Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim
Marifet iltifata mı tabidir?
MARİFET İLTİFATA MI TABİDİR?
Meşhur meseldir; âMarifet iltifata tabidir.â
â¦
âMarifetâ her manada iltifatla kaimdir, iltifatsız yaşayamaz.
Bu kavram bazen somut, bazen soyut anlam barındırır.
Somut; yani eseri gözle görülen yetenek ve hüner, görülüp takdir edilince varlığını sürdürür.
Soyut; yani aklın marifeti olan bilim ve bilginin değeri ise paylaşıldıkça, katlanır ve çoğalır.
â¦
MANEVİ DÜNYADAKİ MARİFET; İZAFE OLUNDUĞU KAVRAM NEYSE, ONUN İLTİFATINA TALİP VE TABİDİR.
âManevi marifetâ yani kalben bağlanılan odak, kimisi için Mevlaâdır;
Kimisi için mal-mülk, eğlence-kadın, makam-mevki, unvan-şöhret, aşk-ego veya felsefe-akım-ideolojidir.
Bazen odak; bunlardan sadece birisi, bazen hepsidir.
â¦
KALBİN ODAĞI VE NEFSİN BAĞIMLILIĞI
Öyleyse kişi kalbini neye bağladıysa, onun veya o kavramın iltifatına tabidir.
O kavramın getirisi her ne ise, o getiri olmadan kişi yaşayamayacağı zannına kapılır.
İşte bağımlılık dediğimiz şeyin kaynağı budur.
Bağımlılıkta esas, nefsi doyuran duygunun devamlılığına ihtiyaç duyulmasıdır.
Nefis, yani ego ısrarla alışık olduğu zevki ister.
â¦
TASAVVUF TÜM BUNLARIN NERESİNDE?
Tasavvufta esas; Allahâa bağlılığı arttırmak, nefsi Allahâtan gayrı bağımlılıklardan arındırmaktır.
Tasavvuf büyükleri bu yolda yol göstericidirler.
Eğer bir tasavvuf oluşumunda, şeriata aykırı bir hal varsa ona itibar edilmez.
Keramet hiç bir şeyin göstergesi değildir. İslamâla alakası olmayan bir Hint fakiri de keramet gösterebilir.
Hakiki olmayan kerametler istidraç ve göz boyamadan ibarettir.
HADİS-İ ŞERİF MEALİ:
âBir kişinin havada uçtuğunu, denizde yürüdüğünü veya ağzına ateş koyup yuttuğunu görseniz, fakat dine (şeraite) uymayan bir iş yapsa, keramet ehliyim dese de onu büyücü, yalancı, sapık ve doğru yoldan saptırıcı bilin!â (el-Münire)
İmam-ı Rabbani k.s.:
âTasavvufçuların sözleri ve hâlleri İslamâa uygun değilse, on para etmez. Keşif ve ilhamları kitaba ve sünnete benzemiyorsa, yarım arpa kadar değerleri olmaz.â (207.Mektup)
Tasavvuf bundan ibarettir. İnkarcı cahiller bunları hiç dile getirmezler çünkü işlerine gelmez.
Devekuşları akılları olmadığı için kafalarını kuma gömerler. Böylece göremedikleri şeyin var olmadığını zan edip avunurlar.
Peki, bu durumda tasavvuf düşmanlarını devekuşlarından nasıl ayıracağız?
âAndolsun ki, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Onların kalbleri vardır, fakat onunla gerçeği anlamazlar. Gözleri vardır, fakat onlarla görmezler. Kulakları vardır, fakat onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidirler. Hatta daha da aşağıdırlar. Bunlar da gafillerin ta kendileridir.â (Araf suresi 179, Elmalılı)
e.z.bilge 27.04.2012