Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim
M. Kemalâin yazdırdığı tarih kitabında Peygamberimiz (a.s.m.)
Yavuz Bülent Bâkiler, 1931âde Devlet Matbaasında basılan ve 1950âye kadar okullarda okutulan Tarih kitabında Peygamberimizin nasıl anlatıldığını gösteren bazı pasajlar aktarmış (Türkiye gazetesi, 28.4.12):
âResmî Tarih kitabının 89. sayfasında deniliyor ki: âMuhammet, Mekkeâde müşriklik muhitinde ve tesirinde büyümüş olmasına rağmen, dinî meseleler ve dinî düşünceler pek derin bir surette zihnini işgal ediyordu.
Muhammet 40 yaşına geldiği zaman, vatandaşlarını, kendinin bulduğu ve doğru olduğuna inandığı yeni bir dine dâvete başladı. Muhammetâin dâvet ettiği bu dine, o zaman haniflerine imtisalen âİbrahim diniâ yahut inkıyat mânâsını ifade eden İslâm denilmiştir.â
â90. sayfada, Kurâan ve Vahiy başlığı altında şu açıklamalar yer almaktadır: âMuhammetâin koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kurâan denir. O, Arapların ahlâk ve âdetlerinin, pek fena ve pek iptidaî ve ıslaha muhtaç olduğunu anlamış, bunları ıslah için tenha yerlere çekilerek senelerce düşünmüş ve yıllarca tefekkürden sonra, kendisinde vahiy ve ilham fikri doğmuştur.â
âResmî Tarih kitabının 91. sayfasında İlk Vahiy başlığı altında şöyle bir iddia ileri sürülmektedir: âMuhammet, uzun bir devirdeki tefekkürlerin mahsulü olan âyetleri, lüzum ve ihtiyaçlara göre takrir ediyordu. Bununla beraber, kendisini tahrik eden kuvvetin, tabiat fevkinde bir mevcudiyet olduğuna, samimi surette kani idi.ââ
Güya âobjektifâ ve âortadaâ bir üslûpla kaleme alınmış gibi görünse de, arkaplanına dikkatle bakıldığında buram buram inkâr koktuğu çok açık şekilde görülecek olan bu kara satırlardaki mantığa göre, hâşâ, en başta Allah yok! âMuhammet,â kendisini tahrik eden kuvvetin, tabiat üstü bir varlık olduğuna samimiyetle inansa da!
Vahiy de yok! Vahiy fikri, âMuhammetâin yıllarca tenha yerlere çekilip düşündükten sonra icad ettiği birşey! Âyetleri de kendisi uydurup, lüzum ve ihtiyaçlara göre tanzim etmiş! Böylece yeni bir din ihdas edip, insanları ona çağırmış!
Hâşâ! Hâşâ! Hâşâ! Zerrat adedince hâşâ!
Risale-i Nurâdaki âŞeytanla bir münazaraâ bahsinde yer alan çarpıcı ve susturucu cevapların önemi, bu satırlarda kendisini ele veren inkârcı cerbeze karşısında çok daha iyi anlaşılıyor.
İşte o bahisten müthiş bir bölüm:
âMuhammed (asm) ya resûlullahtır ve bütün resûllerin ekmeli ve bütün mahlûkatın efdalidir; veyahutâhâşâ, yüz bin defa hâşââAllahâa iftira ettiği ve Allahâı bilmediği ve azabına inanmadığı için, itikatsız, esfel-i sâfilîne sukut etmiş bir beşer farz etmek lâzım gelir ki, bu ise, ey İblis, ne sen ve ne de güvendiğin Avrupa feylesofları ve Asya münafıkları bunu diyemezsiniz ve diyememişsiniz ve diyemeyeceksiniz ve dememişsiniz ve demeyeceksiniz. Çünkü bu şıkkı dinleyecek ve kabul edecek, dünyada yoktur. Onun içindir ki, güvendiğin o feylesofların en müfsitleri ve o Asya münafıklarının en vicdansızları dahi diyorlar ki: Muhammed-i Arabî (asm) çok akıllı idi, çok güzel ahlâklı idi.â (Sözler, s. 310)
Tam yirmi yıl boyunca okullardaki öğrencilere ders kitaplarıyla yapılan dessas telkinlerin tahribatı, işte böyle cevaplarla püskürtülmüş...
***
âKurâânâlarıâ Nutukâmuş
21 Nisanâda çıkan yazımızın başlığı âKurâân ve Nutukâtu. Ertesi gün, yani 22 Nisan Pazar günü Yeni Şafakâta Sadık Albayrakâın Emeti Saruhanâa söylediği şu cümleyi okuduk: â1927âde Kılıçzade Hakkı, Hür Düşünce diye bir dergi çıkarıyor; âBizim Kurâânâımız Nutukâturâ diyor.â
***
âPeygamberleriâ de Gazi
1920âler Türkiyeâsini anlatan Turkey To-Day (1928) kitabının yazarı Grace Ellisonâa konuşan maarif müfettişinin âBizim peygamberimiz Gazimizdir. Biz o Arabistanlı şahıs ile ilişkimizi sona erdirdik. Muhammedâin dini Arabistanâa uygundu; ama bize yaramazâ sözleri de bunu tamamlıyor (Said Nursî ve M. Kemal, s. 73).
Kazım GÜLEÇYÜZ