Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Darbeci yetiştiren sistem

Ne yazık ki Türkiye’nin yakın tarihî, açık ve gizli darbelerle dolu. Kimi darbeler 27 Mayıs’ta olduğu gibi kanlı, kimileri de 12 Eylül’deki gibi kansız, ama en az kanlı darbeler kadar yaralayıcı olmuş.

Gele gele 28 Şubat sürecindeki post-modern darbe ve 27 Nisan e-muhtıraları da yaşandı. Bu darbelere imza atanların ortak bir yönü var. Tamamına yakını aynı eğitim sisteminde eğitilmişler...


Fiilî darbe yapanlar da, darbe yapmayı planlayanlar da kendilerini haklı görüyorlar. Onlara göre Türkiye batacakken, gelip kurtarmışlar... Başka ülkeler kurtarılacak duruma düşmüyor da sadece Türkiye mi bu duruma düşüyor? Hem kurtarma işi niçin her defasında elinde silâhı olanlara düşsün?

Darbecilik dolayısıyla yargı önüne çıkanların da ortak bir özelliği var. Onlar da yaptıkları işten pişman değiller. Peki, bütün dünyanın ‘yanlışâ€™ dediği bu düşünce nasıl taban bulabiliyor? Elbette ki askerî okullardaki eğitim sistemi dolayısıyla.

Fıkra gibi anlatılır, ama hakikat payı var. Askerî okullara giren öğrenci, işin sonunda cumhurbaşkanı olma ihtimalini düşünür. Bunun sebebi de ya darbe yaparak ya da darbesiz uzun süre cumhurbaşkanlarının askerler arasından seçilmiş olmasıdır.

Bakınız, eğitim sistemiyle ilgili pek çok mesele kamuoyunda tartışılıyor. Gerek ders kitapları ve gerekse başka konularda pek çok konuşma ve değerlendirmeye şahit olunuyor. Peki, askerî okullarla niçin aynı şekilde gündeme gelip tartışılamıyor? İlköğretim ya da liselerde neler okutulduğunu az çok biliyoruz. Konu askerî okullar olunca niçin aynı bilgilere ulaşılmıyor?

Neticeye bakılırsa askerî okullar darbeyi ‘doğru’ bulan bir anlayışla öğrencileri eğitiyor. Çok azı müstesna, yüksek rütbeli şahıslar “Türkiye batıyordu, biz gelip kurtardık” anlayışında.

Böyle bir anlayışın demokrasi anlayışıyla telif edilemeyeceğini her halde ifade etmeye ihtiyaç yok. O halde en az meslek lisesi ya da düz liseleri, oralardaki eğitim kalitesini tartıştığımız kadar, askerî liselerin eğitim sistemini de tartışmak durumundayız.

Başörtüsü yasağının alevlendiği yıllarla ilgili bir hatırasını paylaşan eğitimci Ali Erkan Kavaklı, bir yazısında şöyle demişti: “(Eyüp İmam Hatip Lisesi, 2001 yılı) Okulun önüne gelen il emniyet müdür yardımcısına yasağın yasal olmadığını söylediğimizde aldığımız cevap şu oldu: ‘Haklı olabilirsiniz. Bu sözleri çocukların önünde söylemeyin.

Yasağın kalkmasını istiyorsanız sizi Genelkurmay’a bağlayayım. Onları ikna edin, o zaman yasak kalkar.’ (...) Yasağın kaynağı demek ki Genelkurmay idi, yasa ve yönetmeliklere aykırı olarak öğrencileri okula almayan polislere söz anlatabilmek için Genelkurmay’ı ikna etmek gerekiyordu. Afalladık. Amerika, Alman, Japon, İngiliz, Fransız orduları darbe yapmaz da neden bizim orduda darbeci hiç eksik olmaz? Türkiye, NATO ülkesi.

NATO kriterleri neden bizim orduda geçerli değil? (...) Askerî okullar, Tevhid-i Tedrisat Kanunu çerçevesinde Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanmalı. Askerî okullara acilen demokrasi ve insan hakları dersi konmalı. (...) Darbenin suç olduğu, yasalara aykırı olduğu, milletin iradesine ipotek koyduğu okutulmalı.

Askerî okulların ders programlarını kim yapıyor? Kitaplarını kim yazıyor? Bu okullarda ders veren öğretmenler, millî iradeye, demokrasiye, insan haklarına düşünce olarak bağlı mı? Bu okullarda adaletin önemi, zulmün kötülüğü, işkence ve eziyetin günah olduğu anlatılıyor mu?” (Akit, 26 Nisan 2012)

Bu sorulara ikna edici cevaplar verilmeden, darbeci yetiştiren sistem temelden değiştirilmeden darbeler önlenebilmiş olmaz. Bunu bilelim ve Türkiye’yi idare edenlere de bunu hatırlatalım...


Faruk ÇAKIR


Yazarlardan

MollaCami.Com