Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Itikat savaşı

Kur’an Hz. Peygamberin şahsında müminler ile Yahudi ve Hıristiyanlar arasında cereyan eden savaşın ve güç yetmeyecek bedeller gerektiren ihtilafın tabiatını açıklıyor.

Yahudi ve Hıristiyanlar, Müslümanlarla savaşa devam edecekler, çeşitli tuzaklar hazırlayacaklardır. Kur’an’ı bırakıp hakikatten vazgeçmedikçe, bu yakîni imanı terk edip onların şirk ve dalalet dolu kötü tasavvurlarına kapılmadıkça onlar savaşa devam edecekler, bırakmayacaklar ve asla müminlerden razı (hoşnut) olup barış yapmayacaklardır.
“Sen onların dinine dönmedikçe Yahudi ve Hıristiyanlar senden asla razı olmazlar. De ki, Allah’ın hidayeti asıl hidayetin ta kendisidir. Şayet sana gelen ilimden (hidayetten) sonra sen onların heva ve heveslerine uyacak olursan ant olsun ki artık senin için Allah tarafından ne bir yar ne de bir yardımcı vardır.” ( bakara/120)

İşte asıl sebep… Onlara ne verirsen ver, hangi arzularını yerine getirirsen getir… Sen onların dinine tabi olup hakkı terk etmedikçe senden asla memnun olmaz ve seni asla sevmezler…

İşte Yahudi ve Hıristiyanların her zaman ve her yerde Müslümanlara karşı giriştikleri savaşın yegâne sebebi. Birbirlerine düşman olmalarına rağmen onları müşterek bir savaşa sevk eden hakiki amil… bu bir itikat savaşı(din savaşı) dır. Zaten “Bush”ta: “bu bir haçlı hilal savaşıdır” diyerek itiraf etmedi mi? Yalnız, İslam’ın ve Müslümanların düşmanları bu savaşı çeşitli renklere boyamaktadırlar. Üstüne çeşitli armalar koyarak başka başka adlar altında yürütmektedirler. Bu dinin müşterek düşmanları savaşın adını ve armasını değiştirirler ve din savaşı yaptıklarını gizler söylemezler. (Bush ağzından kaçırdı)

Evet… Bu bir itikat savaşıdır. Bu bir iman kavgasıdır. Bu bir din mücadelesidir. Ne arazi (sınır) çatışması, ne sömürgecilik, ne askeri strateji ve silah yarışına ait çarpışma, ne nükleer silah iddiası, ne de benzer yalancı bayraklar ve maksatlar, hiçbiri değil… Onlar aslında bizleri aldatıyorlar. İçlerindeki esas gayeleri gizli… Girdikleri her yere misyonerleri de götürüyorlar ve özellikle gençleri dininden uzaklaştırıyorlar. Ülkemizde de dinler arası diyalog adı altında oynadıkları sinsi oyunla misyonerlik faaliyetlerini pervasızca sürdürüyorlar. Evlerin altında kiliseler açarak gençleri Hıristiyanlaştırıyorlar.

“Kendilerine kitaptan bir nasip verilenlere (Yahudi ve Hıristiyan âlimlerine) bakmaz mısın? Onlar sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan sapmanızı istiyorlar.”
(nisa/44)

“Ey iman edenler! Eğer kendilerine kitap verilenlerden (Yahudi ve Hıristiyanlardan) her hangi bir topluluğa uyarsanız sizi imanınızdan sonra çıkarır kâfir yaparlar.” (Âli İmran/100)

Evet! Onlar, kendilerine hak zahir olduktan sonra nefislerindeki hasetten dolayı Müslümanların küfre dönmelerini arzu ederler. Onlar Müslümanları Yahudi veya Hıristiyan yapmak için çalışırlar. Bu gaye tahakkuk etmedikçe de Müslümanlardan asla razı olamazlar ve onlarla dost olmazlar.

İşte onları memnun edecek biricik bedel… Oysa kat’i emir ve hakiki hüküm hemen ardından geliyor:

“De ki, Allah’ın hidayeti asıl hidayetin ta kendisidir.”

Kısa ve âlemşümul bir hüküm Allah’ın hidayeti hidayetin ta kendisidir. Geriye kalanın hepsi boş ve hiç birisi hidayet değildir. Allah katında hiçbir değeri yoktur. Bunda hiç şüphe yok… Bütün çırpınışlar boşuna…

“Kim İslam’ın haricinde başka bir din arasa (edinirse) o ondan kabul edilmez ve o ahrette zarar edenlerden olur.” (Âli İmran/85)

İşte sonuç bu… Bütün kapılar kapalı. Az veya çok hiçbir fedakârlık, hiçbir taviz yok. Sakına onların sadakatine inanmayın ve dostluklarına güvenmeyin. Ve asla böyle bir temayüle de kapılmayın. Zira sonu hüsrandır…
“Şayet sana gelen ilimden (hidayetten) sonra sen onların heva ve heveslerine uyacak olursan andolsun ki artık senin için Allah tarafından ne bir yar ne de bir yardımcı vardır.”

İşte kat’i hüküm ve korkunç tehdit… Sana gelen hidayetten sonra onların heva ve heveslerine uyarsan senin için ne bir yar ne de bir yardımcı vardır. Allah ve Resulünün düşmanı ile dostluk Allah’ın ve Resulünün düşmanlığını getirir ki; bu da hüsranın en büyüyüdür.


Sizin Makaleleriniz

MollaCami.Com