Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Osmanlı Medreseleri Ve Talebeleri

Osmanlı Medreseleri Ve Talebeleri

Bütün İslam dünyasında olduğu gibi Osmanlılarda da eğitim ve öğretim umumi ölçüde medreselere dayanmaktaydı. Ancak medreselerin dışında muhtelif seviye ve sistemlerde eğitim veren müesseseler bulunmaktaydı. Bunlar arasında en önemlisi Enderun Mektebi’dir.

Enderun ile medrese arasındaki farkı kısaca izah edelim.
Enderun: Osmanlı Devletinin idari ve askeri kadrosunu yetiştirmek üzere teşkil ettiği bir saray mektebidir. Buraya daha ziyade devşirme olanların kabiliyetli, güzel yüzlü ve fiziki kusuru olmayanları alınırdı. Burada, çeşitli kademelerdeki koğuş ve odalarda eğitim görülür, bu eğitimi sonuna kadar götüremeyen talebeler, seviyelerine göre çeşitli askeri birliklere verilirlerdi.
Enderun’da kitabi eğitimin yanı sıra güreş, atlama, koşu, ok atma gibi spor talimleri de önemli bir yer tutardı. Çalışma sistemi, programı ve işleyişi göz önünde tutulursa Enderun’un; bir mektepten ziyade çeşitli hünerlerin, sanatların, idari ve siyasi bilgilerin uygulamalı olarak öğretildiği, kabiliyetlerin tesbit edildiği bir kurs ve staj yeri olduğu söylenebilir.

Medreseler ise Ashab-ı Suffe ile başlayan ilim geleneğinin sürdürüldüğü, tarih boyunca ulemanın yetiştiği tedris yuvalarıdır. Medreseler yüzyıllarca Osmanlı’nın ilmiye sınıfını; müderrisleri, kadıları, müftüleri, kazaskerleri, şeyhülislamları yetiştiren müesseseler olmuştur. İbn-i Kemaller, Ebussuudlar. Cevdet Paşalar buralardan çıkmıştır.
Tanzimat’tan sonra ise Enderun Mektebinin pek bir ehemmiyeti kalmamış, medreselerle beraber, yeni açılan ve İkinci Abdülhamid Han devrinde sayıları oldukça artan mektepler ön plana çıkmıştır. Bu yıllardan itibaren devlet yıkılana kadar mektepler dünyevi eğitimin, medreseler ise dini eğitimin verildiği yerler olmuştur.

Osmanlı eğitim kurumlarından yalnızca Enderun’da, talebede olması gereken belli şartlar, vasıflar, kabiliyetler aranıyordu. Yukarıda da temas edildiği gibi bunlar kabiliyetli olması, zeki olması, fiziki kusuru bulunmaması ve nisbeten güzel yüzlü olmasıydı. Devlet Enderun’da idareciler, kumandanlar, devlet adamları yetiştirirdi. Bu idareci namzetlerine hem askerî hem de siyasî bilgiler öğretilirdi. Bu talebelerde birtakım vasıflar araması devletin en tabii hakkıdır.
Medreselere alınacak talebelerde ise zeka, kabiliyet, fiziki güzellik vs. herhangi bir şart aranmamaktadır. Medreselerde peygamber mirası olan ilim öğretilirdi. Buradan âlimler çıkardı. Osmanlı uleması medreseden yetişirdi.

İlim öğrenmenin, o vadide yürümenin ise malum olduğu üzere çalışmak, gayret göstermekle olacağında şüphe yoktur. Elbette ki talebe içinde zeki ve kabiliyetli olanlar, hızlı ilerleme gösterenler olurdu. Böyleleri çabuk yükselir, ilim tahsil devrelerini daha erken bitirirlerdi. Medrese usulünde kendini ispat, yükselmek, ilerlemek gibi hususlar ilmi yeterlilik ile olurdu. Bu da imtihanda başarı göstermek sayesinde elde edilirdi.

Umumiyet itibariyle imtihansız ve icazetsiz öyle kolay kolay sınıf geçmek mümkün değildi. Meşhur olduğu üzere Ayasofya Medresesinden oda isteyen Fatih Sultan Mehmed bile ancak yapılan imtihanı kazanarak buradan bir oda alabilmiştir. Benzeri misaller çoktur.

Sonuç itibariyle denilebilir ki Osmanlılar, zekâ ve kabiliyetten çok azim, gayret ve liyakate ehemmiyet vermişlerdir. Zaten çalıştırılmadan, işletilmeden sadece zekâ ve kabiliyetin bir işe yaramayacağı aşikârdır. İlim azim ve sebat ile elde edilir.

Yedikıta


Osmanlı Tarihi

MollaCami.Com