Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


tayyip erdoğanın liderliği neyi andırıyor

• Mehdi döneminde insanlığın bir bilinç sıçraması yaşayacağı kuşkusuzdur.
• Nostradamus, 1999'un yedinci ayında gökten Dehşet Kralının geleceğini ve dünyanın sonuna neden olacağını yazmıştı. George Bush tüm bu söylemlere uymaktadır.
• Geçmişte tüm peygamberler döneminde tanrı yolunda olduğunu iddia edenler kendilerini Yahudi ilan etmiştir. Mısır Firavunu da bunlardandır. Tüm dinler ve kutsal kitaplar bu şeytani anlayıştaki yahudileri Tanrı yolunu reddedenler olarak resmeder. İbrahim’i ateşe atanlar da, İsa’yı öldürmek isteyenler de Yahudi felsefesine sahip dünyacı insanlardı. Günümüz siyonizmi de bunlardan farksızdı. Hristiyan birliği Siyonizme destek vermiş ve aynı anlayışla haçlı birliği oluşturmuşlardı.
• Muhammet Mehdi’nin gelişini Müslümanların başında halife ve halifelik yokken geleceğini söylemiştir. Ve aynen bu durumlar yaşanmaktadır. Muhammet İstanbul’u işaret etmiştir.
• Erdoğan, zalim krallar gibi değildir. Korkulacak olan da hiç değildir. Kendisinden emin olunan, fayda gösteren, kendisinden faydalanılan insandır. Dürüst ve adil olandır. İnsanlığın huzuruna baş koymuş kararlı ve inançlıdır. Erdoğan’ın bir eline ay bir eline güneşi verseler o doğruluktan vazgeçmez.
• Mehdi tüm dünyaya yayılan sistem karşıtı gösterilerin fikir ve isim babası olurken, haksızlığa adaletsizliğe ve savaşa karşı güçlü bir halk savaşı başlayacaktır. İnsanlar mevcut düzenin kötülüklerinden çok sıkıntı çekmiştir. Dayatılan bu sistem birinci dünya savaşından sonra küreselleşmiştir. Karanlık sistem (kötü düzen) yıkılırken sıkıntılı süreçler göreceğiz. Taşlar yerine otururken herkes kendi çevresiyle zıtlıklar yaşayacak ve herkes cephesini belirleyecektir. Hakkı isteyenler(yeni sistemin savunucuları) ile batılı isteyenler (eski sistemin savunucuları) tam olarak ayrılacaktır.
• Mehdi İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi tekrar en saf haliyle yazdıracaktır. Kutsal kitaplara uygunluğuyla dikkat çekecektir.
• İnsanlığı sahiplenen ve hizmetkar olan her yönetimin kendiliğinden yayılmacı bir politika anlayışı vardır. Çünkü tanrının elçiliğini yürüten halifelik görevini alan adil bir düzeni sağlayan haliyle kutsal bir görev yürütür. Bu arada eski düzenin sahipleri Bir paranoya ile ümitle korku arasında kalır. Çünkü şeytani egemenlikleri yıkılmaktadır. Türkiye yeni bir sürece girmiştir. Bu sürecin ilk ışığı Erdoğan ile başlamıştır.
• İslam (Tanrı inancı)denildiğinde Türkiye ve Erdoğan akla geliyor. Doğruluk ve evrensel değerlere sahiplenme Türkiye’de gözleniyor. Dünyada mazlum halklara sorgusuzca yapılan saldırı ve kötülükler artık sorgulanıyor. Türkiye, dünyada yapılan haksız tavır ve savaşlar konusunda uyarılarda ve yapıcı tavsiyelerde bulunuyor.
• Erdoğan’ı sandıkta deviremeyeceğini anlayanlar türlü planlar kurdular. Küresel güçlerin Türkiye de ki uzantıları operasyonlarla devirmeyi amaçlasalar da başaramadılar.
• Türkiye’yi ve Erdoğan’ı meşru olmayan bir zemine düşürmeye çalışıyorlar. Yolsuzluk, teröre destek verme, el kaide ile işbirliği gibi temalar ile Türkiye itibarsızlaştırılacak. Dünya kamuoyunda kötülenecek ve neredeyse saldırı hazırlıkları bile yapılacak.
• İslamiyeti toparlamaya çalışan, islamı sorunlarından kurtaran iftiralarla ve suçlamalarla islamı karalayanlar evrensel islamı kabullenemiyorlar. Seçilmiş ve gönderilmiş olan Erdoğan islamı açığa çıkarmaktadır.
• Erdoğan seçilmiş ve sınamalardan geçirilmiştir.tehdit de etseler o doğru yoldan ayrılmaz. Baskılara boyun eğmez. Tanrıdan korkan adamdır. Bir eline dünyayı bir eline ayı verseniz doğru yoldan vazgeçmez.
• Tayyip Erdoğan’a saygısızlık etmek için her yolu kullanıyorlar. Toplum gözünde itibarsızlaştırmak için aşağılayıcı ve dalga geçer gibi sözler kullanıyorlar. Bu tür davranışlarla itibarsızlaştırdıklarını zannediyorlar. CHP tarafından, örgütlere, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a "Başbakan" ve "Sayın" kelimeleri ile hitap edilmemesini içeren bir genelge gönderildi.
• Erdoğan ve hükümetini terörle bile ilişkilendirecekler. Meşru olmayan bir zemine oturtacaklar.
• Erdoğan Tusiad’a hepimiz bu gemideyiz. Batarsak hepimiz batarız dedi. Türkiye’nin yükselişi istemeyen güçlü şirketler yeni doğan şirketleri kendine bir tehdit olarak görmektedir. Çünkü tekellerinde tuttukları gelirleri paylaşmak istemiyorlar. Eski vesayet düzenini özlüyorlar. Bu nedenle büyüyen ve gelişen Türkiye hoşlarına gitmiyor. Onlar kendi çıkarlarını düşünüyorlar. Yoksa ne halk ne de evrensel değerler onlar için önemlidir.
• Tayyip Erdoğan için ‘Şu adamı konuşturmayın. Medyaya çıkarmayın, kendi medyanızda onun konuşmalarını yayınlamayın. Bazı kelimelerini olumsuz algı yaratarak kullanın.’diyorlar.
• Türkiye’de yaşananlar Abdulhamit döneminin bir rövanşıdır. Bu rövanşın öncü lideri Recep Tayyip Erdoğan’dır.
• Zafer, yüksek riskin yanındadır. Başarı sıkıntının içindedir. Esenliğin öncesinde hayati tehlike vardır. Zıtlıklar keskin sonucu getirir. Tehlike ile yükseliş beraber hareket eder. Bu Tanrı’nın kuralıdır. Hayati risk taşıyan konularda hak yoldan ayrılmayan Erdoğan her sıkıntıdan başarıyla çıkmıştır. 28 şubat, 17 aralık, darbe girişimlerinde halktan ve haktan ayrılmadıkları için Tanrı onu ve ekibini daima başarılı kılmıştır. Terörün bitirilmesine yönelik çözüm sürecinde de elini taşın altına koydu. Tüm tehditlere karşı hak davadan ayrılmadı.
• Doğal afetler Erdoğan yüzünden oluyor. Erdoğan geldi kıtlık geldi diyorlar. Erdoğan uğursuz onun sebebiyle yeryüzünde sıkıntılar yaşanıyor diyecekler. Uğursuz ve afetlerin nedeni aslında kendileridir. Geçmiş peygamberlere de aynısını dediler. Geçmiş kafir kavimlerde benzer olayları yaşadı. Musa dönemi de buna örnektir.
• Yönetici peygamberlerden olan Süleyman ve Musa’ya örnek olarak Erdoğan da gösterilmektedir.
• Bediüzzaman 1914 yıllarında ‘Benden yüz yıl sonra gelecek olana uyun.’ Demişti. Ama Fetullah Gülen Bediüzzaman’ın öğüdünü tutmadı. Erdoğan’ı karşısına aldı ve Bediüzzaman’ın çizgisinden çıktı. Din adına hizmet görevi yürüttüklerini söyleyenler menfaatleri uğruna islam çizgisinden çıkmıştır. Ama hiçbir şey geç değildir.
• Erdoğan’ın Siirt’ten seçtirilmesindeki hikmet nedir. Tanrı neden Erdoğan’ı siirt’e seçtirdi. Bu halkın kökeni nedir. Ne güzel halktır ki Siirt halkı Erdoğan’ın ilk başa gelmesinde rol aldılar.
• Tayip Erdoğan sebebiyle yağmur yağmıyor. Afetler çoğaldı.diyorlar. Musa’ya da aynısını söylemişlerdi. Dünyanın her yerinde afetler görmekteyiz. Eskiden böyle kıtlık olmazdı, Erdoğan geldi yolsuzluk da kıtlık da yaşanmaya başladı diyorlar. Hayır onlar Erdoğan’ın doğru yoluna direndikleri için afetlere maruz kalıyorlar. Tanrı onlara doğruluğu seçmeyip hukuksuzluğu ve taşkınlığı seçtiklerinden dolayı ceza vermektedir.
• 'Küresel egemenlere göre, Erdoğan kırmızı çizgileri geçti. Dünyanın egemenlerinin, reel politik kurallarını çiğnedi, dediklerini yapmadı. Artık Erdoğan için çok geç. Doğrunun ne olduğunu hiçbir önemi yok. Dünyanın kuralları değişmez. Kazançtan olmaktansa, bir adamı kurban etmek evladır. Küresel güçler taraf belirleyin diyor. Kurtarın kendinizi, bu tarafa geçin.diyorlar. 'Ama gerçek şu ki, bu durum Erdoğan'ın şahsi akıbetinden ziyade, inançlı Anadolu halkıyla ilgili tarihi bir karar anı. Asıl amaç islam’ın temsil yeri Anadolu halkına karşı bir mücadele başlatmaktı. Bizler, böyle bir krizi hak etmek için bir şey yapmasak ta şiddetli bir krizin içindeyiz. Türkiye’ye karşı ekonomik bir savaş yürütülüyor.
• Karanlığın ışığı boğmaya çalıştığı bir anda ortaya çıktı. Kefenini yanına almış son süvari. Doğruluğun önderi, şeytana karşı savaşan kral. Beklenen lider Recep tayip Erdoğan. Mazlumlara sahip çıkan, hakkın adamı, halkın adamı, doğrulukla ilerleyen barışa çağıran lider.
• Paralel yapı saf değiştirdi. Türkiye’nin gündemini yöneten, kasetler yapan, medya haberleri organize eden, yargıya yön veren davalar açan bu paralel yapının temeli cemaat gibi görünse de cemaatin birlikteliğini kullanan daha güçlü küresel güce hizmet eden bir yapıdır. Önce Erdoğan ve AKP’nin tarafında olan bu yapı 2014’de saf değiştirmiştir. Suriye, mısır ve diğer kıtalarda yaşananlardan sonra Erdoğan’ın ileri gittiği, haddini aştığı görülmüş ve ona dur denilmiştir. Küresel güçlerin isteğiyle saf değiştiren paralel yapı hükümeti hedef alarak yolsuzluk ve çeşitli suçlamalarla hareket etmiştir. Bu durum Muhammed’in şu hadisine benzer. ‘Deccal’in karşısına bir genç çıkar. Adı adıma babasının adı babamın adına uyar. Deccal’e sen deccalsin der. Deccal önce onu öldürür. Sonra diriltir. Sonra tekrar öldürmeye yeltenir ancak başarılı olamaz.’ Aynen hadiste anlatıldığı gibi doğruluğu ve kendinden emin olamyı nitleyen adıyla Erdoğan bir genç olarak küresel bozguncuların (yönetimin karşısına) Deccal’in karşısına çıkar. Deccal önce onu öldürür. Ceza evine attırır. Seçimle gelmesini dahi engeller. Sonra izin verir. Paralel yapı sürekli ona çalışır. Genç dirilmiştir. Sonra tekrar öldürmek ister. Paralel yapı Erdoğan’ı itibarsızlaştırmaya çalışır. Ama hadiste muvaffak olamaz der. Yani buna muvaffak olamayacaklar.
• Yargı darbesiyle AK Parti hükümetini devirmek için art arda operasyonlar yapan paralel yapının yüksek yargı üyesi hakim ve savcılara yönelik talimatlarını içeren ses kaydı ortaya çıktı. Başbakan Erdoğan'dan 'Uzun' diye söz edilen kayıtta "MOSSAD, CIA ve diğerleri Uzun'u götürmek istiyor" deniliyor. Kayıtta, AK Parti'nin seçimlerden galip gelmesi halinde yargı darbeleriyle götürülmesinin hedeflendiği şöyle dile getiriliyor: "Ok yaydan çıktı bir kere. Bu safhadan sonra geri dönüş 'yok olmamız' anlamına gelir. Onun için tüm imkanlar kullanılarak taarruz tek yoldur. Önümüze kim çıkarsa ezip geçeceğiz. Seçimlerde yüzde 65 ile bile gelseler, dosyalarla götürmek zorundayız. 44 yılda ördüğümüz hırkayı 'buyrun siz giyin' diyecek değiliz." Kayıtta, istenilen sonucun alınması için "Komünist, faşist, Alevi ve CHP'li farketmez herkesle ittifak edin" talimatı veriliyor.
• Başbakan'a "Usta" denilmesinin ardında kendisinin bu dönemi "Ustalık dönemi" diye nitelemesi kadar gerçekten de ustalık isteyen birçok meseleyi ülke istikrarına zarar vermeden çözmüş olması da var. Yani bu sıfat bir hakikati olmayan bir propagandadan ibaret değil. Türkiye Başbakan'ın kararlılığı, dik duruşu, stratejik adımlarıyla birçok aşılmaz denilen engeli aştı, aşınmaz denilen tortuları aşındırdı, yıkılmaz denilen duvarları ve tabuları yıktı.
• Erdoğan: Şebekelerin, çetelerin milli iradeyi gasp etmesine izin vermeyeceğiz. Dershaneler meselesinde, Suriye meselesinde, terör meselesinin nasıl halledeceğine siyaset değil de yargı mı karar verecek. Biz yargının bağımsızlığı mücadelesini referandumda sağladık. Yargı sadece bağımsız değil tarafsız olacak dedik. Bağımsızlığı iste ama tarafızlığına gelince orada tarafım de. Onu kimse yutmaz. Biz yargı ile değil yargı içine sızmış yargı mensuplarına baskı yapan örgütle mücadele ediyoruz. Kimse siyasi iradenin yargıya müdahale ettiğini iddia etmesin. Siyasi kararları verecek olan siyasi iradedir. Siyasi iradenin milli iradenin çalınmasına izin vermeyeceğiz
• Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yakın tarihte bilhassa laiklik ilkesi konusundaki yanlış uygulamaların, toplumda kutuplaşma ve gerginliklere neden olduğunu belirterek, "İnanıyorum ki, Hükümetimizin öncülüğünde başlatılan demokratik reformlar kökleştikçe, hukuk devleti ilkesi, insan hak ve hürriyetleri pekiştikçe, devlet ile millet arasındaki mesafe bütünüyle kapanacak, insanımızın özgürlük alanı genişleyecek, toplumsal aidiyet daha da güçlenecektir" dedi.
• Başbakan Erdoğan'ın Almanya dönüşü çalışma odasında bulunan böceklerle ilgili yaptığı “casusluk” yorumunun sırrı çözüldü. Casusların, bilgileri ve devlet sırlarını yabancı istihbaratlara servis ettiği ortaya çıktı.
• Üç yıldan beri uzun boylu adamın ölmesini bekliyoruz diyenler var” sözleri üzerine Tayyip Erdoğan'ın sağlık güvenliği hat safhada. İçtiği su dahi takip ediliyor.
• Erdoğan’ın sonuna kadar yanında olanlar kazanacak. Muhammet bir hadisinde ‘Sonuna kadar yanında olanlar kazanır.’dedi. Yoldan sapanlar çok olacak.
• Devrin Ebu cehilleri Erdoğan’a muhalif olanlardır.
• Her gelen peygamber mehdi’nin kendi adında geleceğini ve kendi soyundan geleceğini söylerken peygamber vasıflarına sahip doğruluğu, adaleti ve barış için çalışan bir kurtarıcı olacağına dikkat çekmişlerdir. İsa tekrar geleceğini müjdelerken, Davut, Davut soyundan birinin geleceğini ve yeryüzünü karanlıktan aydınlığa çıkaracağını söylemiştir. Muhammet de aynı şekilde babasının ve kendi adında birinin geleceğini söylerken peygamber vasıflarına sahip bir mehdinin yani kurtarıcının geleceğini söylemiştir. Tüm peygamberler aynı şeyi söylemiştir. Dinler tarihini inceleyenler tüm peygamberlerin hep aynı kişiden bahsettiğini delillerle ve muhteşem benzerlikleriyle ortaya koyarlar. Bütün bunlar beklenen İsa ile beklenen mehdi’nin ve beklenen davut’un aynı kişi olduğunu gösterir. Diğer kutsal metinlerde de Mehdinin gelişi kendi dönemlerinin tabirleriyle ve kişileriyle anlatılmıştır.
• ‘Ve: Biz, Allah'ın Resulu Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara(onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmaya düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler.’ (4/157) ( bu ayetlerde İsa’nın Yahudiler tarafından öldürülmediği ve ona benzer birinin öldürüldüğü söylenmektedir. Onlar sadece gördükleriyle bir zanna uymuşlardır. Gerçekte Tanrı İsa’nın zalimler eliyle öldürülmesine izin vermemiştir. Ama İsa başka bir yere göç etti ve mutlaka her peygamber gibi öldü. Kuran ve hadislerde göğe alındı ifadeleri kullanılmamıştır. Her peygamber öldüğünde göğe alınmıştır. Hepsi de göğün farklı farklı katlarında bulunmaktadır. Aynı bedenle aynı İsa tekrar gelecektir diye batıl bir inanış vardır. Gerçek öyle değildir. Her peygamber kendisi gibi barışı, sevgiyi ve dini temsil edecek bir kurtarıcı peygamber geleceğini söylerken kendini örnek göstererek kendi adını vermiştir. Aslında geçmişteki her peygamber bunu yapmıştır. Buradan anlaşılan dünyayı son olarak düzeltecek olan kurtarıcı kral peygamberin hep peygamberler soyundan olacağı ve peygamber vasıfları taşıyacağıdır. Yoksa gökten İsa’nın Şam’a ineceği değildir. O dönemde şam bir başkent büyük bir şehirdir. Hem kültür şehri hem de dönemin merkezidir. Şimdi de ortadoğunun merkezlerine bakmamız gerekir. Dönemin en büyük kültür ve gelişmiş merkezi İstanbul’dur.
• Hz İsa Yahudilerin onu öldürme teşebbüsünden sonra oradan ayrıldı. Ve Allah ona insanlardan uzak başka bir yerde bir süre yaşam daha verdi. Yani yaşamaya devam etti. Allah yanına aldı derken Allah zalimlere bırakmadı kuluna hayat verdi ve normal ölümüyle onu kendine kavuşturdu. Yani yanına aldı anlamındadır. Yoksa HZ İSA uzaya havasız çıkıp tanrının yanına gitti anlamında değildir. Peygamberimiz döneminde Allah yanına aldı bir deyimdir. Yani kendisine ulaştırdı, rahmetine mazhar oldu anlamındadır. Günümüz insanları kutsal terimleri tam bilmeden cahilane yorumlamaktadırlar.
• Hz. İsa kuranda çarmıha gerilerek öldürülmediği söylenir. Allah’ın onu yanına aldığı söylenir. Ancak bu bedenen değildir. İsa ömrünü bir süre daha gizli sürdürür. Sonra eceliyle vefat eder. Allah onu zalimlerin eline bırakmaz ve katına yükseltir. İsa ölmeden önce tekrar geleceğini söylerken aslında kendisinin geleceğini değil aynı görevde aynı özelliklerde kurtarıcı bir peygamberin geleceğini söylemiştir. Aynı durum kuran için de geçerlidir.

• Mehdi hayatta ve şu anda dünyada yaşıyor. Mehdi’nin zuhur etmesiyle hayatta olması farklı şeydir. Peygamber nasıl 40 yaşından sonra peygamberliğe başladıysa mehdi de dünyayı düzeltmeye başladığında ortaya çıkmış demektir. Mehdi karanlık küresel düzeni yıkarak dünyayı yeniden düzene sokmak ve insanlığı barışa kavuşturmak için çalışmaya başlayacaktır. Bu günümüzde Türkiye, tüm bu anlatılanlara uymaktadır.
• Son peygamber 7 uyurların yani ashabı keyfin Mehdi’nin yanında yardımcıları olarak bulunacağını söylemiştir. Yani o dönemin 7 insanı bu dönemin yedi insanının görevlerini yürütmektedir. Bunlardan birkaçını söylemek gerekirse Abdullah gül, Ahmet davutoğlu, Egemen bağış gibi kişilerden oluşan ve dünyanın değişmesinde etkili rol oynayan kişiler yedi uyurları temsil etmektedir. Muhammedin hadisleri her yönüyle günümüze uymaktadır.
• Muhammet gece saat 3’te geldi. Tayyip Erdoğan güneş doğarken geldi. Dünya tam bir günü tamamladı. 6 günde de yaratılmıştı şimdi 7. gün tamamlandı.
• Erdoğan kral peygamberdir. Manevi ve felsefi yönde hikmet dolu bir peygamberden ziyade dünyayı düzelten bir yönetici durumundadır. Diğer değişle bir halifedir. Allah’ın emirleri doğrultusunda insanı ve insani değerleri koruyan tanrının emirlerine (barış, demokrasi, adalet, özgürlük, eşitlik, hoşgörülü ve paylaşımcı) uyan bir kraldır. Felsefi ve dinin özünü anlatan hikmet dolu peygamberler çoktur mesela en sonuncusu Muhammed’tir. Zaten peygamberimiz de hikmet öğreten ve Cebrail’den vahiy okuyan peygamber gelmeyeceğini söylemişti.
• Dürüst ve adil, kurtarıcı ve önderdir. İnsanlığın sorunlarına eğildi. İyi bir düzen için çalıştı.
• Manşetlerle, yalanlarla çarpışa çarpışa bugüne geldi. Zalimlere karşı sert insanlara karşı yumuşaktı.
• İnsanlar artık yalanlara prim vermiyor. İlk duyduklarına göre degil olaylara daha itidalli bakabiliyor.
• Erdoğan’a her gittiği ülkede sayısız kadınlar teklif ettiler. O hepsinide reddetti.
• Rabbin kralı ve yanındaki arkadaşları ilk yönetime geldiğinde tehdit edilmişlerdi. Sizi öldürürüz dediler. Bizim dediklerimizi yapacaksınız dediler. Bu işin şakası da yok sonu da yok dediler. Onlar kefenimizi yanımıza aldık diyerek doğru yoldan dönmediler. Rab de onlarla oldu. Ölümü göze alarak insanlığa hizmete koşanlar ne şerefli bir yoldaydılar. Aynı yedi uyurlar gibi. Bir önceki kuşaktakiler bu karanlık güçlerin etkisi altında ezilmişlerdi. Adnan Menderes ve birtakım inananlar öldürülmüşlerdi. Kötülerin gücü ilk rabbin kralıyla kırılmaya başlamıştı. Halkın seçimiyle yönetime her gelen bu bozguncuların güçlü etkisi ve tehdidi altında ezilmişlerdi.
• İbrahim’in soyundan olan insanlara ve insanlığa hizmet eder. Barış ve adalet için çalışır. İnsanlığı koruyan ve yaşam standardını arttıran öğüt ve çabalarda olur. Rabbin kralı Erdoğan bu özellikleriyle kutsal bir çizginin içindedir. Tanrı'dan olan Tanrı'nın işlerini yapar. O’na boyun eğer ve sözlerini dinler. Hakkın ve kukun dışına çıkamaz. Doğruları söylemekten çekinmez. Zalime ses yükseltir. İşte Tanrı'dan olmayanlar onu dinlemiyor ve o’na muhalefet ediyor. Erdoğan’ın İbrahim'in soyundan olduğunu anladıkları halde yine de onu öldürmek istiyorlar. Çünkü Tanrı’nın düzeni onların çıkarına gelmiyor. İyi bir düzenden nefret ediyorlar. Onların babası İblis'tir ve babalarının arzularını yerine getirmek istiyorlar. O başlangıçtan beri katildi. Gerçeğe bağlı kalmadı. Çünkü onda gerçek yoktur. O yalancıdır ve yalanın babasıdır.
• Erdoğan Konjektürel siyaset yapmadı, günü kurtarma siyaseti yapmadı. İnsan odaklı bir politika izledi. Hep halktan yana oldu ve dürüst davrandı. Sosyal dönüşümler iyi yönetildi. Oluşacak zorluklar karşısında sabırlı ve dirençli oldu. Dik durdu ama diklenmedi. Doğruyu söylemekten çekinmedi.
• Erdoğan ‘‘Çanakkale Zaferi, bir etnik kökenin, bir kavmin, ırkın zaferi değildir. Çanakkale Zaferi, Türkiye’nin, Anadolu’nun ve Trakya’nın olduğu kadar dünya üzerindeki tüm kardeş milletlerin, kardeş halkların, tüm kardeşlerin zaferidir.’’dedi.
• Tayyip Erdoğan’ın yanındakiler ve onun ekibi ve destek verenler son Peygamber Muhammed’in sahabelerinin soyundan gelmektedir.
• Kılıçtaroğlu, ben peygamber soyundanım derken Tayyip Erdoğan2ın Muhammet soyundan olduğunu biliyordu. Bu bilgiyi önceden karalamak için böyle bir söylemde bulundu. Aldatma ve bilgi kirliliği için söylediği bu söyleme kendisi bile inanmamaktadır.
• Time dergisi 2012 yılının kişisi olarak ABD Başkanı Barack Obama'yı seçti. Dergiye göre, ABD Başkanı Obama, yılın en güçlü adamıymış. Listeye Tayyip Erdoğan’ı bilerek koymamışlar. Tarafgirlikle hazırlanmış uydurma listelerinde ilk ellide bile Erdoğan yok. Halbuki güçlü zalimlere başkaldıran ve mazlumların yanında olan Erdoğan yeryüzünün en güçlü adamıdır.
• Obama'nın kültürü ABD halkının taleplerine uygun olarak eşcinsellerin evlenmesine izin verdi. Bunu hak vermek olan gören anlayış aslında çirkinliğe ve gelecekte toplum yıkına onay vermektedir. Hiçbir inanış ve toplum bunu kabul etmez. Tarihte birtakım sapkın toplumların benzer bir örneğini görmekteyiz. Bu ve buna benzer bazı sosyal kararlarda Obama’nın tutumları doğru bir çizgide olmadığı gerçeğini göstermektedir.
• Başbakan Erdoğan'ın yenilikçilik çabasıyla, 2002'den bu yana yaptığı reformlar, alimler ve bilim adamları tarafından hayranlıkla karşılanmaktadır. Başbakan Erdoğan bu reformları, yaşamın içinden gelen ve hayata dokunan bir siyasi güç olarak başardı. AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan'ın mücadelesi, bir yenilginin galibiyete dönüştürme mücadelesinden başka bir şey değildir.
• Erdoğan’ın Ak Parti'deki mücadelesinin siyasi hevesin ötesinde bir dava niteliği gerçektir. Halka ve insanlığa hizmet yolunu seçmiştir. Erdoğan Tanrının ve insanlığın tarafında bir dava adamıdır. Çocukluğundan beri dünyayı değiştirme arzusu olduğu ve tanrıya derinden saygı duyduğu bir gerçektir. Ve tanrının ona zamanın ve coğrafyanın Türkiye'sinde bu fırsatı tanıdığını ve bunun gerçekleşmeye başladığını artık kendiside anlamaya başladı.
• Başbakan Erdoğan’ın ofisinde 3 adet dinleme cihazı bulunmuştur. Evinde ve çevresinde dinleme böceklerine rastlanmıştır. Eski rejim yanlıları ve Ergenekoncular onu dinliyorlar. Onun için her türlü tuzak hazırlasalar da O’nu alt etmeyi başaramayacaklar.
• İnsanın toprağı ve özü iyi olan Mehdi’yi sever. Toprağı ve özü kötü olan onu sevmez. İyiler Erdoğan’ı sever, kötüler ondan nefret eder. Kalplerin tercihi cennete veya cehenneme götürecektir.
• Türkiye gerçeklerinden uzak bir yorum yapan ABD'de Washington Times gazetesi muhalif anlayışla hareket etmektedir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yersiz eleştirilerde bulunan gazete uydurma haberlerle bölge halkını yanlış yönlendirmektedir.
• ABD’de Newyork Times, İngiltere’de Guardian, Avrupa’da bazı yayın kuruluşları Tayyip Erdoğan’a iftira atarak ve hakkında olumsuz şeyler söyleyerek halkın nazarında destek bulmasını engellemek istiyorlar. Aynı şeyler Türkiye’de de yapıldı. Erdoğan manşetlerle çarpışa çarpışa büyüdü. Ve insanlar yalancıların ve uydurmaların farkına vardı. Artık kimlerin doğru yolda kimlerin batıl yolda olduğunu halk görmeye başladı.
• Başbakan Erdoğan, 6-11 Ocak tarihlerinde Gabon, Nijer ve Senegal'i kapsayan Afrika turuna çıktı. Verdiği mesajlar barış ve birlik çağrıları çok önemliydi. Bu topraklara çıkar için gelmediklerini bildirdi. Başbakan Türkiye ile Afrika ezeli ve ebedi tarih havzasından geçtiğini belirten Erdoğan, "Biz Afrika'ya baktığımızda diğerleri gibi yeraltı zenginliklerini değil dost ve kardeşlerimizi görüyoruz" dedi. Dünyaya doğru algıyı öğretmeye başladı. Ve uyanışı harekete geçirmektedir.
• Halifelik nerede biterse orada başlayacaktır.
• Erdoğan inanan ülkeleri birliğe çağırdı. Hepiniz mevcut olan kötü düzenle mücadele ederken neden birlik olamıyorsunuz. Amacınız dünya değil ahiret ise birlik olun dedi. Birbirinizi tehdit olarak görmeyin. Tanrının istediği birlik olup mevcut bozuk düzeni beraber yıkalım dedi. Birbirinize kızmayın, düşmanlıklarınızı kaldırın birlikte insanlığı kurtaralım ve tanrıya ibadet edelim dedi.
• Rabbin Kralı dedi ki. ‘Bize hiç kimse diz çöktüremez, Bizi hiç kimse teslim alamaz. Biz hiçbir zaman korkmadık. Korkmayacağız.’
• İstiklale ve hürriyete yer yüzündeki her millet aşıktır. Ve bunun tutkusundadır.
• İnsanlığın sorunlarının çözümüne hiçbir faydası olmayanlar peygamberlik rolündeki insanların insanlık için çalışmalarını engellemeye çalışıyorlar.
• Tayyip Erdoğan iflah olmaz bir iyimser, insanlığın kurtuluşuna inanan barış ve adaletin geleceği umudunu yitirmeyen bir önder.
• Tayyip Erdoğan hakkın savunuculuğunu yaparken karşısında ki muhalif anlayışta olanlar batılın savunuculuğuna soyundular.
• Rabbin kralının etkisiyle tüm yönetimler sorunların çözülmesine yönelik çalışmalar yapmaya mecbur kalacaklar. İnsanlığın sorunlarını çözmeye yönelik çalışmalar küreselleşecektir.
• Gündemdeki konulara bakış açılarındaki farklılık dikkat çekicidir. Vesayet olayları menfaat süzgecinden geçirir ve kendilerini tehdit edecek, halk adına her iyi gelişmeyi kötü görürdü. Muhalefetin her meseleye nasıl tepeden baktığını, olayları menfaatleri açısından yorumladığını, nasıl toplum mühendisliğine soyunduğunu herkes iyice anladı.
• Tanrı halkına sahip çıktı ve kulunu bu milletin başına gönderdi. Halkta onu hemen sıkıca tuttu. Erdoğan, milleti ile birlikte yürüdü.
• Menfaatçi muhalifler, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın üslubunda toplumu kucaklama havası olmadığını iddia ederek, ''90'ların mazlumu olarak kendisini takdim eden Sayın Başbakan, 2000'li yılların zalimidir'' dedi. Onlara söyle deriz. Zalimler kördür ve gerçekleri tersinden görürler. Onların geçmişte yaptıkları ve halka uyguladıkları zulümü herkes bilir. Fitne fesat ile terörün devam etmesini onlar sağlamışlardı. Şimdi adil düzen ve gelişim onların hoşuna gitmiyor. İnançsızlar iyi düzeni, kendilerine baskı olarak görüyorlar. Çünkü insanların özgürlüklerini kısıtlayarak yaşamlarını sürüyorlardı. Aldatarak ve yönlendirerek kendi guruplarının çıkarlarını gözetiyorlardı. Bu azınlığa da halk yakıştırması yapıyorlardı.
• Onlar Türkiye’de hala muhalefette ki iktidardır. Artık değişime güç yetiremiyorlar. Ancak şiddeti seçmeye başladılar. Türkiye’de muhalefet DHKP-C gibi ırkçı temelli gibi terör olaylarıyla karşılaşması gayet doğaldır. Erdoğan’a muhalifler sokak söylemiyle, bağırarak hesap ver tavırları da popülizme başvurduklarını göstermektedir.
• Devletin derin yapılanması yönetimde bir seçkinler grubu oluşturmuştu. Bu grup halktan kopuk ve halkı ezdiğini bir gerçekti. Kendisini ezilen geniş halk kitleleri ile özdeşleştiren Erdoğan bu seçkinler grubuna karşı mücadele etmiştir. Vatandaşı ezmeyen bir yönetim var. Sayın Başbakan halkın ve hakkın, bağımsızlığın, özgürlüğün mücadelesini veriyor.
• Allah Tayyip Erdoğan’ı getirince halk ardında durdu. Türkiye’nin muhaliflerinde ve onların üslubunda toplumu kucaklama havası yok. Kin, öfke, nefret söylemi var. Terörün bitmesini istemiyorlar. Barış havasından rahatsızlar.
• Sayın Başbakan Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en çok çark eden Başbakanı'dır. Diyorlar. Zaman içinde her şey değişiyor. Barışı baştan reddedenler, bugün yine barış girişimi olunca onun teröre karşı önceki tehditlerini öne sürüyorlar
• Recep Tayyip Erdoğan'ın gitmesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Başkanlık sistemini O tekrar gelecek diye eleştiriyorlar. Önce bir düşünün o sizler gibi ülkeyi yemeye mi geliyor. Yoksa halkına insanlığa hizmet için mi geliyor. Devletin ve halkın tek kuruşuna dokunmadı. Sürekli araştırdılar bir şey bulamadılar. En küçük yolsuzluk yaşanmadı. Ancak muhalifler kuru inatta ısrar etti.
• Suriye tezkeresi çıkardın niye Suriye’ye vurmuyon diyorlar. Kendi güvenliğimiz tehdit edilince kendimizi koruma amaçlı tezkere çıkarıldığını anlayamıyorlar. İlla gidin Suriye’yi vurun ve müdahale edin diyorlar. Amaçları Türkiye’yi kötü duruma düşürmek. Böyle bir davranışın uluslar arası kamuoyunda yanlış ve ters algılanacağını herkes bilir. Ama amaçları ülkeyi kaosa sürüklemek. Erdoğan’ın yönetimi gitsin de ne olursa olsun diyorlar.

• Erdoğan yumuşak güç ve adil geçişler sağlıyor. Bundan sonra Erdoğan olmadığı an Arap baharının en şiddetlisini Türkiye yaşar.
• 1940'lı yılların tek partili rejiminde diktatör bir Türkiye vardı. o dönemin kalıntıları artarak 1960 ve 1980 darbelerini yaptılar. Sırf inanan büyük çoğunluk halka karşı.
• DHKP-C'ye yönelik operasyonda, örgütün suikast timinden Başbakan'ın evinin krokisi ve savcı, polis ile AKP yöneticilerine eylem planları çıktı.
• Ergenekon davasında savcının mütalasının ardından adalet bakanlığına ve akp binasına lav silahlarıyla saldırılar yapıldı.
• İmralı barış süreciyle, Erdoğan bütün riskleri üzerine aldı. İnşallah başaracağız diyor. Amaç ne barış ve kardeşlik. İnsanlığa bir hizmet. Yapmamız gereken arkasında dimdik durmak. Toplumu yatıştırıcı güveni inşa eden söylemler ile bu sürec yönetilecek. Bu halk, oyunlara kışkırtmalara gelmeyecektir..

• Cuma hutbesini okuyan El-Badrani, Irak'taki Şiiler'e seslenerek, Maliki yönetimine destek vermemelerini istedi. Ordu ve polisi göstericilere karşı güç kullanmamaları konusunda uyaran El-Badrani, Başbakan Erdoğan'a hitaben, ''Ey Erdoğan, sıkıntımızda yanımızda durman gerekir. Biz seninle aynı davanın adamlarıyız ve ayrılmaz bir bütünüz. Davamız bir, düşmanımız bir. Bizi görmen gerekir. Biz sen ve senin gibi şereflilerin boynunda emanetiz'' diye konuştu.
• İran'la nükleer enerji konusunu görüşmek üzere Kazakistan'nın Alamati şehrinde bir araya gelen BM Güvenlik Konseyi'ne daimi üye 5 ülke ve Almanya'nın oluşturduğu '5+1' grubu iki günlük toplantının ardından masadan yine kalkan taraf oldu. Yapıcı bir tavırla İran’a yaklaşmayanlar suçlama ve tehdit söylemlerini sürdürüyorlar. İran’a ‘Faaliyetlerini yavaşlat, yaptırımları hafifletelim’ diyen anlayış küresel vesayetin ta kendisidir. Bu anlayış küresel cuntanın anlayışıdır. Sayısız kitle imha silahlarına sahip olan egemen ülkelerin hükmetme mücadelesidir. Savaş siyasetiyle ayakta kalan ve yönetenler artık kaybedecektir. Yeryüzünü zorbalıkla yönetenlerin tek tutunduğu silah üstünlüğü yeryüzünün kaynaklarını sömürme mücadelesinden gelmektedir. Irak ve Afganistan gibi yeni hedef İran’dır. Bu iştaha risk alamıyorlar. Ancak buna da mecbur olduklarını düşünüyorlar. Arap baharı ve küresel krizin ardından İran’a saldırmayı göz dağı ve fırsat gibi görmek isteyenler de olabilir. Ancak önemli bir gerçeği unutuyorlar. Meşru bir zemini de ve doğru bir çizgide bulunan Türkiye var. Türkiye’nin her ulusta küresel bir desteği var. Türkiye haktan korktuğu için zalime dahi ses yükseltip hesap soracaktır. Yeryüzü geri dönülemez bir yola girmiştir. Ne Erdoğan ne de Türkiye bu doğruluk, barış ve adalet çizgisinden dönmeyecektir. Zalim vesayette kötü yolundan dönmeyeceğine göre dünyayı gergin günler beklemektedir. Böyle bir durumda Türkiye yeni hedef olacaktır. Yakında Türkiye düşmanlığı başlayacaktır. Ancak bu düşmanlık hakkı ve gerçekleri söyleyen Erdoğan konuştukça Türkiye güç ve destek kazanacaktır. Erdoğan şimdiden batının siyasetini, birleşmiş milletleri eleştirmektedir. Tüm bunların temelinde herkesi doğru bir çizgiye getirmektir. Ancak zalimler doğru yola gelmeyecekler. Bunun üzerine şiddet doğacaktır. Ancak şiddet doğmaya yakın Türkiye hakkın yanında olduğu için destekçileri çoğalacaktır. Ve bu süreçlerde afetler de tavan yapacaktır. Çünkü Tanrı değişimi engellemek isteyen şiddetçilere izin vermeyecektir.
• Avusturya'nın başkenti Viyana'da Medeniyetler İttifakı 5. Yıllık Forumu'na katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler'e yüklendi. Erdoğan, "BM'nin işi ne? BM Güvenlik Konseyi'nin temelinde bir sıkıntı var. BM'nin şiddetle bir reforma ihtiyacı vardır" dedi.
• Rabbin kralı Erdoğan, medeniyetler ittifakının zor bir süreç olduğunu biliyordu. En başından insanların kardeşliğini ve birliğini sağlama çabasında oldu. Tüm din eski medeniyetlerin ittifak edip aynı çatıda birleşmesini istiyordu. Çünkü hepsi aynı amaçtaydı. Ancak yönetimlere sahip olanlar birbirlerini ötekileştirmişlerdi. Hepsi insan haklarının korunması, barış, adalet, adil bir düzen istiyordu. Tüm medeniyetler tanrının kutsal emirleri olan insan öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, haksızlık etmeyeceksin görüşündeydi. Ancak ittifakın kendilerine bir şey kazandırmayacağına inananlar her türlü ayrımcılığı körüklemişti. Şimdi de yine saltanatlarını kaybedecekleri korkusuyla barışa, kardeşliğe birliğe yanaşmayan aynı nesil direnmektedir. Bu ittifak mehdi dönemi, altın çağ, esenlik krallığını getirecektir. Tanrının tüm kutsal kitaplardaki vaat ettiği dönem bu dönemdir. İsa yeryüzünde medeniyetleri birleştirme çabasında olurken farklılıkların zenginlik olduğunu, birbirlerimizi tehdit olarak görmememiz gerektiği anlayışını öğretmektedir. Her kesime, ırka dine ve ulusa sahip çıkmakla hepsini bir anlayışa getirmiştir. Medeniyetler ittifakı gerçekten de tam bir mehdi dönemi çabası tam bir İsa niyetinde hareket ve anlayıştır. Ve tanrının kulunu kullanarak bu çabası asla boşa çıkmayacaktır. Bu savaş ve egemenlik konusunda şeytan ısrar ederse mutlaka tanrının öfkesiyle karşılaşacaktır ki kutsal kitaplar bunlar hakkında net bilgiler vermiştir. Mayaların Popol vuh, Tevrat ve peygamberin hadislerinde çok net bilgiler vardır.
• Rabbin kralı’nın Avrupa’da bir konuşması: Filistin ve Suriye'de döken kana dünyanın sessiz kaldığını belirten Erdoğan, "Dünya'nın tepkisiz kalması adalet duygusunu ciddi şekilde zedeliyor. Aynı şekilde Avrupa'da yükselen ırkçılığın Medeniyetler İttifakı karşısında ciddi bir sorun alanı olduğunu belirtmek durumundayım. Müslüman ülkelerde yaşanan olaylara kayıtsız kalmaya ek olarak ülkeleri dışında yaşayan müslümanlara yönelik kırıcı, incitici tavırlar ne yazık ki vicdanları yaralamaya devam ediyor. Ötekinin kültürünü hissiyatını anlamak için mücadele edilmesi gerekirken önyargılardan hareket edilerek ötekinin dışlandığına ve horlandığına sıkça şahit oluyoruz. Tıpkı Siyonizm gibi tıpkı Antisemitizm gibi tıpkı Faşizm gibi İslamafobiyanın bir insanlık suçu olarak görünmesi kaçınılmaz hal almıştır. Bunlar yaralar açar uçurumları derinleştirir" diye konuştu. Hiçbir dinin terörü benimsemediğinin altını çizen Erdoğan, "Mali'de yaşanan olayı dine dayatırsak tarihi bir yanılgının içerisine düşeriz. Hiçbir şekilde semavi din terörü benimsemez. İslam barış anlamana gelir. Bir barış dini olana İslam'ın terörü teşvik etmesi asla mümkün değildir ve bunu kabul edemeyiz. Mali'de bir terör unsuru oluşmuş olabilir. Ama bunu dine dayatamayız. Medeniyetler ittifakı aradaki uçurumları kapatmak için oluşturulmuş anlamlı çabalardan biridir" dedi. BM'ye yüklenen Erdoğan, "Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi dünyanın tümünü temsil ediyor mu? BM Güvenlik Konseyi'nin temelinde bir sıkıntı var. Burada üç kıtayı görüyoruz. Asya, Avrupa ve Afrika var. Bunların dışında daimi temsilcileri yok. Dini noktada bu 5 tane üye dünyadaki tüm inançları temsil ediyor mu? Asla temsil etmiyor! Eğer Medeniyetler İttifakı diyorsak önce Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeri arasında bir ittifakı oluşturmamız lazım. Burada ittifak yok. Üyelerden bir tanesi hayır dediği zaman mesele tıkanıyor. Bu sorunun masaya yatırılması lazım. Suriye problemi neden halledilmiyor? İki üye bu işe hayır dediği için halledilmiyor? Birleşmiş Milletler dünya barışını sağlamak için kurulmadı mı? Madem ki dünya barışına hizmet etmek için kurulmuştur. O zaman BM'nin şiddetle bir reforma ihtiyacı vardır. Bunu dünyadaki tüm ülkeler sağlayacaktır. El ele vereceğiz ve bu işi çözeceğiz. Filistin'e BM'de gözlemci devlet statüsü verilmesi çok önemli bir aşamadır. Bu desteği veren tüm ülkeleri gönülden alkışlıyorum ve destekliyorum. Bu dünya barışı adına kırılma noktasıdır. BM'ye bu yakışırdı" diye konuştu.
• Rabbin kralı Erdoğan'a yönelik suikastin son anda önlendiği bildirildi. 6 DHKP-C üyesi son anda yakalandı. Başbakan'ın evinin yakınlarında keşif yapan DHKP-C üyeleri silahlarıyla birlikte yakalandı.
• Tevrat'ta bahsi geçen İsrail Diyarı ( Eretz Yisra'el) Türkiye topraklarıdır.
• ''Türkiye'nin bugün sadece ekonomisi ile değil, artan yumuşak gücüyle de yükselen küresel güçlerden biri olarak dünyaya 360 derecelik bir açıdan baktığını'' ifade eden Erdoğan, şu görüşleri dile getirdi: ''Yükselen Asya ile stratejik ilişkiler kuruyoruz. Şanghay İşbirliği Örgütü ile diyalog ortaklığı tesis ettik ve ASEAN ile kurumsal ilişkiler kurduk. Arap Ligi'nde gözlemci üye olmanın yanı sıra Hindistan ve Çin ile birlikte Afrika Birliği'nin üç stratejik ortağından biri olduk. Karayip Devletleri Birliği'ne gözlemci üye olduk. Amerika Devletleri Örgütü ve Mercosur ile diyalog ve işbirliği mekanizmasını tesis ettik. Bu ilişkileri, AB ile ortaklığımızın alternatifi olarak değil, bu stratejik ilişkiyi güçlendirici unsurlar olarak görüyoruz. 2009-2010 yıllarındaki BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğimizin ardından, 2015-2016 döneminde yeniden adaylığımızı koyarak küresel vizyonumuzu bölgemizde ve ötesinde bir kez daha hayata geçirmek istiyoruz.''
• Yuhanna İncili, birçok Yahudi karşıtı bölüm içermesinden ve Yahudilere yönelik çok sayıda aşağılayıcı atıfta bulunmasından ötürü özellikle antisemitik olarak öne çıkar. Selaniklilere 1. Mektup 2:13-16, defalarca antisemitik amaçlar için kullanılmıştır. Ayet, kişinin kendi yurttaşlarının elinde çektiği sıkıntılardan bahseder. Yahudiye'de İsa'ya bağlı olan toplulukların, İsa'yı öldüren Yahudilerden baskı gördüğü, Tanrı'nın bu tür insanların hoşnutsuz olduğu, bunların tüm insanlara düşman olduğu anlatılır
• Ey dik kafalılar, Siz tıpkı atalarınıza benziyorsunuz, her zaman Rabbe karşı direniyorsunuz. Atalarınız peygamberlerin hangisine zulmetmediler ki? Adil olanın geleceğini önceden bildirenleri de öldürdüler.
• Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, darbeciler tarafından asılan merhum Başbakan Adnan Menderes'e ilişkin yaptığı hatırlatma, “Erdoğan, göstericileri, Gezi Parkı'nda asmakla tehdit ediyor” dezenformasyonuna dönüştü. Ve küresel Türkiye karşıtları bu durumu Erdoğan aleyhine kullanmaya başladı. Erdoğan’ı karalamak için türlü yollar arıyorlar.
• Bilinen ilk kıyamet senaryosu, M.Ö. 2800 yılına ait bir Asur tabletinde yer alıyor. Kil tablet, gerçekleşmemiş kıyamet senaryosunu şöyle anlatıyor: "Dünyamız, son günlerde yozlaştı. Dünyanın hızla sonuna yaklaştığını gösteren işaretler var. Rüşvet ve yolsuzluk, aldı yürüdü. Çocuklar, artık ana babalarına itaat etmiyor. Tüm bunlar, Dünya'nın sonunun geldiğini gösteriyor. Ancak tablette yazanların aksine sonu gelen Dünya değil, Asur İmparatorluğu oldu. Yakın Doğu'da büyük bir imparatorluk kuran Asurlular, M.S. 612'de Babil ordusu tarafından tarihin karanlık sayfalarına gömüldü.
• 1300,1499,1881,1910 yılları dünya için kötüye gidiş dönemleri oldu. Dünya belirli dönemler yaşadı. Sürekli yükseliş trendinde olan dönemler, sağlam direnlerin olduğu dönemler görüldü. İnsanlık tarihi dip te yaptı zirve de yaptı.
• 1910'da Dünya'nın yakınından geçen Halley kuyrukluyıldızı 1914 dünya savaşının habercisiydi.
• İsa'nın 2012-2020'de geri gelerek kötülüğe karşı savaş açacağını ve bu savaşı kazanacağını artık peygamber gelmeyeceğini ve kıyametin bekleneceğini söyleyebiliriz.
• Yahudilerin kutsal kabul ettiği Talmud kitabına göre ise Mesih, Adem'in yaradılışından 6 bin yıl sonra gelecek ve sonraki bin yıl içinde dünya yok olacak. Bildirilen süre tamamen doğrudur.
• 2012 yılından 30 yıl sonra insanlar kazandıklarını dağıtmaya çalışacaklar. Dünya malı önemsenmeyecek ve kimse de dünyanın ardına düşmeyecek. Onlar verdikçe dünya onlara akın akın gelecek.
• Kıyamet gününü kimse bilemez. Zamanı meçhuldür. O zamanda kendiliğinden ve aniden bir şeyler olur. Evrendeki yasalar ve düzen bozulur. Varlık, evren ve dünya yıkıma uğrar. İnsanlık 2012’den sonra bin yıl garantidedir. Ondan sonra 433 yıl kıyamet ihtimalindedir. Sonrasındaki her gün kıyamet olabilir. Ancak insanlık kıyamete hiç beklemedikleri anda, ansızın karşılaşacaktır.
DECCAL NEDİR KİMDİR, GİZLİ GERÇEKLER
Peygamberimiz çoğu bilgileri rüyaları üzerinden iletmiştir. Gördüğü rüyalar aynen yorumlanmadan ve değişime uğramadan günümüze hadisler yoluyla gelmiştir. Birde o devrin o dönemin anlayacağı dilden anlatıldığı için nitelemeler ve yerler o döneme aittir. Geçmiş dönemin mekanları ve olayları günümüzde benzerlik taşıyan başka yerleri ve olayları niteleyebilmektedir. Pek çok hadiste deccalin bir insan olduğu çok açıktır ve soyunun dahi söylendiği bilinmektedir. Bazı insanlar cahilane bir şekilde farklı bir yaratık ve şeklen kör olan birisini beklemek ile büyük bir yanılgıya düşmüşlerdir. İlimden ve basiretten nasibini almamış bu kimseler düştükleri yanlışlıklardan bilgilenerek kurtulurlar inşallah diyoruz ve konumuzla ilgili derin analizler yapıyoruz.

Yine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘Deccal çıktığında kendisiyle beraber cennet ve ateş vardır. İnsanların ateş olarak gördükleri soğuk bir sudur. İnsanların su olarak gördükleri ise yakıcı bir ateştir. Sizden kim ona yetişirse ateş olarak gördüğüne gitsin, çünkü o soğuk, tatlı bir sudur.’(Deccal dünyanın en güçlü ülkesinin lideri olarak ortaya çıkar. Yeryüzünde bir dönem hüküm sürer. Bu süre zarfında dünyada hükmü geçer. Güçlüdür, varlıklıdır. Dünya yönetimi elindedir. Dilediği ülkeyi yüceltir ve dilediği ülkeye ambargo koyar ve iç karışıklığa sürükler. Dünyayı yönetmektedir ve küresel ekonomiyi elinde tutar. Kendisine boyun eğen ülkeleri Müttefik ilan eder ve o ülkenin kalkınmasına neden olur. O ülke büyür, kalkınır ve gelişir yaşam standardı yükselir böylece o ülke Deccalin cennetinden faydalanır. Bir ülke deccale boyun eğmez ise Ambargo ve kısıtlamalarla tüm ticaret yollarını keser. Böylece ülke ilerlemez, ticaret yapamaz ve kendi üretimlerini dahi zor yapar. Hatta deccal ülkenin muhaliflerini ülkenin yönetimine karşı kışkırtır ve her türlü desteği verir. Böylece o ülkede kıtlık başlar ve deccalin cehennemine düşmüş olur. Deccale boyun eğen ülkeler aslında sürekli deccalin isteklerini yerine getirme çabasında olacağından ve deccalin denetiminde kalacağında sürekli sıkıntı içinde kalacaktır. Bu nedenle hadiste aslında cennet yani su olarak gördükleri şey ateştir. Hadisini doğrulamaktadır. Deccale boyun eğmeyen ülkeler deccalin denetiminden ve sıkıntısından uzak kalacağından aslında o cehennem olarak görülen ateş aslında sudur yani bir rahatlık ve huzurdur. Deccale boyun eğen ona kulluk ettiğinden onun isteklerini artık yerine getirmek zorundadır. Böylece deccalin zenginlik ve varlık dolu cennet görünümlü cehennemine düşer. ABD pek çok ülkeye bunları yaşatmıştır. İşine gelmeyen hükümetleri düşürmüş, muhalif ekonomileri çökertmiş, hoşuna gitmeyen ülkeleri karıştırıp kaosa terk etmiştir. Peygamberimizin dediği gibi deccaller çoktur. Ancak en belirgin deccaller deccalin krallığının yıkılışındaki son deccallerdir. Bunlardan son ikisi ve en tehlikelileri artık günümüzde görülmüştür. 11 Eylül saldırılarını organize eden George Bush kirli planıyla Ortadoğuya ve kendine muhalif İslam ülkelerine savaş açmıştır. Diğer deccal ise onun ardından giden Obama’dır. Müslüman ve inanan olduğunu söyleyerek aldatıcı bir siyasetle söylediğinin tersini yapan tehlikeli bir deccaldir. Dünyayı aldatırken Siyonizm adına çalışan ve İsrail lobisine hizmet eder halini gizleyememiştir. Verdiği sözleri tutmamıştır ve yapmacık İslamcı tavrıyla seçildikten sonra ilk ziyaretini Türkiye’ye yapması oyunun bir parçası olmuştur.)
Buhari 3264
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Deccal’in fitnesinin çok şiddetli olmasından dolayı ona yaklaşmaktan bile sakındırmış ve:
‘Kim Deccal’i duyarsa ondan uzak dursun. Allah’a yemin olsun ki, bir adam ona mü’min olduğunu sanarak gider, onun attığı şüphelerden ona tabi olur’ buyurmuştur. (deccal barışa hizmet ettiğini, evrensel değerleri koruduğunu söyler. İnsan haklarını savunucu haliyle mümin rolünde görünür. Deccal bu dini ve insani değerleri savunduğunu söylerken diğer taraftan tam tersini uygulamaktadır. Onu gören ülke liderleri ona inanmaktadır. Yandaş medyaları ile küresel halkı aldatmaktadırlar. Ancak onlar söylediklerinin tersini yaşamaktadırlar. Silahlanmaya hatta kitle imha silahlarına karşı olduğunu söyler ancak bununla beraber en güçlü kitle imha silahlarına sahiptir ve müttefiklerine nükleer ve kimyasal silahları satan silah tüccarıdır. Adaleti sağladıklarını söylerler ancak adalet sadece kendi taraftarlarınadır. Yani adaletsizlik diz boyu yükselir. Barışa hizmet ettiklerini söylerler ancak her savaşın ardından onlar çıkar. İnsani değerleri ve yardımlaşmayı basit örneklerle gösterirken diğer taraftan kaosta, karmaşada ve kıtlıkta bırakılan ülkeler yığınlarcadır ve bilakis bozgunculuğu yapan ve destekleyen ülke olmaktadır. Deccal yanına geldiğiniz anda sizi doğru yolda olduğuna ikta edici tavırlarda ve icraatlerde görünür. Ancak arkanızı döndüğünüzde tam tersi olaylara şahit olursunuz. Bu bakımdan zaman ve yalan deccalin en iyi iki silahıdır.
Hz. Peygamber (s.a.v.) bir açıklamasında da, onun Rablığını iddia edeceğinden söz ettikten sonra şunları söylemişti:
“…Mutlaka o tek gözlüdür. Ve alında kafir yazılıdır.’’(Yalnız dünyayı görür, dünyevidir, ahireti ve ilahi vahyi görmez ve görmezlikten gelir. Körlük, gözünün ilahi gerçeklere kapalı olması anlamındadır; yani iman gözü, gözünün hidayet ışığı kapatılan, kalbi mühürlenen birisidir. O deccallar ve temsil ettikleri zihniyet böyledir. Deccalin alnında kafir yazılıdır. İfadesi yani tavır ve davranışlarından tamamen maddeci, menfaatçi anlamı çıkartılır. George Bush’un 11 Eylül saldırı haberini aldığı andaki ilk tepkisi tasarlanmış ve çalışılmış bir tepkidir. Ve hareketlerinden tamamen kafir olduğu anlaşılmaktadır. İnsanlar onun değersizliğini geç anlamıştır. İnsanlardan pek çoğunu da aldatmıştır.

‘Medine’nin geçitleri üzerinde melekler vardır. Taun ve Deccal oraya giremez!’ buyurdu.”
Yahudilerin Siyon’u ile Müslümanların Medine’si aynıdır. İki şehrin benzerliği geçmiş zamanda inançlı halkları barındırmıştır. Medine mazlumların yanında olan, inanan mazlumlara kucak açan, inançlı ve yardımsever olmasıyla inançlı bir şehir halkını temsil etmektedir. Günümüz Türkiye’si bu anlatılanlar ile tam uyuşmaktadır. Dünün Siyon’u, Medine’si, Şam’ı bugünün Türkiye’yesidir. Günümüz Türkiye’si uzak kıtalardaki afetlerden dolayı yardıma muhtaç olanlara yardım eden halktır. Suriye, Irak, Mısır ve Ortadoğudaki karışıklıkta hakkın tarafında olan ve mazlum halklara destek veren yapısıyla günümüz Medine’si durumundadır. HZ. Muhammed’in hadislerinde anlatıldığı üzere Medine’nin etrafında yedi melek bulunmaktadır. Bu melekler güçlü doğrulukları nitelemektedir. Yani Türkiye’ye saldırmak için haklı gerekçe bulamazlar. Bu nedenle deccal (Medineye) Türkiye’ye girememektedir.

‘Mesih’in (Deccal’in) hedefi Medine olduğu halde doğu tarafından gelir. Uhud dağının arkasına iner. (Rüyaya göre uhut dağının arkası Irak’ı temsil eder.) Amerika ve birleşmiş milletler çeşitli uydurma gerekçelerle Iraka ve Afganistana girerler.) Sonra melekler onun yüzünü Şam tarafına çevirirler ve orada helak olur’ buyurdu. ( Yani yalan ve uydurma gerekçelerle Türkiye’ye saldıramazlar. Türkiye hakkı söyleyen ve evrensel değerleri savunarak hareket eden bir ülkedir. Deccal ve taraftarları 2014 yılından itibaren yönünü Türkiye’ye çevirecekler ama başarılı olamayacaklar. Tanrının dinini savunan bu ülke karşısında haklı olamaz ve güçsüz düşmeye başlar.
Mekke ve Medine hariç Deccal’in uğramayacağı belde yoktur. Oraların her geçidinde koruyucu melekler vardır.( Amerika her ülkenin ekonomisini elinde tutmakta ve her ülkede askeri üssü bulunmaktadır. Ancak Irak ve Afganistan savaşında olduğu gibi Türkiye’yi çok etkili kullanamamıştır. Ve Türkiye’ye saldıramamıştır. Halbuki onlara göre islamın ve yılanın başı Türkiyedir. Asıl hedef Türkiye’dir ancak oraya saldıramamıştır. Filmlerine dahi Türkiye olumsuzluklara konu olmuştur ama ortadoğunun birlik olmaması güçsüz ve yer altı zenginliği olan ülkelere saldırıları getirmiştir.)(Medine’nin yani Türkiye’nin her geçidinde melekler vardır ifadesi Türkiye’ye saldırmayı engelleyici güçlü ve mantıklı gerekçeler olduğu anlaşılmaktadır.. Türkiye’ye saldırmaları pek çok şeyi tetikleyecektir. Dünyada hala Osmanlının doğuşunu bekleyen kitlesel mazlum halklar vardır. Türkiye’ye saldırı için geçerli nedenler bulamayacaklardır. Ne silah, nükleer ve kimyasal silahlar bakımından temizdir, silahlarını zaten küresel güçlerden almaktadırlar, Türkiye’nin ekonomisi o dönemlerde zaten Amerika’nın ve İmf’nin elindedir, Avrupa’nın her yerinde Türkler vardır. Kafkaslarda Türk cumhuriyetlerinin akrabalık bağları ve Ortadoğuda Türkiye sevgisi eskiden beri vardır. Türkiye’ye saldırmak konusunda hiçbir mantıklı gerekçe bulamazlar ifadesi ‘Medinenin her geçidinde melekler’ olduğunu doğrulamaktadır.
“Ben size Deccal’i anlattım hatta onu anlamayacağınızdan korktum! Mesih Deccal; ayakları dengesiz ve çarpık, saçı oldukça kıvırcık, bir gözü kör olup ne yüksekçe ne de çukurca olan biridir. Eğer onun durumu size karışık gelirse biliniz ki sizin Rabbiniz kör değildir! Siz ölünceye kadar Rabbinizi göremeyeceksiniz!” (bu hadiste anlatım bir kişiliği tasvir etmektedir. Ayakları dengesiz derken deccalin düzeni ve sistemi sağlam değil ve helal temeller üzerine kurulmamış ifadesi taşımaktadır. ABD’nin ekonomisi, borç, sömürü ve olmayan para üzerinden kurulmuştur. Aşırı kırılgan ve temelsiz ekonomileri vardır. Savaş, petrol, silah üzerinde dayalıdır. Bu nedenle uzun süreli ve dayanıklı bir sisteme sahip değildirler. Dünyada daima doğruluk ve barış kazanacağından ABD’yi ayakları dengesiz ve çarpık olarak nitelemiştir. Kıvırcık saçlı ifadesi inatçı, hırslı, açgözlü, aşırıya kaçan anlamı taşımaktadır. Bir gözü kör ifadesi gerçekleri göremeyen, tek taraflı bakan, evrensel ve adil olmayan ifadeleri taşımaktadır. Eski Araplarda ‘bir gözü kör ifadesi’ bir çeşit deyimdir; inançsız ve basiretsiz ifadesi taşımaktadır. Rüyada ‘sağ göz’ dini ve manevi değerleri görebilmeyi, basireti, Allah inancıyla bakmayı ifade eder. Rüyada sağ gözün kör olması ise kalbi dine ve vahye kapalı, basiretsiz, inanca muhalif, Yalancı ve yanlış yolda olduğunu bilmeyen, gerçeklikten uzaklaşmış anlamı taşır.
Rablik ifadesi ise dünyadaki düzenin sahibi yani bir imparatorluğun (küresel düzenin) sahibi anlamı taşımaktadır. Yani deccal ekonomileriniz benim elimde, sizleri ben beslerim dilediğim ülkeyi krizle ve ambargoyla yok ederim, dilediğim ülkeye yatırım çağrılarıyla yüceltirim demektedir. Büyük gücüm, dünyayı ben yönlendiririm gibi güçlü bir ülkenin liderliğini niteleme tanrılık iddiası oluşturmaktadır. Nitekim George Bush bu tavırları bizzat uygulamıştır. Tanrılık iddiasında olan ancak inançsız bir insandır. Ve insan ölünce ancak Allah’ı görebilir.
Buhari 7277
Yine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Deccal’den haber vererek şöyle buyuruyor:
“Deccal; ‘ben sizin rabbinizim’ der. Siz ölünceye kadar Rabbinizi göremezsiniz! O, tek gözü kör biridir. Sizin Rabbiniz kör değildir! Onun iki gözünün arasında kâfir yazılıdır. Okuması olan yahut olmayan her mü’min o yazıyı okur.” (İki gözünün arasında yani alnında kafir yazılı ifadesi gerçek harf yazısı ifadesi taşımamaktadır hatta hadisin devamı bunu teyit etmektedir. Okuması olan yahut olmayan her mümin o yazıyı okur ifadesi bu gerçeği doğrular. Peygamberimiz rüyasında deccalin alında kafir yazısını görür ancak gerçek hayatta bu bir teşbihtir. Yani rüyalar sembolik benzetmelerle bir şeyler anlatır. Alın bir insanın yaşayış şekli, anlayışı, inancı, amacı, rotası gibi varoluş temelini ve yaşam felsefesini yansıtır. Alında kafir yazısı kesinlikle inançsız bir insan tavırlarını, maddeci, dünyacı, haksız kazancı yol edinmiş, manevi ve evrensel değerlerden yoksun insanın tavırlarını sergilemeyi nitelemektedir. Okuması olsun yada olmasın ifadesi deccal tavırsal olarak bu inançsızlığını çok net olarak sergilemektedir. Herkes onun şeytani ve kirli yolunu anlar. İfadesi taşımaktadır.)
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Deccal’i rüyasında görmüş ve bize şöyle vasfetmiştir:
“Sonra bana bir adam gösterildi. Saçları kıvırcık, sağ gözü şaşı, diğeri içi çıkarılmış üzüm tanesi gibiydi. Ben ‘Bu kim?’ diye sordum. ‘O, Mesih Deccal’dir’ denildi.” (hadisler farklı kişilerden nakledildiği için ufak farklılıklar da olsa hemen hemen birbirlerinin aynısıdır. Hatta bazıları detaylar vermektedir.Sağ gözü şaşı üzüm salkımı gibi dışarı çıkık ifadeleri gerçeklere ve dine karşı kör olmakla beraber şaşı ve çıkık göz kötü görüntü vereceğinden tavırlarıyla insanlık örfüyle örtüşmeyip anlayışının kötü görüleceği ifadesi anlaşılmaktadır..)
Müslim 169/273

Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Hâkim 2/426, 8311
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır:
‘Medine’yi üzerinde bulunduğu en hayırlı hali ile terk edecekler. Medine’de rızkını arayan yırtıcı hayvanlar ve kuşlardan başka kimse kalmayacak. Sonra Müzeyne kabilesinden iki çoban Medine’ye gitmek isteyip koyunlarına sayha ederek yola çıkacaklar. Bunlar da Medine’yi bomboş ve ıssız bir şekilde bulacaklar. Veda tepelerine vardıklarında yüzüstü yere düşecekler.’(Dünün Medine’si günümüzün Anadolu topraklarıdır.1900’lü yıllarda batıyla mücadele etmiş olan Anadolu halkı artık yenilmiş ve güçsüz düşmüştür. Birinci dünya savaşıyla Anadolu halkına soykırım yapılmıştır. Haçlı zihniyetiyle Anadolu topraklarına her koldan girdiler ve inançlı Anadolu halkını yok etmek istediler. Onlar Kuran’a ve dine savaş açmışlardı. Onlar bu inançlı halkı yok edersek ancak kurtuluruz demişlerdi. İstanbul ve Anadolu halkı Resmen bir kurtuluş mücadelesi verdi. Aynen hadislerde belirtildiği gibi kimse kalmadı. İnananların çoğu cephelerde şehit oldu. Kadınlar ve çocuklar kalmıştı. ‘Hayvanlar ve kuşlardan başka kimse kalmadı.’ İfadesi birfiil yaşanmıştı.

Kalan üçte biri de fethe devam eder. Onlar asla fitneye düşmezler. İstanbul’u fethederler. Onlar ganimetleri taksim ederken kılıçlarını zeytin ağacına asmışlardır. Bu arada onların içinde şeytan:
−Deccal sizin ailelerinizin arasında çıktı, diye sayha atar. Bu haber yalan olduğu halde çıkarlar. Onlar Şam’a geldikleri vakit Deccal çıkar.
Diğer bir rivayette:
−Onlar ganimetleri taksim ederken, bir ses ‘Deccal çıktı’ diye nida eder. Onlar da her şeyi bırakıp dönerler’ buyurdu.”
( Hadisin bizi ilgilendiren kısmını aldık. Benzer hadisler incelenmiştir. Peygamberimizin bu hadisi yüzyılları kapsayan çağları içeren mükemmel bir hadisidir. Bir hadis bu kadar bozulmadan orjinalliği ile bugüne ulaşması da ayrıca mucizedir. Bu hadisi açıklamaya çalışalım. İnançlı olan ve Anadoluya giren halkların fethe devam ederek konstantiniyyeyi fethedeceği söylenmiştir. Peygamberimiz başka hadislerinde de bu inançlı halktan övgüyle bahseder. Bu halk Türkiye halkıdır. İstanbul fethedildikten sonra bir düzen kurulur. Osmanlı ganimetleri yani kazanımları her halkın hak ettiği şekilde taksim eder. Adaleti sağlar ve herkesin hakkını gözetir. Kargaşaları önler uzlaştırıcı ve barışçı bir kudrete sahiptir. Zaten hadiste kılıçların barışı temsil eden zeytin ağacının dallarına asılması bu barışçı ve birleştirici rolünü nitelemektedir. Bu arada barışın düşmanları batıda (Avrupa ve amerikada) sürekli güçlenmeye başlar. Batıda soyguncular ve haksızlığı yol edinmiş olanlar bilindik topraklara coğrafi keşifler adıyla saldırırlar. Sömürgecilik ve inançsızlığın reformları başlar. Sonra Amerikada güçlü bir devlet kurarak kendilerini tanrının inanan halkı olarak nitelerler. Bu halklar Osmanlıyı hedef göstererek Deccal’in çıktığını ilan ederler. Onların içindeki gücü ele geçirmiş olan ve şeytana uy muş olan birtakım varlıklı zengin baronlar ve lordlar yeni dünya düzenini yönetmeye başlar. Bu içlerindeki şeytan Osmanlı padişahlarını 2. Abdulhamit gibi bazı padişahları hedef göstererek deccal’in çıktığını iddia ederler. Güçlü olduklarını söylerken Osmanlıyı hedef gösterirler. İşte peygamberimizin hadislerinde dediği bu ilk sese(Münadiye) inanmayın ilki yalancıdır denilmiştir. İlki birinci dünya savaşının başlamasına neden olur. Osmanlı yıkılır Ve dünyada derebeylikler dönemi gibi ülkeler dönemi başlar. Yeryüzünde barış ve birlik bozulur ve ülkeler ayrılır ve yeryüzündeki ülkeler param parça olur. Tam yüz yıl geçer. 2008 yılından sonra ikinci ses gerçek mehdi’yi ilan eder. Beraberinde dünya dönüm noktası yaşar. 21 Aralık 2012 bir değişimin başlangıcı olmuştur. Arap baharı, değişen yönetimler bütün bunların ardından tanrının harekete geçmesiyle başlayan doğal afetler, iklim değişikliği kürersel ısınma yaşanmaktadır. Tamamen kıyametvari olaylar yaşanmaya başlar. Mehdi (İsa) yeryüzüne inmiştir. İnsanlar bu doğal sınavın farkında değildir. Ancak geçmişte söylenenler aynen yaşanmaktadır.
İstanbulun fethinden sonra deccal çıktı diye bir ses gelir. Hadislerde ‘ Bu sese kulak vermeyin çünkü bu yalandır.’ Denilmiştir. Birinci ses birinci dünya savaşıyla başlayan dönemi nitelemektedir. Ardında ikinci bir ses gelir. Bu ikinci ses yeni bir dönemi yani yeni bir çağın başladığını göstermektedir. Bu ses ile yakın çağ biter ve 2012 ile esenlik çağı başlar.
İstanbulun fethiyle yeni bir çağ başlar. Bu çağ yeni çağdır. Barışı ve evrensel değerleri sahiplenmiş bir Osmanlı devleti dönemi başlar. Bu çağda genellikle savaşlar olmaz. Ama yeryüzü tarihinden beri var olan inançsızlar Osmanlı ile zaman zaman savaş eder. Bu küfür milleti gog ve magogun halkıdır. Yeryüzünün çeşitli yerlerine yerleştiklerinden her tarafa dağılmışlardır. Sırplar, Rumlar, Ruslar, İngilizler, Fransızlar bu iki milletin parçalanmış halleridir. Osmanlı döneminde ‘dünyacı küfür milleti’ zaman zaman Osmanlıya savaş açsa da başarılı olamamıştır. O dönemde gog magog’un silah üstünlüğü yoktu. Ama tam iki yüzyıl boyunca silahlanma çabasındaydılar. Yecüc ve mecüc silahlanarak artık güçlü oldular. Yani rüyadaki ‘setti aştılar.’ Sonra Osmanlı devleti geriler ve yıkılır. Bu küfür milletleri yeryüzünde egemen olmaya başlar. Bu sırada kendilerini İsrail halkı ilan edip siyonizmi sahiplenir ve kendileri adına yaymaya başlarlar. Bu arada kıtalardaki inançlı halklara zulmederler ve sömürgeciliğe başlarlar. Önlerine ne gelirse yerler. Her toprakları madenleri ve gelir kaynaklarını sömürürler. Bunların sonucunda 1.dünya savaşı gerçekleşmeye başlar. Bir münadi deccal çıktı der. Bunu da Osmanlı hükümdarı olarak ilan eder. Batılıların bu din savaşı son haçlı seferlerinden birisi olur. Ama peygamberin dediği gibi bu ses yalandır. Sonra yüz yıl geçer. 2001’li yıllarda 11 eylül saldırıları ile ortadoğuya ve islama tekrar haçlı birliği kurulur. Bu savaşta gerçek deccal ortaya çıkar. Ve bir münadi Gerçek deccali ilan eder. Peygamber işte bu ikinci sese kulak verin demiştir. Bir münadi George Bush’u deccal ilan eder. Ve 21 Aralık 2012 ile yeryüzünde büyük bir değişim başlar. Küresel krizin ardından peşisıra gelen doğal afetler ve iklim değişiklikleri gerçekleşir. Bu arada mehdi dünyaya gerçekleri göstermeye başlar. Gog ve magog halkıyla mücadele etmeye devam eder. Hadislerde Mehdi güçlü olan gog magog halklarıylamücadele edip yenemeyeceğini ama sonunda tanrıya dua edip hepsinin bir salgınla öleceği anlatılır. Tüm kutsal metinler de hadisi doğrulamaktadır. Yaşananlar tamamen günümüzle alakalıdır.
Hadisi dönemlere ayırır isek İstanbul’un fethi bir dönemdir. Yeni çağ. Yeni çağın bitimi ardından bir münadi deccal çıktı der. Bu münadinin bağırmasıyla ikinci dönem başlar. Yani yeni çağ biter yakın çağ yaşanır. 1900-2008 yılları arası yakın çağ yaşanır. Bir süre bu dönem yaşanacağından peygamberimiz ona inanmayın der. Başka bir hadisinde bu birinci sese değil, ikinci sese kulak verin der. Yani hadisler üç dönemi işaret etmektedir. İstanbulun fethiyle Osmanlı dönemi. Sonra Osmanlının yıkılışıyla yaşanan ülkeler dönemi. Sonra ikinci münadiyle insanlık yeni bir döneme girmeye başlaması. (2012 sonrası)
Hadis incelendiğinde istanbul’un fethinden sonra demesi aslında İstanbul’un fethi bir dönüm noktasıdır. İnsanlık dip yapmadan yani karanlık çağa ilerlemeden önce bir direnç olmalıydı ve bu da Osmanlı döneminin yaşanmasına neden oldu. Fetih yeni bir çağı başlatsa da 1900’lü yıllarda bir münadi deccal çıktı der. Bu münadi Büyük Amerika devleti algısını yaratır ve bir doların içindeki pramit resminin altında yazan ‘yeni dünya düzeni’ algısını oluşturur. Abdülhamit hedef gösterilerek inanan halklara savaş açılır ve Osmanlıyı yok etme dönemi yaşanır. Dünya yüz yıl kaos çağı yaşar. Sonra 2000’li yıllarda 11 Eylül saldırısıyla islama savaş açılır ve bir münadi Deccal çıktı diye bağırır. Ve münadinin bağırmasıyla küresel kriz, Arap baharı, yükselen Türkiye, Afrika baharı ardı ardına gelmeye başlar. İklim değişiklikleri ile afetler tavan yapar. Dünyada düzen değişmeye başlar. İkinci münadinin sesi de yeni bir çağın başladığını yeni bir döneme geçişin işareti olur. Hadisteki ifadeler çok uzun ve çağları ilgilendiren dönemleri kapsamaktadır. Bunlar yaşanmadan insanlar bu hadisleri çözmekte zorlanmışlardır.


Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−‘Rüzgârın yönlendirdiği yağmur gibidir. Deccal bir kavme gelir, onları davet eder. Onlar da davetine icabet edip ona iman ederler. Bunun üzerine Deccal semaya emreder onlara yağmur yağdırır, yere emreder onlara nebatat bitirir. O kavmin otlağa çıkmış hayvanları akşam olunca zirveleri en yüksek, böğürleri daha geniş ve memeleri sütten dopdolu olarak dönerler. (Peygamberimizin bu rüyası da hadislerle aynen ulaşmıştır. Bildiğiniz gibi rüyalar misaller alemidir. Yorumlanmalı ve gerçekler ortaya çıkartılmalıdır. Bu hadiste Deccale karşı durmayan ve boyun egen ülkeler deccalin küresel egemenliğinden faydalanır. Ve deccal yandaşlarını yatırıma çağırır. Kredi ve not kuruluşları yatırım seviyelerini yükseltir. Müttefik olmakla o ülkeye bereket girer. Yağmurlar yağdırır, nebat bitirir ifadeleri orada ticaret, gelişim ve rahatlama görülür. Ülkenin gelir seviyesi yükselir, yaşam kalitesi artar. Adeta cennet gibi nimetlere kolay ulaşabilmektedirler.)

Sonra Deccal başka bir kavme gelir, onları davet eder. Onlar Deccal’i reddedip iman etmezler. Deccal onları bırakıp gider. O kavim kuraklığa ve kıtlığa uğramış olarak sabahlar, malları ellerinden gider. Deccal bir harabeye uğrar ve ‘hazinelerini çıkar’ der. Bunun üzerine o harabenin hazineleri, arıların arıbeyinin arkasından takip etmesi gibi onu takip ederler. ( Deccal’i reddeden ülkeler baskılara, anbargolara, ticari kısıtlamalar maruz kalır. Müttefik olmamanın getirdiği kötü sonuçlara maruz kalır. Ne dışarıdan ne de içerden ticaret olur. Ülkeyi iç savaşa ve kaosa sürüklerler. Nitekim ABD bunları pek çok Afrika ve Ortadoğu ülkesine yapmıştır. O ülke böylece kıtlığa ve kuraklığa uğramış olur. Rüyalardaki nitelemeler aynen bu gerçekleri doğrulamaktadır. Senbolik benzetmeler aynen yaşanmıştır ve yaşanmaktadır. Deccalin hazineleri çıkarması küresel zenginlerin ona eşlik etmesiyle gerçekleşir. Petrol, altın ve diğer yeryüzü hazineleri ABD’nin işsteğiyle gerçekleşir.)

Sonra Deccal, gençlik dolu bir adamı çağırır, ona kılıçla vurup iki parçaya ayırır. Her bir parçayı ok atımı mesafesinde uzaklaştırır. Sonra onu çağırır, o genç güler halde yüzü parlayarak gelir. (Deccal abd’nin lideridir. ABD, gençlik dolu Irak’a savaş açar ve batı ülkelerini savaşa çağırır. Irak parçalanır ve o halde bırakılır.)Deccal bu şekilde iken Allah Azze ve Celle Meryem oğlu Mesih’i gönderir. İsa aleyhisselam, Dimeşk’in doğusunda “Beyaz Minare” denilen mevkide herd ile boyanmış iki parça elbise içinde ellerini iki meleğin kanatlarına koymuş bir halde iner. ( peygamberimiz döneminde şam ve şamın önemli şehirlerinden dimeşk ilim, din, kalkınma, ve ticaret merkezidir. Peygamberimiz mehdi İsa’nın bazı hadislerinde Medine’den bazı hadislerinde Şam’dan çıkacağını söylemiştir. Şam ve Medine aynı özelliklere sahiptir. Benzer hadislerin bazılarında Şam bazılarında Medine geçmesi bir farklılık arzetmemektedir. Medine inanan halkları nitelerken Şam gelişim, din, felsefe, ilim merkezidir. Günümüzdeki anlamı büyük şehir, kültür merkezi, dini ve insani değerlerin sahiplendiği yer anlamı taşımaktadır. Bu nedenle dünün dimeşki bu günün İstanbul’u olması kaçınılmazdır. Rüyadaki ‘Beyaz minare’ sesini doğru ve hak yoldan duyurur. Anlamındadır. Üzerinde iki parça elbise veya iki aba vardır gibi söylemler pantolon ve çeketi simgeler. Yani günümüz takım elbisesidir. Ellerini iki meleğin kanadına koymuş ifadesi doğrulukla ve barış ile hareket edecektir. Anlamı taşımaktadır. Başını öne eğse su damlatır, yukarı kaldırsa inci tanesi gibi su bulunur. İsa’nın nefesinin rüzgârını hisseden hiçbir kâfir yaşayamaz. Onun nefesinin rüzgârı göz alabildiğincedir. İsa, Deccal’i arar, nihayet ona Lüdd kapısında yetişir ve onu öldürür.(Su damlatır ve inci tanesi gibi su bulunur ifadesi İsa’nın niyetinin çok temiz olduğu, işlerinde bereket olacağı, gittiği her ülkede faydası görüleceği anlamı taşımaktadır. İsa’nın nefesi demek ‘doğru ve etkili sözlere sahip’ anlamı taşımaktadır. Yalan söyleyen inançsız kafirlere karşı doğru söyler ve haksızlıkları ve batıl yolları ortaya döker ve böylece onun söyledikleri kafirleri toplum nazarında öldürür. O kişiler değer görmez. Pek çok batıl siyasetçi gözden düşer. Ve pek çok batıl yolda olan insan onun sözleriyle biter. İsa, deccali arar ve Nihayet Lüdd kapısında rastlar ifadesi günümüzde açıkça yaşanmıştır. Ancak insanların çoğu bunun farkında değildir. Mescidi aksa’nın Ludd kapısı Mavi Marmara gemisinin tam hizasına denk gelmektedir. Böylece Türkiye ile Amerika’nın ilk karşıtlığı ve karşılaşması gerçekleşir. Artık Obama mı deccal; Tayyip Erdoğan mı İsa bunun ayırımını siz yapacaksınız. Nasıl bir kalbe sahip olduğunuz dünya için mi çalıştığınıza yoksa ahret için mi çalıştığınıza bağlıdır. Eğer kişi şahsi menfaatleri için yaşıyorsa deccalin tarafındadır; yok eğer insanlığın menfaatlerini gözetiyorsa o zaman İsa’nın tarafındadır.
Sonra Meryem oğlu İsa aleyhisselam’a Allah’ın Deccal’den koruduğu bir kavim gelir. İsa, onların yüzünü sıvazlar ve cennetteki derecelerini onlara söyler. Onlar bu durumda iken Allah, İsa’ya:

−‘Bana ait bir takım kullar çıkardım ki onlarla savaşmaya kimsenin kudreti yoktur. Sen kullarımı Tur dağında muhafaza et’ diye vahyeder. Bunun üzerine Allah-u Teâlâ, Ye’cuc ve Me’cuc kavmini gönderir. Onlar her tepeden süratle inerler. Onların ilkleri Taberiye gölüne uğrar ve içmeye başlarlar. Onların sonları göle uğradıklarında:
(İnsanlar Allah’tan yüz çevirirler. İnançsızlık yaşanmaya başlar. Bunun üzerine Allah kullarını Anadolu’da muhafaza eder. Tur dağı o dönemin temsilidir. Son peygamber Muhammet dönemi için tur dağı, hira mağarasıdır. Şu an için tur dağı, yedi tepeli İstanbul’dur. Allah Yecüc ve Mecüc(GOG MAGOG) kavmini gönderir. Bu kavimler güçlenir ve tarih sahnesine çıkar. İlk önce gemilerle korsanlık yaparken sonraları Osmanlı egemenliği zayıflayınca kıtalara gidip gasp ve sömürüye başlarlar. Sonra bu hareket çoğalır ve batılılar bilindik topraklara çoğrafi keşifler adıyla sahiplenirler. Yerel halklara zulmederler, köle yaparlar, mallarına el koyarlar. İnsan ticareti yaparlar. Sonra daha medeni bir hale bürünürler ve modern sömürgecilik başlar. İşte bunlar her yere uğrar önlerine geleni yerler içerler. Tebariye gölü bol sulu ve bereketlidir. Bu misal anlatılanlara mükemmel örnek olmuştur. Gerçekten de yecüc ve mecüc dünya hırsıyla ve kazanmak arzusuyla önlerine gelen her şeyi yemiş ve içmiştir. Her kıtaya giderler. Yeryüzünün hazinelerini çıkartırlar ve sürekli kuruturlar. Yinede doymazlar ve bereket onlarda olmaz.
−Andolsun bir zamanlar burada su vardı, derler. Allah’ın Nebisi İsa ve ashabı, Tur dağında mahsur kalırlar. O zaman onlardan birinin yiyecek olarak bir sığır başı olması, sizden birinin şu anda yüz dinarı olmasından iyidir. Sonra Allah’ın Nebisi İsa ve ashabı, Allah’a dua ederler. Bunun üzerine Allah Azze ve Celle Ye’cuc ve Me’cuc kavminin boyunlarına negaf denilen kurtlardan gönderir. Hepsi de tek bir kişinin ölmesi gibi ölü olarak sabahlarlar.
(İstanbul ve Anadoludaki inançlı halk bu topraklarda mahsur kalır. Yeryüzünde karmaşa, kaos ve kıtlık yaşanır. İsa ve bakanları bu küresel bozguncuların yaptıklarıyla başademezler. Çünkü her tarafta bu yecüc mecüc halkları vardır. Ve yönetimleri ele geçirmiş yecüc mecüc halkı mazlum halklara zulmetmektedirler. Bunun üzerine Bir ülkenin lideri olan İsa ve bakanlardan oluşan ashabı bu küresel bozgunculara karşı dua ederler. Ve Allah büyük bir salgın gönderir. Dünyanın her yerinde ölümler başlar. Ve toplu ölümlerden insan bedenleri kokmaya başlar. Atmosfere yayılan bu koku rüzgarlarla yayılır ve geniş kıtalarca fark edilir.
Sonra İsa ve ashabı yeryüzüne inerler. Yeryüzünde onların cesetlerinden ve pis kokularından dolmamış bir karış dahi yer bulamazlar. Sonra İsa ve ashabı yine Allah’a dua ederler. Allah Azze ve Celle develerin boyunlarına benzeyen kuşlar gönderir. Kuşlar onların cesetlerini Allah’ın dilediği bir yere taşırlar. Sonra Allah bir yağmur gönderir, balçıktan yapılan ve de kıldan yapılan hiçbir ev kalmaz, hepsi dümdüz olur. O yağmur yeryüzünü yıkar, hatta ayna gibi yapar.
Müslim 2934/104


Müslim 1389/499
Abdullah bin Amr (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki o zamanda Şam (daki savaş)a katılmayan hiçbir mü’min kalmaz!’ buyurdu.”( Aynen söylendiği gibi dünya 2010 yılından sonra belirgin olarak iki kutuplu hale gelmiştir. İnançsız yönetimlerle mazlum halkların savaşı küreselleşmiştir. Her ülkede bunlar yaşanmaktadır. Yeryüzü küresel olarak bir savaştadır. Bu bir cephe savaşı değildir. Ancak bir iktidar- muhalefet savaşı gibi inanan- inanmayan savaşıdır. Menfaatlerini düşünenler ile dünyada gerçekten hakkı, adaleti ve barışı isteyenlerin mücadelesi vardır. Her beldenin ve ülkenin haberinde bunları görebilmek mümkündür.)
Zulmün peşinde olan ve dünya için sömürenler saltanatlarını kaybetmemek için şiddeti seçerek direniyorlar. Bunlar önce tanrı tarafından korkutulacaklar. Sonra da azaba uğrayacaklar.
21 Aralık 2012’de değişim başladı ve yeni bir çağ aralandı. 2010 yılında Ortadoğu’da bir Arap baharı başladı ve sonra Afrika’ya yayıldı. Gittikçe yayılan bu savaşa kutsal metinlerle eşleştirildiğinde Armegeddon savaşı demek çok isabetli olmaktadır. 2012 yılında Armegeddon savaşı hız kazandı.2014-2019 yılları arasında çatışmalar çok yoğun yaşanacaktır. Aynı zamanda çatışmalar küreselleşecektir.
2019 yıllarında inanan mazlum halkların zaferinin ilk belirtileri görülecektir. Müslümanların kurtuluş belirtileri aşama aşama gerçekleşmiştir. Doğal afetler ve seller ilk işaretleri vermişti.
Yeryüzünde insanlık 2023 yılında ilk büyük sıçramayı yaşayacaktır. Evrensel değerlerin sahiplenildiği ve tanrının yasalarına bağlı kalındığı bir dönem olacak. 2045 yılından sonra ikinci büyük sıçrama yaşanacaktır. 2045 yıllarında ve sonrasında yeryüzündeki insanlar savaş araçlarını mühimmatları ve silahları yok etmeye başlayacaktır. Her ülkenin medyasında infilak ettirilen ve yakılan silahlar medyalara yansıyacaktır.
2017’ye kadar Türkiye dünyayı düzeltmeye devam edecek. Bu arada Türkiye’ye karşı siyasi, ekonomik ve sosyal savaşlar yürütülecek. İstanbul borsası 2017 ye kadar sürekli düşecek ve bir dip görecek 35 bini görecek. Sonrasında ise hiç düşmemek üzere sürekli yükselecek. Dünyanın en buhranlı, en kargaşa ve kaostaki dönemi 2014-2017 arasında gözlenecek. 2018’de ümitler kesilecek. Kurtuluş 2019’da başlayacak. İnsanlık ve evrensel değerler yücelecek.
2017-2023 yılları arasında Tanrı dünyayı kılıçtan geçirecek. Kötüleri temizleyecek. Şiddetli afetler, tehlikeli salgınlar yaşanacak. Toplu ölümler gözlenecek. Müslümanlar öldürülürken Tanrı da inançsız zalimleri katledecek. Armegeddon savaşı açıkça yaşanacak. Bu savaş Şeytan ile tanrı arasında gerçekleşecek. Ve bir fiil yeryüzü bunlara şahit olacak.
2019’a kadar inançlı mazlum halklar zarar görecek. Dünya düzeltilmeye çalışırken şiddetli olaylar olacak. Düzen değişecek. Adil bir düzene geçiş yaparken eski düzenin sahipleri savaş açacak. Suriye’de ki gibi halklar büyük sıkıntı çekecek. İnanan mazlum insanlar öldürülecekler. 2013 sonrasında Tanrı’nın müdahaleleri şiddetlenecek.
Arap baharıyla başlayan değişimde Acaba geriye tekrar döner miyiz beklentisinde olanlar geçmişe özlem duyuyorlar. Eski bozuk düzeni isteyenler değişimi durdurma çalışmaları içinde oldular. Tüm süreçleri tıkadılar. Mısır, Suriye ve Irak’ta da mazlum halkların özgürlüklerini tıkadılar. Eski egemenler nedeniyle milyonlarca insan öldü. Ve ölümlerin tüm sorumluları onlardır. Değişimi engellemeye çalışan zihniyet saltanat sevdasında ve mazlum halkların özgürlüklerini sırf çıkarlarından dolayı reddettiler.
Suriye mısır ve Tunus gibi ülkelerde insanların ölmesine neden olanlar dış güçler kaçınılmaz olarak kaybedecekler. ABD’nin insanlık adına iş yapmadığı tam tersi bozguncu egemenler adına iş yaptığı anlaşılmıştır. Değişimi tıkayanlar ve onlara öncülük etmiş olan ABD, değerini yitirmektedir.
Türkiye’ye yön veren ve küresel güçlerin taşeronluğunu yapan ‘ paralel yapı’ saf değiştirdi. Türkiye’nin gündemini yöneten, kasetler yapan, medya haberleri organize eden, yargıya yön veren davalar açan bu paralel yapının temeli cemaat gibi görünse de cemaatin birlikteliğini kullanan daha güçlü küresel güce hizmet eden bir yapıdır. Önce Erdoğan ve AKP’nin tarafında olan bu yapı 2014’de saf değiştirmiştir. Suriye, mısır ve diğer kıtalarda yaşananlardan sonra Erdoğan’ın ileri gittiği, haddini aştığı görülmüş ve ona dur denilmiştir. Küresel güçlerin isteğiyle saf değiştiren paralel yapı hükümeti hedef alarak yolsuzluk ve çeşitli suçlamalarla hareket etmiştir. Bu durum Muhammed’in şu hadisine benzer. ‘Deccal’in karşısına bir genç çıkar. Adı adıma babasının adı babamın adına uyar. Deccal’e sen deccalsin der. Deccal önce onu öldürür. Sonra diriltir. Sonra tekrar öldürmeye yeltenir ancak başarılı olamaz.’ Aynen hadiste anlatıldığı gibi doğruluğu ve kendinden emin olamyı nitleyen adıyla Erdoğan bir genç olarak küresel bozguncuların (yönetimin karşısına) Deccal’in karşısına çıkar. Deccal önce onu öldürür. Ceza evine attırır. Seçimle gelmesini dahi engeller. Sonra izin verir. Paralel yapı sürekli ona çalışır. Genç dirilmiştir. Sonra tekrar öldürmek ister. Paralel yapı Erdoğan’ı itibarsızlaştırmaya çalışır. Ama hadiste muvaffak olamaz der. Yani buna muvaffak olamayacaklar.
2000-2030 yılları arasında yaşananlar peygamberin hadislerine tamamen uymaktadır. Diğer kutsal kitaplar ve söylentileri doğrulayan bir dönemi yaşamaktayız. Maya ve inka yazıtları, eski ve yeni ahit, kutsal destanlar ve peygamberin hadisleri tamamen günümüzü anlatan bir dönemdir. İnsanlık kaçınılmaz olarak vaad edilmiş bir dönemi yaşamakta, gerçekler ortaya çıkarken bilinç de değişmektedir.
2014 martında inançsızların egemenliğine Arap baharından daha güçlü bir tsunami etkisi yaratacak değişim yaklaşmaktadır. Küresel vesayet için çok güçlü büyük bir tehlike yaklaşıyor. Gerçekler ortaya çıkacak, insanlık doğrulara şahit olacak, etkili bir bilinç değişimi görülecek. Mazlumlar bastırılacaklar. Yine eski vesayetçiler çareyi katliamlarda arayacaklar. Ölümler olurken adım adım değişim gerçekleşecek. İnsanlık sıkıntılı bir üç yıl geçirecek.
Özgürlük ve eşitlik isteyen halklar küresel egemenlerin değişime verdiği direnci kıracaklar. Küresel egemenlerin bir ayağı kırılacak. Arap baharı ile başlayan değişim güç kazanacak. Küresel vesayetçiler geriye nasıl gideriz hesabı yaparlarken hiç karşılaşmayı tahmin etmedikleri daha güçlü bir özgürlük talebiyle karşılaşacaklar. Bozguncular beklenmedik şekilde büyük bir yenilgi alacaklar.
Arap baharının ikinci ayağı 2014 martıyla başlayacak.(dünyacıların) incil’deki‘kadının’ bir ayağı kırılacak. 2. aşamaya küresel güçlerin şiddetle direnmesi afetlerle insanların ölmesine neden olacak. Çünkü Tanrı mazlumların öldürülmesine öfkelenecek ve Tanrı da bozguncuların has halkına saldıracak. Kıyı kentlerinde insanlar ölürken salgınlar dehşet saçacak.
Küresel değişim geri dönmez ve durdurulamaz oldu. Her kıtada her ülkede sanki bir savaş var, 3. Dünya savaşını andıran bir küresel savaş yaşanıyor. Küresel güçler (İngiltere Fransa, Rusya ve ABD)bu güçlü değişimi durduramıyor. Durdurmaya çalıştıklarından Afetlerden başlarını alamıyorlar. Armegeddon hiç olmadığı kadar tehlikeli bir savaş. Çünkü mazlumlara sahip çıkan Güçlü bir tanrı var.


Zulmün Vesikaları

MollaCami.Com