Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


esintiler

ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ

gözlerin gözlerime değince
felâketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felâketim olurdu ağlardım

ne vakit maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdibir
rüzgâr aklımı alırdı
sessizce bir cıgara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin bakardı
nüşürdüm içim ürperirdi
felâketim olurdu ağlardım

akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felâketim olurdu ağlardım

Attila İLHAN

Teşekkürler...

teşekkürLer..

Emeğine sağlık. Çok güzeldi.

Bence MALUMDUR

dikenin
kalbime battığı bir sonbahar günüdür
sen elini bulutların içinde gezdirirsin
bulutlar senin gözlerinin üstünde yürürler
içini kurtlar kemirir
bence malumdur
buğulanmış camların arkasında masmavi yüzün
senin ateşler içinde olduğun
bence malumdur
ellerin muhakkak çocuk elleridir
hep kimsenin bilmediği türküler düşünürsün
onlar neden daima okul türküleridir
süleymancıktan bahseder
kara toprakta açık yeşil bir yıldız gibi akıp giden
süleymancıktan
ve karınca yuvalarından bahseder
ışıksız kömürsüz karınca yuvalarından
gökyüzünde kızıl bir hilalin kaydığını görürsün
sen ansızın gökyüzünde görünürsün
gözlerinin rengi
bence malumdur
elinde değildir akşam serinliğinde üşüsün
eylül'den itibaren geceler hazindir uzundur
sokaklar yorulur uykuya varıp gelirler
sokakların üstüne bulutlar gelirler
bulutların üstüne yıldızların gözleri gelir
bir yıldız bir yıldızın ardınca gider
yıldızların kaybolduklari yer
bence malumdur
karanlıkta bir şeyler kopar dağılır
uzaktan yabancı sesler duyulur
sen elini bulutların içinde gezdirirsin
elin hayallerimi dağıtır
bilirsin
sen elini bulutların içinde gezdirirsin

Attila İLHAN

Emeğinize sağlık...


Emeğinize sağlık...


Emeğinize sağlık...

GİDENLERİ ANLATIYORUM

İştahımın gücünden arta kalan
Yarım dilim ekmekten utanıyorum
Açların boyun büktüğü memlekette
Kişi özgürlükten lâf etmemeli

Sevince alabildiğine sevmeli
Yoksun sevgilerle değil böyle
Bir elmayı dişler gibi diri diri
Ama genç ama ak saçlısın
Evrene bir şey katmalı sevdin mi

İnsan içince tam içmeli
Sıyrılmalı bozukdüzenliğinden
Mutluluktan bir şeyler getirmeli

Sıra sıra yataklardan utanıyorum
Umutsuz sönüp gidenlerden
Gözler bakarken ateş böcekleri gibi
Mayıs gecelerinden ses vermeli

Kişi ölecekse insanca ölmeli
Böyle tutsak böyle utanç içinde değil
Bir sedyede boylu boyunca uzatılmış
İki eli iki yanında gitmemeli

Rıfat ILGAZ

Allah razı olsun. Teşekkürler.

SEVDA BAHÇESİ

Bir gül mahzun durur bahçede
Yaprakları yorgun.
Sen pembe güllerin en pembesi!
Hasta solgun

Bir gül taze durur bahçede
Yaprakları diri.
Sen beyaz güllerin en beyazı
Sabahlar kadar iri.

Bir gül baygın durur bahçede
Yaprakları serin.
Sen sarı güllerin en sarısı
Yağmur gibisin.

Pembe gül hülyandır açılmış,
Beyaz gül yanakların,
Sarı gül dağınık saçlarındır,
Ve mahzun kalbim ateş gibi
Yanan dudaklarındır.



Cahit KÜLEBİ


Emeğinize sağlık...

YAĞMUR KAÇAĞI


elimden tut yoksa düşeceğim
yoksa bir bir yıldızlar düşecek
eğer şairsem beni tanırsan
yağmurdan korktuğumu bilirsen
gözlerim aklına gelirse
elimden tut yoksa düşeceğim
yağmur beni götürecek yoksa beni

geceleri bir çarpıntı duyarsan
telâş telâş yağmurdan kaçıyorum
sarayburnu'ndan geçiyorum
akşamsa eylül'se ıslanmışsam
beni görsen belki anlayamazsın
içlenir gizli gizli ağlarsın
eğer ben yalnızsam yanılmışsam
elimden tut yoksa düşeceğim
yağmur beni götürecek yoksa beni



Attila İLHAN

CEBECİ İSTASYONU VE SEN



Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü

İncecikten bir yağmur yağıyordu yollara

Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi

Sıcak bir kara sevda

Yüreğimizin başında bağdaş kurup oturmuştu;

Acımsı, buruk.

mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde

Sessizliği üstümüzden atamıyorduk

Bir saçak altında kararsız, yorgun

Saatlerce duruyorduk

Kimse görmüyordu bizi



Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü

Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi

Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü

Bir başka türlüydü bu insanlar

Sen bir başka türlüydün

Gözlerin yine öyle bir bilinmez renkteydi

Gözlerin gözlerimde erimekteydi

Bir mermer heykel gibi yanımda duruyordun

Beni bırakma diyordun



Meyhane sarhoşları gibi sırılsıklam

Bir yalnızlık duyuyorduk

Ağlıyordun, ağlıyordun...



Cebeci İstasyonunda bir tren

Nefes nefese soluyordu

Gerilmiş bir keman teli gibiydik



Ankara Kalesi'nde bir eski çalar saat

Bilmem kaça vuruyordu

Bir yağmur yağıyor inceden ince

İçimizdeki binbir düşünce

Harmanlar misali savruluyordu

Islanmış bir ceylan yavrusu gibi

Tiril tiril titriyordun

Gitsek gitsek diyordun.



Yüreğimin atışından deli gönlümce

Sırıl sıklam, paramparça, permeperişan

Türküler söylüyordum

Ağlıyordun, ağlıyordun...



Şimdi, şimdi seni düşünüyorum

Cebeci yollarında rüzgarlar esiyor, serin

Paramparça düşmüş gönül ufkuma

İki yıldız gibi gözlerin

Gel Ey ciğerime saplanan hançer

Gel ey yüreğime oturmuş kurşun

Göçmen kuşlar gibi çok uzaklardan

Gel artık

Ne olursun


YAVUZ BÜLENT BAKİLER




Şairlerden şiirler

MollaCami.Com