Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


cahiller

Cahillikten değil, gaflet ve şehvetten meydana gelir. Bunlar her şeyi mubah gören gruptur ki, bu şüphelerden geçmişler, hiçbir şey duymaz olmuşlar. Fakat bir kimse bu grubun ibâhet [mübah kılma, serbest bırakma] yolunda gittiklerini, fesat çıkardıklarını, yaldızlı sözler söylediklerini, evliyalık ve tasavvuf iddia ettiklerini, onlara mahsus elbise giydiklerini görür. Onun da tabiatına bu hoş gelir, böylece tabiatına şehvet ve bozukluk hâkim olur. Fesat çıkarmaya razı olmaz ve, «Bana bundan bir ceza gelecektir» demez. Çünkü o zaman o fesat ona acı gelir. Hattâ der ki: «Bu, hiçbir fesat [bozukluk] değildir. Söylenen lâftır ve töhmet altında bırakmaktır». Ama ne töhmetin, ne de lâfın mânâsını bilir. Bu şehvet ve arzularla dolu gafil bir kimsedir. Şeytan onu istediği gibi yapmıştır. Söz ile düzelmez. Çünkü, şüphesi sözle meydana gelmiş değildir.

Bu gibi insanların çoğu, Allahü Teâlâ'nın haklarında şöyle buyurduklarındandır: «Muhakkak ki biz onu (Kur'ân-ı Kerim'i) anlamamaları için kalblerine örtü, kulaklarına ağırlık verdik. Onları doğru yola ve hidâyete çağırsan da asla yola gelmezler» (9). Ve yine Allahü Teâlâ buyuruyor: «Kur'ân-ı Kerîm'den Rabbinin birliğsini söylesen, nefret edip, yüz dönüp giderler» (10). O hâlde, onlarla, delil, hüccet getirmekle iş yapmaktansa kılıçla iş yapmak (onları öldürmek) daha iyidir.

Ehl-i ibâhenin yanlışlıkları ve onlara nasihat vermek hakkında bu kadar söz yeter. Bu unvanda bahsedilenlerin sebebi, ya kendini bilmemek, ya Allahü Teâlâ'yı bilmemek, ya şerîat denen, kendinden Allahü Teâlâ'ya giden yolu bilmemektir. Bunun gibi tabiatına, yaratıhşına uygun gelen bir işte bilgisizliğin giderilmesi zor olur. Bunun için bir grup insanlar vardır ki, şüphe etmeksizin ibâhet yolunda yürürler ve derler ki; «Biz serbestiz». Onlara, hangi işte serbestsiniz diye sorarsanız, söyleyemezler.

Çünkü onda ne istek var, ne de şüphe. Bunun hâli, hekime gidip hastayım diyen, fakat hastalığını (neresi ağrıdığını) söylemeyen, böylece neresi ağrıdığı belli olmayınca kendisine ilâç yapılamayan hastaya benzer. Ona söylenecek en doğru söz, «Dilediğin gibi yap, fakat sen mahlûksun, seni yaratan âlim ve kaadirdir. Dilediğini yapabilir. Bunda şüphen olmasın» sözüdür. Bu mânâ ona, açıkladığımız şekilde delil göstererek anlatılır.


Tasavvûf

MollaCami.Com