Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Vahhabilik ve seleficilik var mı yok mu

Önce həpinizi salamlıyorum ve ilk defe olaraq bu forumda mesaj yazdığımı bildiriyorum. Mən Baku - danam və azerbaycanlıyam. Sizin bu "vahabi ve selefi imamın arkasında namaz kılınır mı?" konuyuzu okuduqda hayli taaccub etdim... ve hatta hayrete düşdüm! Aceba, türkmü yazmış bu sorunu? Bu konuyu açan məgər bilmiyor ki, "vahabi" ve "salafi" gibi isimlendirilen bir İslami harekat, mezhab ve dini cereyan yoxdur! Bu konuya verilen cevabların ekserisi çok seviyyesiz ve ilimsiz. Önce, qayıt edelim ki, İslamda "vehhabilik" gibi isimlendirilen bir dini bakış tamamen uydurma ve iftiradır. Kardeşimiz selmanı-pak adlı üye iddia ediyor ki: "Vahhabîler, fikhî mezhep olarak Ibn Teymiyye ve ögrencisi Ibnu'l -Kayyim'in çizgisini izler. Bu iddia kökündən uydurma ve "palavradır". Amma çok zararlı uydurmadır. İslamda "vahhabi fikhî mezhep" adlandırılan bir şey yox! Mən bu konunu burada bitirir ve onu yeni konu olaraq özelce kayd ederim.

Biz bir şeye yok deyince o şey buharlaşıp yok olmaz kardeşim.



VEHHABİLİK (Seleficilik)

Eş-Şeyhu'n-Necdî lakabıyla bilinen Muhammed bin Abdülvehhab'ın (d. 1703 Uyeyne - ö.1787 Deriye, Riyad) düşünceleri çevresinde oluşan dinî, siyasî hareket.

Harekete Vehhabilik adı karşıtlarınca yakıştırıldı.
Hareket içinde yer alanlar, kendilerine Muvahhidun (tevhidciler) derler ve Hanbelî mezhebini İbn Teymiye yorumuna uygun biçimde sürdürdüklerini söylerler.
Vehhabilik bir inanç hareketi olarak başlamakla birlikte, kısa zamanda siyasî bir nitelik kazandı.
Arap yarımadasında etkinlik kurarak devlet durumuna geldi. Günümüzde, Suudi Arabistan'ın resmî mezhebi durumundadır.

Muhammed İbn Abdülvehhab'ın düşünceleri, Deriye Emiri olan Muhammed bin Suud ile tanışmasıyla (1744) siyasi bir hareket niteliği kazandı.
İbn Abdülvehhab, Deriye'de düşüncelerini Emir Muhammed'in gücü ile yayarken, Emir Muhammed bu düşüncelerle Arabistan'a hakim olma imkânını kazanıyordu.
Çünkü İbn Abdülvehhab, insanların şirk içinde bulunduğunu, bunların mal ve canlarının kendisine inanan kişilere helal olduğunu söylüyor, Emir Muhammed bu fetvanın getirdiği ganimet olgusuyla yandaşlarını çoğaltıyor, gücünü artırıyordu.
İbn Abdülvehhab'ın ölümünden sonra hareketin siyasî niteliği daha da ağırlık kazandı. Muhammed bin Suud döneminde başlayan toprak kazanma faaliyetleri, ölümünden (1766) sonra oğlu Abdülaziz zamanında da sürdürüldû. 19. yüzyılın başlarına gelindiğinde (1811) Vehhabilik adına hareket eden Suud Emirliği Haleb'ten Hint Okyanusuna, Basra Körfezi ve Irak sınırından Kızıl Deniz'e kadar yayılmış bulunuyordu.

Vehhabilik hareketinin Osmanlılar için önemli bir sorun durumuna gelmesi üzerine II. Mahmud, Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'yı sorunu çözmekle görevlendirdi. Mehmet Ali Paşa, oğlu Tosun komutasındaki orduyla Mekke, Medine ve Taif'i Vehhabilerin elinden kurtardı (1812-13). Daha sonra bizzat Emir Abdûlaziz'in üzerine yürüdü. Emir Abdulaziz'in ölümü (1814) üzerine Vehhabiler ağır bir yenilgiye uğradı. Nihayet Mehmet Afi Paşa'nın kumandanı ibrahim paşa, Abdulaziz'in yerine geçen oğlu Abdullah ve çocuklarını esir ederek İstanbul'a gönderdi. Bunların İstanbul'da asılarak öldürülmeleri (17.12.1819) ile Vehhabilik hareketinin ilk dönemi kapandı.
Savaş sırasında kaçarak kurtulmayı başaran Suud hanedanından Türki bin Abdullah, Necd bölgesinde yeniden faaliyete girişerek 1821'den 1891'e kadar sürecek ikinci Vehhabi devletini kurmayı başardı. Daha sonraları bir takım çekişmeler olmuşsa da Suud hanedanından Abdülaziz bin Suud, Vehhabi devletini yeniden kurdu (1901). Hindistan İngiliz yönetiminin de desteğini sağlayan Abdülaziz bin Suud 26 Aralık 1916 tarihli anlaşma ile İngilizlerce Necd, Hasa, Katif, Cubeyl ve kendisine bağlı diğer bölgelerin hükümdar olarak tanındı. Bu anlaşmaya göre Abdülaziz, bu yerleri kendisinden sonra miras yoluyla çocuklarına bırakacak ve kendisinin seçtiği veliaht da İngilizlere bağlı kalacaktı.

Osmanlıların yenik düşmesiyle sonuçlanan.1. Dünya Savaşı'nın arkasından Vehhabiler Hail, Taif, Mekke, Medine ve Cidde'yi de ele geçirdiler (1921-1926). Abdülaziz bin Suud, Necd ve Hicaz Kralı olarak kabul edildi (1926). 20 Mayıs 1927 tarihinde İngiltere ile yapılan Cidde anlaşmasının arkasından da tam bağımsızlığını ilan etti. Böylece Abdulaziz bin Suud, suudi Arabistan Kralı olarak tüm Hicaz'ı egemenliği altına altı. Bu devlet, Suudi Arabistan Krallığı adıyla varlığını sürdürmektedir.

Vehhabiliğin din anlayışı, Muhammed bin Abdülvehhab'ın üzerinde önemle durduğu tevhid (Allah'ın birlenmesi) konusundaki yorumu çevresinde toplanır.
İbn Abdülvehhab'a göre tevhid, kullukta Allah'ı bir tanımaktır. Tevhid kelimesini (lâ ilâhe ilallâh) söylemek Allah'tan başka tapınılan şeyleri tanımadıkça bir anlam taşımaz. Allah kalple, dille ve davranışlarla birlenmelidir. Bunlardan birisinin eksik olması durumunda kişi Müslüman olamaz.
Tevhid üçe ayrılır. İlki, Allah'ı isim ve sıfatlarında birlemek (tevhid-i esma ve sıfat), ikincisi Allah'ı rablıkta birlemek (tevhid-i rububiyet), üçüncüsü de Allah'ı ilahlığında birlemektir (tevhid-i uluhiya).
Allah'ı bu üç biçimde birleme, ancak amellerle mümkündür. Buna göre Kur'an ve Sünnet'in dışında emir ve yasak tanımamak, Hz. Muhammed'in döneminde bulunmayan şeyleri ve tevessülü terkederek Allah'ı birlemek gerekir. Bu tevhide amel-i tevhid denir. Herhangi bir hüküm koyucu tanımak, Allah'tan başkasından yardım dilemek, Peygamber için bile olsa, Allah dışındaki bir varlık için kurban kesmek, adakta bulunmak kişiyi küfre düşürür, can ve mal dokunulmazlığını ortadan kaldırır.

Bu tevhid anlayışının getirdiği önemli sonuçlar vardır. Bunlardan birisi, Hz. Muhammed'den şefaat talebinde bulunulamayacağıdır. Şefaat, Allah'a özel bir haktır.
Bu nedenle Hz. Muhammet'ten doğrudan şefaat talep etmek, onu Allah'a ortak tutmaktır. Nitekim müşrikler de Allah'ı kabul ettikleri halde, melekleri, putları şefaatçi kabul ettikleri için müşrik olmuşlardır.
Şefaat inancı gibi yaygın olan tevessül inancı da şirktir. Tevessül inancı, daha çok mutasavvıflar arasında yaygındır. Bir takım şeyhlerin, velilerin hem hayatlarında, hem de öldükten sonra tasarruf sahibi olduklarına inanılmakta, onların himmetleri dilenmekte ve aracı kılınmaktadırlar. Bu da açık bir şirktir. Çünkü günah'ın yaratmada, yönetmede, tasarruf etmede, işleri düzenleme ve belirlemede ortağı yoktur.

Vehhabiliği en önemli özelliklerinden birisi de bid'atlar karşısındaki tutumudur. İbn Abdülvehhab'a göre Kur'an ve Sünnet'te olmayan her şey bid'attir. Bir bid'at çıkaran mel'undur ve çıkardığı şey reddedilmelidir. Bid'atlerın çoğu insanları şirke düşürmektedir. Bunların başında mezarlar, türbeler ve bunların ziyaretleri gelir. Mezarlarda yapılan ibadetler şirktir. Sevap umarak Hz. Muhammed'in kabrini ziyaret bile şirke neden olabilir.
Şirke neden olmamaları için, mezar ziyaretleri, türbe yapımı kesin olarak yasaklanmalıdır. Ölülere niyaz, tevessül, falcılara, müneacimlere inanmak, Hz. Peygamber'in anısını yüceltmek, hırka-i şerif, sakal-ı şerif ziyaretleri yapmak, Allah'tan başkasına ibadet etmek, şirk koşmaktır. Mevlit toplantıları düzenlemek, bu toplantılarda mevlid okumak, sünnet ya da nafile namazlar kılmak yasaklanmalıdır.
Göz değmemesi için nazar boncuğu takmak, muska takınmak, ağaç, taş vb. şeyleri kutsal saymak, bir hastalık ya da beladan kurtulmak, güzel görünmek vb. için boncuk, ip, hamayıl gibi şeyler takınmak, sihir, büyü, yıldız falı gibi şeylere inanmak, iyi kişilere, velilere tazimde bulunmak, onlara dua etmek, onlardan yardım dilemek gibi şeyler de tamamıyle şirke neden olan bid'atlerdendir. Riya için namaz kılmak, sofuluk etmek, iyi insan gibi görünerek çıkar sağlamak da şirktir. Cami ve mescidlerin süslenmesi, minare yapılması da terkedilmesi gereken bid'atlardır.

Vehhabiliği oluşturan düşünceler, birçok çağdaş Müslüman düşünürü (şarlatanı) etkilemiş, onlara esin kaynağı olmuştur.
Günümüzde ise, önemli ölçüde değişime uğramış biçimde, Suud Krallığının resmî görüşü olmaktan öte bir anlam taşımamaktadır.

Ahmet ÖZALP

Mısırdaki seçimler de selefiler de katılmıştılar. Nasıl olmasın ki?

Vahhabilik suudi arabistanda hambeli mezhebi bozularak ortaya çıktı..

Seleficilikte ingilizlerce işgal edilen mısırda tüm mezheplere karşı ortaya çıktı..

bunları ret etmek varlıklarını yok saymaz ki?

Azerbeycan cok sevdiğim bir ülke, oradan böyle bir mesaj gelmesi şahsen beni hem üzdü hem de çok şaşırttı

Salam aleykum Elhemdulilleh men de azeri muselmanam duzdu islamda milliyetcilik deye bir sey yokdu niyyetim sadece azerbaycanli oldugumu soylemekdi.movzuya gelince Vahabi Allahin adidir.bazilari bunu hep alimin(abdulvahhabin)adiyla alakanlandiriyorlarsada bilin ki bu Allah subhanahu va tealanin adidir. Cunki Abdulvahhabin (manasi Hediyyeler edenin kulu demekdir.)E o zaman Abdulvahhabiler desinler neden Vahabi diyorlar?bana Vahhabi deyenler bilin ki ben ahli-sunna val camaatim yani selefiyim VE Aleykumassalam

Allah bu yazını ("Vahhabilik ve seleficilik var mı yok mu") yazana Öz qüdrətini göstərsin! Bu yazını yalnız Allahı sevməyən və tövhidi qəbul etməyənlər yaza bilərlər... Bu insan Vəhhabilikdən danışsa da onu təkzib etmək əvəzinə, tövhidi doğru dəyərləndirir, amma Məhəmməd ibn Əbdülvəhhaba qarşı çıxır. Bilmək olmur - o onu nə üçün günahlandırır?


Vahhabilik

MollaCami.Com