Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Haksızlık mı?

Memurun gözü kulağı Hakem Kurulu’ndan çıkacak sonuçta. Memurlar pek ümitli olmasalar da “çıkmadık candan ümit kesilmez” diyerek 29 Mayıs’taki Kurulu’n vereceği nihaî kararı bekliyor.


Hükümetle zam konusunda anlaşamayan memurlar hafta ortasında iş bırakma eylemi gerçekleştirmişlerdi. Başta Başbakan Erdoğan olmak üzere, bazı hükümet üyeleri bu eylemlere tepki gösterdiler. Memur-Sen Başkanı Gündoğdu ise bu beyanların Kurul’a baskı niteliğinde olduğunu söylerken “bu uyarılar dikkate alınmazsa bundan sonra yapılacak eylemlerin sorumlusunun da eyleme kulaklarını tıkayanların olacağını” vurguladı.

Gözler Hakem Kurulu’nun vereceği karara çevrilmişken, hem Tayyip Erdoğan, hem de Maliye Bakanı Şimsek’in ifadeleri Gündoğdu’yu haklı çıkarır nitelikte…

Eğitimcilerin tepkisini çeken açıklamasında öğretmen maaşlarının diğer memurlara haksızlık olup olmadığını(!) sorarken, “Bir öğretmenin en düşük olanı bin 624 lira alıyor. Ne karşılığı alıyor? Haftada 15 saat karşılığı alıyor.

Peki, düz bir memur ne kadar çalışıyor? 40 saat. 40 saat için bu rakamın altında alanlar da var. Öğretmen ek ders verirse, bunun üstünde alıyor. Bir de tatili var. Yılda iki ay. Düz memurun tatili ise 20 gün. Şimdi soruyorum; bu haksızlık değil mi?” diyen Erdoğan’a sormak lâzım, bir yanlışı başka bir yanlışla izah etmek mümkün mü?

Bu arada Maliye Bakanı Şimşek de memura verdikleri 3.5+4’lük teklifi savunurken söylediği sözlerden milletvekili ve bakan olmadan önce aldığı maaşı ortaya çıktı. Meğer Şimşek bir servet alıyormuş: Tamı tamına yıllık 770 bin dolar! Şu anda aldığı yıllık maaş ise yıllık 168 milyon… Allah güle güle yemeyi nasip etsin… Bakan memura iyi zam verdiklerini finans kesiminin ise zammının 6.6 olduğunu söylemiş. Bunu mukayese etmek elma ile armudu mukayese etmek gibi bir şey.

Biz de bakana soralım. 770 bin doların yüzde 6.6’sı, memurun ortalama maaşı olan bin 650 liraya yapılacak yüzde 7.5’a eşit mi? Eşitse bir diyeceğimiz yok da, bunun cevabını bilmek için Maliye Bakanı olmaya gerek yok. Küçük bir hesap makinesi bile işimizi görür…

«««

HANİ… HANİ… HANİ…

Memurların iş bırakma eylemlerinde polisle çatışmalar yaşanmıştı. Eylemlerde ilginç pankartlar da vardı. İşi özetleyen şu pankartı aktaralım:

“Hani aynı yoldan geçmiştik biz. Aynı sudan içmiştik biz. Yazımız bir kışımız bir’di. Niye vekile yüzde 45, memura… yüzde 3.5(!)”
AKP’nin seçim şarkısından uyarlanan bu sözler işi ne kadar da güzel özetlemişâ€¦

«««

NİYE ŞAŞIRIYORSUNUZ Kİ?

CHP Genel Başkan Yardımcısı Matkap, “Kamuoyu araştırmalarına göre yarın seçim olsa yine AKP dört seçmenden ikisinin oyunu alacak gibi görünüyor” demiş. Oy oranına çok şaşırdığını belirten Matkap, şaşkınlığını “Bu soruya cevap aramalıyız. Niye? Çok mu başarılılar. Birkaç tesbitimi anlatayım.

Halkın yüzde 95’i ekonomik olarak geriledi. Yüzde 3, 4 ve 5’lik kısmı güçlendi. Bir diğer olay, ekonomik performansı ölçüldüğünde bir ülkeyle ilgili büyüme, istihdam verileri, ihracat, ithalat, borç rakamları çok önemli, ama önemlisi Türkiye’den yapılan ihracatın Türkiye’ye yapılan ithalatı karşılama oranı. 2002’de AKP iktidara geldiğinde bu oran yüzde 70 idi yani her 100 dolarlık ithalatın 70 dolarını ihracatımızla karşılıyorduk, şimdi bu 55 dolara düştü. Dış ticaret açığı 2 milyar dolardan 80 milyar dolara çıktı” sözleriyle ifade etmiş.

Buna neden şaşırıyorlar ki. Zira iktidarın karşısında güçlü bir muhalefet olmadığını herkes kabul ediyor. Güçlü, alternatifleri ortaya koyan bir muhalefet olsa böyle olur mu? Devamlı eleştiren, gündemin gerisinde kalan, bir çözüm üretemeyen, günlük açıklamalarla yetinen, millete inemeyen bir muhalefet olduğu sürece böyle devam eder gider…
Hem, Erdoğan böyle bir muhalefet olduğuna da boşuna sevinmiyor?

«««

HERKES İŞİNE BAKSA!

CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç öyle bir lâf etmiş ki, neresinden tutarsanız elinizde kalır.

Genç, Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, yeni eğitim sistemini eleştirmek istemiş, ama ne eleştirme… “Bakın, geçen gün vatandaşın birisi bana bir yazı göndermiş: ‘Fatih Medreseleri’ altında da diyor ki: ‘Çocuk eğitime dört yaş dört ay dört günlük iken alınır.’ Kur’ân kursu… Yani 4+4+4. İşte, sizin Türkiye’ye getirdiğiniz şey bu.

Dört yaşındaki çocuğu Kur’ân kursuna alıyorsunuz. Arkadaşlar, biz Kur’ân’ın öğrenilmesine karşı değiliz. Kur’ân elbette ki bir kutsal din kitabımızdır. Bu kitabı herkes öğrenmesi lâzım, ama onun okunması gereken bir yaş var. Şimdi, siz beş yaşında, altı yaşında çocuklara Kur’ân hatmettirirseniz, onu ezberletirseniz o çocuk artık Türkçe de öğrenmez. Yani sizin bu davranışlarınızla Türkiye’deki Latin alfabesini terk edip Arap harflerine dönmek istiyorsunuz. Bu gerçekten Türkiye’ye yapılan en büyük kötülüklerden birisidir…”

Muhalefetin görevi eleştirmek, ama böyle de temelsiz bir eleştiri nerede görülmüş ki?

Bu açıklama ile siyasetçilerin her konuda görüş bildirmelerinin yanlışlığı bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Din işini siyasete alet etmenin zararları da böylece görülebiliyor. Herkes işini yapsa ne kadar iyi olacak…


Mehmet KARA


Yazarlardan

MollaCami.Com