Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Tasavvufi Kıssalar

Mevlam Cümlemizden Razı Olsun Kardeşim.

"Asıl ihsan, senden iyiliği kabul edenindir, senin değil."Mübarek Abdülkadir Geylani (K.s) Hazretlerinin Sözü.Mübarek bu sözle yorumlamak haddim değil ama iyiliğin Allahtan olup,her insanın iyilik yapması gerektiğini,bunun insanlara Cenab-ı Allah Tarafından verilen bir nimet olduğu ve bu nimetin Mevladan geldiği niyetiyle yapılan iyilikte Mevlamızın Rızasını Kazanmış olacağımız anlatılmakta diye düşünmekteyim. Bu bağlamda yapılan iyilikte; iyiliği yapma eğiliminin Kula Allah Tarafından verilen bir nimet olarak kabul edilmeli ve buna nail olan kulun iyiliği yapmaktan ziyade bunu yapabilme nasibine erdiği için Mevlaya çok fazla şükredebilme manası da olabilir diye düşünmekteyim kardeşim.

Selam Ve Dua İle İnşaALLAH..

(56.Kıssa) Sevgi Ve İstikamet Şarttır:

Allah`dan gelen nurları alabilmek için, Allah`ı, Resulullah`ı ve Resulullah`ın varsi olan velileri sevmek şarttır.Bir kimsenin bu üçünden birini sevmemesi nurdan mahrum olmasına sebeptir.Çünkü Allah (c.c) nurun sahibi, diğerleri de nuru insanlara getiren oluklardır.
Sevgi hakkında Sünen-i Ebi Davud, a zikredilen bir hadis-i şerif şöyledir:H.z Ömer (r.a) rivayet ediyor: “Allah Resulü (s.a.v) buyurdu:Allahın kullarından bir takım insanlar vardır ki ne peygamberdirler ne de şehittirler.Lakin Allah katındaki mevkilerinden dolayı onlara hem peygamberler hem de şehitler kıyamet günü gıpta edeceklerdir.Dediler ki : “Ey Allah`ın resulü kimdir onlar bize bildirir misin?” buyurdular ki: “Akraba olmadıkları halde ve mali yönden hiçbir çıkarı bulunmadığı halde birbirlerini sırf Allah için seven kimselerdir.VAllahi onların yüzleri nurdur.Şüphesiz onlar nur üzere olacaklardır.Onlar, insanlar korktukları zaman onlar korkmayacaklar, üzüldükleri zaman onlar üzülmeyeceklerdir.Sonra şu ayeti okudu (S.Yunus 62): “Haberiniz olsun Allah`ın velileri var ya; onlar için ne korku vardır ve ne de mahzun olacaklardır.”
Yine sevginin insanı nelere götürdüğüne dair bir hadis şerif:Buhari,Müslim,Ebu Davud ve Tirmizi,Hazreti Enes RadıyAllahü anh`den rivayet ediyor: “Bir adam Peygamber (s.a.v)e:
-“Kıyamet ne zaman kopacak? Diye sordu.Efendimiz:
-“Soruyorsun ama ne hazırladın?” buyurdu.
-“Bir hazırlığım yok; sadece ve resulünü seviyorum” deyince o şöyle buyurdu:
-“Elmer`ü me`a men ehabbe=Kişi sevdiği ile beraberdir.”
Bu Hadis-i Şerifin ravisi Enes (r.a) buyuruyor ki:
-“İslamdan sonra artık Peygamber (s.a.v)in “Ohalde sen sevdeklerinle berabersin” sözünden daha çok hiçbir şeye sevinmedik.İşte ben de Peygamber (s.a.v)i,Ebu Bekrì ve Ömer`i, seviyorum.Onlar gibi amelim yoksa da onları sevdiğim için inşaAllah onlarla beraber olurum.”
Görülüyor ki; Allah`ın veli kullarını sevmek mümini bir yere götürebiliyor.Bir şartla ki, Kuran-ı Kerimdeki emri icabı Peygamberimizin sünnetine tam sarılmakla.

(57.Kıssa) Veli Ve Evliya`nın Tanımı:

Velilik çok yüksek bir mertebedir.Busebeple kolay kolay herkes veli olamaz.Veliliğin belli çileleri vardır.Gerçek velilerin hayatlarını okduğumuzda bu çilelerin neler olduğunu kolayca anlamak mümkündür.
Evliya, veli kelimesinin çoğuludur.Veli;lügatte dost manasınadır.Din ve tasavvuf istilahında ise, Allah`ın kendilerini dost olarak seçtiği, keramet sahibi şeriat ehli mümin zatlardır.Veliler de derece derecedir.Veliliğin en küçük derecesine “velayeti suğra” makamı denir.Bunun işareti şudur:Bu derecede olan her veli, yüzlerce sene uğraşsa, kalbine Allah fikrinden başka bir düşünce sokmak istese, yine de kalbine Allah`tan başka bir düşünce sokamaz.Velayette bu makamın adına fena-i kalp makamı denir.
Manevi derecesi bu durumda olmayan birine veli veya evliya demek caiz değildir.Yine, bu durumda olmayan birinin velilik iddiasında bulunması dini açıdan son derece mahzurludur.
Veliliğin diğer üst dereceleri şöyledir.Velayti Kübra,velayeti ulya,velayeti nübüvvet,velayeti risalet,velayeti ülü`l azmiyyet makamlarıdır.Tasavvufta, velilere “Velayeti ulya” ve diğer üst makamların esrarından haber vermek yasaktır.Bunlar velilik sırlarıdır.Çünkü sıradan insanlar bu hakikatleri anlayamazlar.(Nitekim Ebu Hüreyye Hazretleri de, Resulullah Efendimizin kendisine sır olarak bildirdiği fakat açıklamaya izin vermediği bilgilerden bahsetmektedir.)

(58.Kıssa) İmam Gazali Hazretleri Buyuruyor:

Velilik ve velayet sırları hakkında büyük alim olan İmam Gazali (r.a) Hazretleri, “Elmunkızu mineddalal” isimli eserinde şu izahatı yapmaktadır:
-“Zahiri ilimleri bırakıp, çalışma ve gayretimi tasavvuf üzerine verdim.Yakinen anladım ki, Hak yolunda olanlar ancak tasavvuf erbabı olan sofilerdir.Onların iç alemleri, yolları ve ahlakları en güzel şekildedir.Eğer akıl,ilim ve hikmet sahipleribir araya toplanıp da sofilerin tarikatlarını değiştirip ondan daha yüksek ve daha güzel bir yol bulalım diye birleşseler, mümkün değil bulamazlar.
Çünkü onların görünür ve görünmez hareket ve durumları, H.z Resululah`ın hallerinden örnek alınmıştır.Dünyada ve ahirette peygamberlik nurundan daha yüksek bir nur yoktur ki, onunla nurlanmak mümkün olsun.
Sofiler peygamberlik nurundan o kadar istifade eder, Kuran ve sünnete bağlılıkla ok adar nurlanırlar ki, bazen uyanık halde melekleri görürler.Peygamberlerin ruhlarını müşahade ederler.Daha nice faydalara kavuşurlar.Bundan başka, süret ve misal müşahedesinden(maddi alemden) sıyrılıp öyle bir mertebeye varırlar ki, dil onu anlatmaktan acizdir.”

Rabbim ilminizi artirsin ve ilmiyle amel edenlerden eylesin.
Açiklamanizdan gayet iyi anladim ve daha bircok sorunun cevabini da anladim
Allah razi olsun..

Mevlam Cümlemizden Razı Olsun Kardeşim.Selam Ve Dua İle İnşaAllah..

(59.Kıssa) Şeytan Mürid Toplar:

Bu kişilerin en büyük yardımcısı Şeytan`dır.Şeytan sahte mürşide devamlı mürid toplar.İnsanların rüyalarına girerek onları rüyalarında kandırır.Sık sık o kişinin süretine girerek insanlara gözükür.Rüyalarda önceleri dine uygun halleri telkin eden Şeytan, iyice itimat topladıktan sonra insanları sapıttıracak görüntülere başlar.Sahte mürşidin tabileri artık her gece Peygamber Efendimizi(!) rüyalarında görmeye başlarlar.Peygamber Efendimiz (!) ise o mürşide(!) selamlar ve talimatlar gönderir.Ertesi gün sahte mürşidin yanında en iyi rüyayı anlatan mürid en iyi müriddir.Artık bütün ameller bu rüyalar istikametinde yoğunlaşır.Şeytanın yardımı ile keramete benzer haller görülmeye başlar.Bu halleri görenler o kişiye kolayca bağlanır.
İşin aslı ise şöyledir:
O kimsenin Peygamber Efendimiz diye gördüğü Şeytandır. “Şeytan benim suretime giremez” Hadis-i Şeirfine ne dersiniz denirse; bu doğrudur.Burada Şeytan, Peygamber Efendimizi suretine değil başka bir surete girmiş ve rüyanın sahibine ben peygamberim diye fısıldamış oluyor.O kişinin gördüğü, Peygamber Efendimiz değil;Şeytanın girdiği bir surettir.O suretin Peygamber Efendimiz olup olmadığını anlamak için Peygamber Efendimizi hayatta görmek ve bilmek lazımıdr.Peygamber Efendimizin (s.a.v) yüzünü Sahabe-i Kiramdan başka kim bilebilir?
Mana aleminde Peygamberimizin hakiki yüzünü görebilmek imkansız denecek kadar zordur.Onu mana aleminde görebilmek için normal bir insanın kolay kolay yerine getiremeyeceği şekilde ibadet etmesi şarttır.Kırk sene yatsı abdesti ile sabah namazını kılın, yani kırk sene sabahlara kadar hiç uyumadan ibadetle meşgul olan, Kabede iki rek`at namazda Kuran-ı Kerimi hatmeden,İmamı Azam Hazretleri ve onun gibi zatlar ancak görebilir.
Hulasa; sahte rüyalar sahte mürşitlerin en büyük sermayeleridir.Halbuki başta Şah Muhammed Bahaüddin (k.s) Hazretleri olmak üzere bütün mürşid-i kamillerin ortak bir süzü vardır:
-“Sadatımız rüyaya ehemmiyeti mahsusa affetmezler”. Yani bizim büyüklerimiz rüyaya fazla ehemmiyet vermezler.Hakiki mürşidi kamillerin rüyaya bakış açıları işte budur.

(60.Kıssa) Şeytanın Tasallutuna Misaller:

Abdülkadir Geylani (k.s) Hazretleri anlatıyor:
Henüz tasavvufa yeni sülük etmiştim.Bir akarsu kenarında ibadetle meşgüldüm.Gökyüzünden bir nida geldi.
-“Ey Abdülkadir!Hazır ol sana tecelli edeceğim.”
Bu ses gelir gelmez! Etrafımda ne kadar ağaç taş varsa hepsi secdeye vardı.Ben bu hal karşısında hayrette kaldım.Ve düşündüm ki, Hak Teala Hazretleri mekandan münezzehtir.Bu ses ise gök tarafından geliyor.O halde şeytanidir.Bu düşünce ile ondan yüz çevirdim ve defetmek istedim.Tekrar:
-“Ey Abdülkadir! Ben senin Yüce olan rabbinim.” Diye nida geldi.Her şey yine secdeye kapandı.Bunlara asla iltifat etmedim.Zikre devam ettim.”
Bunun üzerine gökten siyah bir şey parça parça olarak yanıma düşüverdi.Meğer Şeytan-ı laıyn imiş.Etrafımda olup secdeye kapanan ağaçlar ve taşlar onun avenesi, yardımcıları imiş.Ağaç ve taş şekline girerek beni sapıttırmaya gelmişler.Hepsi dağılıp gittiler.Şeytan-ı laıyn da bana dedi ki:
-Yürü var git!İlmin bereketleri ile şerrimden kurtuldun, diyerek yanımdan firar etti.
Adamın biri evliyadan A`la Bin Ziyad`a gelir:
-“Dün gece rüyamda seni gördüm.Cennete salınarak yürüyordun” der.Bunun üzerine A`la Bin Ziyad öyle öfkelenir ki:
-İblis, benden başka dalga geçecek birini bulamamış mı?Gözüne de senden başka alçak birini kestirememiş mi ki, elçi olarak seni görevlendiriyor” dedi.

(61.Kıssa) Mürşid-i Kamilin Tabileri:

Mürşid-i kamilin tabileri üç tür.

1-Müridleri
2-Halifeleri
3-Varisi

Mürşide tabi olan herkese mürid denir.
Müridlerin içinde çok ibadet edeni ve dine çok hizmeti ile dikkati çeken, ayrıca çile ve erbeıyn çekerek (40 gün aç karına gece ve gündüz zikir ve ibadetle meşgul olan) kişiler olur.Şeyh, irşat vazifelerinde işte bu kişilerden istifade edebilir.İstifade ettikleri bu yetişkin müridlere “Şeyhin Halifeleri” denir.Bunlar ibadette ve dine hizmette çok ileri mertebededirler.
Şeyh, vefat etmeden önce Resulullah Efendimizin de bulunduğu bir manevi toplantıda yerine bırakacağı halifesinin kim olacağı işaretini alır ve vefat etmeden önce o halifesini yerine “varis” tayin eder.
Diğer halife ve müridler şeyhin vefatından sonra yeni varis-i resule gelerek biat ederler.Buna mecburdurlar.Eğer yeni varis-i resule gelipo biat etmezlerse manevi nispet ve irtiabatları kopar.Ana şebekeden kopmuş su musluklarının susuz kaldığı gibi bunlar da feyizsiz kalırlar.
Tasavvuf tarihine baktığımızda ana şebekeden kopmuş pek çok batıl sisliler görülir.Bunlar günümüze kadar çoğu, babadan oğla geçen birer “silsileyi sulbiyye” olarak feyizsiz tarikat kollarını oluşturmuşlardır.

(62.Kıssa) Veliler Ve İlimleri:

İsteyen herkes peygamber olabilir mi veya olabilmiş midir? Şüphesiz ki hayır.Peygamberler, hususi yaratılmış zatlardır ve yine bunların kendilerine mahsus hususi hal ve sıfatları vardır.Allahi Teala Hazretleri,resullerini alalade kullarından değil, hususi olarak yarattığı tam ve mükemmel kullarından gönderir.
Peygamberler söylediklerinden başla şeyler de bilir fakat, onları söylemeğe memur olmadıkları için söylemezler.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) den sonra İslam şeriatını ve İslam nurunu yaymakla vazifeli büyük veliler de böyledir.Onlar da hususi seçilerek gönderilirler.
İsteyen herkes peygamber olamayacağı gibi, isteyen herkes de varis-i Resul olamaz.Bu sebeple Allah`la kulları arasında bir vesile olduğunu kabul eden bir kimsenin, bu vesileyi kendisi gibi alelade bir insan kabul etmesi doğru değildir.Peygamberler günah işlemeyecek şekilde yaratılmıştır.Hakiki varis ve vekilleri de günahtan muhafaza edilirler.Hususi koruma altındadırlar.Fakat tekrar ifade edelim ki, “hakiki” olması şarttır.Eğer bu zatlar, hata ve günah erbabı kimseler olsalardı, yaymak istedikleri şeyler hep hatalı olurdu.
Allah`ın nurunu yaymakla vazifeli bu mübarek zatların adedi her asırda bir, iki veya üçü geçmez,
(Zamanımızda her mahallede bir tane (!) bulunuyor olması ayrı bir bahistir)
Bu zatların vazife yapmadıkları bir zaman ve asır yoktur.İslamiyetin yok olduğunun zannedildiği bir yerde, aynen Resulullah`a gelen şekliyle İslamiyeti “bi iznillah” yeniden diriltirler.
Bu zatların ahlakları tamı tamına Kur`ana uygundur.Sünnet-i Resülullah`dan karınca başı kadar ayrılmazlar.Çalışma ve irşad şekilleri Peygamber Efendimizin (s.a.v) sünneti üzeredir:Kur`anı Kerimi ve Kur`an ilimlerini talim, dini öğretmek ve fertleri irşad.

(63.Kıssa) Allah`ın Veli Kullarını Bulmak Nasip İşidir:

Bir kimsenin, bu zatlara karşı içinde beliren bir sevgi,öbür alemde kurtuluşuna vesile olur.Çünkü Peygamberimiz (s.a.v):
-“Kişi sevdiği ile beraberdir.” Buyurmuştur.
Yaşadıkları devirde bu zatları bulmak ve intisap etmek çok zordur ve nasip işidir.Bu sebeple bunlara Silsile-i Kibriti Ahmer (yeryüzünde çok az bulunan kırmızı kükürt taşı) de denmiştir.Bunları, ancak ezelden nasibi olanlar anlayabilirler ve intisap edebilirler.
Hayatlarında iken hemen hepsine ulema-i rüsum (yani maaşlı din alimleri) muhalefet etmişler,aleyhlerinde ileri geri sözler sarf etmişlerdir.Bu Resulullah Efendimizin de, kitap ehli Yahudi ve Hıristyan alimleri tarafında reddedilmesine benzer.Bu kimseler kısa akıllarının almadığı her şeyi ya inkar ederler veya te`vile kalkışırlar.
İyilerle beraber olmak ve hakiki mürşi-i kamili bulup ona bağlanmak için Cenab-ı Hakka yalvarmak, çok dua etmek lazımdır.Abdülkadir Geylani (k.s) Hazretleri bir sohbetinde dinleyenlerine şöyle diyor:
“-Salih zatların peşine takıl.Kimin Salih kimin münafık olduğunu bilemediğin için gece kalk;iki rekat namaz kıl ve ardından şöyle dea et:
“Ya rabbi! Bana Salih kullarını göster.Beni sana getirecek kılavuzu göster.Gözümü sana yakınlık nuru ile nurlandırarak mükemmelleştir.Bana başkalarının gördüklerini anlatan değil, bizzat gürdüklerini haber verecek bir kılavuzu bildir.
Ve yine Abdülkadir Geylani (k.s) Hazretlerinin bir duası da şöyledir:
-“Allahım! Senden, bizi belalara uğratmadan kendine yaklaştırmanı istiyoruz.Bizleri kötülerin şerrinden facirlerin tuzağından koru.Senden bizleri iyi amellere ve ameller de ihlasa muvaffak kılmanı istiyoruz.Amin.”
Ebu`l Hasen Harkani(k.s) Hazretleri de buyuruyor ki:
-“Şu iki kişinin çıkardıkları fitneyi, şeytan bile çıkaramaz:Dünya hırsına sahip alim ve ilimden yoksun sufi.”

AZAD14 kardeşim. ilgiyle takip ediyorum seni. ellerine sağlık. sen azad olmuşsun ama bizi yazdıklarına mahkum ediyorsun. selamlar.

Allah Razı Olsun Kardeşim.Yazdıklarımızla Siz Kardeşlerimize Yararlı Olabiliyorsak Ne Mutlu Bizlere..Selam Ve Dua İle Kardeşim.Allaha Emanet Olunuz..

(64.Kıssa) Sünnete Uymayandan Mürşid Olmaz:

Bir gün; Beyezid-i Bestami Hazretlerine yakınları:
-“Efendim, filan yerde büyük bir zat vardır.Fazilet ve keramet sahibi bir velidir.” dediler ve daha başka sözlerle o zatı çok övdüler.Bunun üzerine Beyazıd-i Bestami (k.s) Hazretleri,
-“Madem öyledi, o halde o büyük zatı ziyarete gitmemiz lazım oldu.”buyurdular.Talebelerinden bazıları ile birlikte onun bulunduğu yere geldiler.Beyazıd-i Bestami (k.s) Hazretleri, bildirilen zatın, mescide gitmekte olduğunu ve kıbleye karşı tükürdüğünü gördü.Görüşmekten vazgeçip derhal geri döndü.Sonra o kimse hakkında şöyle buyurdu:
-“Dinin hükümlerini yerine getirmekte,Sünnet-i seniyyeye uymakta ve edebe riayette zayıf birisine, nasıl olur da keramet sahibi denilir.Böyle bir kimsenin,Allahi Tealanın evliyasından olması mümkün degildir.”buyurdu.

(65.Kıssa) Tenvırul Kulub`dan Malumat:

Tenvırul kulub sahibinin izahına göre ise, hakiki mürşidde bulunması gereken vasıflardan bazıları şunlardır:
1-Mürşidi Kamil şer`i ve dini ilimlere tam vakıf olcak(Cahil kimseden mürşid olmaz.)
2-Kitaba ve sünnete tam uyacak (Kitaba ve sünnete uymayandan mürşid olmaz)
3-Dini yaşayacak.İlim okutacak,ilim okutturacak (İlimle meşgul olmayandan mürşid olmaz.)


Tasavvûf

MollaCami.Com