan Mübarek Zat İrşad Kutbu Sayılır.Ve Mevlanın Nuru Yine Mevlanın İzniyle Salahiyet Verilen Bu Mübarek Zat Vasıtasıyla Adeta Bir Çeşmeden Akan Su Misali Yeryüzüne Akar.Bir Kişi Bu mübarek Zatı Bulamayp Başka Bir Şeyhe(mürşid-i kamile) İntisap Etse Yine Kendisine Gelen Bu Nur Zamanın Sahibi Olan Mübarek Zata Aittir.
Bir de [Mûrsidi olmayanin mürsidi seytandir. bunada inanmiyorum çünkü elimizde kur-an var alimlerin kitaplari var.Asla yalniz degiliz." Cümlemize Değinmek İstiyorum.Mevlamız Bizlere Göndermiş Oldugu Kuran-ı Kerimde Kendi Hakiki Dostlarına Uymamız Konusuda Bizlere Haber Vermektedir.Birçok Ayet-i Kerime İle Sabittir.Burada Gönderilen Zatlar Rehber Niteliğinde Olup İnsanları Allah`a Kavuşturmakla Görevli Olan Zatlardır.Sizin Dediğiniz Gibi Olsaydı Peygamberlerde Gönderilmezdi.Mevla Her şeyi Kendi Gözetirdi.Ne Diyor Bir Alim:Kul Direk Allah`a Yönelerek Verilen Görevleri Yerine Getirerek Tam Anlamıyla Hakkını Vererek Mevlayı Bulabilir.Ama burada Tam Olarak Hakkını Vermek İçin Kulun Tam 400 Yıla İhtiyacı Olduğu Söylenmekte.Eğer Hakiki Bir Mürşid-i Kamile İntisap Edilip Rabıta Yapıldığı Zaman Ve Bu Zata Uyulduğu Zaman Kul Direk Allah`a Kestirme Yol Misali Ulaşabilmektedir diyor bu zat.Sevgili Kardeşim Yazılanlardan Ziyade Konuyu Başa Aldığımızda Gerçek Mürşid-i Kamili Bulmada Ve Ona İntisap Etmede Şu Özlü Sözlerin Yeterli Olacağını Düşünüyorum:

"Ağaç nasıl ki, gövdesinden değil de, meyvesinden iyi anlaşılırsa, mürşid-i kâmil olan kişilerde, gösterişli zahir hallerinden değil, meyve ve mensuplarından yani yetiştirdikleri kimselerin güzel hallerinden anlaşılır. Ve bu süretle kendilerine tabi olmak, manevi feyzinden her hususuta istifade etmek caiz ve sahih olur. şöhreti arşa çıksa, hakiki mürşidin misali, meyvesidir."

Melisa Kardeşim Vermiş Olduğum Kıssaları En Başından Düzenli Bir Şekilde Okuyup Anlarsanız Daha Fazla Bu Konularda Size Yardımcı Olmuş Olurum.Verilen Bilgiler Size Işık Tutacaktır.Mevlam Hakiki Dostlarını Bulmayı Ve Onlara İntisap Etmeyi Cümlemize Nasip Eylesin İnşaALLAH.Selam Ve Dua İle Kardeşim..

(81.Kıssa) Mürşit Bulamayanlar Ne Yapmalıdır?

Allahu Teala`nın rızasına talip ve Resulullah sallalahu aleyhi ve sellem efendimizin siyretine Ragıp ve tarikat-i aliyyeye muhip ve sadık olup böyle bir mürşid-i kamile kavuşmaya mukadder olamayan din kardeşlerimiz, Resulü zişanın ruhsatı iledir.
Malum olsun ki, aşık ve sadık olan mürid, bütün aramalarına ve araştırmalarına rağmen mürşid bulamassa, tenha ve gizli bir yerde, kendi hücresinde belirli bir vakitte kıbleye yönelerek oturur.Kendi kendine ölümü düşünmeye başlar: Güya, son nefese gelmiş, artık ahrete gidecektir.Hastalığı artmış, can boğazına gelmiştir.Malını, mlkünü, çoluk çocuğunu, akraba ve ahbaplarını, dünyaya ait her şeyini bırakıp gidecektir.Ruhunu teslim eder etmez, kendisini sevenlerin muhabbetleri de, o ruhla birlikte gidecek ve yakınlarında cesedi bir an önce mezara koymak için bir telaş baş gösterecek , kefen ve diğer lüzumlu şeyler tedarik olunacak, hazırlanan teneşirde gasledilecek, kefenine sarılıp tabuta konulacak, namazı kılındıktan sonra kabrine yerleştirilecek, üzerine toprak atılacak ve bütün sevdikleri, çoluk çocuğu, akraba ve ahbapları kendisini orada yapayalnız bırakarak birer tarafa dağılacaklar.İşte, bütün bunları enine boyuna tefekkür ettikten sonra, bir müddet kendisini dinlemeli ve kitabın baş tarafında anlatılan üç türlü teveccüh şeklinden hangisi kendisine kolay gelirse, öylece Hazreti Pir Muhammed Baha`edin Şah-ı Nakşibend kaddesAllahü sırrahulazize teveccüh etmeli ve bu teveccühünü bozmaksızın yüz istiğfar, yüz salat-ü selam okumalı ve eğer dayanabilirse bunları 200, 300 , hatta 500`e kadar arttırmaya ruhsatı vardır, o kadar tekrarlamalıdır.Bitirince, FATİHA diyerek Fatiha-i şerifi okuduktan sonra ellerini yüzüne sürerek kalkmalıdır.
Hazreti Şah efendimizin Şemail-i şerifleri orta boylu, tıknazca, kır sakallı, yani beyazı siyahından fazla, mübarek yüzleri değirmi, yanakları biraz kırmızıya yakın, iki kaşının arası açık, bıyıkları kırkık, gözleri sarı şehdane ela, ki kestane karası tabir olunur.Bu hey`et ve bu şekil üzere teveccühünü alıp, huzuru şeriflerinde diz dize oturmuş ve alnını alınlarına dayamış ve mübarek kalplerinden lendi kalbine ilahi feyiz akıyormuş farz ederek bir müddet öyle durmalı, daha sonra zikrini muvacehede okuyormuş gibi düşünerek okumalı ve duasını ederek FATİHA`yı müteakip Fatiha-i şerifi de okuyup, ellerini yüzüne sürmelidir.
Eğer, Fethiyye-i şerifi de okumak için şevk ve muhabbet gelirse, bir Cuma gecesi iki rek`at namaz kıldıktan sonra istihareye niyetlenerek Fethiyye-i şerifi başının altına koymalı ve sağ tarafına yatmalıdır.Manasında, Hazreti Pir efendimizi ve ya Ehlullah`tan birisini görür ve onlardan isteğine ruhsat verildiğine dair bir işaret alemeti olursa, her gün sabah namazından sonra, Fethiyye-i şerifi okumalıdır.
Böylece, hiç ara vermeden Hazreti Pir efendimizin şemail şerifesi üzerine teveccühüne devam ve sebat etmeli, zahirde olduğu gibi zuhur edinceye kadar Fethiyye-i şerifi okumaldır.
Hazreti Pir efendimizin ma`nen zuhur buyurduktan sonra İBTİDAİ SÜLUK bahsinde açıklanan usul ve tertip ile, ism-i celale başlanmalı, eserleri zuhur edince, diğer mertebelere devam olunmalıdır.Böylelikle kısa zamanda VUSLAT-I İLAllah kapıları kendisine açılır ve Allahü Tealanın ihsanlarına mazhar olur.
Bu arada, herhangi bir müşkili olrusa, teveccühünde Hazreti Şah efendimize kalben niyazda bulunmak suretiyle, bu müşküllerinin hali de kolaylaşır.Bu taktirde, ne gibi bir işaret veya alamet zuhur ederse, asla kuşkulanmadan hak olarak kabul edilmeli, emir ve iş`arları dahilinde hareket olunmalıdır.

Allah razi olsun.
Sadece kafamda olusan sorulari paylastim.
Konuyu takip ediyorum, bitince tabiki tekrar okuyacagim.
Ve tasavvuftaki terbiye usullerinin gerekli oldugu kanatindeyim.
Birde bulamayan yanina gidemeyenin dahi, yardim gördügunu terbiye altina alindigini zannediyorum.
Rabbim hakiki dostlariyle karsilastirsin.

Amin Kardeşim.Mevlam Cümlemizden Razı Olsun İnşaAllah.Selam Ve Dua İle Kardeşim.

(82.Kıssa) Müntehi Saliklerin Gözetmeleri Gereken Hususlar Nelerdir?

Sülükü tekmil eden salike, gözetmesi gerekli beş şart vardır:

1-) Tam bir tevekkül içinde bulunmalıdır.Yani, yiyecek ve içecek, giyecek gibi şeylerde, buldukları ile kanaat etmeli; yemekte, içmekte ve giymekte (Yarın şöyle yapayım..) gibi düşünceleri tamamıyle kafasından silmelidir.Çoluk çocuk sahibi bile olsa, onların da yemelerinde, içmelerinde ve giyinmelerinde ve kendisine düşen bütün görevlerinde derin derin düşüncelere dalmamalı, zikrinden ve fikrinden başka bir şey düşünmemelidir.
Mana:Dünya hayatındaki ma`işetlerini bile, aralarında biz taksim ettik.(Ez-Zuhruf:32) hükmüne bağlanmalı ve bütün işlerini Hakka bırakmalıdır.
2-)Tam bir rıza içinde bulunmaldır.Kendisine hayırlı ve ya bunun aksi ne olursa, zuhur edene razı olmalıdır.Gerek çoluk çoçuğu, gerek akraba ve ahbapları ile veya herhangi bir yabancı ile malına veya parasına ve buna benzer çekişmeyi gerektiren anlaşmazlıklara düştüğü zaman, hayra razı olduğu gibi buna da razı olmalı, kimse ile çekişmemeli ve: (Dost armağanıdır) diyerek asla kederlenmemelidir.Zikrine ve fikrine bıkmadan, usanmadan ve ara vermeden devam etmeli ve Allahü Teala`nın rızasından ayrılmamaya çalışmalıdır.
3-) Teslim-i külli ile şeyhine teslim olmalıdır.Mürşidinin her emrini, bir mücevher hazinesi bilmeli ve neye işaret buyururlarsa, onu bellmeli ve emrolunduğu gibi aynen ve harfiyen yerine getirmeye çalışmalıdır.
4-) Şeriata son derece itaat etmeli, şeriat-i-Ahmediyye`yi baş tacı ederek her işini, her fiilini, her kavlini ve her amelini en küçük zerreye kadar şeriaatten ayırmamaya dikkat ve gayret etmelidir.Bütün işlerini şer`e tatbik ederek görmeli ve yapmalı, bütün haramlardan sakınmalı, yemede içmede ve giyinmede, dilini, kulaklarını, ayaklarını ve gözlerini şeriat hükümleri dahilinde kullanmaya son derece itina etmelidir.
5-) Resulullah sallalahu aleyhi ve sellem efendimizin siyretlerine, uymalıdır.Sünnet-i seniyyesine canla başla sarılmalı ve icaplarını gücü yettiği kadar yerine getirmeye çalışmalıdır.Resululahın güzel adetleri, güzel fiilleri ve amellerini aynen yapabilmek mümkün olmazsa da, h,ç olmssa taklide çalışmalı, Muaffak olabileceği kadar bütün hareketlerini benzetmeye dikkat ve gayret etmelidir.Unutmamalıdır ki, Ehlulllah`a bir nefeste Allahu Tealanın iki ihsanı olur.Her ne kadar nefes bir olursa da, girmesi ve çıkması bakımından ilahi tecelli iki ihsan buyurulur.

(83.Kıssa) Mübtedi Saliklerin Gözetmeleri Gerekn Hususlar Nelerdir?

1-) Hiç bir vakit abdestsiz bulunmamak, uykuya yatacağı zaman dahi abdest ile yatmaya çalışmaktır.
2-) Farz olan namazları cemaatle kılmak, yalnız olursa vaktinde ve zamanında eda etmeye dikkat ve gayret etmektir.
3-) Yalan söylememek, dedikodu yapmamak, kimseyi arkasından çekiştirmemek ve böyle sözler konuşulan meclislerde bulunmamaya ziyadesiyle itina ve ihtimam etmektir.
4-) Kazaya kalmış namaz ve oruçları varsa, edaya muvaffak olabilmek için tam bir gayret göstermektir.
5-) Hiç kimsenin aleyhinde bulunmamak ve bu ahlakta olan kimselerle görüşmemeye çalışmaktır.

(84.Kıssa) Tarikat-ı Aliyye-Tarik-i Cehri Ve Tarik-i Ruhaniyye(1.Bölüm)

Fahr-i kainat sallalahu aleyhi ve sellem efendimizin vakt-i saadetlerinden, Ebu Müslim zamanına gelinceye kadar TARIKAT-İ ALİYYE biri gizli ve diğeri açık olmak üzere iki idi.
Fahr-i alem sallalahu aleyhi ve sellem efendimiz, ZİKR-İ HAFİ`yi önce Hazreti EbaBekir efendimize telkin ve onu irşad buyurdular.Sonra da, Hazreti Ali efendimize de telkin buyurarak bir müddet çalıştırdılar.Hazreti Ali efendimiz, asla tad bulamadılar ve tarikatten feyiz alamadılar.O zaman, Fahr-i alem sallalahu aleyhi ve sellem efendimiz, Cenab-ı Hakka temenni ve niyazda bulundular.Hazreti Ali, Hazreti Ömer ve Hazreti Osman rıdvanullahi aleyhim ecma`iyn efendilerimiz hakkında, emr-i-ilahi zuhur etti:
-Habibim! Onların, dördünün de kabiliyetleri başka başkadır.Birisinin gittiği yoldan, diğeri gidemez.Onların, tecellileri iktizası böyledir, buyuruldu ve her birinin hakkında bir tarik Fahr-i alem sallalahu aleyhi ve sellem efendimize talim olundu.
Onlar da, Cenab-ı Hakkın ihsanı ile, her birisine telkin ve irşad buyurdular.Sonradan, anlatıldığı gibi ikisinin tarikinden başka bir yere ashabı kiramdan kimse irşad olunmadığından, ta Eba Müslim zamanına kadar Hazreti Eba Bekir efendimiz ile Hazreti Ali efendimizin tariklerinden, seyr-i sülük gösterilerek, Cenab-ı Hakkın ihsanı ile VASIL-I İLAllah olurlardı.
Eba Müslim`den sonra, 12 tarik zuhur etmesinin sebebi ve hikmeti şudur:
Fahr-i alem sAllahu aleyhi ve sellem efendimiz haretlerinin sülalesinden 12 imam zuhur etmiştir.Dördü, Eba Bekir efendimizin tarikinden ve sekizi Hazreti Ali efendimizin tarikinden sülük görmüşlerdir.Sülüklerinden sonra, bunların da cihar yari Güzin efendilerimiz gibi, her birilerinin tecellileri başka başka olduğundan Cenab-ı Hak kendi tecellerine göre keyfiyetsiz olarak birer tarik göstermişti.Bundan dolayı, kendilerine yakın olan kimselere, sırren o tarik üzere telkin buyurur, ve sülük gösterirlerdi.Lakin, zahirde açıklamazlar, kendileri sülük girdükleri tarikten görünürlerdi.Çünkü, o vakitler:
-Bunlar, Eba Bekir tarikinden ve İmam Ali tarikinden ileri geçip, kendiliklerinden tarik icat ettiler.Tarik-i Muhammediyye`yi bırakıp, batıl yola gittiler, diye halk arasında bir fesada sebep olmamak için, bunu açıklamazlardı,Bundan dolayı, o zaman iki tarikten başka, vuslat yolu yoktu.
Sonra, yeniden cehalet vakti geldi, çattı ve Eba Müslim`in ortaya çıkmasına kadar, mü`min ve muvahhit olan kimseler, mağaralarında ve hücrelerinde ibadet ve taàtle meşgul olmaya ve hallerini kimseye açıklamamaya başladılar.
Eba Müslim`in ortaya çıkması üzerine, kitapların haber verdikleri gibi şeriat-ı mutahhara, ilerleri, doğuyu ve batıyı tuttu.O zaman fasıklar, facirlerve münafıklar birer tarafa dağıldılar ve perişan oldular.

(85.Kıssa) Tarikat-ı Aliyye-Tarik-i Cehri Ve Tarik-i Ruhaniyye(2.Bölüm)

Bundan sonra, mezkur imamların her birerlerinin tecellisinde bir pir zuhur etti ve 12 tarik meydana çıktı.
TARİK-İ CEHRİ`de ilk zuhur eden tarik KADİRİ`dir ki, bu tarik İmam Hüseyin (r.a) hazretlerinin tariki olup, pederleri Hazreti Ali Hazretlerinin gittikleri yoldur.
KADİRİ tarikinden, yedi tarik ayrılmıştır.
TARİK-İ RUHANİYYE`den ilk zuhur eden ŞAH NAKŞİBENT`tir.Onun tariki de, İmam Hasan(r.a) hazretlerinin tarikidir ki, Eba Bekir Hazretlerinin gittiği tarik idi.Bu sebeple, TARİK-İ RUHANİ`den zuhur eden pirler, TARİK-İ NAKŞİ`den sülük görmüşler ve HİLAFET makamından sonra mezkur imamların hangisinin tecellisinde bulundu ise, Cenab-ı Hak kendilerine tecellisinde bulunduğu imamın tarikini tarif buyurup:
-Bu tarik ile kullarımı irşad edip, ben azim-ül-Bürhan`a ulaştır diye emr-ü-ferman buyurduğunda, o vakit tarif olunan emir üzerine kendilerine bi`at eden kimselere tarikin üsülünü telkin buyurarak irşad ederlerdi.
Böylelikle, 12 tarikin pirleri HAFİ`den zuhur edip, evvela kendisi TARİK-İ NAKŞİ`den bir mürşidin irşadıyle HİLAFET makamını ihraz ettikten sonra, hangi imamın tecellisinde bulundu ise, yukarıda belirtildiği gibi o imamın tarikini ihya eyledi.
Bunun gibi, TARİK-İ CEHRİ`den zuhur eden pirler de, evvela kendileri TARİK-İ CEHRİYE`den bir mürşitten irşat olundular ve hilafet makamını ihraz ettikten sonra, bulunduğu imamın tarikini ihya eylediler.
Bu suretle, 12 imamın tecellisinde 12 pir zuhur etmiş ve bu imamların tarikleri meydana çıkarak ihya olunmuştur.
Bunlardan başka, gerek TARİK-İ RUHANİ`den ve gerekse TARİK-İ NEFSANİ`den pirler zuhuru ile tarik çoğalmıştır.Fakat, tarik adı verilmez.Tarik adı verilen, bu 12 imamın tariklerini ihya eden pirlerin tarikleridir.Geri kalanına KOL adı verilir.Çünkü, onlar kimi HALVETİYE`den, kimi NAKŞİYYE`den kimisi de diğer tariklerden ayrılmışlardır.Yani salike kolaylık olması için, ilahi ruhsat ile her ibiri bir usül göstererek o yoldan saliki Hakka vasıl etmişlerdir.Bundan dolayı, bu 12 tarikten başkasına TARİK denilmez, KOL denir.Sebep ve hikmeti, 12 pir 12 imamın tarikini ihya ederek onların siyretlerine uyduklarından, bunlara PİR adı verilmiştir.Geri kalanına,, bunlardan ayrıldıklarından dolayı, PİR adı verilmesi, ilahi ruhsat ile usul gösterdiklerindendir.Tariklerine KOL adı verilmesi de, bu tariklerin birisinden ayrıldıklarından dolayıdır.
Sözün kısası, hepsi haktır ve hepsinin yolu TARİK-İ VUSLAT`tır.Hepsinin maksudu, varılacak yerleri birdir.

(86.Kıssa) Tarikat-ı Aliyye-Tarik-i Cehri Ve Tarik-i Ruhaniyye(3.Bölüm)

Ancak, TARİKAT-İ ALİYYE`nin bir olmayıp, PİR`ler zuhuru ile çoğaltmasının hikmeti de şudur:
Bütün insanların tecellileri bir değildir.Bundan dolayı, Cenab-ı Hakkın kullarına büyük bir nimeti olarak, hangi tarik kendisinin tecellisine uygun gelir ve tad alırsa, tarike sülük ederek kolaylıkla:
MANASI:Kim`nefsini bilirse, Rabbini de bilir.
Sırrına uyabilmeleri için, bu kadar PİR`ler gelmiş ve TARİKAT-İ ALİYYE, kol kol olmuştur.Yoksa, birinsin gittiği tarik başka, diğerinin gittiği tarik başka değildir.Tarikat-i aliyyenin hepsi de birdir ve hepsi de TARİK-İ MÜSTAKİM`dir.Aleyhissalatü vesselam efendimizin, bizzat gittikleri tariktir.Hiç birisi başka değildir.Hepsinin maksutları ve varılacak yerleri birdir.
Ancak bazısının tariki kolay olup, salik kolaylıkla yakın zamanda maksuduna nail olur.Bazısınında, tarikatte şartları ağır olduğundan salik minnet ve meşakkatle ve uzun zamanda meramına nail olur.

(87.Kıssa) Silsile-i Tarikat-ı Nakşibendiyye-i Mücedddidiye Hazeratı:

1. Ebu Bekri’s-Sıddiyk (r.a.)
2. Selman-ı Farisi (r.a.)
3. Kasım bin Muhammed (k.s.)
4. Cafer-i Sadık (k.s.)
5. Bayezid-i Bestami (k.s.)
6. Ebu’l-Hasan Harkani (k.s.)
7. Ebu Ali Farimidi (k.s.)
8. Yusuf Hemedani (k.s.)
9. Abdu’l-Halık Gucdüvani (k.s.)
10. Hace Arif Rivgiri (k.s.)
11. Mahmud İncir Fag’nevi (k.s.)
12. Hace Arif Ramitini (k.s.)
13. Muhammed Baba Semasi (k.s.)
14. Seyyid Emir Kilal (k.s.)
15. Muhammed Bahaüddin Nakşibend (k.s.)
16. Hace Alaaddin-i Attar (k.s.)
17. Yakub Çerhi (k.s.)
18. Hace Ubeydullah Ahrar (k.s.)
19. Hace Muhammed Zahid (k.s.)
20. Derviş Mehmed (k.s.)
21. Muhammed Hacegi Emkengi (k.s.)
22. Hace Muhammed Bakibillah (k.s.)
23. İmam-ı Rabbani Ahmed-i Faruk-i Serhendi (k.s.)
24. Hace Muhammed Masum (k.s.)
25. Şeyh Seyfüddin Arif (k.s.)
26. Muhammed Nurü’l-Bedvani (k.s.)
27. Şemsüddin Habibullah İbn-i Mirza Can (k.s.)
28. Abdullah-ı Dehlevi (k.s.)
29. Hafız Ebu Said Sahib (k.s.)
30. Habibullah Can-ı Canan (k.s.)
31. Muhammed Mazhar İş’an Can-ı Canan (k.s.)
32. Selahüddin İbn-i Mevlana Siracüddin (k.s.)
33. Ebu’l Faruk Süleyman Hilmi Silistrevi (k.s)

ALTUN SİLSİLE HAKKINDA AÇIKLAMA:Maruf ve meşhur olduğu sürece “Altun silsile”yi teşkil eden zevat-ı kiram`ın adedi 33`dür.Bunun neden 32 veya 34 olmayıp da hususiyle 33 olduğu sırlardan bir sırdır.Ancak bazı çevrelerin Altun silsilenin birinci halkası olarak Peygamber Efendimizi (S.A.V) zikredip, 33`ünde bu süretle teşkil olduğunu iddia ettikleri esefle müşahade olunmaktadır.Halbuki, Peygamber Efendimiz (S.A.V) Hatemü`l Enbiyadır ve böyle olması hasebiyle de Silsile-i Enbiya`ya dahildir.Altun Silsile`yi teşkil eden zevat-ı kiram ise, Peygamber olmadıkları halde irşadla vazifeli Allah dostlarıdırlar ve adedleri yukarıda işaret edildiği üzere, sırlardan bir sır olarak 33`dür.


Not:Burada Adı Geçen Mübarek Silsile-i Sadat Büyükleri Nakşibendiyye Tarikatının Müceddidiyye Koluna Mensup Olanlara Göredir.

(88.Kıssa) Silsile-i Sadat Hakkında Hadis-i Şerifler:

Ey iman edenler!Allah`tan korkun ve Allah`a yaklaşmaya vesile olan amelleri ve zatları (hakiki alimleri ve mürşid-i kamilleri) arayın ve bulun.Ve Allah`a yaklaşma yolunda mücahade edin (çalışıp gayret gösterin) ki muhakkak felaha erersiniz.( Sure-i Maide a.35)

Hadis-i Şerif (meal): “Ümmetimin içinde 33 ebdal racül vardır.Kalpleri Halilürrahman İbrahim (aleyhisselamın) kalbi üzeredir.Ebdallardan bir racül vefat ettiği zaman yerine bir başka racül getirilir.”

Müsne-i Ahmedübnü Hanbel`de Usametübnü sabit (r.a) rivayet ediyor

“Şu ümmetim içinde 33 ebdal racül vardır.Yeryüzü onlar sebebi ile ayakta durur, yağmur onlar sebebi ile yağar ve yardım olunanlar onlar sebebi ile yardım olunurlar.” (Teberani filkebir)

(89.Kıssa) Tarikat-ı Aliyye-i Kaadiriyye Ricali Silsilesi

1-)Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v)
2-)H.z Ali Bin Ebi Talib(k.v)
3-)H.z İmam-ı Hüseyn Bin Ali (r.a)
4-)H.z İmam-ı Zeynelabidin (r.a)
5-)H.z İmam-ı Muhammed Bakır (r.a)
6-)H.z İmam-ı (Caferü`s Sadık (r.a)
7-)H.z İmam-ı Musa Kazım (r.a)
8-)H.z İmam-ı Safa Ali Rıza (r.a)
9-)H.z Maruf-u Kerhi (k.s)
10-)H.z Sırrı Sakati (k.s)
11-)H.z Güneydi Bağdadi (k.s)
12-)H.z Şeyh Şibli(k.s)
13-)Şeyh Abdülvahid Temim (k.s)
14-)Şeyh Ebül Hasan Kureşi (k.s)
15-) Şeyh Ebu Said Mübarek El-Mahzumi (k.s)
16-)Pir-i Trikat Cenabı Seyyid Abdülkadir Ceylani (k.s)
17-)H.z Şeyh Seyyid Abdürrezzak (k.s)
18-)H.z Şeyh Şerefüddin (k.s)
19-)H.z Şeyh Seyyid Behaeddin (k.s)
20-)H.z Şeyh Seyyid Abdülvahhap (k.s)
21-)H.z Şeyh Seyyid Akil (k.s)
22-)H.z Şeyh Seyyid Şemsüddin (k.s)
23-)H.z Şeyh Seyyid Ebü`l Hasan (k.s)
24-)H.z Şeyh Seyyid Geda Rahman-ı Evvel (k.s)
25-)H.z Şeyh Seyyid Fazıl (k.s)
26-)H.z Şeyh Seyyid Geda Rahman Sani (k.s)
27-)H.z Şeyh Seyyid Kemal Küyenli (k.s)
28-)H.z Şeyh Seyyid Sikenderi (k.s)
29-)Kutbu`l Aktab Şeyhü`l Meşayih H.z İmam-ı Rabbani Müceddid-i Elf-i Sani Ahmed Faruki (k.s)
30-)Hazinü`r Rahme Şeyh Muhammed Said (k.s)
31-)H.z Delilü`r Rahman Şeyh Abdü`l Ehad (k.s)
32-)H.z Şeyh Muhammed Abid (k.s)
33-)H.z Pir`i Destgir Mürşid-i Ber Hak Şemseddin Habibullah Mirza Can-ı Canan (k.s)
34-)H.z Şeyh Gulam Ali Ma`ruf Abdüllah-i Dehlevi (k.s)
35-)H.z Mevlana Şeyh Ebu Said Sahib (k.s)
36-)H.z Mevlana Şeyh Ahmed Sahib (k.s)
37-)H.z Mevlana Şeyh Abdürraşia Sahib (k.s)
38-)H.z Mevlana Şeyh El-Hac Hafız Osman Nuri Bin Osman Bin Osman İzmiri (k.s)
39-)H.z Mevlana Eşref Zade Şeyh El-Hac Hafız Muhammed Hulusi Bin El-Hac Ömer Şabanü`z Zekiyi`l El Keyni (k.s)

Allah Mübareklerin Şefaatlerine Cümlemizi Nail Eylesin İnşaAllah.

(90.Kıssa) Şeriat-Tarikat-Hakikat

Şeri`at, tarikatın kapısıdır.Tarikat, hakikatin bahçesidir.Yani, tarikat gayet sağlam bir hisar içinde, bir bahçedir.Şeri`at o bahçenin kapısıdır.Hakikat, o bahçede bulunan türlü gül-gülistan ve türlü meyve ağaçlarıdır.Ne o bahçenin sonu vardır, ne o ağaçların sonu vardır.Onun hisarı o kadar sağlamdır ki, bir kimse kuş olsa, oraya girmesi imkansızdır.Ancak, kapısından girebilir.
Bu bahçenin kapıcısı, şeytan aleyhilla`nedir.Bir kimse kamil olmayan bir mürşidin elini tutarak, bu bahçenin kapısına varırsa, şeytan karşısına çıkarak der ki:
-Eğer, sen bu kapıdan içeri girersen, çok mihnet ve meşakkat çekersin.Muradına da nail olamaz, şeriat perdesinde kalırsın.Şeriat dedikleri EBRAR işidir.Sen, Hudaya aşıksın.Şeriat perdesinde kalara, abdestle namazla uğraşmanın alameti yoktur.Hepsi, haktan ibarettir.Kimden kime ibadet edeceksin? Hepsi Haktan ibarettir.İyi veya kötü yoktur.Haram ve helalde yoktur.Onların hepsi bir perdeden ibarettir ve EBRAR işidir.Aşık-ı didar olan.canının istediğini yemeli, içmeli ve hepsine bir nazarı ile bakmalı, hiçbir şeyi ayrı görmemelidir.Hepsinden, dost yüzünü müşahade ederek cümbüşe bakmalı, gibilerinden ve buna benzer söz ve bahislerden dem vurarak, nefsin istidadına göre bir taraftan kandırıp aldatmaya çalışır.Nefis de. Bunları akla uygun bulur ve razı olur da, şeytandan yardım isterse, onu oradan alır, bir hendeğe yuvarlayarak bin parça eder.Tarikatı bulayım derken, şeraitte elden gider, dünyada ve ahirette ziyan edenlerden olur.
Bu sebeple, salike mürşid-i kamil aramak lazımdır.Çünkü, mürşid-i kamil olanlar, bu bahçenin bahçıvanlarıdır.Şeytan da o bahçenin kapıcısı olduğuna göre, bahçıvanın hizmetçisi yerindedir.Onun için mürşid-i kamil olanların müritlerine, şeytan musallat olamaz.Onu şeraitten ayırıp, dalalete düşüremez.Ancak başlangıçta bazı kuruntular verebilir ki , bu da her salike göre değildir.Teslimiyyeti zayıf olanlara göredir.Teslimiyeti kuvvetli olanın, şeytan semtine uğrayamaz ki, kuruntu verebilsin.Şeyhinin himmeti berakatı ile, bundan kurtulur.Bu sebeple, onlar şeri`at kapısından girerler ve tarikat bahçesini seyrederler.Tekmil-i sülük edince de, o bahçenin güllerini koklarlar.Velayete kadar ulaşarak, hakikat ağaçlarını görürler.Sıfat-ı radiyye ile sıfatlanınca, o ağaçların altında, kendilerine ilahi feyizler ihsan buyurulur ve gölgelenirler.Merdiyye sıfatı ile sıfatlanınca, o ağaçların türlü meyvelerini yerler, sonsuz ilahi ihsanlara mazhar olurlar.
Sözün kısası, bu dört keyfiyet birbirine bağlıdır.Birisini bulmayınca, ötekini bulmak imkansızdır.Şeriati bulmayınca, tarikatı bulmak imkansızdır.Tarikati bulmayınca, hakikati bulmak imkansızdır.Hakikati bulmayınca, onun da ötesinde olan ma`rifeti bulmak imkansızdır.Öyle olunca, şeraitten zerre kadar ayrılmaya gelmez.Çünkü, şeraitten ayrılan, taikatten koku duymaz.

Şeri`attir cümle işlerin başı
Şeri`atsiz tarikat, şeytan işi!
Tarik ehlinde yok ise şeri`at
Onun şeyhi şeytandır ol dem mutlak..

(91.Kıssa) Tarikattaki İsraflar Nelerdir?

Şeri`at`te israf, doyduktan sonra yememektir.
EHL-İ-TARİK`in israfı ise, doyuncaya kadar yemektir.
EHLULLAH`ın israfı ise Huzur-u-ma Allah`sız yemektir.
VELİYULLAH`ın israfı ise, emniyet ile yemektir.
Bu ve buna benzer şeylerde, israf bunun gibidir.Mesala, şeri`atte giyecek şeylerin israfı, haddini tecavüz ettirmektir.
Tarikatte, yetecek kadarından fazlası israftır.
Ehlullah`a göre elbise giyilince, emniyetle muhabbet etmek israftır.
Veliyullah`a göre elbise giyilince, emniyetle muhabbet etmek israftır.
Dünya meta`ından olan bütün eşyanın israfı, bundan kıyas olunmalıdır.Hepsi belirtildiği gibidir.
İSRAF, şeri`at dilinde boş, faydasız ve manasız söz söylemektir.
Tarikatte, faydalı ve manalı şeyleri söylemektir.Çünkü, tarik ehline boş faysasız ve manasız sözleri söylemek değil, faydalı ve manalı sözleri söylemek hiçbir şekilde el vermez.Çok söz söylemek, kalbi öldürmektir.Bu sebeple aşık-ı didar olan kimseler, Cenab-ı Hakkın rızasını düşünürler ve rızaya uygun sözler söylerler.Yani, şeraite dair tarikat usulünden söz söylemeye ruhsat vardır, arta kalanlar israftır.
Ehlullahà göre, huzur-u-ma Allah`sız söz söylemek israftır.
Uyku da böyledir:Şeraitte, 8 saatten fazla uyku israftır.
Tarikatte, altı saatten fazla olursa israftır.Hem de, yatacağı zaman abdest almak ve teveccüh ile yatmak gerekir.Tarik ehlinin uykusunda, bu üç şart vardır ki, eğer birisi eksik olursa, o gece uykuyu israf etmiş olur.
İsraf da haramdır.Tarikatte haram olan, hakikatte küfürdür.Bu yüzden, hakikatten uzak kalmasına sebep olur.
Ehlullah`a göre, huzur-u-ma Allah`sız uykuya yatmak israftır.
Veliyullaha göre huzuru filahsız uykuya yatmak israftır.
Bütün mübah olan şeyler, böyle hareket edilirse, hürmet altına girer.


Tasavvûf

MollaCami.Com