Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


ILIM ILE ALAKALI ÖZEL MAKALELER

ILIM ILE ALAKALI ÖZEL MAKALELER

Cenab-ı Hak dünyayı imtihan mahalli olarak yaratmış ve insanları mahlûkatın en şereflisi olarak kılmıştır. Makamların en yücesi olan kulluk makamını da insanlara bahşetmiştir. Bir Hadis-ı kudsisinde: “Ben gizli bir hazine idim, bilinmemi sevdim ve bilinmem için mahlukatı yarattım”, buyrulmaktadır. Allahü Tealayı hakkıyla bilen yalnız Peygamberler ve onun varisleridir. Çünkü bütün insanlık bir vücut ise Peygamberler ve onun varisleri o vücudun kalbidir. İlim ise, kalbdedir. Cenab-ı Hak Kur’an-ı Keriminde: “Allah’tan kulları, içinde, ancak âlimler korkar.”[1], buyurmaktadır.
Allahü Tealadan en çok korkan ise, Onu en iyi bilendir. Hakiki alimlerin birtakım alamet ve vasıfları vardır. Bunların beş tanesi bizzat Kur’an-ı Kerim ile tesbit olunmuştur. Onlar da : Haşyet, huşu’ tevâzu’, ahlak ve zühddür. [2]

İmam-ı Rabbani hazretleri ise hakiki alimlerin vasıflarını şöyle izah buyurur: “Baş olmak, mal toplamak, yücelik ve dünya muhabbeti gibi şeylerden uzak olan alimler, ulemâ-i ahirettir ve Enbiya Aleyhimüsselam’ın varisleridirler. Yaratılmışların hayırlısı onlardır. Kıyamet günü onların mürekkebi, şehitlerin kanı ile tartılır da, mürekkep kefesi ağır gelir. “Alimin uykusu ibadettir.”, hadis-i şerifi ile, onların şanına işaret edilmiştir.Ahiretin güzellğini anlayan yine onlardır. Dünyanın çirkinliğini ve aşağılığını onlar bildirmiştir. Onlar, ahiretin bâkî, dünyanın fânî olduğuna inanıp, kendilerini Ahirete hazırlar, dünyadan yüzçevirirler. Dünya ve içindekileri zelil tutup, ahireti yüce görürler. Zira dünya aziz görülürse, ahiret hakir, dünya hor tutulursa ahiret aziz olur. İkisinin birleşmesi mümükün değildir.”[3]

Peygamber Efendimiz Alimlerin fazileti hakkında şöyle buyurmaktadır: “Dört şeye bakmak ibadettir. Anne babanın yüzüne, Ka’be-i muazzamaya, mushafa, ve alimin yüzüne. Kim bir alimi ziyaret ederse, beni ziyaret etmiş olur. Kim bir alim ile musahafa ederse sanki benimle musafaha etmiş gibi olur. Kim de bir alim ile oturursa, benimle oturmuş gibi olur. Dünyada benimle oturan kimseyi Allahü Teala ahirette de benimle beraber kılar.” [4]

Diğer bir hadis-i şerifinde de: “Alimin, İbadetle meşgul olana üstünlüğü, benim en aşağıda olanınıza, üstünlüğün gibidir.[5], buyurmuşlardır.



Akıl Cenab-ı Hakkı bulmak ile mükelleftir. Ancak aciz olarak yaratılan insan akılla herşeyi bilemez. Bunun için, Cenab-ı Hak, sıratı müstekıme hidayet için, Peygamberlerini göndermiştir. Alimler de bu vazifeyi verâseten ifa etmektedir. Hasan-ı Basri hazretleri: “Alimler olmasa insanların diğer canlılardan farkı kalmazdı. Çünkü onların öğretmesi ile insanlar insanlık seviyesine ulaşır.”[6], Bu hususta Peygamber Efendimiz şöyle buyurmaktadır: Yer(yüzün)de alimlerin benzeri, yıldızlar gibidir. Kara ve denizin karanlıklarında, onlar(a bakmak)la yol bulunur. Yıldızlar sönerse hidayette olanların sapıtması çok sürmez.” [7]


--------------------------------------------------------------------------------

[1] Fatır 28

[2] İmam-I Gazalî İhyâ c.1 s.195

[3] İmam-I Rabbani Mektûbât c.1 m.33

[4] Ruhu’l-Beyan Tefsiri c.1 s.102

[5] Tuhvetü’l-Ahvezî c.7 s.456

[6] Ali Erol, İlim ve Alim, s.42
[7] et-Terhib ve’t-Terhib c.1 s.100

İlmin neresindeyiz ?
Yazar müteallim
Ya âlim ol, ya da ilim öğrenmenin yolunda bulun veya ilmi dinlemeye râm ol,yâhut da bunları seven ol, (bu konuda) sakin besincisi olma, aksi takdirde helâk olursun." (Hadis-i Şerif) Z. Ali; "Belimi iki kişi kırmıştır." der ve şunları söyler: şerefinin ayaklar altına alınmasına göz yuman, hayâ perdesi yırtılmış utanmaz alim. Allah'a ibadet-u takatle yaklaşıp kullukta bulunan;ama ilim konusunda çaba göstermeyen câhil. Her Müslüman'ın Allah'a karşı olan vazifelerinde, hangi ibadeti nasıl yapabileceğine matuf ilmi öğrenmeye çalışması farzdır. Bu ilmin insani Allah'aa yaklaştırıcı olması gerekmektedir.



Bu itibarla insani Allah'tan uzaklaştıran ilim fayda değil zarar getirir. "Allah'ım fayda getirmeyen ilimden... Sana sığınırım" hadisinden anladığımız da budur."Kimin ilmi artar da zühdü artmazsa, onun sadece Allah'tan uzaklaşması artmış demektir." hadisi de bize ilim-takvâ dengesini ikaz etmektedir. Eğer ilim, insani Allah'a ibadetten ali koyarsa, alıkoyduğu şeyler nafile ibadetler bile olsa o ilim bereket getirmez.



Kişinin ilmettigi şeyler kendisini Allah yolundan alıkoyuyorsa bu takdirde ilim adına öğrendiği şeylere de dikkat etmesi gerekmektedir. Zira haer öğrenilen şey ilim değil, insanin ayağının kayması için birer vesîle de olabilir. Kişi eğer nelerin ilim olup olmadığını öğrenmek isterse, öğrendiklerinin kendindeki etkilerine bakarak karar verebilir. Tabiî ki bu ifade ettiklerimiz, âlet ve fen ilimleri için uygulanamayabilir.



İmam Malik (Rab) gerçek ilmin kalplerde huzur meydana getirecek bir özelliği olduğunu söyle ifade etmiştir: "İlim, her öğrenilen şeyin başkalarına aktarılması ve bolca rivayet edilmesi değil o; Allah’ın kalbilere koyduğu bir nurdur."Su da unutulmaması gerekir ki; aklin ve ilmin yüce değerini bir koz gibi kullanıp dînî değerleri bunlara feda eden bir anlayış ne kadar yanlışsa, müspet ilimlere uzak durup bunların fayda getirmeyeceğini iddia etmek de o kadar yanlıştır. İlim; insani gerçek değerlerine yükselttiği ve mutluluğa götürdügü ölçüde faydalidir.



"Dinsiz ilim kör, ilimsiz din de topaldır."Allah'tan hakkıyla alimler korkar"De ki Ey Habisim: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" (Zümre/9)Allah'tan ancak âlimler hakkıyla haşyet ederler, korkarlar(Fahir/28)"Ya âlim ol, ya da ilim öğrenmenin yolunda bulun (kendini buna zorla), veya ilmi dinlemeye râm ol, yâhut da bunları seven ol, (bu konuda) sakin besincisi olma, aksi takdirde helâk olursun.(Hadis-i Şerif) Kim bildiği ile amel ederse, Allah ona bilmediğini öğretir.(Hadis-i Şerif)Âlimler dışında insanlar helâk oldu, ilmiyle amel etmeyen âlimler de helâk oldu. Bunların içerisinde ilminde ihlalli olmayan, Allah rızası için ilim talep etmeyenler de helâk oldu. İste sadece muhlis ve ilmiyle âmil âlimler kaldı.



Bunlar da büyük bir tehlike üzeredirler.(Hadis-i Şerif) Bu ilmi nasıl elde ettin? İmam-ı A'zam'a sormuşlar: Bu ilmi nasıl elde ettin? Cevap vermiş: "Eşekler gibi sabır göstererek, köpekler gibi ilim adamlarına yaltaklanarak, kediler gibi tevazu göstererek, kargalar gibi sabaha kadar ilim yolunda seherleşerek..."İmam Şâfiî buyuruyor: "Hocam Vekî'ye hâfızamın zayıflığı hususunu şikâyette bulundum. Bana mahiyetleri günahları terk etmem hususunda irsadda bulundu. Ve bana

Mukaddes varlıklarımıza hürmet
Yazar müteallim
Cenab-ı Hak, mahlukatından bazı şeylere bizzat kendisi kıymet ve değer vermiştir. İnsanların da bunlara tazim göstermesini ve hürmet etmesini emretmiştir. Rasülüllah’a, Kuran-ı kerime, ka’be-i muazzamaya, mescidlere, ülülemre, ilme, alimlere, talebelere hürmet ve tazim göstermek Allah’ın emridir. Bunlara islamın şeâiri denir.



Bir ayet-i celilede şöyle buyurulmuştur: “Kim Allah’in şeâirine, tazim ederse şüphe yok ki o tazim, kalplerin takvasındandır. [1]Peygamber Efendimiz (S.A.V) “Hayırlınıza veya büyüklerinize kıyam ediniz.” buyurmuşlardır.

Cenab-ı Hak Peygamber Efendimize gösterilmesi icabeden hürmet ve edebi, ehemmiyetine binaen bizzat kendi kelamı kadimi ile müminlere öğretmiştir. Şöyle ki:Asr-ı saadette bir kurban bayramı günü bazı kimseler Rasüllüllahtan evvel kurban kestikleri için Peygamber Efendemiz onlara kurbanlarını iade etmelerini emir buyurmuşlardı.

Bu hadise üzerine şu ayet-i celile nâzil oldu: “Ey iman edenler, Allah ve [2]Rasülünün önüne geçmeyin ve Allah’tan korkun. Çünkü Allah işitir, bilir” Ehlince malumdur ki; ayet-i kerimede mef’ul yani neyin öne geçirilmeyeceği zikredilmemiştir. Böyle olunca, ayet-i kerimenin manası şudur: “Şunu veya bunu takdim diye düşünmek şöyle dursun, öne geçmek namı verilecek hiçbir fiili yapmayın. Veya, hiçbir işi, ne kendinizi ne başkasını asla takdim etmeyiniz.” Demektir.

Cenab-ı Hak diğer bir ayet-i kerimesinde de şöyle buyururlar: “Seslerinizi Peygamberin sesinin fevkınde kaldırmayın ve ona söz söylerken birbirinize bağırdığınız gibi yüksek sesle söylemiyin. Haberiniz olmadan amelleriniz hiçe iniverir.” Aye-i celilede hürmetsizliğin insanı dinden çıkarabileceğine işaret vardır. Zira amelleri yok olması, sahibinin dinden çıkmasıyladır.

Bu ayet-i kerime nazil olduğu zaman Sabit ibn-i Kays (R.A), sesi diğer insanlara nisbetle yüksek olduğu için, farkında olmadan yüksek sesle konuşurum da amellerim yok oluverir korkusuyla Rasülüllah’ın huzuruna yaklaşmıyordu. Fakat içindeki Rasülüllah’ı görme isteğini de bir türlü bastıramıyordu. Sonunda çareyi kendisini eve hapsetmekte buldu. Rasülüllah’a hürmette kusur etmemek için gösterdiği sonsuz fedakarlığı öğrenen, Rasülüllah: “Sabit Cennet ehlindendir”, buyurdular.

Benî Temim kabilesinden 70 veya 80 kişi öğle sıcağının bastırdığı bir sırada Rasülüllah’ı görmek için gelmişlerdi. Rasülüllah o sırada istirahat buyuruyorlardı. Onlar: “Ya Rasülüllah bize çık”, diye bağırdılar. Rasülüllah nidayı duyunca istirahatinden kalkıp, onların yanına geldi.

Bu hadise üzerine şu ayet-i kerime nazil oldu. “Şüphesiz ki odaların gerisinden bağıranlar, arkasından veya önünden çağıranlar onların ekserisi akılları ermeyen kimselerdir. Henüz dini öğrenmemiş, edeb-ü erkan bilmez kaba a’rabî güruhtur. Ve eğer sen onlara çıkıncaya kadar sabretselerdi kendileri için daha hayırlı olurdu. Allah gafuru’r-Rahimdir

Haram aylardan biri olan Muharrem-i Şerifin içinde bulunmaktayız. “Haram aylar” isminin verilmesi, bu aylar diğer aylara nisbetle tazim ve hürmet göstermeye daha layık olduğu içindir. Dinimizde her şey için tespit edilmiş bir edep vardır. Kişi ibadât-ü taatiyle kazanamadığı bazı şeyleri, gösterdiği hürmet ve tazim ile kazanabilir.

Aksiyle hareket etmek ise şiddetle yasaklanmıştır. Şu bir hakikattir ki, ameldeki noksanlık insanı dinden çıkarmaz. Fakat din ve din ile alakalı olan şeylere karşı edepsizlik ve hürmetsizlik, alaya veya hafife almak kişiyi dinden çıkarır. Fıkıh kitaplarımızda şöyle bir izah mevcuttur. “Ezan-ı Muhammedî’yi dinleyen kimseye selam verilmez. Şayet selam verilmişse, ezan bitmiş olsa dahi selam veren kimseye mukabelede bulunulmaz ve selamı alınmaz.”

Bırakın gülmeyi, dünya kelamı konuşmayı, dinimizde çok müstesna bir yeri olan selam vermek ve selam almak, şeairi islamdan olan ezan-ı muhammedi’ye hürmetsizlik söz konusu olduğunda kerih görülen bir fiil haline geliyor...

Ceddimiz Osman Gazinin Kur’an-ı Kerime karşı gösterdiği hürmet neticesinde kazandığı mükafaatı hepimiz biliriz. Yatacağı odada gördüğü Kur’an-ı Kerime, gerek ayakta durarak, gerek alıp okuyarak gösterdiği hürmet sebebiyle, Mevlamız kendisinden o kadar razı olmuş ki, gösterdiği tazimin her saatine mukabil kurduğu devlet için 100 senelik ömür ihsan etmiştir. İmam-ı Azam hazretleri, Peygaber Efendimizin ravza-i mutahheresini ziyaretlerinde, hiçbir zaman edebinden dolayı yaklaşamamış vardığı noktaya da sürünerek varmıştır.

Sadece bir defasında, Peygamber Efendimiz’in: Yaklaş ya imam” buyurması üzerine yaklaşabilmiş, ziyaretini de iki büklüm vaziyette ifa etmiştir.II. Abdülhamid Han hazretleri, İstanbul’dan Medine-i Münevvere’ye kadar yaptırmış olduğu tren yolunun, Ravaza-i Mutahhereye 10 km kalan kısmını Allah’ın rasülü tren sesinden rahatsız olmasın düşüncesiyle keçe ile kaplatmıştır.Hacc kafilesi ile Mekke-i Mükerremeye doğru “Rasülüllah’ın yaşadığı yerlere yaklaşıyorum.

Birazdan ayağının bastığı yerlere yüzlerimi süreceğim” düşüncesi ve sevinciyle, gözlerine uyku girmeyen şair nabi, kafileden birinin ayaklarını, Mekke-i Mükerremeye uzatarak yattığını görünce hiddetle şu mısraları söyler: “Sakın terk-i edepten, kûy-i mahbûb-i hüdadır bu.“Nazargah-ı ilahîdir, Makam-ı Mustafâdır bu.

YaniSakın edebi terketmekten, Allah’ın sevgilisinin beldesidir bu.Rahmet-i ilahi’nin tecelli ettiği yerdir, Muhammed Mustafa’nın makamıdır bu.Sabah ezanlarıyla beraber Mekke-i mükerremeye girerken bütün müezzinler şair nabi gibi bu mısraları söyledikten sonra minarelerden indiler. Çünkü Yusuf Nabi’nin bu sözleri Allah’ın Rasülün’ün o kadar hoşuna gitmişti ki, bütün müezzinlere rüyalarında bu şiiri ezbetletmiş ve okumaları için emir buyurmuşlardı.

Hürmet ve tazime en layık olan başta Allah ve Rasülüdür. Sonra, Allah ve Rasülüne, irtibat-ı sahîh ile bağlı olan zatlardır ki onlara hürmet neticede Allah ve Rasülüne hürmet demektir. Ülülemre, alimlere, ilme, ilim talep etmekte olanlara tazim ve hürmet hep bu kabildendir.



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Hacc 32

[2] Buhari Kitabül Menakıb-i Ensar Saad bin muaz babı

ALLAH celle celalhu razı olsun hocam sağolasın eline emeğine sağlık çok güzel bilgiler RABBİM tesirini halk buyursun okuduklarımızla bildiklerimizle amil olmamızı nasip eylesin...

sayın müteallim hocam elinize emeğinize sağlık rabbim kendine layık olan kullarından eylesin Allah'a emanet olun...


sayın müteallim hocam elinize emeğinize sağlık rabbim kendine layık olan kullarından eylesin Allah'a emanet olun...


tamam düalariniza amin diyoruzda diger kardeslerimizdende konularla alakali bilgilri paylasmalariniarzu ediyoruz.

maasselam

ESHÂB-I SUFFE

Mescid-i Şerif'in bir tarafında bir suffe (sofa) vardı ki üzerine hurma dallarından bir çardak yapılmıştı. Burası, evi, ailesi bulunmayan Eshâbın fakirlerine verildiği için burada barınanlara "Sofa yahut Suffe Eshâbı" denildi. Bunlar, Peygamber Efendimiz'den ilim irfan tahsilini gâye edinmiş olup Fahri Kâinât'ın ilminden, sohbetinden azami derecede istifade edebilmek maksadıyla pek zaruret bulunmadıkça buradan ayrılmazlar, ancak dünyevi maişetlerini asgari derecede temin için dünyevi işlerle meşgul olurlardı.

Barınacak bir çatı altı bulamayan kimsesiz yoksullar ve garipler, burada yatıp kalkarlardı. Bunlar iplerini alıp kırlardan odun toplarlar, onları satıp yiyeceklerini temin ederler, geçimlerini sağlarlardı. Kendi ellerinin emeği ile geçinmeğe çalışırlardı. Fakat her zaman iş bulamadıklarından aç kaldıkları da olurdu. Eshâbın zenginleri bunları gözetirler, yardım ederlerdi. Peygamberimiz, akşamları onlardan bir kısmını çağırıp kendisi doyurur, bir kısmını da hâli vakti yerinde olan sahabilerine gönderip doyurturdu.

Rasûlü Ekrem; "Bir kişinin yiyeceği, iki kişiye; iki kişinin yiyeceği, dört kişiye; dört kişinin yiyeceği, sekiz kişiye yeter!" buyururdu. Rasûlü başka bir gün de; "İki kişilik yiyeceği olan, Ehli Suffe'den üçüncüyü, dört kişilik yiyeceği olan, onlardan beşinciyi, yahut altıncıyı götürsün!" buyurmuştu. Hazreti Ebû Bekir onlardan üçünü, Peygamber Efendimiz de onlardan onunu alıp götürmüştü.

Bir gün Peygamberimiz'in kızı Hz.Fâtıma'nın el değirmeni ile buğday çekip un öğütmekten elleri kabarmış ve yaralanmıştı. Muhterem babacığına ellerini göstererek, yardım için bir hizmetçi isteyince, Peygamberimiz; "Kızım, Eshâbı Suffenin ihtiyaçlarını gideremediğim halde ben sana nasıl yardımcı bulayım" demişti.

Eshâb-ı Suffe dâimâ Hz.Peygamberimiz'in yanında bulunduklarından Kur'ân ve Hadis dinler, öğrenir ve öğretirlerdi. Bu îtibarla suffe, alelâde bir sığınak değildi, bir ilim müessesesi idi. En çok hadis rivâyet eden Ebû Hureyre (R.A.) burada yetişmişti.

Peygamberimiz'in; "Benim bu mescidime gelen kişi başka bir şey için değil, hayır için, hayırı öğrenmek veya öğretmek için gelir. O, yolunda cihad eden kimse mevkiindedir." Hadîs-i Şerîf'i, en kısa bir zamanda öğreticiler ve öğreniciler üzerinde tesirini göstermiş, Fahri Kâinât'ın mescidi ve suffe, bir ilim ocağı hâline gelmişti.

Ehli Suffe'ye, Kurrâ da denilirdi. Kabîlelere gönderilecek Kur'ân öğreticileri de bunlar arasından seçilirdi. Nitekim, bu yolda vazîfelendirilen ve Bi'ri Maune denilen yerde müşrikler tarafından önleri kesilerek şehid edilenlerin hepsi Ehli Suffe'dendi. Ehli Suffe'den bâzen 70'inin birden geceleri bir öğreticinin başında toplanıp sabaha kadar ders gördükleri olurdu.

İslam Târihinin başlangıcından zamanımıza kadar Medrese, Kur'ân Kursu ve Talebe Yurdu gibi değişik adlarla gelen ilim ve irfan müesseselerinin, ilim hizmetlerinin temelini ve menşeini Eshâbı Suffe'nin barındığı mubarek mekan teşkil eder.

cok sevdigim ilim hazinesi sag olunuz kardesim hep böyle ilimleri müzakere cok hos seyler.

bir hatirayi anlatayim.

imami rabbani hazretleri henüz kendisine vazife verilmeden üstazindan hacca gitmek üzere izin ister üstazi kendisine evladim hacca gitme delhi sehrinde medresede talebeler var git onlara derslerini okut der. imami rabbani hazretleri itiraz etmeden hemen tedrisata baslar.ilahi bir keramet olarak kabei muazzama oraya gelir güzel tavaf eder sonra kabei muazzama geri gider kayb olur.cenabu hak ilme ve sadakata verdigi kiymeti bundan daha iyi anlariz.

Müteallim hocam haddim olmayarak aşağıdaki iki parağrafta önemli hatalar var. Sanırım alıntı yapılan yerde yanlış yazılmış ve gözden kaçmış olabilir. (İlmin Neresindeyiz başlıklı) yazıda da aynı hata var, daha önce uyardım düzeltildi diye cevap yazılmış ama durum ortada. Bizim için çok büyük ayıp, bu ayıbın derhal düzeltilmesi gerekir.

"Dinsiz ilim kör, ilimsiz din de topaldır."Allah'tan hakkıyla alimler korkar"De ki Ey Habisim: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" (Zümre/9) Hâşa (Habisim değil Habibim olacak)

Allah'a ibadet-u takatle yaklaşıp kullukta bulunan (İbâdât-u Taatle) olacak

Allah razı olsun hocam
devamını bekliyoruz büyük bir zevk ile okuyorum ve faidelenmeye çalışıyorum


ALLAH celle celalhu razı olsun hocam sağolasın eline emeğine sağlık çok güzel bilgiler RABBİM tesirini halk buyursun okuduklarımızla bildiklerimizle amil olmamızı nasip eylesin...

AMİİN



AMİİN


amin

“Sakın terk-i edepten, kûy-i mahbûb-i hüdadır bu.
Nazargah-ı ilahîdir, Makam-ı Mustafâdır bu. "


malesef pek edep kalmadı hürmetsiz olduk.değil İmamı Azam gibi edebinden sürünerek huzuruna varmak, en yakına ulaşmak için birbirimizi ezer olduk..hele kutsal yerlere yazılan yazılara ne demeli
illa edep illa edep...


“Sakın terk-i edepten, kûy-i mahbûb-i hüdadır bu.
Nazargah-ı ilahîdir, Makam-ı Mustafâdır bu. "


malesef pek edep kalmadı hürmetsiz olduk.değil İmamı Azam gibi edebinden sürünerek huzuruna varmak, en yakına ulaşmak için birbirimizi ezer olduk..hele kutsal yerlere yazılan yazılara ne demeli
illa edep illa edep...

:-\ :-\ :-\ :-\


ALLAH celle celalhu razı olsun hocam sağolasın eline emeğine sağlık çok güzel bilgiler RABBİM tesirini halk buyursun okuduklarımızla bildiklerimizle amil olmamızı nasip eylesin...

Yüce mevlam razi ve memnun olsun.


Müzakere

MollaCami.Com