Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Dr. Hatice Aksu:"Herkes bir sanat dalıyla uğra

Ropörtaj: Rümeysa Tanrıseven


Tezhip Sanatçısı Hatice Aksu: "Bence herkesin bir sanat dalıyla uğraşması gerekiyor."Tezhip sanatı da bunlardan birisidir. Ama büyük sabır gerektirir. Sanat bilgisine sahip olan bir toplumun çıkaracağı sanatkâr Mimar Sinan gibi olacaktır." diyor.


Hatice Aksu 12 yıldır eğitmenlik yapan bir tezhip sanatçısı.. Kendisini yıllardır kurs verdiği mekân olan Hüseyin Ağa Medresesinde ziyaret ettim. Küçük Ayasofya"da yer alan medresenin gidip de büyüsüne kapılmamak imkânsız. Küçükayasofya Camii"ne komşu bu medrese, belli zamanlarda kursiyerleri ağırlamakla birlikte biraz soluklanmak ve çaylarınızı yudumlamanız için de bulunmaz bir ev sahibi. Hatice Aksu ile sanat hayatı ve tezhip sanatına dair sıcak bir konuşma yaptık.


TANRISEVEN: Çocukluğunuzda resme mi meraklıydınız?


AKSU: Resme çok meraklıydım. Devamlı çizerdim. Çok klasik bir ifade olacak ama ben 4 5 yaşlarındayken duvarlara, gizli saklı yerlere resim yapardım. İlkokul döneminde en başarılı olduğum ders resimdi. Şiiri de çok seviyordum. Ama seçim yapmam gerekirse resim ağır basıyordu. Ortaokul ve Lisede de devam etti resme ilgim. Lise döneminde yarışmalara da katıldım. Yani tezhip sanatına yönelmeden resim sanatıyla ilgilendim.


TANRISEVEN: Resme de edebiyata da ilginiz olduğunu söylediniz. Şu an günümüz gençliğinde de birçok alana ilgi duyma ama uzmanlaşamama problemi görünüyor. Siz tercihinizi nasıl yaptınız?


AKSU: Benim şansım ailemin sanatla ilgilenmesi oldu. Ailemin beni yönlendirmesi ile lisede Kubbealtı"nda tezhip kurslarına başladım. Babam Hattat Hamit"e gider hat yazıları yazdırırdı. 1979-80"li yıllarda tezhip sanatı o kadar yaygın değildi. Çok fazla eğitim veren yerler yoktu. Kubbealtı Akademisi ve Süheyl Ünver Hoca"nın Cerrahpaşa"daki kursu vardı. Lisede kurslara başlayınca resim aşkım, yerini tezhibe bıraktı. Bende tercihimi yapmış oldum.


Kubbealtı"nda her senenin nisan ayında cami ve atölye gezileri yapılırdı. Rüstempaşa Camii ya da Topkapı"daki Takkeci İbrahim Ağa Camii"ne gidiyorduk. O geziler bende büyük etki bırakmıştı. Ben bütün eski eserlerde o dönemde yaşayan insanların çok engin ruh dinginliğine sahip olduklarını hissettim.


TANRISEVEN: Eski sanatkârların eserlerine de yansıyan ruh dinginliğinden bahsettiniz. Günümüzle mukayese edebilir misiniz?


AKSU: Günümüzde modern çağın getirdiği birtakım zorluklar var. Çok hızlı yaşamak zorundasınız. İnsanın insan olabilme vasfını hayatınızın hiçbir döneminde yaşayamıyorsunuz. Eski insanlara baktığımızda daha sakin bir hayatları olduğunu görüyoruz. Bu da eserlerine yansıyor.


TANRISEVEN: Günümüzün en büyük sorunlarından biri de hemen başarıya ulaşmak isteği bana göre. Geleneksel sanatlarda sabır gerektirir diye biliriz. Eskiden sanatçılar daha mı sabırlı ve rahattılar?


AKSU: İç dünyalarının daha rahat olması maddi ilim ile manevi ilimi birararada tutup sabır ve sebatla birleştirmeleridir. Hem edebiyatta hem sanatta yüksek bir başarıya ulaşmak için o dinginliği yakalamanız gerekiyor.


TANRISEVEN: Süheyl Ünver"le tanışmanız nasıl oldu?


AKSU: Hocamız bizi Bir Nisan günü Süheyl Ünver"in atölyesine götürdü. O gün benim için gerçekten hayatımın dönüm noktasıydı. Üç sene Süheyl Hoca"dan ders almaya devam ettim. Son dönemleri olsa da hocaya yetişmem çok güzel oldu. Hocadan öğrendiğim en önemli şeylerden birisi hep not tutması idi. Not defterlerini hep kendi hazırlardı. Her şeyde el emeği vardı. Osmanlı Türkçesiyle not tutardı. Resim tekniğinde minyatürleri vardı. Hoca"nın çalışma stilinden şunu anlamıştım: İnsan ömrünü iyi planlarsa çok verimli olabiliyor ve kendini her konuda geliştirebiliyor.


TANRISEVEN: Biraz da Akademideki eğitiminizden bahseder misiniz?


AKSU: Biliyorsunuz ki Cumhuriyet"in ilanından sonra ülkemiz zor bir dönemden geçiyor. Ülkedeki kargaşa sanat ortamını da etkiliyor O zamanlarda Cağaloğlu"nda hat sanatçıları toplanmaya başlıyorlar. Çalışmalarının neticelerini sergilemek için Ankara"da bir sergi açıyorlar. Bu sergide Atatürk, sanatkârları görünce Akademide bir bölümün kurulmasını istiyor. Ve böylece geleneksel sanatlar Akademi"de yer alıyor. Bende tesadüf eseri son anda Akademi"ye girdim.. İstanbul Türk tezhip sanatına objektif olarak baktığım zaman üç tane hocanın çok önemli rol oynadığını görüyoruz. Çiçek Hanım ve Rikkat Kurt, ikinci olarak Süheyl Ünver, son olarak da akademide eğitim gördüğüm Muhsin Demironat Hocadır. Benim üç kişiden de faydalanmış olmam en büyük şansım oldu. Şu an birçok üniversitede Geleneksel sanatlar bölümü mevcuttur.


TANRISEVEN: Tezhip ile resim arasındaki farklar sizce nelerdir?


AKSU: Resim sanatında siz hep gördüğünüz objeleri resmediyorsunuz. Yaratılmış olan güzelliğin yansıması. Tezhip sanatında ise sınır yok. Daha fazla hayal gücünüzü kullanıyorsunuz. Bence sanatkârlar Allah tarafından verilmiş bir ilhamla sanatlarını icra ederler. Fakat bir sanatçının bulunduğu kültürel ortamı da bilmesi gerekir. Kendinizi ne kadar beslerseniz eserleriniz de o kadar donanımlı olacaktır.


TANRISEVEN: Tezhip sabır gerektiren bir sanat dalı dediniz. Günlük hayatınızda nasıl bir insansınız. Sabırlı ve sakin misinizdir?


AKSU: Aslında çok sabırsız bir insanımdır. Tamamen tersi iç dünyam çok sabırsız hareketli. Fakat eserimin başına geçtiğimde bütün hepsi siliniyor. Zamanı unutuyorum ve çok sakin bir yapıya bürünüyorum.


TANRISEVEN: Siz uzun bir zamandır öğrenci yetiştiriyorsunuz? Herkes ilgilenebilir mi tezhip sanatıyla, yoksa kabiliyet şart mıdır?


AKSU: Bence herkesin bir sanat dalıyla uğraşması gerekiyor. Bu müzik olabilir resim olabilir. İnsan olarak ruhumuzun buna ihtiyacı var. 12 senedir ders veriyorum. Sayısız öğrencim oldu. Sadece iki kişiye söyledim bu işle uğraşmamasını. Bizim milletimizde sanata karşı ilk başta sevgi, ikincisi kabiliyet var. Doktorumu yaparken Batı sanatını da öğrendim. Bizim sanatımız ile batı sanatının arasındaki farkı da görmüş oldum. Biz millet olarak ince ayrıntılarla detaylarla uğraşmayı daha çok seviyoruz. Yabancı insanların eserlerini incelediğimde o hassasiyetin mevcut olmadığını görüyorum. Yabancı misafir ve öğrencileri gözlediğimde de aynı kanıya varıyorum.


TANRISEVEN: Geleneksel sanatlarımızı tanıtım amaçlı neler yapılabilir?


AKSU: Bence İsmek kursları çok güzel bir fırsat. Çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Birtakım faaliyetler var. Bence konulu sergilere ağırlık verilmelidir. Sergilerin 1 2 sene önceden belirlenip gerçekleştirilmesi gerekir. Çünkü sevdiğimiz ve savunduğumuz sanatın bilgisine de sahip olmalıyız. Bizim halkımızdan daha çok yabancıların bilgisi bu konuda daha fazla. Sanat bilgisine sahip olan bir toplumun çıkaracağı sanatkâr Mimar Sinan gibi olacaktır. Ben gelecekte bu konuda daha bilinçli bir toplum olacağından ümitliyim.


TANRISEVEN: Tezhip gibi bir sanatla ilgilenmek ruh dünyamıza neler kazandırabilir?


AKSU: Bence insanın yaratılması bir mucizedir. Biz çok güzel yaratılmışız. Siz bunun içinde sanatla donanımlanmışsınız. Bir de sanata yönelip onu ortaya çıkarmanız mümkündür. Sanatla birlikte hem ufkunuz açılacak hem de ruh dünyanız genişleyecek.


TANRISEVEN: Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.


AKSU: Ben teşekkür ediyorum.


HATİCE AKSU BİYOGRAFİSİ


Müzehhibe Dr. Hatice Aksu İstanbul"da doğdu. 19842de Fatih Kız Lisesi"nden mezun oldu. 1980-81 yıllarında Çiçek Derman ve inci Ayan Birol ile Kubbealtı Tezhib Kursu"nda tezhib çalışmalarına devam etti. 1982-84 yıllarında Cerrahpaşa Tıp Tarihi Kürsüsü"nde Ord. Prof. A. Süheyl Ünver"in derslerine devam etti. 19842de Topkapı Sarayı Türk Süsleme Kursları"nda Cahide Keskiner, Melak Antel, Birsen Gökçe, Semih İrteş ile bir yıl çalıştı.


19852te Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü"ne girdi. Tezhib Ana Sanat Dalı"nda Dündar Tahsin Aykutalp ile tezhib dersleri ve yardımcı Sanat dalında İslam Seçen ile cilt Sanatı çalışarak 1989 yılında mezun oldu. Aynı yıl yüksek lisans çalışmalarına devam ederek, "Anadolu Selçuklu ve Osmanlı(Klasik Dönem) Tezhib Sanatının Mukayesesi" konulu tezini Prof. Kerim Silivrili ile birlikte 1992 yılında tamamladı. 19932te Mimar Sinan Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü"nde doktora çalışmalarına başlayan ve Rumi Motifinin Orta Asya ve Ön Asya"daki kökeni üzerine araştırma yapan Hatice Aksu 1998 yılında doktora çalışmasını Prof. Dr. Selçuk Mülayim ile birlikte tamamladı. Şubat 1999 yılında Taksim Sanat Galerisi"nde, Nisan 2000 Ankara Altınpark"ta, Mayıs 2000 Cemal Reşit Rey fuayelerinde kişisel sergi açan ve çok Sayıda karma sergiye katılan Hatice Aksu"nun yurt içinde ve yurt dışında özel koleksiyonlarda eserleri bulunmaktadır.


Tezhib

MollaCami.Com