Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


“Durup dururken mi asker darbe yaptı!”

Bu sözler yeni kurulan TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu üyesi Şirin Ünal’a ait.

Yol haritasını belirlemek üzere Nimet Başâ€™ın başkanlığında toplanan komisyonda esprili cümlelerde sarfeldilmiş. CHP’li Mehmet Şeker, “Alt komisyon kurarak bölünürsek ipin ucunu kaçırırız” diyerek alt komisyon önerisine karşı çıkmış. Bunun üzerine BDP’li Önder, “BDP, bir bütündür bölünemez” diye espri yapmış.


Bu ve benzeri esprilerin yapıldığı toplantı da, asker kökenli AKP Milletvekili Şirin Ünal’ın darbelerin çok çeşitli sebepleri bulunduğunu, darbelerin medya, ekonomi, eğitim, siyasî yönetim tarzı ile ilişkisine bakılması gerektiğine işaret ederken söylediği şu sözler toplantıya damgasını vurdu…

“Ülkeyi siyasîler çok iyi idare ettiler de askerler durup dururken kendiliğinden mi darbe yaptı? Bana göre hayır” demesi ve bu sözleri darbeleri araştıracak bir komisyonun ilk toplantısında söylenmesi ilginç bulundu. Bu sözlerini de neye dayandırdığını ise şöyle izah ediyor Ünal, “1952’de NATO’ya girmişiz, her toplantıda seçilmiş Millî Savunma Bakanı ön tarafta, Genelkurmay Başkanı ise arka tarafta oturmuş, biz de ise tersi olmuş. 60 yıldır da bundan ders alıp bunu düzeltmemişiz.” Peşinden de “Siyasîler bunu niye düzeltemedi?” diye sormuş. 10 senedir tek başına iktidar olan partisine bunun sorulması gerektiği hatırlatılmamış, ama AKP’li Selçuk Özdağ’ın “Sizden korktuk, askerlerden korktuk” demesi de mânidar.

Buradan şunu sormak gerekir. Siyasetçiler görevlerini de yapmasalar da askerlerin darbe yapması mı lâzım? Elbette ki hayır… Çünkü, siyasetçiler görevlerini yapmazlarsa, bir dahaki seçimde milletten cevabını alırlar. Yani siyasetçilere cezayı millet verir. Yoksa hiçbir gerekçe askerin darbe yapmasını haklı kılmaz. Hele demokrasi ile yönetildiği söylenen bir ülkede…

* * *

YUMURTA SAÇ ÇIKARIR MI?

İstanbul Üniversitesi İktisat Kulübü tarafından düzenlenen, ‘Ekonomi Zirvesi 2012’ katılan Kuzu’ya bazı öğrencilerin dışarıda protesto için beklediği hatırlatılınca, “Onlar her halde bana karşı değildir” cevabını vermiş, gazetecilerin “Sizin için geldiklerini söylüyorlar” diye sorması üzerine ise, “Yok, ben onlara ne yaptım? 30 sene bu çatı altında öğretim üyeliği yaptım. Odam da şu yan taraftaki oda. Ben burada 10-15 sene yılın hocası seçildim. En çok sevilen hocaydım burada. Onlara beni anlatın siz” demiş.

Gazetecilerin, geçen yıl Ankara Üniversitesi’nde karşılaştığı yumurtalı protestoyu hatırlatması üzerine ise, “Saçım çıktı ondan sonra. Yani ben onlardan hiç şikâyetçi değilim. Öğrencilerden dâvâcı da olmadım biliyorsunuz. 120 yumurta yemişim ben bir anda. Ben orada dâvâcı olmadım. O anda olmadım. Hani sonradan salim düşünüp de filan değil. Ama o hareketin doğruluğu anlamına gelmiyor tabiî ki. Ben onları bağışladım. Onlar da kendileri bilirler” diye esprili bir cevap vermiş.

Yumurtalı protestoya yapılan bu yorumdan sonra başında saç kalmayanlar çiğ yumurtayı kafalarına sürer mi bilemiyoruz, ama bunun tıbbî bir geçerliği var mı diye de merak ettik doğrusu…

* * *

ASLINDA NE DEMEK İSTEDİ?

Başbakan’ın iki gün üst üste yaptığı konuşmadan “tek din”den, sonrasında da 28 Şubat’la ilgili “garip” karşılanan ifadelerini düzeltme görevi parti sözcüsü Hüseyin Çelik’e düştü.

“Tek din” konusunda “Başbakan da olsa beşer şaşar, dil sürçmesi olabilir” diye genel başkanını düzeltirken, Erdoğan’da bu sözlerinin “dil sürçmesi” olduğunu söylemiş ve kendisini eleştirenlerin haklı olduğunu ifade etmişti.

Erdoğan bu sözlerini “dil sürçmesi” olarak geçiştirirken, aynı günlerde 28 Şubat süreci ile ilgili sözleri de garip karşılandı. Erdoğan, “1 dalga, 2 dalga, 3 dalga, 4 dalga filan... Bunlar toplumun huzurunu da doğrusu kaçırıyor. Bundan bizler de ciddî manada rahatsızız… Bu dalgalarda bu ülke boğulur” demişti.

Hükümet sözcüsü Çelik bu sözlere de bir düzeltme getirdi. “Başbakanın söylediği şudur, sürekli dalga olursa bütün kıyılar harap olur. MÜSİAD da ‘Piyonlar dahil faillerin hepsine gidilmelidir’ dedi. Daha net bir ifade olabilir mi? Ama çok seri yapılmalıdır. Türkiye her gün böyle dalgalarla uyanmamalıdır…”

Son günlerde Erdoğan konuştukça Çelik, “Aslında başbakan şöyle demek istedi” diye açıklama yapmak durumunda kalıyor. Buna ister te’vil, isterse de düzeltme denilsin, ama herkes buna şaşıp kalıyor.


Mehmet KARA


Yazarlardan

MollaCami.Com