Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Tasavvufi Kıssalar

(114.Kıssa) Manevi Rabıtanın Çeşitleri:

Üstazın sözlü emirlerini o bulunmasa bile yerine getirmek; yasaklarından sakınmak; hoşlanmadığı şeyleri bırakmaktır.
Üstazın her şeyi kuşattığını ve her şeyde tasarruf ettiğini ( etkileme yetkisi verildiğini) düşünmek; üstazın kemalatının dışa vurduğunu açıkça görmek.
Üstazını görmeyi ve onunla buluşmayı kalbi yanarak aşırı istemek. Onunla ilgisi olan şeyleri ( evladını, mallarını, evlerini, bağlılarını ve hizmetçilerini) düşünmek. O’ndan ayrılmaktan üzülmek.
Bir günahtan kaçınırken, yolda yemek yerken, üstazını kendi ile birlikte görmek. ( bu durumda edebli olunmalıdır. )
Mürid uyurken, ayağını uzatırken ve abdest bozarken kıbleden sakındığı gibi üstazının bulunduğu yönden de sakınmalıdır.
Üstazın bulunduğu yönü nurla kaplanmış, diğer yerleri karanlık görmek ve şeyhinin bulunduğu yöne yönelmek.
Mürit bütün ibadetlerini hal ve hareketlerini tümüyle rabıta yapmalıdır. Namazdan, uykudan, ders alma ve vermeden önce rabıta yapmalıdır. Çünkü rabıta arasında yapılan işler tamamen rabıtayla geçirilmiş olur.
Uyandıktan sonra üstadını başı ucunda düşünmek. Böylece yatarken , kalkarken edebe uyulur.
Dost ve arkadaş toplantılarında, yemek davetlerinde mürşidinden öğrendiği sohbetleri yaparsa maddi iştahtan önce manevi iştah elde edilir.
Müridin hanımı ile buluşmadan önce mürşidinin sohbetini yapması çok yararlıdır. Buna özen gösterilmelidir. Bu sohbetten hanımında manevi şehvet doğar, sonra ruhta manevi sevgi oluşur.
Müridin diğer alim ve şeyhlerin yanındayken ve özellikle kendi şeyhine karşı iseler rabıtaya önem verir. Böylece onlar mürşidine olan sevgi ve ihlası azaltıcı etkide bulunamazlar ve manevi halini ortadan kaldıramazlar.

(115.Kıssa) Haset ( çekememezlik) ve gıpta ( imrenme)’yı önleyen rabıta:

Güzel binek, değerli yiyecek, şahane evler, yeşil ve etkileyici yerleri gördüğünde mürit rabıta yaparak şu şekilde düşünür: “ Keşke mürşidim burada olsaydı şu su başında sohbet etseydi, ne güzel olurdu veya şu güzel giysileri giyseydi, şu güzel binite binseydi, şu şahane köşkte otursaydı.” Bu şekilde düşününce haset ve gıpta yerine sevgi doğar, insan günah işlemekten kurtulur. Ayrıca bu durum nazara ( gözdeğmesi) da engel olur.

(116.Kıssa) Nimetler (iyilikler) karşısında rabıta:

Üstazım bende bu nimetlerin bulunmamasından dolayı zayıflık ve ümitsizlik gördü; Allah-u Teala’ya (c.c) yalvararak rica etti onun duası nedeniyle Cenabı Hak ( c.c) bana bu nimeti bağışladı. Bundan dolayı nimeti veren Allah-u Teala’ya ve aracı olan üstazıma teşekkür etmem gerekir.

(117.Kıssa) Müsibet ( bela) anında rabıta:

“ Üstazım bende kibir, kendini beğenme, şımarıklık ve dünyaya düşkünlük gördü. Nefsimdeki bu kötülüklerin gitmesi için Allah-u Teala’ya ( c.c) yalvardı, rica etti. Cenab-ı Hakk da ( c.c) bana bu musibeti verdi. Çünkü; “ Allah-u Teala’nın ( c.c) rahmeti, kalpleri kırık olanların yanındadır.” Hadisi şerifine göre bu musibet benim için esasta en büyük iyiliktir. Bu bela nedeniyle gaflet ve kendimi beğenmekten kurtulur, uyanık olurum. Bundan dolayı Allah-u Teala ( c.c) ve üstazıma teşekkür etmeliyim” diye düşünür.

(118.Kıssa) Tefekkür Ya da Varlıkları Rabıta:


Kur’an ve Sünnet’te emredilen bir diğer rabıta şekli tefekkürdür. Tefekkür etmek, fikretmek, düşünmek aynı şeydir. Hepsi kalple yapılan bir ameldir.

Düşünmek akıllı olmanın gereğidir. İnsanın en başta gelen özelliği düşünmektir. Tefekkür, boş ve gelişi güzel bir düşünce değildir; gizli bir ilim yoludur. Tefekkür kalp aynasında varlıkların iç yüzünü görmektir. Bilinene bakıp gizli olanı fark etmektir. Görünene bakıp görünmeyene ulaşmaktır. Delile bakıp hedefe varmaktır. Tefekkür, sanata bakıp sanatkârı tanımaktır. Kalp gözüyle Yüce Yaratıcı’nın varlıklarda gizlediği ilmini, kudretini, rahmetini ve hikmetini görüp, O’na hayran olmaktır. Bunun sonu O’nu sevmek, zikretmek, yüceltmek ve O’na teslim olup huzura ermektir. Kur’an’da bu sonuç tefekkür, tezekkür, teemmül, tedebbür, ibret, basiret, marifet ve muhabbete bağlanmıştır.

Tefekkürü tarif ettik. Tezekkür, unutulan bir şeyi hatırlamak, unutmamak ve devamlı tekrar ederek onu kalpte tutmaktır. Teemmül, bir şeyi devamlı ve çok yönlü düşünerek içinde saklı olan manayı ortaya çıkarmaktır. Tedebbür, bir şeyi derinlemesine düşünmek ve arkasındaki gizli manayı çözmektir. İbret, bir şeyde verilmek istenen mesajı almaktır. Basiret, işin iç yüzünü görmektir. Marifet, bir şeyi asli haliyle olduğu gibi tanımaktır. Muhabbet, bir şeyi sevmek ve onunla huzur bulmaktır.

Görüldüğü gibi, bütün bunlar bir irade, yöneliş, gayret, iman ve sabır istemektedir.

(119.Kıssa) Muhabbet Rabıtası:

Kur’an ve Sünnet’te emredilen rabıtalardan birisi de muhabbet rabıtasıdır. Muhabbet rabıtası kalbi Allah’ın sevdiği şeylere bağlamak ve onları Allah için sevmektir. Bu sevilecek kimselerin başında Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz gelmektedir. Yüce Allah onu sevginin imamı, delili ve rehberi yapmıştır. (Âl-i İmran, 31; A’raf, 157-158) O’na uymadan Allah’ı seviyorum demek yalandır.

Rasulullah s.a.v. Efendimiz, kendisi için her müminden şu derece bir sevgi ve kalp bağı istemektedir: “Sizden biriniz beni kendi nefsinden, ailesinden, çocuklarından, anne babasından ve bütün insanlardan daha fazla sevmedikçe, tam iman etmiş olmaz, gerçek imanın tadını tadamaz.” (Buharî, Müslim, İbnu Mace, Ahmed)

Ayrıca her müminden Ashab-ı Kiram’ı, alimleri, salihleri ve mümin kardeşlerini sevmesi, onları hayırla anması, kalbinde onlara yer vermesi, dualarına katması, onlarla ilgilenmesi istenmektedir. “Birbirinizi sevmedikçe mümin olamazsınız” hadisi, bu sevgiyi anlatmaya yeterlidir. Yüce Allah’ın: “Sakın zalimlere meyletmeyin, yoksa size de ateş dokunur.” (Hud, 113) uyarısını her kalp sahibi dikkate almalıdır. “Ey iman edenler Allah’tan korkun ve benim sadık kullarımla beraber olun.” (Tevbe, 119) ayeti, kalbin kimlere yönelmesi ve bağlanması gerektiğini göstermektedir.

(120.Kıssa) Ölüm Rabıtası:

Kur’an ve Sünnet’te emredilen rabıtalardan biri de ölüm rabıtasıdır. Kur’an’da insanı dehşete düşürecek, hayrete sevkedecek ölüm halleri, kıyamet sahneleri ve ahiret manzaraları anlatılmaktadır. Bunlarla kalp dünyadan çekilip ebedi ahiret yurduna yöneltilmek istenmektedir. Rasulullah s.a.v. Efendimiz, Abdullah b. Ömer’e: “Kendini ölmüş ve kabre girmiş say.” (Tirmizî, Ahmed) buyurarak ölüm rabıtasını tavsiye etmiştir. Bu rabıta ile insanın dünyanın boş sevgi ve zevklerinden çekilip ebedi ahiret güzelliklerine yöneleceğini, gafletin gidip kalbin dirileceğini ve günahlardan temizleneceğini haber vermiştir. (Tirmizî, Nesaî, Münavî, Beyhakî)

Allah dostları tefekküre büyük önem vermişlerdir. İnsanın terbiyesi, konuşması kadar susmasından da anlaşılır. Ancak, boş konuşma ve kötü düşünce kınandığı gibi, içinde güzel düşünce ve tefekkür olmayan suskunluk da kınanmıştır.

Velilerden Fudayl b. İyaz rh.a. der ki: “Tefekkür bir aynadır. Sana iyiliklerini ve kötülüklerini gösterir. Onda kalbinin halini görürsün.”

Alimlerden Abdullah b. Mübarek rh.a., velilerden Sehl b. Ali k.s.’yi derin bir tefekküre dalmış halde gördü. Onun ahiret hallerini düşündüğünü anladı ve “Nereye kadar ulaştın?” diye sordu. O da, “Sırat köprüsüne kadar.” cevabını verdi.

Bişr b. Haris rh.a., tefekkürle elde edilecek sonucu şöyle özetler: “Eğer insanlar Yüce Allah’ın büyüklüğünü anlayabilselerdi, ona isyan etmezlerdi.”

feyizli yazı; tşk ler


feyizli yazı; tşk ler


Rica Ederim Murat Kardeşim.Selam Ve Dua İle İnşaAllah.

(121.Kıssa) Rabıta İle Ulaşılmak İstenen Yüce Mevlanın Feyzidir.

Tasavvuf büyüklerinin tarif ve tatbik ettiği rabıta da yukarıda anlatılan tefekkür çeşitlerinden birisidir. Rabıta, görülmesi Yüce Allah’ı hatırlatan kâmil bir veliyi gönül aynasında seyretmek ve üzerinde zuhur eden ilâhi tecellileri görüp, Yüce Allah’ı zikretmekten ibarettir.

Diğer bir yönüyle rabıta, Yüce Allah’ın dostu ile gönülde beraber olmaktır. Onun kalbine emanet edilen ilâhi nura bağlanmaktır. Onun ilâhi aşkla kaynayan kalbine inen feyizden nasiplenmektir. Velideki dostluk sırrını düşünmektir. Salihleri özlemek ve onlardaki güzel ahlâka özenmektir. Sevgi atmosferi içinde kalbi uyandırıp Hakka yöneltmektir.

Kısaca rabıta, Allah’ın yeryüzündeki şahidine bakarak Allah’ı tanımaktır. İşte tefekkürün özü de budur.

(122.Kıssa) Rabıta Ve Nefis:

•Akılsız baş nasılsa, râbıta olmayan kalpte öyledir. İnsanı hayırdan ve irşattan alıkoyan, yegane şey nefistir... İnsan bazen gadaba gelip “kırarım, yakarım” der, ebeveynine âsi olur... Hep böyle şeyler nefsin mahsülüdür. Bu hallerden kurtulmak için tek çıkar yol ancak râbıtadır.“
•Aklın inkişâfı için râbıta ve zikr-i kalbî zarûrîdir.“
•Ana, meme verdikçe çocuk büyüdüğü gibi, nefis de, arzularına uyuldukça büyür. Hatta velî olsa, peygamber olsam der. Nefs-i emmâre ancak râbıta ile terbiye olunur.“
•Her şey râbıta ile kaimdir. Dünya, ay ve diğer peykler (gezegenler), güneşe rabıta yapıyor. Güneş, Arş-ı âlâya, Arş-ı âla sıfat-ı ilahinin nuruna rabıta halindedir.“
•Nefis kepazeliği sever ve kötülük için rehberlik eder. Fransız kâfiri seni cehenneme götüremez lâkin nefs, seni cehenneme götürebilir.“
•Râbıta ehli, üstazların himayesiyle nazardan korunur ve kalpleri füyuzatla alâkadar olduğundan nazarları başkalarına isabet etmez, ziyan vermez.“
•Râbıtada geçen zaman ömre sayılmaz. Ömür dünya ile ölçülüdür. Râbıta ise uhrevîdir."

Allah razi olsun.
Ve diyorum ki Rabita bilmeyerek yaptigim birsey ve hep Rabbimi düsünürum.
Ya rabbi bir kulunu dusunmem lazimmis dedim, üç mu dusunmek istersin dedi sustum.Hani karsimdaki kilise üç diyor ben tek diyorum.
Tek Rabbim var su alemde ondan baskasina yer yok kalbimde yanlis mi?
Bir kulu veli de olsa Rabbimin yaninda sifir kaliyor siliniyor elimde degil.
Onlari bir kenara silmek degil amacim onlari da çok seviyorum ve inkar edemem her adimda dogru yolda olmamiza sebeb onlar.
Ama düsunmeye gelince sadece Rabbimi dusunurum.
Onu düsündügüm zaman evren bosbos kaliyor ve Tek Rabbim var .
Sevginin kaynagi O, askin kaynagi O, Hani kullari vesile etsede aslinda tek yardim eden O.
Hani Yalniz yol alanlari düsunurum benim gibi olanlar , onlar erismediler mi?
Hani dagdaki coban, kalbini yalniz Allah'a vermedimi?
Bilemiyorum eger bir gün bir Allah dostu ile karsilasirsam ve zaman düsünurum belki?Yine de gönlüm rahat degilki,

Yinede ben Rabbimi düsünürüM.
Rabbim ilmiyle amel etmeyi nasip etsin.
Ve yolumuzu kolay eylesin.
Rabbim her haline Razi olan kullardan eylesin.


Allah razi olsun.
Ve diyorum ki Rabita bilmeyerek yaptigim birsey ve hep Rabbimi düsünürum.
Ya rabbi bir kulunu dusunmem lazimmis dedim, üç mu dusunmek istersin dedi sustum.Hani karsimdaki kilise üç diyor ben tek diyorum.
Tek Rabbim var su alemde ondan baskasina yer yok kalbimde yanlis mi?
Bir kulu veli de olsa Rabbimin yaninda sifir kaliyor siliniyor elimde degil.
Onlari bir kenara silmek degil amacim onlari da çok seviyorum ve inkar edemem her adimda dogru yolda olmamiza sebeb onlar.
Ama düsunmeye gelince sadece Rabbimi dusunurum.
Onu düsündügüm zaman evren bosbos kaliyor ve Tek Rabbim var .
Sevginin kaynagi O, askin kaynagi O, Hani kullari vesile etsede aslinda tek yardim eden O.
Hani Yalniz yol alanlari düsunurum benim gibi olanlar , onlar erismediler mi?
Hani dagdaki coban, kalbini yalniz Allah'a vermedimi?
Bilemiyorum eger bir gün bir Allah dostu ile karsilasirsam ve zaman düsünurum belki?Yine de gönlüm rahat degilki,

Yinede ben Rabbimi düsünürüM.
Rabbim ilmiyle amel etmeyi nasip etsin.
Ve yolumuzu kolay eylesin.
Rabbim her haline Razi olan kullardan eylesin.


Selamün Aleyküm Melisa Kardeşim.Acizane Bu Konuda Açıklama Yapmak İsterim.

'Mürşid Yerine Allah`ı Düşün Sözü Doğru mu?

Yüce Allah’ın zatı hariç, her şey düşünülebilir. Yüce Allah’ın zatı hiçbir şeye benzemediği için onu düşünmek mümkün değildir. Rasuiullah s.a.v. Efendimiz, bu konuda şu ölçüyü önümüze koymuştur:

“Allah Tealâ’nın zatını tefekkür etmeyin/düşünmeyin. O’nun nimetlerini ve yarattığı varlıkları düşünün. Çünkü siz Allah’ın zatını düşünmeye güç yetiremezsiniz.” (Ebu’ş-Şeyh, Kitabu’l-Azame; Ebu Nuaym, Hilye; Tabaranî, el-Evsat; Beyhakî, Şuabu’l-İman; Elbanî, Sahiha.)

Alimlerimiz bu hadisten hareketle şu temel kaideyi tespit etmişlerdir: “Her ne ki hayal edilir, o Allah değildir.” (Şa’ranî, el-Yevakıt). Yüce Allah’ın dışındaki her varlık düşünülebilir ve nasıl olduğu hayal edilebilir. Fakat Allah nasıl acaba diye düşünülmez, düşünülemez.

Bu hadis, niçin bir mürşidi düşünüyorsunuz da Allah’ı düşünmüyorsunuz, diyenlere cevap vermektedir. Kâmil mürşid, bir varlıktır, kuldur, edep ve takva sahibi salih bir insandır. Allah’ın dostu, halifesi, şahidi, delili ve davetçisidir. Onu düşünmek, hayal etmek, kalpte canlandırmak, gönülde şekillendirmek, rabıta yapmak mümkündür, fakat bu durum Yüce Allah’ın zatı için mümkün değildir.

Sevgili Kardeşim İnanın Rehber Olmadan Ve Mübarek Varislere İntisap Etmeden Mevlamıza Yaklaşmak,Feyzinden Yararlanmak Mümkün Değildir.Siz Cenab-ı Allah`a Direk Yönebilirsiniz.Ama Söylenene Göre Kulun Tam Manasıyla Allah`a Yönelmesi İçin 400 Yıla İhtiayacı Olduğu Söyleniyor.Buna Zamanımız Yok Güzel Kardeşim.Hakiki Bir Varise Rabıta Yaparak,Onun Şemsiyesi Altına Girerek Bu Yolu Ancak Kısaltabiliyoruz.Mevlamız Benim Dostlarıma Yakın Olun,Onları Arayın Bulun Ve İntisap Edin Buyuruyor.Benim Yeryüzündeki Şahitlerim Onlardır,Benim Nurumu Onlar Taşır Buyruyor.Bu Bağlamda Kul Yalnız Olmayıp Hakiki Bir Varise İntisap Etmeli,O Mübareğe Rabıta Etmeli Ve Mevlamızın Feyzinden İstaife Edip Mevlaya Tam Manasıyla Yönelmelidir.
Sevgili Melisa Kardeşim Acizane Sizin Tereddütleirinizi Anlamaktayım.Bu Halin Geçmesi İçin Çok İbadet Edip Hakiki Bir Mürşid-i Kamile İntisap Edebilirseniz Bu Gibi Sorgulamardan Kurtulabilrsiniz.İnanın Bu Nimete Erişen Bilir Ne Demek İstedğimi.Mevlam Kendisine Hakiki Bir Kul,Peygamber Efendimize Layık Bir Ümmet Ve Onun Hakiki Varisine İntisap Eden Kullarından Eylesin Cümlemizi.
Selam Ve Dua İle Kardeşim.

(123.Kıssa) Rabıtayı Bozan Durumlar:


İnsan kalbi çok hassas ve hareketlidir, devamlı değişim içindedir. Mürid her zaman aynı derecede uyanık ve sevgi içinde rabıta yapamayabilir. Bazen rabıta bozulur, zayıflar ve etkisi iyice azalır. Bunun müridden ve dışardan kaynaklanan bazı sebepleri vardır. Bunlar kısaca şunlardır:

1-Mürşid hakkında şüpheye düşmek.

Bu hâlden kurtulmanın çaresi sık sık tövbe tazeleyip mürşidle kalp bağını kuvvetlendirmektir. Mürşid hakkında kalbe gelen vesveselere aldırış etmemelidir. Allahu Teala’dan özel yardım istemeli ve kalbinin haktan kaymaması için dua etmelidir.

2-Mürşidden başkasının etkisinde kalmak ve gönlünü başka birisine kaptırmak.

Bu hâlin tedavisi, kendisini şeyhinden uzaklaştıracak her şeyden gözünü ve gönlünü çekmektir. Mümkünse bizzat mürşidinin yanına gitmeli, onun nazarları altına girmeli, böylece sevgisini kuvvetlendirmelidir. Bu mümkün değilse hayalen mürşidi ile beraber olduğunu düşünmelidir.

3-Büyük günah işlemekten meydana gelen gaflet ve ümitsizlik.

Bu hâlin çaresi, nefsi devamlı hayırlı amellere sevk etmek, haram ve boş işlerden el çekmektir. Bununla birlikte kişi günde yetmiş defa günah işlese bile, yetmiş defa Allah’a tövbe etmelidir. Hiçbir hâlde ümitsizliğe ve karamsarlığa düşmemelidir. Mürid nefsine mağlup oldukça daha fazla manevi desteğe muhtaç olduğunu anlamalı, günahlarla zayıf düşen kalbinin kuvvetlenmesi için zikir, istiğfar ve rabıtaya sarılmalıdır.

4-Velilere itiraz ve düşmanlık yapan kimselere yaklaşmamak ve onlara kulak vermemek.

Mürid en büyük zararı Allah dostlarını inkar eden, hafife alan ve onlara karşı edep dışı davranan kimselerden görür. Nefis kötü ve olumsuz şeylere hemen yönelir. Öyle ki insan Allah dostlarının güzel hâlleri hakkında bin söz dinlese, peşinden bir münkirin onları küçük düşürecek bir sözünü işitse nefis bin hak sözü bırakır, bir boş söze takılır, onunla kalbin huzurunu kaçırır. Bunun için münkirden kaçmalı, edepli, muhabbetli ve Allah dostlarıyla rabıtası kuvvetli salih insanlara yakın olmalıdır.

Üstazlar, müridlerini en çok münkirlere karşı uyarmışlar ve sohbetlerinde şöyle demişlerdir: “Bir kimse papazla oturup kalksa, aynı kaptan, aynı kaşıkla yese içse, ondan gördüğü zarar, bir münkirden gördüğü zararın yanında hiç kalır.”

(124.Kıssa) Rabıta Yapmanın Faydaları:

Rabıta ile elde edilecek iki önemli sonuç vardır.

Birincisi zikir, ikincisi edeptir.Bir insan için en tehlikeli hastalıklar gaflet ve kibirdir. Rabıta, gafleti zikre, kibri tevazu ve edebe çevirir. Rabıtanın hedefi, devamlı Allahu Teala ile huzur hâlini elde etmektir. Bunun neticesi ise ihlas ve tevazudur.Rabıta yoluyla kalbi desteklenen ve edeplenen mürid, her işinde sünnet üzere hareket etmeyi öğrenir. Allahu Teala’ya güzel kullukta başarılı olur.

Büyükler, edeb ve şartlarına uygun olarak yapılan bir rabıtanın müridi kemale erdirmek için yeterli olduğunu belirtmişlerdir. Rabıta sevginin çokluğuna göre güzel ve devamlı olur. Rabıtada hiç bir şey gözükmese ve hissedilmese bile, anlatıldığı adap üzere yapmaya devam etmelidir.

Mürid ihlasla yaptığı amellerini gösteriş veya kendini beğenmek sûretiyle kaybetmesin diye büyükler rabıtayı emretmişlerdir. Rabıtanın en önemli faydası müridi nefsinin terbiyesi ile kibir ve benlikten kurtarmaktır. Çünkü bir yönüyle de rabıta, şeytanın hücumlarına karşı büyüklerin rûhaniyetine sığınmak ve onlarla tehlikeden korunmaktır. Rabıta yoluyla insan hayatını gönlündeki mürşidiyle paylaşmış olur. Kâmil mürşid, müridin gerçek dostudur, hak yolunda en güvenilir rehberidir. Onu her işinde önüne alan kimse hak ve hakikatten sapmaz.

Mürşidin ruhaniyeti müridin sevgi ve ilgisine göre kendisine tasarruf ve yardım eder. Bu gönül beraberliği sayesinde mürid kibirden ve benlikten korunur, ihlası elde eder. Yaptığı hayırlı amelleri gözünde büyütmez, kendisini beğenmez, malı ile kibirlenmez, makam ve mevkiiyle övünmez, insanları küçük görmez.

Yaptığı her ibadetin sonunda ve elde ettiği her nimetin önünde, rabıta ile nefisini muhasebeye çeker, kontrol eder. Buna devamlı rabıta hâli denir. Bu hâli elde etmeye çalışmalıdır. Bunu başaran kimse gerçekten büyük bir saadeti ele geçirmiş olur.


Tasavvûf

MollaCami.Com