Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Bidat sahibine kıymet veren İslam’ı yıkmaya yardım etmiş olur



165. MEKTUP,
İSLAM DİNİ'NİN SAHİBİ HAZRET-İ MUHAMMED MUSTAFA S.A.V.’E UYMAK,
ONA UYMAK İSTEMEYENLERİ (KALBEN) DÜŞMAN BİLMEK HAKKINDADIR.

…Resûlullah s.a.v.’in soyundan olanlar, o büyük Peygamber s.a.v.’in Âlem-i halktaki (dünyadaki) mallarına vâris olur.
Manevî miras ise, Âlem-i emirdeki şeylere kavuşmaktır. Bunlar iman, marifet, rüşd gibi nimetlerdir.

Âlem-i halkta (dünyada) olan nimetlere (mal mülk evlat vs.) şükretmek (dünya malına tapmamak, onların Allah’tan geldiğinin bilincinde olup şükrünü eda edebilmek) ancak manevi mirasa kavuşmakla olur.
Manevî mirasa kavuşmak ise, ancak o yüce Peygambere s.a.v. tam uymakla mümkün olabilir.
Muhammed s.a.v.’e tam ve kusursuz tâbi olabilmenin yolu, O’nu tam ve kusursuz sevmekten geçer.

(Lafta herkes çok seviyor. Oysa hakiki sevgi, sevileni her zerremizle sevmek; kalpte, gönülde, ruhta, iç dünyamızda onu tüm sevgilerin en üstüne koyabilmektir. “O olmasaydı ben olmazdım” bilincine varabilmektir.)

Tam ve olgun sevginin alâmeti; O’nun düşmanlarını düşman bilmek, İslam’ı beğenmeyenleri sevmemektir.
Muhabbete müdâhane, yani gevşeklik sığmaz. Âşık sevgilisinin divanesidir, ona aykırı bir şey yapamaz. Sevdiğine düşmanlık edenlerle uyuşamaz.
İki zıttın muhabbeti kalpte bir arada barınamaz. “Cem’-ı zıddeyn” (zıtların birleşmesi) muhaldir. İki zıttan birini sevmek, diğerine düşmanlığı gerektirir.
İş işten geçmeden iyi düşünmelidir. Hatta elden gitmiş olanlar da kurtarılabilir. Yarın iş işten geçince, pişmanlıktan başka ele bir şey geçmez.

Dünya mal ve mülkleri geçicidir, aldatıcıdır. Bugün senin, yarın başkasınındır. Âhirette elde edilecek olanlar sonsuzdur ve sadece dünyadayken kazanılır.
Birkaç günlük bu hayat, eğer dünya ve âhiretin en kıymetli insanı olan Muhammed s.a.v.’e tâbi olarak geçirilirse, sonsuz kurtuluş umit edilir.
Yoksa O’na tâbi olmadıktan sonra her şey hiçten ibarettir. Ona uymadıkça, yapılan her iyilik burada kalır, âhirette hiçbir faydası olmaz.

Muhammed aleyhisselâm yüzü suyudur cihânın
Kapısında toprak olmayan; toprak altında kalsın!

Resûlullah s.a.v.’e uymak şerefine kavuşmak için dünyadaki her şeyden yüz çevirmek gerekmez. Bunu yapmak çok zordur.
Eğer farz olan zekât verilirse, dünya mallarının hepsi terk edilmiş demek olur. Böylece insan dünyanın zararından kurtulmuş olur. Çünkü bir malın zekâtı verilince o mal zarardan kurtulur. Demek ki dünya malını zarardan korumak için ilaç, o malın zekâtını vermektir. Malın hepsini Allah yolunda vermek, elbette daha iyi ve faydalıysa da zekâtını ayırıp gereğince vermek de bu işi görmektedir.

(Yani zekat örneğiyle anlatılmak istenen şudur: Allah ve Rasulünü sevmek dünyayı sevmemeyi gerektirse de, bu dünyadan tamamen yüz çevirmek demek değildir. Hikmetler gereği bu dünyaya gönderildik, hasbelkader yaşamak ve misafirliği tamamlamak zorundayız. Yapılması gereken; Allah’ın bizler için hazırladığı nimetlerden haram-helal çerçevesinde faydalanmak ve nimete değil, nimetin sahibine tapmaktır. Rasulullah s.a.v.’e hakiki ittiba (bağlılık), dünyaya düşman olmayı gerektirse de, doğru çerçevede dünyadan faydalanmak, dünyaya olan düşmanlığa zarar vermez. Yani yemek-içmek, evlenmek, gezmek, uyumak, çalışıp para kazanmak dünyayı sevmek demek değildir. Aslında herkes kalbini şöyle bir yoklayınca, dünyaya bağlı mı değil mi, kendisi anlayabilir.)

Demek ki aklı olan, her işini İslam’a uygun yapmak için çok çalışmalıdır.
Âlimlerin, sâlihlerin kıymetlerini bilmeli, onlara saygı göstermelidir.
İslam’ın yayılması için elinden geleni yapmalıdır.

Nefislerinin ardından koşanları, bidat sahiplerini (Ehl-i Sünnet düşmanlarını, mezhepsizleri) adam yerine koymamalı, onları aşağı tutmalıdır.
BİDAT SAHİBİNE KIYMET VEREN, İSLAM’I YIKMAYA YARDIM ETMİŞ OLUR.

Allah ve Resûlü’nün düşmanı olan kâfirleri, kendine düşman bilmelidir. İslâm düşmanlarını sevmemeli, rezil olmaları için uğraşmalıdır.
O alçaklara hiçbir zaman ve hiçbir yerde saygı göstermemelidir. Onlarla hiç görüşmemeli, hiç buluşmamalıdır.
O düşmanlara hep sert davranmalı, elden geldiği kadar, yüzlerini görmemeli, işe karıştırmamalıdır.

(Başka din, itikat ve ideoloji sahibi kişilerle arkadaşlık etmekte bir mahzur görmeyenlere duyurulur!)

Onlara bir iş düşerse ve onlarsız olamayacak ise, abdesthâneye (tuvalete) gider gibi, (kalben) istemeyerek ve üzülerek iş bitinceye kadar yardımları istenebilir.
Hazret-i Muhammed s.a.v.’in sevgisine kavuşturan kurtuluş yolu işte budur.
Eğer bu yoldan ilerlenmezse, o yüksek huzura kavuşmak pek güç olur. Bize yazıklar olsun!

Sevgiliye kavuşmak ele geçer mi acaba?
Yüksek dağlar, korkunç tehlikeler var arada!

MEKTUBAT-I İMAM-I RABBANİ, 165. MEKTUP.




Sadeleştirme

Mektuplardaki selam-kelam bölümlerini ve mektubun gönderildiği zata hitaben konunun dışında söylenmiş kısımları ayıklıyorum.
Parantez içine alınan kısımlar bana ait olup, onun dışındakiler tamamen İmam-ı Rabbani k.s. Hazretlerinin anlatımlarıdır.
Bunu yapmaktaki amacım asla o büyük zatın k.s. mektuplarını değiştirmek değil, böyle bir hataya düşmekten Allah'a sığınırım.
Amacım, Arapça osmanlıca kelimeleri anlamayan, ağır anlatımları anlamakta zorlanan,
ama bu kıymetli mektupları okuyup anlamak isteyenler için türkçeleştirerek daha anlaşılır hale getirmek.

mesala oyle oluyor ki... teraviden (namazdan) sonra insanlarin bir birbirleri ile tokalasmasi bidat mis herkes yapiyor

mesala oyle oluyor ki... teraviden (namazdan) sonra insanlarin bir birbirleri ile tokalasmasi bidat mis herkes yapiyor


Nerde okudunuz bunu?

bi sohbette dinledim...canli olarak

Hmm, ilginç. Bir arastirmam lazim. Pek dogru gelmedi bana. Bilen, duyan baska arkadaslar varmi aceba?

Musafaha yapmak sünnettir. Teravih namazı ise Hz. Ömer r.a. zamanında cemaatle kılınmaya başlandı.
Dolayısıyla "teravihten sonra cemaatin musafahalaşması" kavramı sonradan gelişen bir uygulamadır.
Bunu araştıracağım.

namazdan once yapilirmis iste o namazdan sonra deil ....

mesala oyle oluyor ki... teraviden (namazdan) sonra insanlarin bir birbirleri ile tokalasmasi bidat mis herkes yapiyor


Burada sonra demişsin? Önce de mi yapıyorlarmış?

mesala o musafahha namazdan once yapilirmis ... namaz sonrasi yapilmazmis... fakat bunu genelde camilerde gittiginde namazdan sonrada yapiyolar demek istedim... mesala sela verilmesi ölü icin oda bidat mis ... ben boyle duydum sohbetten...

fındık kabuğunu doldurmaz konularla boşuna duvarlar örmeyin..
İslam CİHAN ŞUMUL bi Harekettir ve İnsanlığın Mutluluk Kaynağıdır..
SADEDE gelin

mesala o musafahha namazdan once yapilirmis ... namaz sonrasi yapilmazmis... fakat bunu genelde camilerde gittiginde namazdan sonrada yapiyolar demek istedim... mesala sela verilmesi ölü icin oda bidat mis ... ben boyle duydum sohbetten...



Bi'dat konusunu geniş bir şekilde inceleyeceğim. Aslında hepsinin az çok cevabını biliyorum da kaynaksız konuşmak doğru olmaz. Sonra kaynaklarıyla eklerim.

Allah razı olsun ama bayağı derin konu.
Sanırım daha çok okumam lazım bunu.


Hayatın İçinden İslam

MollaCami.Com