Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


İbret-i âlem “Türk dizileri” yasağı

“Türk dizi filmleri” sâdece Türkiye’de ahlâkı dejenere etmekle kalmıyor; “diziler”in çokça seyredildiği ülkelerde de fecaatlere sebebiyet veriyor.

Özellikle “diziler”in Ortadoğu, Balkanlar ve Orta Asya’daki Müslüman ülkelere ihrâcıyla kültürel tahribat, bütün bölgeye ve dünyaya yayılıyor.

Dizi filmlerde şiddet ve müstehcenlikle, çarpık ilişkilerle zihinleri bulandırıp saptıran yayınlar, internetteki sosyal paylaşım ağları ve porno siteleriyle birlikte birer “zehirli aygıt” olarak topyekûn toplumun mânevî yapısını yıkıyor. Milletin mânevî yapısıyla, âile mahremiyetiyle uyuşmayan görüntüler, dışta da mânevî ve ahlâkî dejenerasyona sürüklüyor. Meclis’in ve Emniyet’in araştırmaları başta olmak üzere, resmî ve özel kuruluşların raporları bunun “imdat!” işâretlerini veriyor. Türkiye’deki “televizyon dizileri”ni ithal eden ve izlenme rekorları kıran Körfez ülkeleri başta olmak üzere çocukların ve gençlerin körpe zihinlerini zehirliyor, psikolojik gelişimlerini bozuluyor.

En vahimi de çoğu ahlâk dışılığı telkin eden yayınlar, son yıllarda Türkiye’de olduğu gibi diğer ülkelerde de cinâyetlere, intiharlara, âilelerin parçalanmasına, toplumun çökmesine, mânevî terbiye yoksunluğundaki cemiyetin felç edilip hayatlarının sönmesine yol açıyor…

AZERBAYCAN VE TACİKİSTAN’DA TEDBİR

Hatırlanacağı üzere, “Türk dizileri”nden şikâyet en evvel bu dizileri yüz binlerce dolarla ithal eden Arap âleminden gelmiş; bilhassa “Türk dizileri”nden sonra muhâfazakâr âile hayatının ciddî bir biçimde sarsıldığı yakınmalarında bulunulmuştu.

Öyle ki, birini kınamak maksadıyla, “Türk dizilerindeki gibi olasın!” bedduâsının yaygınlaştığı belirtilerek, dizilerin yaptığı tahribata dikkat çekilmişti. En son “Türk dizileri”den şikâyete komşu Azerbaycan ile Tacikistan da katıldı. Azerbaycan Milli Radyo ve Televizyon Şurası, Rusya, Brezilya, Hindistan gibi ülkelerde çekilen dizilerin yanı sıra, Azerbaycan ile aynı kültürü ve dili kullanan “Türk dizileri”nin de millî televizyonlarda yayınlanmasını yasakladı. Yabancı dizi yayınının durdurulmasına karşı kendi dizilerini çekmeleri için ulusal kanallara yardım yapıldığını ifade eden Şûrâ Başkanı Nuşirevan Meherremli, sözkonusu kararın Azerbaycan’daki genç neslin millî bilinçle yetiştirilmesi amacıyla alındığını belirtti.

Doğrusu, bütün yabancı dizlerle birlikte daha önce de yasaklanan “Türk dizileri” için alınan bu yeni kararla; Millî Televizyon ve Radyo Konseyi’nin “Türk dizileri”ni de “yabancı diziler”den sayıp yayınlayan kanallara ağır cezaların verileceğini ihtar etmesi, ihlâlin tekrarında cezaî yaptırımların geleceği uyarısı ibret-i âlem. Keza Tacikistan sinema ve video devlet işletmesi “Tajikkino”nun, son dönemde ülkede oldukça popüler olan Türk yapımı dizilere yasak getirip, dizilerin tercüme CD’lerinin satılmasını da yasaklaması, bir diğer ibret-i âlem.

70 yıl komünizmin pençesinde kıvranan Tacikistan’da yasaklanan dizilere alternatif olarak en iyi yerli dizi film senaryolarının çekimi için ihâle açtıklarını kaydeden Tajikkino Direktörü Davlat Safarov’un, “Türk yapımı diziler, terör, aşırılık ve şiddet içeriyor; seyircilerin ve bilhassa gençlerin gelişimini olumsuz etkiliyor” yakınmasıyla, Amerikan, Avrupa ve Rus yapımı bütün dizi ve çizgi filmlerle birlikte yasakladıklarını söylemesi, dikkat çekici…

RTÜK, “ŞİKÂYETLERİ TOPLAMAK”LA KALIYOR

Özetle Ortadoğu’dan Yakın Doğu’ya bilhassa İslâm ülkelerinde “Türk dizileri buhranı” baş göstermiş. Ancak Ankara hâlâ bigâne ve umursamazlıkla oyalanıyor ve oyalıyor.

Meselâ, Osmanlı padişahlarını zâlim, gaddar ve nefislerinin düşkünü olarak lanse eden, tarihi yalanlayıp tezyif eden, halkı yanlış bilgilendiren, hayatı fetihlerle ve seferlerle geçmiş ve seferde vefât etmiş padişâhları aşağılayıp, “harem” üzerinden Osmanlı hanedanını karalayan, entrikalarla, komplolarla, kanlı cinâyetlerle lekeleyen meşhur bir dizi filmin fragmanlarının yayımlanmaya başlamasından itibaren bir hafta içinde 74 bin 911 vatandaştan, sivil toplumdan RTÜK’e binlerce şikâyet yağdı.

Ne var ki yetkililer ve sorumlular, halka karşı yetersiz “kuru kınamalar”la iktifa ettiler.

Evvela RTÜK, âdeta iş olsun diye kamuoyunun öfke ve infialini dindirmek, gazını almak kabilinden göstermelik “uyarı”yla yetindi. En garibi de RTÜK Başkanınin bir yandan “İzleyicilerin dizinin durdurulması yönündeki yoğun taleplerini, toplumun hassasiyetlerini önemsemek ve ciddiye almak gerekir” diye konuşurken, diğer yandan “RTÜK’ün yayınlanan bir programı yayından kaldırma yetkisinin bulunmadığını söylemesi. ‘’Uzmanlarımız çalışıyor, yayın ihlâli raporu gelir ve eğer Üst Kurul hatalı görürse sistematiği içerisinde müeyyide uygulanır” demesi. “Neticede bu bir belgesel değil, kurgu dizi” diye işi iyice yumuşatması. Cumhurbaşkanı, “Yasaklamayla olmaz” diye geçiştirirken, RTÜK’ten sorumlu Başbakan Yardımcısı Arınç, “TV’nin diziyi ‘kendiliğinden kaldırması’ düşünülebilir” dedi. Akabinde de “RTÜK üzerinde bir etkisinin olmadığını” bildirip, “uyarı cezasının yasal olduğu” savunmasıyla kaldı.

Sonuçta “muhâfazakâr hükûmet” iktidarında “diziler”le toplumu mânen erozyona uğratan ahlâkî ve kültürel dejenerasyon artarak sürüyor; ve tedbir alması beklenen resmî merciler, bu dizi tahribatına karşı hiçbir etkin tedbir almıyor, havanda su dövmekle kalıyor.

Ve RTÜK, “iletişim merkezi”ne gelen şikâyetleri toplamakla yetiniyor. Başbakan’ın “statlardaki küfürleşmeler”e gösterdiği tepkili söylemin ve ikazın tersine rezâlet dolu diziler, “RTÜK’ün ihtarı”na rağmen dizi dizi devam ediyor…
Türkiye’nin bu konuda en az Azerbaycan ve Tacikistan kadar duyarlı olması gerekmez mi?


Cevher İLHAN


Yazarlardan

MollaCami.Com