Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Vücudumuzdaki Biyolojik Saat

Bazı sabahlar saatiniz çalmasa da neden kendiliğinizden uyanırsınız?

Ya da neden tam da öğün saatlerinde yemek yeme ihtiyacı hissedersiniz? Gün içinde karşılaştığımız bazı olaylarda adeta bir saat bize neyin, ne zaman yapılması gerektiğini hatırlatır.

İşte bu, Yüce Rabbimiz`in vücudumuza yerleştirdiği biyolojik saattir.

Ancak gerçekte ne beynimizde akrep ve yelkovan vardır ne de içimizdeki organların bunlara bakacak gözleri...

Hücrelerden oluşan bir sistem olan biyolojik saat, Rabbimiz`in çok büyük bir rahmeti ve hayatımızı düzenleyen çok önemli bir vesiledir. Her sabah kalkmaya o kadar alışmışızdır ki, uyanmamız esnasında bedenimizde olup bitenleri genellikle pek düşünmeyiz.

Oysa bu sırada, bedenimizde mucizevi bir alarm sistemi harekete geçmiş ve bizi uyandırmıştır.

Çünkü Allah, bedenlerimizi, zamanı algılayan bir saatle birlikte yaratmıştır. Bu; uyku, beslenme, kan basıncı ve vücut ısısının ayarlanması gibi bedensel faaliyetlerin gün içinde düzenlenmesini sağlayan bir beden saatidir. Bilim adamları bedenimizin derinliklerinde saklı bu saati, `biyolojik saat` olarak isimlendirmektedirler.

Biyolojik saatimiz mükemmel bir şekilde ayarlanmıştır ve mükemmel bir şekilde işlemektedir. Üstelik biyolojik saatimizle kolumuzdaki saat arasında şaşırtıcı bir paralellik de vardır:


Her ikisi de günlük ritimlerini 24 saatte tamamlarlar.

Gün içinde ihtiyaç duyacağımız enerji seviyesi sabah, öğlen, akşam ve gece değişmektedir. Allah bu sistemi yaratarak bedenimizin işlerimize uygun tempoda çalışmasını sağlamıştır. Böylece organlarımız saatin kaç olduğunu adeta algılar ve buna uygun çalışırlar.Örneğin vücudumuz biyolojik saat sayesinde sabah olduğunu anlar ve bizi uyandırır; yemek vaktini unutsak da biyolojik saat açlık hissi uyandırıp bizi yemeğe davet eder.


Vücudumuzdaki Saatlerin Ayarı Nasıl Yapılır?

Biyolojik saatin ritmi tam olarak bir güne göre ayarlanmıştır.

Vücudumuzdaki sistemler her 24 saatte bir tekrarlanan ritimde çalışırlar. Beyindeki ana saati oluşturan sinir hücrelerinde yapılan araştırmalar bu ritmin, hücrelerde üretilen iki özel molekül sayesinde oluştuğunu ortaya çıkarmıştır.

Per ve Cry isimli bu moleküller, sadece beyindeki ana saatte üretilir, böylece asıl ritm burada belirlenir. Beynimizdeki ana saat sabahın ilk ışıklarıyla birlikte gözlerimizden ışık sinyallerini almaya başlar.

Bizler uyuyor olsak veya göz kapaklarımız kapalı olsa bile ortamdaki ışık belli bir güce ulaşınca retinamız da uyarılmış olur.

Retinadaki sinir düğümü hücrelerine düşen ışık parçacıkları burada Yüce Allah'ın özel olarak var ettiği bir proteinle karşılaşırlar. Melanopsin isimli bu protein, ışığa duyarlı bir proteindir ve ışığı algılayarak elektrik sinyalleri oluşturulmasını sağlar.

Bu sinyaller beyinde hipotalamusta bulunan çekirdeklere yani ana saate iletilir.

Bu çekirdekteki hücreler ışığı algılayarak günün başladığını haber almış olurlar. Bu sinyali alan ana saat hücreleri tüm vücuda yaydıkları sinyallerle dışarıda havanın aydınlandığını haber verir. Böylece vücudun birçok sistemi uyarılmış olur.

Örneğin: Kognitif (tanımayla ilgili) sistem uyarılır: Dikkatiniz yavaş yavaş açılır. İlk kalktığınız andaki dalgınlığınız bu geçiş döneminden kaynaklanır.

"Endokrin (hormonal) sistemi uyarılır: Gün içinde ihtiyaç duyacağınız hormonların sentezine başlanır. Bağışıklık sistemi uyarılır: Alacağınız ilaçların etkinliği bu yüzden gün içinde farklılık gösterir.

Kalp-damar sistemi uyarılır: Kan sıvısının içerdiği maddelerin dengesi ayarlanır, hücreler arası enzimler üretilmeye başlanır.

Tüm bu ayarlamalar gün içinde ortama uygun şekilde sürdürülür. Karanlık ve loş bir ortamda gün ortasında uykumuzun gelebilmesi bunun bir göstergesidir.

24 saat boyunca dış ortamdaki ışık şiddeti ana saat tarafından algılanır, ana saat bir orkestra şefi gibi diğer saatleri yöneterek vücut düzeninin korunmasını sağlar.

Şuursuz moleküllerin birbirinden uzakta bulunan iki hücre arasında bir haberleşme aracı olarak kullanılması, çok derin olarak düşünülmesi gereken bir durumdur. Elbette ki bu mesajlaşma, şuursuz hücrelerin ya da tesadüflerin eseri olarak meydana gelmez, Yüce Allah’ın yaratmasıyla gerçekleşir.

Çünkü Rabbimiz vücudumuzdaki her parçayı kusursuz olarak yaratmıştır. Biz hiç farkında olmadan bu mükemmel sistem işler.

Yüce Allah bir ayette yaratılıştaki kusursuzluğu şöyle bildirir: "O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir."(Haşr Suresi, 24)

Biyolojik Saatimiz Allah’ın Kontrolündedir

Herkes bir saatin rastlantılar sonucu kendi kendine meydana gelemeyeceğini bilir.

Çünkü saatler birden çok aşamanın gerçekleştirilmesi sonucunda üretilir. Örneğin mekanik saatler belli bir hızda dönen çarklardan, atom saatleri atomlardaki titreşimlerden, elektronik saatler elektriksel sinyallerden yararlanılarak yapılır. İşte vücudumuzda ve diğer canlıların içlerindeki moleküler saatler de hücrelerdeki son derece kompleks bir dizi moleküler süreçle yaratılmıştır.

İşin ilginç yanı tüm canlılardaki moleküler saatlerin farklı türlerde, birbirinden ayrı yapıda olmasıdır.

Elbette bunlardan biri bile tesadüfen meydana gelemez. Tüm kainattaki sistemler gibi vücudumuzdaki saat sistemi de Alemlerin Rabbi Yüce Allah tarafından bir düzen içinde yaratılmıştır. Yüce Allah bu gerçeği bir Kuran ayetinde şöyle haber verir.

"Göklerin ve yerin mülkü O'nundur; çocuk edinmemiştir. O'na mülkünde ortak yoktur, herşeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir." (Furkan Suresi, 2)

Biyolojik Saatimiz Olmasaydı…

Biyolojik saat araştırmalarında önemli bir buluş gerçekleştiren Norman Ruby, vücudumuzdaki iç saatin önemine şöyle dikkat çekmektedir:

"Eğer biyolojik saat olmasaydı, kesintisiz uyku uyumamız mümkün olmazdı. Ayrıca bedenimizin ne zaman aniden uyku haline geçeceği ne zaman hareketli olacağı önceden belli olmazdı."

Retinaya düşen ışığı mükemmel bir şekilde beyindeki ana saate sinyalleyen melanopsin molekülüyle ilgili araştırmaya katılan bilim adamlarından biri olan Bruce O' Hara ise bu konuda şu yorumu yapmıştır:

"Eğer biyolojik saat olmasaydı birçok davranışsal ve fizyolojik bozukluk meydana gelir, gün içinde beden ısısının korunması bile mümkün olmazdı."


İlmi Araştırma Dergisi


Bilimsel makaleler

MollaCami.Com