Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Beden de, bebek de allah’ın emanetidir




“Ne annenin, ne babanın cenin üzerinde mülkiyet hakkı olmadığı gibi onun hayatını sonlandırma yetkisi de yoktur.

Gebe olan anne ′Beden benim değil mi, istediğim gibi kullanırım, bebek de yaparım, istersem atarım′ deme hak ve yetkisine sahip değildir. Çünkü karnındaki bebeğin gerçek anlamda sahibi, maliki değildir. Keyfî olarak terk edemez, öldüremez. Ona bakmak, korumak ve yaşatmakla görevli bir emanetçidir.”


İLİMLER DE, DİNLER DE AYNI ŞEYİ HAYKIRIYOR

“Bilim döllenmiş yumurta hücresinin anneden bağımsız bir insan olduğunu, her ikisinin de iki ayrı kalbi, iki ayrı kan dolaşımı sistemi olduğunu söylediği müddetçe bütün ilâhî dinler ve ahlâkî sistemler kürtajın bir insan yaşamına son vermek olduğunu haykırmaya devam edecektir.”

Beden de bebek de Allah’ın emanetidir

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, son günlerde yaşanan kürtaj tartışmalarına ilişkin, ‘’Bedenimiz ve hayatımız, bize mülkiyet olarak değil emanet olarak verilmiştir. Anne karnındaki ceninin, bebeğin de kendisine ait hayat hakkı vardır. Ne annesinin ne de babasının, onun üzerinde mülkiyet hakkı olmadığı gibi, onun hayatı üzerinde vazgeçme, sonlandırma yetkisi de yoktur” dedi. Görmez, Sapanca Güral Otel’de düzenlenen İl Müftüleri Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, hem Din İşleri Yüksek Kurulu, hem İslam dünyasın benzeri kuruluşların aldığı kararlar, hem de bu konuda yapılan bilimsel çalışmalar dikkate alındığında döllenmiş yumurtanın tüm insani özelliklere sahip olup olmadığı gibi teorik problemlerin çözümü bilim adamların görevi olduğunu dile getirerek, şunları söyledi: ‘’Ancak bilim adamları, biyologlar, embriyologlar, jinekologlar, genetik uzmanları, bize anne rahminde döllenme ile birlikte biyolojik bir bireyin, bir insanın oluştuğunu kesin, bilimsel verilere dayanarak söyledikleri müddetçe sadece Diyanet değil, sadece Müslüman ilim adamları değil, bütün ilahi dinler, bütün ahlaki sistemler ve bütün tabii hukuk sistemleri, bu biyolojik varlığın bir insan olduğunu ve meşru bir mazeret olmadıkça, bu masum, günahsız, savunmasız varlığın tıpkı doğmuş, dünyaya gelmiş, yetişmiş bir insan gibi yaşama hakkına sahip olduğunu, bu varlığın da yaşama hakkının dokunulmaz olduğunu söylemeye devam edeceklerdir. Aynı şekilde bilim adamları, biyologlar, embriyologlar, jinekologlar, genetik uzmanları bize kesin, bilimsel verilere dayanarak döllenmiş yumurta hücresinin anneden bağımsız bir insan olduğunu, her ikisinin de iki ayrı genetik sisteme sahip olduğunu, her ikisinin de iki ayrı kalbi, iki ayrı kan dolaşımı sistemi olduğunu, anneye bağlılığın sadece beslenme, oksijen ve vücut gücüyle olduğunu söyledikleri müddetçe sadece Diyanet ve Müslüman din bilginleri değil, bütün ilahi dinler, bütün ahlaki sistemler, kürtajın bir insan yaşamına son vermek olduğunu, anne rahminde varlığını tamamlamış insanoğlunun yaşam hakkının da dokunulmaz olduğunu haykırmaya devam edecektir.’’


ANNE, KARNINDAKİ BEBEĞİN SAHİBİ DEĞİLDİR

Prof. Dr. Görmez, sorunun, aynı zamanda bilimin ortaya koyduğu gerçekliği kabul edip etmeme ve bilimsel gerçeklerle yüzleşip yüzleşmeme meselesi olduğunu ifade ederek, ′′Bilimsel gerçeklerle yüzleşmek istemediği içindir ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, hâlâ yaşamın ne zaman başladığının belirsiz olduğunun arkasına sığınarak bu konudaki dâvâları bekletmeye devam etmektedir′′ dedi. ′′İnsanın hayat hakkı, bedeni üzerindeki hakkı, bir mülkiyet hakkı değildir.

Dinimizce de tabii hukuk kurallarınca da bu böyledir′′ diyen Görmez, ′′Bedenimiz ve hayatımız, bize mülkiyet olarak değil emanet olarak verilmiştir. Onu yaşamak ve yaşatmak en iyi şekilde muhafaza etmek görevimizdir. Hukuk diliyle hayat hakkı devredilebilen, vazgeçilebilen bir hak değildir. Anne karnındaki ceninin, bebeğin de kendisine ait hayat hakkı vardır. Ne annesinin ne de babasının, onun üzerinde mülkiyet hakkı olmadığı gibi, onun hayatı üzerinde vazgeçme, sonlandırma yetkisi de yoktur.

Bu yüzden gebe olan anne, ′beden benim değil mi, ben onu istediğim gibi kullanırım, bebek de yaparım, istersem onu da atarım′ deme hak ve yetkisine sahip değildir. Çünkü karnındaki bebeğin gerçek anlamda sahibi maliki değildir. Keyfi olarak terk edemez, öldüremez. Ona bakmak, korumak ve yaşatmakla görevli bir emanetçidir′′ diye konuştu.


Yeni Asya


Güncel Haberler

MollaCami.Com