Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


İbnu'l-Kayyım fıkıh ve itikatta güvenilir bir kaynak değildir

İbnu'l-Kayyım

Zâhid el-Kevserî'nin, ulema tarafından, hocası İbn Teymiyye'nin izinden ayrılmadığı belirtilmiş olan İbnu'l-Kayyım hakkındaki tavrı da İbn Teymiyye konusundaki tavrı gibidir. "İbn Teymiyye'nin gözüyle görür, İbn Teymiyye'nin kulağıyla işitir"[17] dediği İbnu'l-Kayyım'a da ağır eleştiriler yöneltmiştir.

İbnu'l-Kayyım tarafından kaleme alınmış olan, el-Kasîdetu'n-Nûniyye adıyla maruf –6.000 kadar beyitten oluşan– manzum eser, teşbih ve tecsim içeren ifadeleri sebebiyle Takiyyuddîn es-Sübkî'nin tenkidine maruz kalmıştır. es-Seyfu's-Sakîl fi'r-Redd alâ İbn Zefîl adlı bu tenkit, Mısır'da "Selef Akîdesi" adı altında yayılmaya başlayan akımın tesirini kırmak maksadıyla geçtiğimiz yüzyılın ortalarına doğru el-Kevserî merhumun kıymetli ta'likleriyle birlikte basılmıştır. Asıl reddiyenin sahibi olan es-Sübkî, sözkonusu kasidenin tamamını değil, sadece tehlikeli görüşler içeren beyitlerini zikrederek tenkide tabi tutmuştur. Mutedil tavrıyla dikkat çeken bir âlim olmasına rağmen, bu reddiyeyi kaleme alırken üslubunun yer yer sertleştiği dikkat çekmektedir. Bunun sebebi, kasidede yer alan kimi beyitlerde teşbih ve tecsim inancına karşı çıkanlara yöneltilen ithamların dozunun kaçırılmış olmasıdır.

el-Kevserî merhum bu reddiyeye yazdığı ta'liklere Tekmiletu'r-Radd alâ Nûniyyeti İbni'l-Kayyım[18] adını vermiş ve es-Sübkî'nin kısaca değinip geçtiği veya hiç değinmediği hususlara da yer vermiştir. Bu sebeple "tekmile", eserin aslından daha hacimlidir.

[17] es-Seyfu's-Sakîl'e yazdığı takdim yazısı, 9.
[18] Mısır'da 1356/1937 tarihinde basılmıştır.

Kaynak: Ebubekir Sifil

İbn-i Kayyîm’ın İntihalciliği (Eser ve Fikir hırsızlığı)

Bir kimse ilimle ilgisi olup da İbni Kayyım'ın teliflerini ve İbni Abdülvehhab'ın risalelerini tarafsız olarak insaf gözüyle mütalaa ederse, ikisinin de İbni Teymiyye'nin görüşlerini taklid ettiklerini ve onun reylerine aşık olduklarını; İbni Kayyım'ın ayrıca şeyhinin (İbni Teymiyye'nin) şazz (kaideye uymayan) görüşlerini sıkıca müdafaa ettiğini görecektir. İbni Kayyım'ın yazılarındaki ilmi konular kendi malı değildir. O, önceki İslam alimlerinin araştırıp ortaya koydukları meselelerden nakiller yapmış, ama emanet olan o nakilleri sahiplerine isnad etmeksizin kendisine mal etmiştir. Bu yüzdendir ki, iyi niyetli, saf kalbli okuyucular o tabirlerin İbni Kayyım'a ait olduklarını zanneder. Hakikatte ise alimlerin yazdığı eserlerden bol bol aktarmıştır.

Ebu Hamid bin Merzuk, Bera'atü'l-Eş'ariyyin, Bedir Yayınevi, 1994; s.22.

İbn-i Kayyim’in Nûniyye’deki Üslûbu

İbn-i Kayyim’in üslûbu, kavgacı, sataşmacı, karalayıcı, aceleci, muğâlâtacı ve saldırgandır. İlmî değil, “ideolojik”tir. Zehebî’nin, bir mektubunda İbn-i Teymiyye’ye, “Haccâc’ın kılıcıyla İbn-i Hazm’ın dili iki öz kardeşti. Billâhi sen o ikisiyle kardeş oldun” dediği gibi, İbn-i Kayyim’in dili, Haccâc’ın kılıcı gibiydi. Onda ilmî vakar ve ağırlığı bulamazsınız. Kendisi gibi “teşbîh” ve “tecsîm” inancında olmayanlar, “Allah’ı, (hâşâ) belli bir yön veya mekâna yerleştirmeyenler”, ya “Allahtan korkmayanlar”, ya “kalbinde zerre kadar îmân bulunmayanlar”, ya “Kurânı yalanlayanlar”, ya “Sünnet’i inkâr edenler” veya “Cengiz han’ın ordusu’nun askerleri”dirler. Bu tarz üslûbu hemen hemen her eserinde hâkim olmakla berâber, “Nûniyye”sinde çok açık ve nettir.

İbn-i Kayyim’in Nakillerindeki Îlmî Emâneti

İbn-i Kayyim âlimlerden yaptığı nakillerde de yeter miktarda güvenilebilecek bir kimse değildir. İmâm Sübkî ve imâm Kevserî, İbn-i Kayyim’in gerek Mu’tezile gerek Cebriye ve gerekse Eşâ€™ariye tâifelerinden yaptığı bir çok nakil için “bu yalandır”, “iftirâdır”, “onlar böyle dememişlerdir”, “aksine onlar, şöyle söylemişlerdir” demektedirler. Başka kitablarında da, meselâ “tevessül” hakkında dört mezheb imamından doğru olmayan nakillerde bulunduğu Ehl-i ilim tarafından isbât edilmiştir.

İbn-i Kayyim’n Âlimlerin Sözlerini Anlayabilme Seviyesi

İmâm Sübkî ve İmâm Kevserî’nin cevâblarından da açıkça anlaşılmaktadır ki, İbn-i Kayyim, ulemânın sözlerini anlayabilecek seviyede değildir. Âlimler bir söz söylerken O, çoğu kez, bu sözü yanlış anlayıp münâkaşasını tamamen o meseleye ecnebî/yabancı bir sâhada yürütmektedir. “Allah’ın fâil olup olmadığı” mevzuunda görüleceği gibi… O’nun hakkındaki bu “anlayamama” tesbîti, hatt-i zâtında hakkında yapılan bir hüsn-i zanndır. Aksi halde, ortada, “hâinlik” veyâ “muğâlata” bahis mevzuu olacaktı.

İbn-i Kayyim’in İlmî Derinliği

İbn-i Kayyim, sadedinde olduğumuz kitabında “hâtıbu’l-leyl” yani gecenin karanlığında odun toplayan adam suretindedir. Dolayısıyla karanlıkta, odun yerine yılanı yakalayıp almaktadır. O, akîdede, rahatlıkla, “zayıf”, hatta “uydurma” hadisleri delil olarak ileri sürebilmektedir. Nûniyye’sinde, kılı kırka yaran bir “munekkıd hadis hafızı” ile değil de, âdeta “hurafeci vâizler” gibi bir tiple karşı karşıyasınız. Nitekim bu, getirdiği “zayıf”, hatta “uydurma” hadisleri ileride sergilediğimizde açıkça görülecektir.

İbn-i Kayyim’in Muârızlarının Delîl ve Cevâblarına Yer Verip Vermediği

İbn-i Kayyim bunu asla yapmaz. O, tâbilerinin kafasını karıştırmaktan şiddetle korkan sahte şeyhler gibi, muârızlarının delillerinden ve cevablarından, hatta mücerred sözlerinden onları çok sakınır. Çürütmek için bile onları ağzına almamaya çalışır. Çizgisinden gidenlerin de tamamının tarzı hemen hemen böyledir.

Kasîde-i Nûniyye’nin İbn-i Kayyim’in Son Görüşleri Olup Olmadığı

İbn-i Kayyim bu akîdesinden ömrünün sonunda dönmüş olamaz mı? İnşâellah Ehl-i Sünnet akîdesine dönmüştür. Biz, dediklerimizi, aktardığımız sözleriyle sınırlı olarak diyoruz. Hâtimesine/son nefesine dâir şehâdette bulunmuyoruz. Ancak, İbn-i Receb el- Hanbelî’nin “Tabakâtü’l-Hanâbile” sinde naklettiğine göre O, İbn-i Kayyim'e ölümünden bir sene gibi bir zaman önce devam etmiş ve bu Nûniyye'yi İbn-i Kayyim’den o zaman işitmiştir.

Kaynak: Hüseyin Avni KANSIZOĞLU, İnkişaf Dergisi, No: 7

Cehennem'in Son Bulacağı İddiası

"Ebediyet" kelimesi etrafındaki tartışma İbn Teymiyye ve talebesi İbnu'l-Kayyım ile başlamıştır. Evveliyatında Cehm b. Safvan'ın hem cennetin hem de cehennemin son bulacağı görüşü dışında bu kelimeyi cehennemin sonluluğu anlamında tartışan olmamıştır. Cehennemin ebedi olmadığını söylemenin küfür olduğunu ben söylemiyorum. Ehl-i Sünnet alimlerinin eserlerinde bu mesele hakkında oldukça açık beyan ve hükümler var. Hadi'l-Ervah ve içindeki deliller okunmuş ve gerekli şekilde cevaplandırılmıştır. Hatta bu, daha İbnu'l-Kayyım hayattayken yapılmıştır. Pek çok alim tarafından "müçtehid" olduğu söylenen Takiyyüddin es-Sübkî, el-İ'tibâr bi Bekâi'l-Cenneti ve'n-Nâr" adlı eserinde Hadi'l-Ervâh'taki hatalı yaklaşımı açık biçimde gözler önüne sermiştir. Ondan yüzyıllar sonra Muhammed b. İsmail el-Emîr, "Ref’ul-Estâr" adlı reddiye ile meselenin üstüne bir kere daha gitmiştir. Bu ikinci eser, sıkı bir Selefî ve İbn Teymiyye takipçisi olan el-Albânî tarafından tahkik ve neşredilmiştir. el-Albânî de orada İbn Teymiyye ve öğrencisinin hatalı olduğunu açık bir şekilde itiraf etmektedir.

Kaynak: Dr. E. Sifil, Milli Gazete, 30 Aralık 2007.

ibni kayyim konusundaki paylaşım için teşekkür ederiz

1350 yılında vefat etmiş..

tanımak lazım.

benim kafamda da ebu bekir sifil veya ali eren gibi kisilerinde alim olmadiklarina dair... onlar yaziyor biz okuyoruz ya iyi niyetli deillerse

benim kafamda da ebu bekir sifil veya ali eren gibi kisilerinde alim olmadiklarina dair... onlar yaziyor biz okuyoruz ya iyi niyetli deillerse


merhum mehmet oruç u unuttun

onların da aktardıkları kaynakları var. hataları var. tabiki hatasız olacak değillerdir. ancak emek verip zaman harcayıp bizim adımıza araştırıp makale haline getiriyorlar.

Kendilerinden Allah razı olsun

yog sandra olayindan sonra islam diyologda problem oldugun cozmus bulunmaktayim... cunku kadin hristiyan sevgilisini birakacagini soyluyo... ve aralarindan biri seni her halinle kabul eder diyo... oysaki o adam musluman olmadan evlenemez musluman bi kadinla... ve cemaat e bunu soyledigimde ... gozmun yaninda olan bu olayi yalanladiklarindan dolayi inaniyorum... ama tabi diyologcularin ehli sunnet disi oldugunu dusunmuyorum tamemen sadece yanildiklarini dusunuyorum.... cunku sandra olayinda mezhepsizzlige kadar en ince ayrintisina kadar da dikkat ettiler

benim kafamda da ebu bekir sifil veya ali eren gibi kisilerinde alim olmadiklarina dair... onlar yaziyor biz okuyoruz ya iyi niyetli deillerse


Ehl-i sünnete uygunsa mesele bitmiştir. Ayrıntılara dalmak ve çözülmüş meselelere girmek, vehhabilerin ve onların özentilerinin bozuk işidir. Kötü niyet işte budur.


Mezhepler

MollaCami.Com