Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


# Tevessül

Yalnız Sen'den yardım isteriz...

Öncelikle Fatiha suresinin 5. ayetine bakalım, "yalnız Sana kulluk eder ve sadece Senden yardım isteriz." Şimdi bu ayeti yanlış anlayan bazı insanlar (hangi mezhepten, hizbden olursa olsun) tevessülü inkara kalkışıp, tevessül ehlini şirkle itham ediyorlar. Bu ciddi bi konudur, binlerce insan bu sayede Islam tarihindeki alimlerin velilerin neredeyse tamamına kafir deme cüretini gösteriyorlar. Çünkü Islam'ın ilk yıllarından günümüze kadar alimlerin çoğu ittifakla tevessül (vasıta yapmak, vesilelere sarılmak) yapmıştır. Bu Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem zamanından beri olan hatta bizzat O'nun bize öğrettiği bir şeydir. Tevessüle şirk diyen evvela Rasulüllah'ı sallallahu aleyhi ve sellem şirkle suçlamış olur ki bu kişi de en büyük kafir olur sorgusuz sualsiz cehenneme gider.

Ben burada tevessülün hak olduğunu delillerle ispat etmek yerine, onu inkar edenlerin tutarsız ve mantıksız iddialarını çürütmeye çalışıcam. Ben alim veya hoca değilim ilmim de yok ama çok şükür ilim ehlinin nakillerini anlayacak aklım var. Zaten yüzlerce bu konuda yazılmış muazzam eserler var. Ayetlerle hadislerle ispat eden hocalarımız var. Şimdi gelelim yardım konusuna, bu insanların söyledikleri şey "yetiş ya gavsım, yetiş ya Abdülkadir Geylani" gibi sözleri söyleyenlerin bu ayete göre şirk koştukları iddiasıdır. Diyorlar ki Allah'dan celle celalühü başka birinden (gavs, evliya, kutup) yardım istemek bu ayeti inkar etmektir. Bazıları da ölmüş insanlardan yardım istemeye şirk diyor, bazıları da ölü diri kimden istersen şirktir diyor. Tek dayanakları da bu yanlış anladıkları ayet. Inşallah bu yazıyı okuduktan sonra doğruyu anlarlar. Önce ölü diri herkesten yardım isteyene kafir diyenlere cevap verelim, şimdi ayetteki ifade gayet açık "sadece senden yardım isteriz" bu durumda "Allah'dan celle celalühu başka kimseden yardım istemeyiz" demek olur. Eğer "Allah'dan celle celalühü başkasından yardım isteyenler kafirdir." diyecek olursanız, bu ayeti öne sürerek bütün dünyadaki insanlara (peygamberler dahil) kafir demiş olursunuz. Çünkü her insan hayatında mutlaka birilerinden bazı konularda yardım ister. En basit misal, yolda yürürken ayağın burkulup düşsen, yanındaki arkadaşından yardım istersin "falanca beni kaldırırmısın, yardım edermisin" dersin. Şimdi bu şekilde falanaca yardım edermisin diye arkadaşından yada hiç tanımadığı sokaktaki bir adamdan yardım isteyen kişi ile, bir zora düştüğünde hocasından (gavs, şeyh, mürşid, evliya vs..) yardım isteyen kişi arasında ne fark var? Ikisinin de yaptığı iş aynıdır, bir kuldan yardım istemek. Ama siz çıkıp da "gavstan şeyhten yardım isteyen şirk koşuyor, normal vatandaştan yardım isteyen şirk koşmuyor" derseniz ben de size sorarım; neden? O ayetin neresinde yazıyor hocaların dışında herkesten yardım isteyebilirsiniz diye? Siz hangi akıl ve mantıkla bunu iddia edebiliyorsunuz hiç mi düşünmezsiniz? Ben düştüğüm zaman yetiş ya kemal, murat, necip vs derim, başkası da yetiş ya gavs der burada gavs da vesile olur, arkadaşım kemal de... Arada "tevessül" açısından hiçbir fark yoktur. Ama bazı yanlış fikirler sizi tevessülün sadece şeyh, gavs gibi mürşidlere yapıldığı düşüncesine götürüyor. Oturup mantıklı olarak saf bir zihinle düşünürseniz anlayacaksınız ki gavs veya şeyh dediğimiz insanlardan yardım istemek, herhangi birinden yardım istemekten farksızdır. Çünkü ayette sadece Allah celle celalühü kasdediliyor, Allah celle celalühü dışında kimseden yardım istenmez buyuruluyor burada gavslara özel bir ibare yok. Eğer derseniz sokaktaki adamdan da yardım istemek şirktir, ozaman biz de deriz ki dünyada müslüman kalmaz bu iddiya göre.

Ikinci olarak ölüden yardım isteyenleri şirkle itham edenlere gelelim, onlara da şunu söyleriz; o ayette ölü veya diri ayrımı yapılmış mı? Allah'dan celle celalühü başka herkes ve herşey ölü diri farketmez o ayete göre yardım istenilmeyecek demektir. Tabi bu sizin yanlış anlayışınıza göre, aslında alakası olmayan bir durum. Zaten ölüden yardım istenmez diyenler, diri olan şeyhlerimizden, mürşidlerimizden yardım istediğimizde de aynı tepkiyi veriyor şirk diyip geçiyor.

Tevessülü inkar edenler şu iddiaları da savunuyor "yüzü suyu hürmetine demek şirktir" bir şeyleri vesile yapmak, sadece bizim gibi sofi ve mollaların yaptığı bir şey değildir. Size basit bir soru sorayım, Allah celle celalühü Cebrail'i aleyhisselam neden yarattı? O meleğin görevi nedir? Vahiy getirmek, peki Allah celle celalühü o melek olmadan vahiy gönderemiyor muydu da haşa ona ihtiyacı olduğu için mi onu yarattı? Hiç akletmezmisiniz kainatta Allah celle celalühü herşeyi sebeplerle yaratmış, her meleğe ayrı ayrı vazifeler vermiş, kimi can alıyor, kimi vahiy indiriyor, kimi doğa olaylarını kontrol ediyor. Peki Allah'ın celle celalühü hangisine ihtiyacı var? Pekiala Allah celle celalühü tüm o işleri tek bir 'ol' demesiyle anında yapabilir. Işte burada oturup düşünmek lazım, Allah celle celalühü bu işleri bu melekler vasıtasıyla yapıyorsa, yağmurları bulutları vesile ederek yağdırıyorsa, bu işi de Mikail aleyhisselam ile yaptırıyorsa demekki Allah celle celalühü kendisi vesileleri ve aracıları yaratmış demektir. Allah celle celalühü Rasulü'ne sallallahu aleyhi ve sellem doğrudan bildirerek ayetleri gönderemez miydi? Tabiki gönderebilirdi, ama öyle yapmadı Cebrail'i aleyhisselam vesile yaptı, aracı yaptı. Biz de adetullah üzere, O'nun sevgili dostlarını, kıymetli kullarını O'na ulaşma da vesile yapıyoruz. Maksudumuz Allah'tır celle celalühü , hoca, şeyh vs değil. Onlar sebep, bize yol gösterip vasıl eden o zatlar da Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem sayesinde Allah'a celle celalühü kavuşmuştur. Işte biz de yere düştüğünde en yakınından yardım isteyen bir insanın hali gibi, bu Allah celle celalühü yolunda düştüğümüzde Allah celle celalühü katında kıymetli olan ve o yolları iyi bilen zatlardan bizi kaldırmalarını istiyoruz. Sen bir başbakanla, bir cumhurbaşkanıyla bile görüşmek için bin tane insanı araya sokmak zorunda kalıyorsun ki o başbakanın makamıyla yüce Allah'ın celle celalühü makamı mukayese edilir mi... Basit bir başbakana bile vesile olmadan ulaşamıyorsan, yeri göğü yaratan, şekilden renkten, cismaniyetten akla gelen her türlü hatırdan beri ve uzak olan Rabbine nasıl vasıtasız ulaşacaksın? Allah celle celalühü eğer bizim vesilelere sarılmamızı istemeseydi peygamber de göndermezdi, o kitabı kabenin damına indirirdi alın okuyun kendi kendinize bana ulaşın derdi değil mi? Demekki bu işler kendi başımıza olmuyormuş, birilerine ihtiyacımız varmış.

Ayrıca Fatiha suresinin 5. ayetini söyleyen ve Allah'dan başka kimseden yardım istenmez diyen insanlar hastalanınca doktora gitmiyor mu? Neden doktora gidiyorsun, otur evinde dua et sadece Allah'ım beni iyi et de ve başka bişey yapma. Senin doktora gidip şifa talep etmen de aynı şekilde Allah'dan celle celalühü başkasından yardım istemek değil mi? Keza avukata gidip "beni savunur musun" demen de aynı şekilde. Sen dünya işlerinde (okadar basit ve değersiz olduğu halde) bir bilene sorayım, bu işi öğrenenden yardım isteyim diyorsun da asıl önemli olan ahiret işlerini kimseye sorup danışmadan kendi başına becermeye nasıl tenezzül ediyorsun? Bunun apaçık şeytanın bir aldatması olduğunu göremiyor musun? Senin bu iddiaların şuan benzer; kanser olmuş bir adamın Allah'a ortak koşmamak için doktora gitmeyip evinde dua ederek iyileşmeyi beklemesi ve sonunda ölmesi demektir. Allah celle celalühü sana sormayacak mı neden gitmedin doktora diye? Seni iyi eden doktor değil aslında Allah'tır celle celalühü. Doktora o ilmi veren, o ilaçları yaratan, sana şifayı gönderen sadece Allah'tır ama doktor Allah'ın bu işi yapmak için görevlendirdiği, ilim ve materyal verip senin hizmetine sunduğu bir nimettir. Nasıl Mikail'e aleyhisselam yağmur yağdırma görevi ve bunun ilmini verdiyse o doktora da seni iyi etme ilmini ve tasarrufunu vermiştir. Mikail aleyhisselam kendi tasarrufuyla yağmuru yağdırmıyor, Allah'ın celle celalühü ona verdiği yetki ile bu işi icra ediyor. Doktor da kendi tasarrufuyla yapmıyor bu işi, Allah celle celalühü nekadar şifa yaratmışsa senin için ancak onu verebiliyor. Evliyeullah da bunun gibidir. Allah celle celalühü din konusunda, insanları Rabblerine kavuşturma konusunda da, sağlıkta doktora tasarruf verdiği gibi, doğa olaylarında Mikail'e aleyhisselam tasarruf verdiği gibi o veliye de aynı şekilde tasarruf vermiş. Bunu anlamak çok basit aslında ama işte nefislerimiz üzerinde şeytanın tasallutu olduğu için gözlerimizi perdeliyor. Göremiyoruz hakikati, basit ama bulanıyor gözümüzde. Yağmuru Mikail'in aleyhisselam yağdırdığına inanıyorsun, canları Azrail'in aleyhisselam aldığına da inanıyosun, hasta olunca da doktora gidiyosan sen zaten tevessüle gönülden inanıyosun demektir. Çünkü tevessülü inkar eden adam doktora da avukata da gitmez. Allah'dan celle celalühü başkasına ne dünyalık ne ahiretlik işte hiçbir şey talep etmez. Bu da ahmaklığından grip olsa ölür gider. Gözlerini açıp bir bak, her işi bir vesileyla yapıyor Allah celle celalühü. Cebrail aleyhisselam ile Rasulü'ne sallallahu aleyhi ve sellem vahiy indiriyor (ihtiyacı olmadığı halde), Rasulü ile bizlere Kuran'ı tebliğ ediyor (ihtiyacı olmadığı halde), Azrail aleyhisselam ile canları alıyor (tüm canları tek bir ol demesiyle alabileceği halde), doktorlar ile insanlara sağlığı ulaştırıyor (hastalığı kendi emriyle anında yok edebileceği halde) ve müminleri de mürşidleri ile hak yola ve kendisine ulaştırıyor (kimseye ihtiyacı olmadığı halde). Allah celle celalühü bize diyor ki, "ben hiç ihtiyacım yokken tüm ihtiyaçlardan münezzeh iken kendimle sizin aranıza vesile koyuyorum da, siz tamamen ihtiyaç sahibi olduğunuz halde nasıl bana ulaşmak için aramıza kimseyi vesile koymuyorsununuz?" Olay çok basit, sağlığını kaybetmemek için doktora gidersin, imanını kaybetmemek için evliyaullaha... Arada zerre kadar fark yok, evliya şirkse doktor da şirk. Çünkü ikiside sana bişeyler veriyor, biri dünyevi diğeri uhrevi ama sen ikisine de müracaat ediyorsun.

Gelelim bu ayetin ne anlattığı konusuna, aslında çelişki yok ama şeytan bizim aklımızı çeliyor. Ayette "sadece senden isteriz" diyor ama isteme şeklimizi buyurmuyor değil mi? Önce Allah'a celle celalühü dua edip ne muradın varsa isteyeceksin, sonra da Allah'ın o isteğinle ilgili görevlendirdiği kullarından yada meleklerinden bu konuda yardım talep edeceksin. Aynı doktora gidip şifa talep ettiğin gibi, evliyaullaha gidip de iman şifası ve kalp sağlığı talep edeceksin. Onlar da doktorun sana yazdığı ilaçlar gibi ilaçlar yazacak ve seni tedavi edecek. Doktor nasıl tıp fakütlesinde bunun ilmini okuduysa Mevlam ona bu ilmi verdiyse evliyaullaha da manevi hastalıkların tedavi ilmini verdi. Sen doktordan istemiyorsun, Allah'ın celle celalühü vazifelendirdiği bir kuldan Allah'ın izni ile istiyorsun.aslında sen sadece Allah'dan istemiş oluyorsun, doktorun bu konuda kendi tasarrufu olmadığını biliyorsun çünkü. O şifayi yaratanın Allah celle celalühü olduğunu da çok iyi biliyorsun. Bunu kafan nasıl alıyorsa, evliyadan istemeyi de aynen öyle kafan alır ama işte engelleyen bir etken var onu devre dışı bırakmak lazım.

Bu yazılanlardan sonra hala Tevessül şirktir dersen sana son bir tavsiye; Rasulüllah'ın sallallahu aleyhi ve sellem "bu ümmet asla batıl üzere ittifak etmez" hadisi şerifi mucibince, gidip araştır bakalım tarihte bu zamana kadar gelen alimlerden kaç tanesi tevessül haktır demiş, kaç tanesi şirktir demiş. Haktır diyen milyonlarca alim bulabilirsin ama şirktir diyen bikaç yüzden fazla isim bulamazsın... Ümmetin çoğunluğu batıl üzere toplanmaz, bunu kainatın efendisi buyuruyor. Ümmet de icma olarak yüzlerce yıldır bu hakkı kabul ettiklerine göre artık kelimelerin kifayetsiz kaldığı noktaya geldik.... Vesselam.


Sizin Makaleleriniz

MollaCami.Com