Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Hapı yutmamak için ne yapmalıyız?

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de müthiş boyutlarda ilaç tüketimi var. Bir senede ilaca ödediğimiz para 20 milyara yaklaşıyor; oysa bundan on sene önce ilaca harcanan para ancak birkaç milyar seviyesindeydi.

Nüfusumuz ikiye üçe katlanmadığına, dövizde mühim bir artış olmadığına, çok ilaç kullanmak daha sağlıklı olmak mânasına gelmediğine göre ilaç tüketimindeki bu inanılmaz artışı “ilaç israfı” olarak tanımlamak sanırım yanlış olmaz.
Hastalıkları önlemek veya tedavi etmek için ilaç kullanılmasına diyecek sözümüz yok elbette ama bir ülkenin ilaca harcadığı paranın her sene katlanarak artması çok düşündürücü.

İlaç endüstrisinden kaynaklanan ilaç israfi
Evlerimizin birer küçük eczaneye dönmesinde en büyük pay ilaç endüstrisinin. İlaç üreticileri ticari kuruluşlar ve esas amaçlarının daha çok satmak ve daha çok kâr etmek olması da normal. Onlardan bir hastalığın en kısa sürede, en az ve en düşük doz ilaçla iyileştirilmesi gibi bir amaçları olmasını isteyemeyiz ama ilacın sakız, spor ayakkabı, şampuan gibi “sıradan bir tüketim ürünü” olmadığı da bilinmeli.

Giderek sadece hastalara ilaç satmak da kesmiyor onları. Bebek, çocuk, genç, yaşlı tüm sağlıklı insanlar ilaç şirketlerinin kapsama alanındalar. 8 yaşındaki çocuklar kolesterol hapı içmeye başladılar bile. “Bebeklerin mamasına ilaç konacak günler de uzakta olmamalı”.

Tedavi edilmesi gerekmeyen veya kendiliğinden geçecek olan bir takım yakınmaları uzun süre tedavi edilmeleri gereken hastalıklara dönüştürmek; kısa zamanda iyileşen hastalıklarda tedaviyi gereksiz şekilde uzatmak; uydurma hastalıklar icat etmek; ‘Reflü kanser yapar’ veya ‘astım öldürür’ gibi sloganlarla hastalık fobileri yaratmak; etkinliği ve güvenirliliği kanıtlanmamış yeni ve pahalı ilaçların yaygın şekilde kullanılmasını sağlamak; hayatın hamilelik, menopoz gibi tabiî dönemlerini ilaç kullanılması gereken hastalık dönemlerine çevirmek; açık ve gizli reklâmlar... ilaç tüketimini artımak için baş vurulan yollardan bazıları.

Doktorlarin da günahi var

Kimse kusura bakmasın ama ilaç israfına biz doktorların da önemli katkısı var. Bunda bilgi ve tecrübe eksikliği, hasta baskısı ve defansif tıp uygulamaları da etkili olsa da ilaç endüstrisinin tanıtım, reklâm, promosyon, bedava kongre seyahatleri gibi araçlarla doktorlara yaptığı “asimetrik psikolojik baskının” rolü çok büyük.

Devlet hastanesi doktorları, hastaya yeteri kadar zaman ayıramadıkları için bol bol ilaç yazarak günah çıkarırlar.

Muayenehane hekimleri de ‘bir farkları olduğunu hissettirmek’ için hastanın kullandığı ilaçlardan birini ya da ikisini değiştirir ve gereksiz de olsa en azından yeni bir ilaç yazmayı görev bilirler.*

‘Çok ilaç yazan iyi doktordur’ veya ‘pahalı ilaç yazan iyi doktordur’ gibi sözler sebepsiz yere çıkmıyor.

Hastalardan kaynaklanan israf

İlaç israfında hastaların da kabahatleri çoktur. Üç büyük ilimizde gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, Türkiye'de reçetesiz ilaç kullanımı oranı yüzde 48 olarak belirlenmiş.

Synovate Araştırma tarafından 18-54 yaşlarındaki 515 kişi ile gerçekleştirilen araştırma, son 6 ay içinde reçetesiz ilaç alanların oranının yüzde 48 olduğunu gösteriyor.

Reçetesiz en fazla satın alınan ürün ise ağrı kesiciler. ‘Ben aldım, belimin ağrısına çok iyi geldi’ sözünü duymayanımız var mıdır?

Diğer taraftan doktora da gideriz ama kimi zaman ya ilacını içmeyiz veya yarım bırakırız. İşte size çarpıcı bir haber: İzmir'de ‘Atık İlaç Hareketi Projesi' ile 9 ayda değeri 500 bin lirayı bulan 35 bin kutu atık ilaç toplandı. Yapılan anketlerde toplanan ilaçların yüzde 70'inin kullanım süresinin dolduğu, yüzde 45'inin ise ambalajlarının hiç açılmadan atıldığı, içlerinde en büyük payı diyabet, tansiyon gibi raporlu hasta ilaçları ile antibiyotiklerin aldığı belirlendi.

Herhangi bir şikayetle doktora giden hastalara, ‘Sizin bir şeyiniz yok, ilaç kullanmanız gerekli değil’ dediğimizde, ‘Yani, size boşuna mı geldik?’ diye bir soru sorarlar ki, başınızdan aşağı kaynar sular dökülür.*

İşte bunun içindir ki, doktora gidip de reçetesiz çıkmak artık imkânsız gibidir.

İlaç israfi nasil önlenir?


İlaç israfı tüm dünya ülkelerini ilgilendiren ‘küresel ekonomik’ bir problem. Çözümü de ülke bazında alınacak tıbbi veya polisiye tedbirlerle mümkün değil ama gene de yapılabilecek pek çok şey var.

Tıp eğitiminde önleyici ve koruyucu hekimliğe önem verilmeli, birçok hastalığın ilaç kullanmadan hayat tarzı değişiklikleriyle düzelileceği gözden kaçırılmamalı.

Sağlık Kurulu raporlarıyla ilaç kullanımında, teşhislerin doğruluğu, tedavilerin gerekliliği, hastalar tarafından uygulanıp uygulanmadığı çok sıkı denetlenmeli.

Sosyal Güvenlik Kurumu, faz 4 ilaçları ve eşdeğeri olan orijinal ilaçları ödeme kapsamına almamalı. Yeni ilaçların her zaman en etkili ve en zararsız ilaç olmadıkları unutulmamalı.
Bitkisel ilaçlar, besin destek ürünleri Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmalı ve sadece eczanelerde satılmalı.
Hastalarını az ve ucuz ilaçla tedavi eden doktorlar ödüllendirilmeli.
İlaçlar kutu ile değil tane ile verilerek ilaç ve ambalaj tasarrufu yapılmalı.
Kullanılmayan ilaçlar mutlaka değerlendirilmeli; yan etki sebebiyle tüketilemeyen ilaçlar iade edilebilmeli.
Eczane dışında ilaç satışına izin verilmemeli. Açık veya gizli ilaç reklamı önlenmeli.*

Gelelim neticeye
Bu tedbirlerin hepsinin ayrı ayrı önemi var tabii ama ilaç endüstrisinin doktorlarla seviyeli ilişkilerini ve orantısız güç kullanmalarını ortadan kaldırmadan bu işi çözmek de asla mümkün olamaz.
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta


Sağlık Rehberi

MollaCami.Com