Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Günün Şiiri

İyi ve adam

Adam iyi’ye yaklaştı ağırlığını bilmeden
‘İyi’ iyi olmaktan uzaklaştı, dağıldı tuz-buz oldu
Bir iz kaldı geriye iyiden; bir kaç saniyelik bir ses..
Adam o sesi duymuş gibi yaptı, oysa duymamıştı
Sinirlendi, öfkesi ağzından çıktı kulaklarını tırmaladı
Hata yapma payı çok yüksekti yaşamanın
ve derman saklıydı dertlerin içinde!

Adam içine baktı, kımıldayan bir şey hissetti
Bir şey olmalıydı çünkü canı yanmıştı
Uzun uzun yokladı içini savaşır gibi.
“Saçmala artık” dedi aklı, “Aradığın bende!”
Bir bıçak olup susturdu vicdan aklı
Vicdan: “Devam et aramaya, aradığın neyse o içinde!”
Adam devam etti yoklamaya içini
Ta ki iyinin geride bıraktığı sesi bulana dek
Durdu adam, durgunlaştı ve ağladı sessizce
Kaybedilmiş değerlerin yükünü yalnız vicdan taşırdı!

Ses: Böbürlendiğinde uzağında sabrettiğinde hemen yanı başındayım
İçini kirletme ki, hep orada varolayım!

Yasin Onat


ÖYLE NEŞELİYİM Kİ


Sesimin bahar neşesi
takip eder kalp atışlarımı.
Binbir müjdeye kurdum
mutluluk çadırlarımı.
Dilime değmesin
yaşamın kekremsi tadı,
anılarıma hüzün bulaşmasın
yeni çıkmışım
yaşam savaşından
tükenmesin bağımdaki
huzur ağdası.
Çılgınım hey çok çılgınım!!
çıldırasıya da mutluyum.
Tomurcuk pembeler gördüm bahar dallarında;
çocuklar gibi de heyacandayım.
Mavi huzurlu gece seni
şımarık neşelerime yastık yapacağım.
Düşlerimde, yıldızlara
kağıt fenerler asacağım.
Ateş böceği eteğime saklanmış
karanlıkları aydınlatacağım.
Herşey;
benim hislerimin aynası
baktıkça etrafıma
şenlendirir beni yansıması.
Öyle neşeliyim ki;
yormuyor beni ömür voltası.

ALEV YAVUZ
28/03/2010





Ne güzel derin bir âh ile yâd etmek SENİ…
Her dem düşünmek, her dem hayal etmek SENİ…
Ne güzel visalinle gülmek, firakınla ağlamak,
Yanmaktan usanmamak, yanarken susamak SENİ...
...

ÇINARALTI’NDA TESELLİ

Ya… İşte böyle, çıkarıldım oyundan
Kaldım burada, kaldım çizginin dışında
Sesim yetmedi, sesim kırıldı, ruhum ve hevesim de!
Erzurum’da kar, Çınaraltı’nda teselli var;
Baktım gidenlere, baktım trenlere, bohçasını
Açmış da türkü söyleyenlere
Hiç yorulmazdım oysa, taşmazdım yatağımdan, taşınmazdım da!
Oynadığım bütün oyunların haytası bendim
Bendim topu taca atan hakemin son düdüğünden sonra
Bendim baş belâsı polislerin, bendim mahalleyi çevreleyen iyilik perisi
Her sinema çıkışı ağlayan, denizin diliyle balıkların sevgilisi!

Eğildim çiçek toplamaya, kalbim de eğildi, kıskandı beni böyle görenler
Yine de yetmedi kalemim, yetmedi sesim, yetmedi sayfaların hiç birine!
Kalkıp sordum her sabah dünyanın bütün yolcularına: ben kimim?
Kalkıp sordum her bahar kim geldiyse evime:
şu elimdeki çiçekler, şu incinen hevesim?

Geçerken gördünüz işte; durduğum yer hep buraydı, kalbiydi şehrin!
Hiç bıkıp usanmadan yıllarca dinlediği halkın; kalbimin sesiydi!
Şiirse şiir! dediydim öfkelenmeden, imgeyse imge!
Çayı ve geçen günleri yudumlarken sessizce, Çınaraltı’nda teselli!

Şehir her iki ucundan tutuşmuş da o yüzdenmiş meğer bu göç katarları!
Ard arda gelen top sesleri, kahrolası amerikan askerleri, bizimkilerin çığlıkları...


Adem Turan


Sen ki bir âlem bile olsan tek başına
Sonunda o kalabalıktan bir kişisin
Şu kalabalıkta gördüğün herkesin
Bir kalbi var senin gibi, ya da düşünür
Herbiri bir can taşır
Sen onları tanısan da tanımasan da
Sonunda her biri ne senden iyi
Ne senden daha fena
Senin gibi bir insandır bütün kusurlarıyla

Necati Cumalı

üstazım, dediler ki sana emel bağlayan,
kabrinde diz çöküp bir dem ağlayan,
ber murad olurmuş, ben de bir zaman
ağlayıp murada ermeye geldim.
............................................
.............................................
..............................................
................................................
merhum mehdi amca

Benim için günün şiiri, Hakan Albayrak' a ait...

[b]Dengeler Adına

Yaşasın Konfederasyon Yaşasın kamçılar ve köleler
çünkü siyahları sevsem de
LINCOLN’in bir yalancı olduğunu biliyorum
dengeler adına vuruldu kim vurulduysa
çiftçiler, Marlyn Monreo, Bağdat

dengeler adına bırakıldım kendimle başbaşa
burada, şehremini’de
ve bir hallaç pamuğuna dönüşmüş olarak
kimim ben
nereden gelip nereye gidiyorum

bunun ne önemi var
Mossad besliyor kafka’yı
ZEN’i Amerika finanse ediyor
çünkü hepimizi uyuşturup
ortadoğu’yu ateşe vermek istiyorlar
ikilem,
üçlem ve dörtlemler
alternatif çöplüğüne döndü
üçüncü dünyanın beyinleri
“Hiç Akletmez misiniz?”
“Hayır etmeyiz…”
felsefenin soysuz çarkına teslim ederiz ayetleri
öyle büyüttük öyle büyüttük ki felsefeyi
eylemide aldı içine
ve ateşler içinde,Bağdat’ın orta yerinde
çırılçıplak kaldık işte
dengeler adına silahsız
dengeler adına şahsiyetsiz
miskin, geveze, entellektüel
dengeler adına vurmadı bizi
kim vuramadıysa
dengeler adına şair yaptılar bizi.


Bizim bu, rüzgârlarla savrulan yüzlerimiz
Nasıl geçer kapılardan
odalarda çünkü hep yalnızlık…

Yalnızdık ayakkabılar ve boş dolaplar arasında
Kitaplar ve hayâller arasında
Biz ve onlar, onlar ve biz arasında
Şu gidip gelenler ve çarşılar arasında…

Derler ki bizi böyle görenler aralıklarda
Derler ki bizi görenler kafeslerde
Şapkalarımıza bakıp derler ki;
Uçurumlarda yani, savrulurken rüzgârlarda
Bizi ey babamızdan ayıran ölüm!
Nasıl geçeriz şimdi kapılardan?

2.
Hayat mı, rüzgar mı, yüzlerimiz mi?
Dalıp giden gözlerimiz mi? (gözlerimiz evet!)
Görünce yırtılmış ayakkabıları birden!
O çocuğu tepeden tırnağa görünce
Kitapları ve horozlu aynayı ve boş dolapları görünce
İyiniyetle görünce ama, iyiniyetine karşılık görünce
Hayat durdu sanki, rüzgâr sustu, sarsıldı yüzlerimiz
Ağladı ev halkı bütün, sonra bir daha ağladı, sonra bir daha..
Gidenler gittiyse de, kalanlar gördü her şeyi…

Derler ki bizi böyle görenler çarşılarda
Derler ki bizi böyle görenler ev içlerinde
Omuzbaşlarımıza bakıp derler ki;

Ey kargılar ve kıvılcımlar arasında
Yitip giden insan yanımız!..

3.

Öyleyse, hangi kapıdan girelim şimdi hayata!
Gizli ve aşikâr birçok kapıdan, hangi aşkla!
Desinler ki bize, yolun sonudur bu kapı, girilmez andan içeri!
Bu da aşk kapısıdır, (desinler bunu!) yoktur daha ötesi

Adem Turan

[right]...

Yusuf göl, ben göle görüntüsü düşen mehtabın ardındayım...

Yusuf ayna, ben aynaya yansıyan ışığın tayfındayım...

Yusuf sûret, ben sûretten içre aslolanın sevdasındayım...

Nakşı görüp de, nakkaşa nasıl kayıtsız kalayım?

Varlığım ve mahiyetim, nasibim ve görevim

O'ndan ve O'nun içinse,

O'ndan gelen ışığa gözlerimi nasıl kapayayım???
[/right]

Bendeniz için günün şiiri, Nizar Kabbani' nin "Resim Dersi" şiirinden alıntıladığım şu dizeler olsun...

3
Resim defterini önüme koyuyor oğlum
Buğday başağı çizmemi istiyor benden
Kalemi alıyorum
Bir üçgen çiziyorum ona
Resim sanatındaki bilgisizliğime şaşırıyor oğlum
Şaşkın şaşkın diyor ki:
Üçgenle başak arasındaki farkı bilmiyor musun baba?
Ona diyorum ki, oğlum
Eskiden başağın biçimini bilirdim ben
Somunun biçimini
Gülün biçimini..
Ama bu metalik çağda
Ormanın ağaçları
Silahlı adamlara katıldı ya
Güller, lekeli giysilere büründü ya
Silahlı başaklar çağında
Kuşlar silahlı
Kültür silahlı
Din silahlı
Bir somun alsam
İçinde tabanca buluyorum
Bir gül koparsam bahçeden
Silahını dayıyor burnuma
Bir kitap alsam kitapçıdan
Parmaklarımın arasında patlıyor...

4
Yatağımın kenarında oturuyor oğlum
Bir şiir okumamı istiyor benden
Gözümden bir damla yaş düşüyor yastığa
Korkuyla izliyor oğlum ve
"Ama baba diyor, bu gözyaşı, şiir değil!"
Ona diyorum ki:
Büyüdüğün zaman oğlum
Arap şiir kitaplarını okuyunca
Sözcükle gözyaşının kardeş olduğunu göreceksin
Ve Arap şiirinin yalnızca
Parmaklar arasından çıkan
Bir damla gözyaşı olduğunu...

5
Oğlum kalemlerini, boya kutusunu önüme koyuyor
Bir yurt çizmemi istiyor benden
Fırça titriyor elimde
Ağlayarak düşüyorum...


Şiir

MollaCami.Com