Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Korkmasınlar... Asla öyle olmayacak

Korkmasınlar... Asla öyle olmayacak (08/02/08)

Nazmiye Yılmaz

Bu hafta benden yazı yok.

Posta kutumdan çıkan 'etkileyici' bir mektup var.

Mektup, 1995 yılında Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu'nun mezuniyet töreninde yaşanan vahim bir olaya dikkat çekiyor.

Sözü uzatmaya niyetli değilim, çünkü mektup her şeyi anlatıyor.

Hadi birlikte okuyalım;

***

Merhaba Nazmiye Hanım,

Üniversitelerdeki başörtüsü yasağının kaldırılması için atılan adımları, başörtülü olduğu için birçok kez haksızlığa uğramış kadınlar olarak dikkatle izliyoruz. Bir yandan yıllardır elimizden alınan en temel hakka kavuşabilme ihtimali bizi mutlu ediyor, diğer yandan, başörtüsü karşıtlarının şaşırtıcı ve komik yorumlarını hayretle okuyoruz. Gün geçmiyor ki, yeni bir komplo teorisi atılmasın ortaya. Bir köşe yazısında “mahalle baskısı” oluyor adımız, bir başkasında “üniversitelerdeki huzuru bozacağımız” kehanetinde bulunuluyor. Bu kadarla kalsa neyse, bir üniversite rektörü çıkıp “kardeş kavgası çıkar” demesin mi? Ne diyeceğimizi, nasıl tepki vereceğimizi bilemiyoruz doğrusu. Toplumsal bir paranoya dekoru kuruluyor, gerçeklerin aksine. Sokağa bakıyorum, kol kola gezen açık ve kapalı genç kızlar görüyorum. Çocuklarını birlikte parka götüren açık ve kapalı ev hanımları geçiyor kapımın önünden, neşe içinde sohbetler ediyorlar… Birlikte yiyip içiyor, birlikte gülüp birlikte üzülüyorlar. Gazetelerin, televizyonların aktardığı dünyadan öyle farklı ki gerçek Türkiye.

Bu bir avuç insanın gerçekten korktuğunu varsayarak bir olayı hatırlatmak istiyorum sadece.

Yıl 1995...

Temmuz ayının tam ortası.

Haber bültenlerinde, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi'nden gelen bir görüntü yayınlandı.

Hemşirelik Yüksek Okulu'nun mezuniyet töreniydi ekrandaki.

Okul birincisinin kürsüye çağırılması, diplomasını alkışlar arasında alarak yemin etmesi ve geleneklere göre konuşma yapması gereken tören.

O törende ne oldu hatırlıyor musunuz? Okul birincisi ve dereceye giren diğer iki öğrenci kürsüye hiç davet edilmedi. Ailelerinin heyecanla beklediği diplomaları verilmedi onlara. Çünkü okul birincisi Behiye Karadeniz başörtülüydü. Başörtülü olarak okuluna devam etmiş, çok çalışmış, birinciliği alnının teriyle hak etmişti. Bu büyük haksızlığa dayanamadı genç kız... İkincinin kürsüye davet edildiği sırada, 'bölüm birincisi olduğunu ve haksızlığa uğradığını' anlatmak istedi.

Bundan sonrası, içinde insanlık kırıntıları taşıyan herkesin gözlerini yaşartacak kadar dramatikti.

Aynı sınıfta okuyan, aynı dersleri alan, aynı sıralarda oturan, aynı sınavlara giren ve belki sadece Behiye Karadeniz kadar başarılı olamayan bir arkadaşı arkadan yaklaştı. Birincilik belgesini isteyen arkadaşının önce ağzını kapadı, sonra başındaki kepi çekti attı. Gözlerinde acımasız bir bakış, yüzünde inanılmaz bir öfke vardı. Okul müdürü Servet Özgür, bu duruma müdahale etmek yerine kızlara bağırdı. “Hayatınız boyunca yemin edemeyeceksiniz”…

Kin ve nefret, hiç bir fotoğraf karesine, böylesine yansımadı bu güne kadar.

Ertesi gün gazetelerde gördük aynı tüyler ürperten fotoğrafı.

Söylemek istediğim şu.

“Başörtüsü serbest bırakılırsa…” diye söze girip korku edebiyatı yapanlar var ya…

Hiç kimse korkmasın.

Korkmasınlar çünkü; başörtülü öğrenciler okullara döndüğünde asla ama ASLA BÖYLE OLMAYACAK. Hiçbir başörtülü öğrenci, bir arkadaşına arkadan saldırıp, ağzını kıyafetinden dolayı kapatmayacak. Hiçbir başörtülü öğrenci, başı açık diye arkadaşına böyle davranmayacak. Bilakis kürsüye çıktıklarında onlarla birlikte sevinecek, en içten haliyle alkışlayacak başarılarını, en samimi duygularla tebrik edecek hatta.

Yarın; asla böyle olmayacak. Başörtülü öğrencilerin gözlerinde kin yansımalarını görüntüleyemeyecek hiçbir fotoğraf makinesi… Korkmayın, intikam duygumuz gelişmemiştir bizim, mahşer günü zerre kadar hakkımızın yenmeyeceğinden eminiz çünkü. Tedirgin olmayın, kin ve nefret yazmaz bizim kitabımızda. Gidin; Behiye Karadeniz'e sorun isterseniz.

O'nun da aynı duyguları taşıdığına, hatta o gün yaşadıklarını utançla hatırlamasına rağmen, saldıran arkadaşına öfke duymadığına eminim. “Asla yemin edemeyeceksiniz” diyen okul müdürünü bile affetmiştir belki de, kim bilir?

Zeliha Sağlam

Nazmiye Yılmaz

Mükemmel bir yazı olmuş.İçimiz acıyor ama artık acımasın istiyoruz sadece....


Makale Köşemiz

MollaCami.Com