Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Gül Şehir Medine

Medine’nin ve ehlinin fazileti

ن أراد أهل المدينة بسؤ أذابه ألله كما يذوب الملح في الماء

Yukarıdaki hadis-i şerif ehli Medine’ye mefhumu muhalifiyle iltifat ve ihsanda bulunmayı emreder.

Meali şerifi : “Kim ehli Medine’ye eziyet ederse Allah onu tuzun suda eridiği gibi eritir” .
Bu hadisi şerif efendimiz tarafından değişik zamanlarda değişik ifadelerle ama aynı mana ile ifade edilmiş, konunun ciddiyetine dikkat çekilmiştir.

لايريد أحد أهل المدينة بسؤالا أذابه ألله في النار ذوب الرصاص او ذوب الملح في الماء

Yukarıdaki hadisi şerif de aynı manayı ifade eder ama lafızları farklı Medine ve ehli Medine hakkında şeref sudur olmuş diğer bir hadisi şeriftir.

Meali Şerifi:
“Kim ehli Medine’ye eziyet ederse Allah onu cehennemde kurşunun ateşte eridiği gibi eritir”.


Medine’de imtihan veya Medine’de sabır küpü olmak

لا يصبر أحد علی لأوائهاوشدتها الا كنت له شهيدا أو شفيعا يوم القيامة

yukarıdaki hadisi şerifte “Kim Medinenin sıkıntılarına ve şiddetli belalarına katlanırsa, sabrederse ona kıyamet günü şefaatçi olacağım” buyuruyor Kainatın Efendisi.

Demek ki Medine’de yaşamak bir bedel istiyor.

Bu bedel ise Medine’de karlılaşacağımız hadiselere sabırla, tevekkülle karşılık vermek; neticesinde hem dünyada hem ahirette mükafatını Allah'tan beklemek ve Efendimiz Aleyhissalâtu Vesselam'ın şefaatine nail olmak.

Nura Gark Olmuş Şehir

Medine; Cidde'ye 424 kilometre uzaktadır. Eski ismi Yesrib idi. Peygamberimizin (sas) hicretinden sonra, Medinet'ün-Nebî yani Peygamberin Şehri denilmeye başlandı. Medine, şehir demektir. Medine, medeniyet kökünden bir kelimedir. Zamanla da Medine-i Münevvere yani nurâ gark olmuş şehir denilir oldu. Çünkü Peygamberimizin (sas) hicreti ile nurlanmıştı.

Peygamber Efendimiz (sas) Mekke'den hicret edip Medine'ye gelirken Kuba mescidinin olduğu yerde üç gün kalmıştı. Cuma namazını da Medine'ye yakın olan Cuma Mescidi'nde kılmış oradan Medine'ye yönelmişti. Bütün Medineliler onu karşılamak için yollara düşmüşlerdi. Çocuklar "Allah'ın Peygamberi Muhammed geldi!" diyorlar. Habeşliler, kılıç ve mızrak oyunları ile sevinçlerini belirtiyorlar. Halk da "Talaa'l-Bedru aleyna..." yani "Vedâ tepelerinden üzerimize dolunay doğdu / Bize şükür vacip oldu..." diyorlardı. Bu sevinçle Resullulah'ın (sas) devesinin yularından tutup evlerine misafir etmek istiyorlardı. Ama Resulullah (sas) "Ona dokunmayın!.. O emredildiği yere gider. Bakalım nereye gidecek?" buyuruyordu. Efendimiz (sas) kimsenin hatırının kırılmasını istemiyordu. Deve ise sağına soluna bakınarak gidiyordu. Nihayet, şimdiki Mescid-i Nebevî'nin bulunduğu yere çöktü. Orası, bir hurmalık ve iki yetime ait bir arsa idi. Sonra deve tekrar kalktı, biraz gittikten sonra şimdiki minberin bulunduğu yere yine çöktü. Boynunu uzatıp bağırmaya başladı. Peygamber Efendimiz (sas) "İnşaallah, menzilimiz burasıdır." diyerek devenin üzerinden indi. Sonra "Buraya en yakın ev, kimin evidir?" diye sordu. Oraya en yakın ev Ebu Eyyûb el-Ensarî'nin evi idi. Onun için hemen koşarak: "Yâ Resulullah, buraya en yakın ev benim evimdir, işte duvarı görünüyor, kapısı da şudur. Buraya buyurursanız çok sevinirim." dedi. Efendimiz (sas) böylece Ebu Eyyûb el-Ensarî'nin evine gitti orada üç ay kadar kaldı.

Sonra bugünkü mescidin inşası başladı. Mescidin yeri, Sehl ve Süheyl isimli iki yetime aitti. Orada hurma kurutulurdu. Peygamber Efendimiz (sas) yetimleri çağırdı, arsayı satın almak istedi. Onlar "Ya Resulullah, biz para istemiyoruz, biz Allah'ın rızasını istiyoruz." diyerek arsayı hediye ettiler. Kabul edilip on miskal altın hediye olarak onlara verildi. Bu arsanın içinde hurma ağaçları, bazı yerlerinde harabeler, bir tarafında da mezarlık vardı. Efendimizin (sas) emriyle, hurma ağaçları kesildi, mezarlardaki çürümüş kemikler başka yere gömüldü, harabe yerler de düzeltildi. Mescid inşa edildi. Duvarın kalınlığı ve temelin derinliği üçer zira' (iki karışa yakın bir ölçüde) idi. Temelden zemine kadar taştan, üst tarafı da kerpiçten yapıldı. Üzerine çatı yerine güneşin hararetinden ve yağmurdan korumak için hurma ağaçları kondu. Yaprak ve toprakla kapatıldı. Üçü sağ, üçü sol tarafa gelmek üzere bir hizada altı sütun yapıldı. Mihrabı kalın direklerle şimdiki Bab'üt-Tevessül'ün yerinde yapıldı. Mescidin kıble tarafının uzunluğu yüz arşın, genişliği ondan biraz eksikti. Mescide üç kapı açıldı. Şimdiki mihrabın yerinde cümle kapısı vardı. Bütün Müslümanlar buradan girer çıkardı. İkincisi Bab'üc-Cibril, üçüncüsü de Bab'ür-rahmet idi. Üçüncü kapıya, Bab-ı Osman ve Bab-ı Atîk de denilmiştir. Peygamber Efendimizin (sas) odasına oradan geçilirdi. Mescidin bir tarafına da garipler ve fakirler için bir sofa yapıldı. Orada kalanlara, Ashab-ı Suffe denildi. Hurma dallarından bir çardak şeklindeydi. İşte ikinci mescid de böyle meydana geldi.

Bu ikinci mescid, hicretin ikinci senesinde tamamlandı. Orada namaz kılınmaya başlandı. Mescidin binası ikmâl edildikten sonra Peygamberimiz (sas) için odalar yapıldı ve yine üstü hurma dalları ile örtüldü. Bu odalar yapıldıktan sonra Ebu Eyyûb el-Ensarî’nin evinden Efendimiz (sas) buraya taşındılar. Bu odalardan birisi Hz. Âişe (r.anha) validemize ait idi ve oradan mescide bir yol açıldı. Şimdi orası Ravza-i Mutaharra'dır.



(alıntıdır)

O beldeye gitmeyi Rabbim bizlere de nasip etsin inşallah. Allah razı olsun...


O beldeye gitmeyi Rabbim bizlere de nasip etsin inşallah. Allah razı olsun...
amin..


O beldeye gitmeyi Rabbim bizlere de nasip etsin inşallah. Allah razı olsun...

cümlemizden razı olsun inş.


O beldeye gitmeyi Rabbim bizlere de nasip etsin inşallah. Allah razı olsun...

Medineye gidip sıkıntılarına dayanmayı karşılıgını rabbimden tam manasıyla almayı nasip eder inş. Allah razı olsun


Medine

MollaCami.Com