Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Ashab-ı Suffe -ek-

ASHABI SUFFE
Mescid-i Nebevi’nin kuzey duvarında, hurma dallarıyla bir gölgelik ve bir sundurma yapılmıştı. Buna “Suffa veya Gölgelik” denilirdi. Burada kalan Müslümanlara da “Ashab-ı Suffa” ismi verildi. Burada kalan sahabilerin büyük çoğunluğunu Medine’ye hicret eden, evleri, akrabaları olmayan kimsesiz, bekarlar teşkil ediyordu.

Sayıları 400-500 veya 600 kadar olan bu sahabiler çoğu günlerini oruçlu geçirirlerdi. Akşam olunca evinde ikram edecek bir şeyleri olanlar birer ikişer onları yemeğe götürürlerdi. Kalan olursa Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ya birilerine havale eder ya da kendi misafir ederdi. Bazı geceleri aç geçirirler ertesi güne erdiklerinde açlıkları bakışlarından anlaşılırdı. Çok zayıf kimselerdi. Maişetleri ile bizzat Peygamberimiz ilgilenirdi. Efendimize gelen sadakalar el sürülmeden Suffe ashabına ulaştırılırdı. Peygamberimiz onların yanlarına uğrar, ihtiyaçlarını gidermeye çalışırdı. Giyecek tek bir elbiseleri olup, avret yerlerinin açılmaması için yürürken elleriyle kapatırlardı.

Ebû Hureyre şöyle rivayet eder: “Suffe ehlinden yetmişini gördüm, onlardan birinin üstünde bir cübbesi bile yoktu, bir izarı vardı. Onu da omuzlarına bağlamışlardı ki avret yerleri görünmesin.” Açlıktan dermanları kalmamış, kıyamda iken sık sık yere düşüyorlar, namazı zor tamamlıyorlardı.[ El Esas Fîs Sünne c.5 s.249 Hds. No. 1512-1513] Bu hâli gören yabancılar: “Bunlar deli!” derlerdi.[ Hayatüs Sahabe c.1, s.283]

Ashabı Suffe zamanlarının çoğunu ilim tahsil etmek ve Kur’an ezberlemekle geçirirlerdi. Yeni nazil olan ayetleri Peygamberimiz onlara bildirir ve ezberlettirirdi. Onlar kendilerini ilme vakfetmiş ilim aşığı talebelerdi. Kur’anı, sünneti çok iyi bilirlerdi.

Yeni Müslüman olan kabilelere islamı öğretmek için görevlendirilir, onların da dini öğrenme ihtiyaçları bu şekilde karşılanmış olurdu. İçlerinden evlenenler, Suffe den ayrılır, yerlerine başkaları alınırdı.

Şu ayetin Ashabı Suffa hakkında olduğu da rivayet edilmiştir. “Sadakalar, kendilerini Allah yolunda hizmete ayırmış fakirler içindir ki onlar yer yüzünde dolaşıp hayatlarını kazanmaya fırsat bulamazlar, onların hallerini bilmeyen kimse istemekten çekindikleri için onları zengin sanır. Ey Habib’im sen onları yüzlerinden tanırsın, yoksa onlar insanlardan ısrarla bir şey istemezler ve siz her ne bağışta bulunursanız, şübhesiz Allah onu hakkıyla bilir.”[ Bakara 273]

Tam manasıyla Allah yoluna kendilerini vakfetmiş bulunan bu güzide sahabiler, Resül-ü Kibriya Efendimizin hiçbir nasihatini, hiçbir hitabesini kaçırmazlardı. Daima orada hazır bulunur, irad edilen hitabeleri ve öğütleri hıfz edip diğer sahabilere de naklederlerdi. Bu bakımdan İslami hükümlerin muhafaza ve naklinde Ehli Suffa’nın hizmet ve gayretleri büyüktür. Kur’an nurunun kısa zamanda alemin her tarafına süratle yayılmasında bu ilim heyetinin büyük payı vardır. Bu bakımdan İslam tarihinde Ehli Suffa müstesna bir yer tutar. Efendimizden en çok hadis rivayet eden Ebû Hureyre de ashabı Suffa’dan dır. Ashab-ı Suffa bir nevi ilk İslam Üniversitesidir.


Medine

MollaCami.Com