Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Hakimler ve önemli kamu yetkililerine facebook zorunluluğu!

2013 yılının ilk gününde leyleği havada mı gördüm bilinmez, oldukça fazla geziyorum.
Buradan okuyanlar, facebook veya twitter'dan takip edenlerin kolaylıkla tahmin edeceği gibi eğitim semineri ve kitap imza günleri kapsamında bol bol dolaşıyorum.

Duyduğum, gördüğüm ve şahit olduğum bilgileri sizlerle paylaşmayı seviyorum.

İstanbul'un çeşitli belediyelerinin yaptığı organizasyonların yanında Gaziantep, Konya, Sivas, Kocaeli, Afyon...vs gibi pek çok şehirde "Aile içi ilişkiler" odaklı sayısız çalışma yaptık. Önce tecrübeye dayalı bilgilerimi aktardıktan sonra, dinleyicilerimizden gelen sorulara cevaplar verdim. İstanbul'da gittiğim semtlerde ve ülkemizin şirin şehirlerinde cevaplayamadığım bir sürü soru, avucumun içine küçük notlar şeklinde sıkıştırıldı. Her yeni yazıyı ve yeni seminer konularını, halkımızın ortak sorunları üzerine bina etmeye çalıştım durdum.

Bunları niye söylüyorum dersiniz? Hemen açıklayacağım.

Günümüzün en önemli iletişim ağı nedir? Tabii ki Facebook ve twitter gibi sosyal paylaşım ağları. Peki insan ilişkilerinde ve bireysel yaşantımızda bu kadar önemli hale gelen sosyal paylaşım ağları, kamuda görev yapan yetkililerce niçin hala tanınmıyor?

Evet... evet... günümüzde sosyal paylaşım ağları hakkında bilgisi olmayan kişiye neredeyse cahil muamelesi yapılırken, önemli karar mercilerinde görev yapan pekçok yetkilinin sosyal paylaşım ağlarından haberinin bile olmaması insana garip geliyor.

Diyeceksiniz ki "Ne olmuş yani? Herkes bilmek zorunda mı?"

Ben de diyeceğim ki: "Evet... yetkisi olan ciddi bir mevkideyse tabii ki bilmek zorunda..."

...çünkü... günümüzde insanlar artık birbirlerini sokak ortasında, herkesin yanında rezil etmiyor! Tehditlerini savurmak için yol kesmek zorunda kalmıyor! Kişisel hak ve hürriyetlere zarar verecek türden olumsuz davranışlarını, muhatabının gözlerinin içine bakarak yapmıyor! Gözden düşmesini istediği kişiye, kaldırımın bir kenarından öbür kenarına ip gererek tuzak kurmuyor!

...peki ne yapıyor?

Sosyal paylaşım ağlarından saldırıyor! Duvarına incitici sözler yazıyor. Kızdığı kişiyi sahte kimliklerle takibe alarak, tanınmadığını zannederek, içindeki tüm kini ve nefreti kusabileceği basit yöntemlerle, basit kişiliğini ortaya koyuyor.

...ve... bunu farkeden kişi mahkemeye başvuruyor! Kendisine internetten saldırıldığını, taciz yapıldığını söylüyor... ve kararı verecek olan hakim, sosyal medya hakkında bir şey bilmediği için yapılan saldırının neye karşılık geldiğini anlamakta güçlük çekebiliyor. Nesnel bir olay olup olmadığını soruyor. Örneğin "Size hakaret edilirken, o duruma şahit olan birisi var mı?" diyor. Siz, böyle bir saldırının tüm takipçilerinizin gözü önünde yapıldığını, değil bir, yüzlerce şahit olduğunu söylüyorsunuz, hakim ne dediğinizi anlamıyor. Kafası karışıyor.

Halkın canını ve malını korumakla görevli polislerimizde benzer durumlarla karşılaşıyoruz.

...Ve öğretmenlerimiz!

... öğrencisini faceden veya twitterdan takip etmeyen öğretmenlerden bahsetmiyoruz bile! Ki iyi bir öğretmen, öğrencilerinin iç dünyalarını keşfetmek, onları daha yakından tanımak, onların dünyalarına girmek için öğrencilerini takip etmeli artık! Bana kalırsa günümüzde öğrencisini sosyal medyadan takip etmeyen öğretmen, kendisini yeterince iyi bir öğretmen olarak da algılamamalı.

...

Gezdiğim yerlerde ilginç hayat hikayeleri ve yaşanan zorlukları dinlerken dikkatimi çekti bu satır arasına denk gelecek türden sorunlar. Her yerde biraz biraz varsa aynı sorun, bir süre sonra çok yerde çokça karşımıza çıkacak demektir.

...

Devlet babaya yine yeni bir iş çıktı böylece! Veya meslek geliştirme programları hazırlayan birimlere yeni bir görev... Toplumun büyük çoğunluğunu ilgilendiren gelişmeler hakkında, görevli personeline, işin püf noktasını ve önemini anlatacak kadar olsun, eğitim verseler iyi olur. Her meslek grubunun üst noktası ve mesleki gelişimin daha iyiye gitmesini sağlayan ar-ge birimi mutlaka var. Bu departmanlar, kendilerine bağlı personellerine, yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin meslekleriyle alakalı yanlarıyla ilgili bilgi aktarmak durumundalar.

Kendi mesleğimden örnek verecek olursam; üniversitede eğitim aldığım(20 yıl önce) sıralarda "İnternet Bağımlılığı" diye bir problem yoktu. Ama yıllar içinde böyle bir süreç gelişti. Ve günümüzde görev yapan pekçok psikolojik danışman, psikolog, sosyal hizmet uzmanı ve psikiyatr arkadaşımız, yeni ortaya çıkan bu durum hakkında yakın takibe başladı. İnternete girdi, internette sörf yaptı... insanları "neyin kendine bağladığını" anlamaya çalıştı... ve bunlarla başetmeye yönelik yöntemler geliştirdi.

Sosyal medyadan tehdit alan bir adama, başvurduğu mahkemede, sosyal medyadan anlayan bir hakim denk gelecekse ne ala! Fakat mail atmak dışında hiç internet kullanmamış, sosyal ağlara girip çıkmamış, buralardaki iletişim şekliyle hiç tanışmamış bir kişinin denk gelmesi, en iyi niyetli halimizle bile düşünsek "sıkıntılı bir durum"dur.

Çok kişiden duydum bu sorunu! Çeşitli şehirlerde, birileri aynı şeyi söyleyip duruyorsa, o konuda bir tedbir almak gerekir diye düşünüyorum.

Sevgiler...

Mehtap KAYAOĞLU (Psikolojik Danışman &Psikoterapist)

hımmm..

her hakim her öğretmen bunları bilmek zorunda değil.


Fakat her ilde bir furboll savcısı hakimi oldugu gibi internet ve sosyal ağ alanına bakam bu alanda uzman ve sertifakası olan hakim ve savcılar yetiştirilebilir..

Aynı şekilde her okulda rehberlik öğretmeni oldugu gibi sosyal ağ danışmanı öğretmenler olabili

gidişat sanırım bunları getirecek.


Makale Köşemiz

MollaCami.Com