Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Gül Efendim...



Sonsuz selam, sonsuz salat, sonsuz muhabbet ve ihtiram sana.


Elimin müjdesi, dilimin muştusu,

Gönlümün hakikat ruhu, ufkumun kahramanı, dünyamın zimamdarı,

Hilkaten fatiham, Nübüvveten hatimem, ezelen ve ebeden Efendim.

Varoluş varlığım, gül çağında gül ıtırım,

Gül Efendim.


Canların cananı, güllerin gülistanı,

Sonsuzluk aşkımın nur-u ummanı, gönül dünyamın mihveri,

Hayat eksenimin odağı, en mühim nokta-i nazarım,

Her halükarda başvuru kaynağım, rehberi furkanım,

Yegane sığınağım, barınağım ve limanım,

Gül Efendim.


Tesellim, bahar iklimim,

Hayatıma hayat sunan biricik modelim,

İnsanlığın iftihar tablosu Hazreti Peygamberim,

Âlemlere rahmet olarak gönderilen,

İnsanlığa armağan olarak vazifelendirilen,

İlâhi ikramım, canım, cananım,

İnsanlığa, insanlığı ve imanı soluklayan muhbir-i sadıkım

Gül Efendim.


Teri gül kokan, gönlü gül kokan, ömrü gül kokan,

Gül Efendim.


Tebliğden önce temsil gücüm,

Korkutmayan, ürkütmeyen, nefret ettirmeyen, sevdirenim,

Zorlaştırmayan, kolaylaştıran, iyilikle, güzellikle davrananım,

İnsanlık âlemine nümune-i imtisalim,

Muhabbetiyle, hoşgörüsüyle, yaklaşımıyla,

Eşsiz özellik ve güzelliğiyle yaşayan Kur’ân’ım,

Gül Efendim.


Başlara baş, kalplere ilaç, ruhlara ışık ve ufuk,

Rengime renk, çizgime çizgi, ölçüme ölçü,

Renk, renk, huy, huy, çizgi, çizgi, yol, yol izdüşümler halinde,

İçimde, metafizik yönümde yaşayanım,

Gül Efendim.


Ahengim, rengim, özümde biçimlenen irfanım,

Hayat seyrimin fethi, damarlarında dolaşan imanım.

Kafa, kalp ve ruh bütünlüğümde şekillenen Sultanım,

Beni nice ümitlerle hülyalandıran hayalim, gerçeğim,

Düşüm, gülüşüm.

Gül Efendim.


Gecelerimin ışığı dolunayım, gül baharım,

Nazenin fidanlarımın üstünde çiçek çiçek açıverenim,

Şafak serinliğimi, bakış derinliğimi dupduru sularıyla yıkayanım,

Kutlu zaman dilimim, ölümsüz bahar atmosferim,

Sevgi oymağımda sevincim, sevgilim,

Hiç başımı yastığımdan kaldırmadan, gözümü kırpmadan,

Asırlarca sürüp gitmesini istediğim tatlı rüyam,

Misk-i anberim, solmayan boyam,

Dimağımda elvan elvan lezzetim, izzetim, şerefim,

Gül Efendim.


Ahmedim, Mahmudum, Muhammedim,

Halık-ı Yezdanımdan, Sultan-ı Müeyyedim.

Gül Efendim.


Hayatımın siyeri, vasfımın şemaili,

Yakınlığına yakınlığımın ifadesi hilyem,

Şanına layık mi’racım, namına layık mesnevim,

Terennümlerim üzerine bestelenmiş ilahim,

Kağıt kağıt, kalem kalem, kitap kitap, söze layık, kelama layık,

Aşkım, vecdim, muhabbetim,

Gül Efendim.


Gönlümün gülü, sinemin sünbülü,

Yüreğimin bülbülü, derdimin dermanı, ruhumun fermanı,

Nazlı ve nazenin gözbebeğim, nur-u dilaram,

Andelib-i Zişanım, sevda iklimim, güzel kokan mevsimim,

Rahman ve Rahimin kudretiyle, İbrahimce, Ahmedi nefesli yarim,

Gül Efendim.


Güneşim, yıldızım, ışığım,

Medine’deki nurum, ak kalbime Banu Cihanım,

Güçsüzlüğümün gücü, çaresizliğimin çaresi, şanım,

Gül Efendim.


Sonsuz selam, sonsuz salat, sonsuz muhabbet ve ihtiram sana

Gül Efendim.


Senin olmadığın yıllarda,

Çölün ortasında alevler almış başını gidiyordu.

Küfürler kavurarak, har vurup harman savuruyordu.

Gündüzler anlamını yitirmişti.

Geceler büsbütün yalanları solukluyordu.

Dalga dalgaydı nefesler, kısılmıştı, titrek titrekti sesler

Gündüzler de, geceler de hiç yaşanma imkanına erişemediler,

Yetimdi sözcükler ve sevgiler, acılar besteliyordu yürekler

Cahilce işleniyordu cinayetler, kızlarını diri diri toprağa gömüyorlardı babalar.

Cinnet karargahına dönmüştü kalpler, hırpalanmıştı bünyeler,

Hor hakir görülüyordu, insandan bile sayılmıyordu kadınlar,

Çarmıha geriliyordu masum ve narin kelebekler,

Hayat hakkını bulamıyordu bebekler, körpeler

Güçsüzlerin gücünü emerek güçleniyordu güçlüler,

Dünyaya dünya olduğunu hissettirmediler,

Özleminle dolup taşıyordu özlem yüklüler,

Senin olmadığın yıllarda, zamanlarda,

Gül Efendim.


Ah keşke ne olur hep aşkınla oturup aşkınla kalkabilsem,

Ruhların yükselişleri gibi ufuklarında dolaşabilsem,

Ne yapıp edip de taa iç dünyalarına derinlemesine akabilsem,

Mecnun gibi arkandan yorulmadan koşabilsem,

İçime bir kor gibi düşerek, ocaklar gibi yanabilsem,

Sensiz geçen her türlü acılardan ah bir kurtulabilsem

Gül Efendim.


Yine karanlıklar bastı, ışıklar kesildi, ipler gerildi,

Bulutlar üstümüze karargah kurdu, çıkmaz sokaklar çoğaldı,

Yollar çatallandı, insanlar yoruldu, daraldı, bunaldı,

Varlık içinde yokluk çektiriliyor can taşıyanlara,

İmdat çığlıkları dağlar boyunca dalgalandı,

Kara çizgiler belirdi kara bahtımızda,

Yitirdik kendimizi, senin aşkını yitirdik.

Tuzakların esaretinde inlemekte kulaklarımız.

Feri kesildi gözlerimizin, tesiri kalmadı sözlerimizin,

Divanelere döndüğümüz muhakkak, yaya kaldığımız muhakkak.

Kendimizi unuttuğumuz muhakkak, Seni bilmez olduğumuz muhakkak.

Gül Efendim.


Sana her zamankinden daha muhtacız Efendim,

Uyandır gaflet uykularından bizleri Efendim,

Yeniden içime, gönlüme, metafiziğime doğ Sen

Ey Sevgili.

Gül Efendim.


Öyle bir doğuşla doğ ki, öyle bir gelişle gel ki,

Öyle bir sarışla sar ki; dünyam başkalaşsın, gönlüm yenilensin,

Ufkumda ısı ve ışık yüklü güneşler doğsun.

Gecelere renk veren aylar semalarımı kaplasın,

Yıldızlar saf saf etrafımda dizilsin, hakikatler sezilsin.

Bilinmesi gerekenler bilinsin, derilmesi gereken güller derilsin.

Gül Efendim.


Gel ey aşk ikliminin Sultanı,

Gel ey güzellik şahikalarımın dolunayı,

Gel ey vefa ve safa göklerinin hilali, cemali,

Gel ey güzellikler ordusunun hakanı, varlık aleminin özü, kemali.

Gel, gel de dağıt şu zulmeti. İkram et, yitirdiğimiz cenneti.

Deriver içimize layık gülleri, sünbülleri,

İtiverme ne olur elinin tersiyle bizleri.

Aklımıza sun akılları, basiretleri,

Gül Efendim.


Gel, kine kilitlenenlerin kilidini kırmak için,

Nefrete odaklananların nefretini ortadan kaldırmak için,

Düşmanlığa sadık kalanların, zavallı ruhların,

Boyunlarındaki zincirleri çözüp açmak için,

Gül Efendim.


Gel, Senin sevginle sevgilerimizi, Senin merhametinle merhametimizi,

Senin şefkatinle şefkatimizi, Senin sinenle sinelerimizi,

Senin muhabbetinle muhabbetimizi,

Senin hoşgörünle hoşgörümüzü

Coştur Efendim, bizleri koştur Efendim

Gül Efendim.
İçimize bir gül, gönlüzüme bir gül, özümüze bir gül,

Gül Efendim.

Sonsuz selam, sonsuz salat, sonsuz muhabbet ve ihtiram sana

Gül Efendim.

Ahmet Yüter (1963)

Gel ey aşk ikliminin Sultanı,

Gel ey güzellik şahikalarımın dolunayı,

Gel ey vefa ve safa göklerinin hilali, cemali,

Gel ey güzellikler ordusunun hakanı, varlık aleminin özü, kemali.

Gel, gel de dağıt şu zulmeti. İkram et, yitirdiğimiz cenneti.

Amin. Emeğine sağlık. Çok güzeldi.

Ey en Sevgili’den lütuf Sevgili!..

Dudaktan dökülen sözle, kalemden süzülen satırların, sadra doğan muhabbetle olan sıcak bağını hesaba katarak, kelâmımın Senin katındaki aczi altında ezilerek şunları diyebilirim ki;

Sen latîf olan Allah (c.c)’ın, yerini kimsenin dolduramayacağı, paha biçilmez bir lütfusun bize. Sen lütufların en yücesisin, en güzelisin Sultânım! Bizi, Sen’in ümmetin olmakla şereflendiren Allah (c.c) Teâlâ’ya, yarattıkları adedince hamdolsun!..

Hazret-i Sevban kadar sevemesem de Sen’i, muhabbetine tâlip, muhabbet duyduklarının dostu olma yolunda tökezleye tökezleye gelmekteyim Sana doğru.

Ne acıdır ki, eskiden muhabbet sadırlardan satırlara nakşedilirken, şimdilerde satırlardan sadırlara terfî etmeyi bekliyor. Gönlün muhabbetinle hemhâl olması ise; ancak muhabbetinin hakkını verip mübârek ahlâkınla ahlâklanmaktan geçiyor.

Zâtının aşkıyla yanıp tutuşan ve lütfuna nâil olan şâir Nâbî kadar dökemesem de muhabbetimi satırlara, sadrım Sen’in aşkının nûrunu dağıtıyor tüm varlığıma. Hasretin gözlerimden döküldüğünde, gözyaşlarımı Fuzûlî’nin gönül testisiyle Sana göndermekten başka bir şey gelmiyor elimden, Efendim.

Endülüs’ten Bağdat’a gelip, evinin çevresi karantinaya alınmış hocasının kapı aralığından mübarek hadîs-i şeriflerini öğrenmek için dilenci kılığına giren, aşkına bürünmüş Bâkî bin Mahlet’i duyduktan sonra, Cumâ’ları Sana salât ü selam getirenlerin yüzlerini bizzat gördüğün haberiyle sarsılıp utanıyorum.

Ey kalplerin tabîbi!.. Şahsınızda, Sizi Yaratan’ın Zâtına -celle celâlühu- hürmet gösterip, mübârek hadîs-i şeriflerinizi nakletmek için, bulunduğu mekânda en yüksek yere çıkmayı, edebin bir gereği olarak gören bir ecdâda sahipken, bu güzel fazîletlerin kalıntılarıyla diri tutmaya çalıştığımız mâneviyâtımızın tekrar yeşermesi için ne olur bize duâ edin! Bizlerin razılardan, müjdelediğin gariplerden, mukarrebûndan olmamız için şefaatini lütfet.

Kutlu müjdene nâil olmak için ömrünün son demlerinde İstanbul’un İslambol diye anılmasına vesîle olan fethe ilk adımı atanlardan Ebû Eyyûb el-Ensarî gibi İstanbul’u mânevî açıdan yeniden fethetmemiz, tekrar ümmet bilincini, İslâm kardeşliğini kazanmamız için kerem edip, sünnetinle yol göster bizlere!..

Muhabbete en çok lâyık olan beşer Sen’sin. Senin sevgini, başta kendi gönlümüzde ve tüm insanlığın gönlünde, İslâm’a hizmetçi olarak diri tutmamız için, Sana Habîbim! diyen Vedûd olan Allah (c.c)’tan yardım diliyoruz. Çünkü Sen’i lâyıkıyla sevmek, Sana Sevgilim diye hitâb eden Rabbimizi de lâyıkıyla sevebilmeye bir vesîledir diye ümid ediyoruz.

Sultanım, bizi cürmümüze rağmen sev, sevdiklerine sevdir ve şefaatinle sevindir ki; bizden daha bahtiyarı olmasın dâreynde!

Hiçliğinin dahî idrâkine varamamış bu âciz, Senin yaratılışının en önemli harcı olan muhabbetle, gönülden gönüle Sana ;âdetâ- lehimlenmek ister! Şefaatinle ferahnâk etmezsen eğer, hâlimiz nice olur Efendim!

Yâ Raûf! Ne mutlu Sen’in kalbine düşene, ne mutlu kalbine Sen düşene!

Ne olur bizlere şefaat eyle!

Sultanım!..

Gel Ey Gül-İ Rana …

Kerem kıl,tesellim ol,düş içime cemreler gibi…Bir gelişle gel,bir gülüşle gel,güle düş de gel,hayalde gel,düşte gel…

Ayı ikiye bölen kutlu ellerinle gel,şirki kara yere karan tatlı dillerinle gel,saadet muştusunda bahtlı kullarınla gel…Ve ıtır,ıtır tomur tomur güllerinle gel…

Gel Efendim,Gül Kokulum…

Yetiştir suyu çorağa,tutuştur gülü yaprağa…Gül dikilsin yeniden toprağa…

Senin bir damla kokuna,bütün aşklarımı fedaya hazırım…!
Ve bir kırıntısına nazarının,bütün yüreğimi kanatmaya…


Bir gülü koklamak gibi seni anmak…

Gel Ey…!
Avucumda hep dikenler…Kanıyor…Kanıyor..

İskender Pala


Şairlerden şiirler

MollaCami.Com