Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim
Ya bir de prosedür uygulanmasaydı?
BU devleti Kemalistler kurdu. Kemalistlerin zembereği askerlerdi. Devlet mekanizmalarını, âhalka hesap vermemekâ üzerine ayarladılar.
İktidar çarkının kendi mantığı vardır. Aliânin yerine Veli geldi diye işler çok farklı yapılamaz. Küçük çaplı eğilip bükülmeler olur elbette ama bir yere kadar... Sonra normale dönülür.
Aliânin yerine gelen Veli, ne kadar iyi niyetli olursa olsun, sistemi değiştiremez. Çünkü sistem, birbirine uyumlu parçalardan oluşur. Birini değiştirdiğinizde diğerlerini de değiştirmeniz gerekir.
Yaşasın yeni kral
Uludere faciası, 2011âde değil de, faraza 2001âde meydana gelseydi. Ne fark ederdi? Hiç.
İş yine komisyonlara havale edilirdi... Cumhurbaşkanı yine âKarartma yok. Uludere aydınlanacak. Olayın ne olduğu ortaya çıkacak. Hukuki bir süreç bu...â derdi.
Ahmet Necdet Sezer öyle derdi, şimdi Abdullah Gül söylüyor. Çünkü o koltuğa oturunca böyle konuşmak gerekiyor. Tekrar ediyorum: Bir saattir bu facianın nedenini bulma süresi. Çünkü orduda her şey kayıtlıdır: Kime hangi bilgi gitti, kim kime hangi emri verdi bellidir. Yazının olamadığı yerde, ses kaydı tutulur.
Evet, bir saattir ama ben 15 gün vermiştim: Bir hafta faciaya yol açan hatanın bulunması için... Bir hafta da bulguların sağlamasını yapıp raporu için...
Zaten Başbakan Erdoğan da facianın olduğu gün, âprosedür neyse onun uygulandığınıâ söyledi. Eğer prosedürden şaşma olsaydı, binde bir ihtimalle, âo karışıklıkta 34 can kim vurduya gittiâ denebilirdi. Ama olmamış. Normal prosedür uygulandığına göre; hatanın kaynağı çoktan beri biliniyor.
Aslında bu yazılar boşuna: Ben bu konuda umudumu çoktan kestim.
Siz kimin askerisiniz?
Haberlere bakılırsa, 19 Mayıs günü birçok yerde aynı manzaralar ortaya çıkmış. Örneğin Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, Atatürk Anıtıâna bir buket çiçek bıraktıktan sonra, sol elini yumruk yapıp havaya doğru kaldırarak, âMustafa Kemalâin askerleriyizâ diye bağırmış. (Kendisinin hekim olduğunu, bu noktaya âHayatta en hakiki mürşit ilimdirâ şiarından geldiğini hatırlatırım.)
Biz de İstanbulâda, siyah tişörtlerinde Atatürk resmi, ellerinde bayraklar olan gruplar gördük. Onlar da kâh âMustafa Kemalâin askeriyizâ diye bağırıyor, kâh 1970âlerden kalma sol şarkılar söylüyordu.
Bir de coşku düşmeye yüz tuttuğunda elindeki megafonu kullanarak kitleye gaz veren takım liderleri vardı.
Bayraklar, megafonlar, ulusalcı sloganlar, solcu şarkılar: Topladığınızda yekûn âNasyonal Sosyalizmâ eder.
İtalyan Faşistleri, kendilerine faşist derdi ve bundan gurur duyardı. Alman Nazileri de öyle...
Türk faşistlerinin en temel özelliği ise faşist olduklarını bilmemeleridir.
Yine de 19 Mayısâa vurulan sivil damga önemli. Bundan sonra sırada 29 Ekim var.
Cumhuriyet rejiminin kuruluş gününde askerlerin işi ne? Öyle ya da böyle, 29 Ekim 1923âte cumhuriyeti ilan etmek netice itibariyle Meclisâin verdiği bir karardı.
Ama bakın, 30 Ağustosâa laf etmem. O askerin günüdür. Nasıl istiyorlarsa öyle kutlasınlar. Tabii Güçlü ordu, güçlü Türkiye dememek şartıyla...
Emre Aköz / Sabah