Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Garip Ama Bir O kadar Acı


İki-üç kişi bir araya geldi mi konuşmanın bir yerinde hep söylenir garip bir ülkeyiz ya. Bunu söyleten cereyan eden olaylar neticesinde ortaya çıkan tablodur. Olup bitene baktığımızda hepimiz eksik de olsa, az da olsa kanunlar karşısında olmaması gerekenlerin olduğunu görünce hemen yapıştırıyoruz –garip bir ülkeyiz kardeşâ€¦ ne demişler söyleyene değil söyletene bak. Ne yazık ki biz söyleriz ama bunu bize söyletene bakmayız.

Demokratik kurallar içinde yaşanan, kanunlara uygun hareket edilen, adalet mekanizmasının yargı vasıtasıyla doğru ve adil olarak işleyen bir ülke olsak o vakit kim garip bir ülkeyiz der. Ne yazık ki ne demokratik kurallara, ne kanunlara, ne de adalet kavramına riayet edilmeyince garip de oluruz daha da ileri gidilir her şeyin olması normal anlamına gelen -burası Türkiye, ifade şekline dönüşür.

Bu da bizim gerçeğimiz. İnşallah bu gerçeğin değişeceği günleri de göreceğiz.



Şimdi beraber hatırlayalım; geçen zaman dilimi içinde ortaya atılan iddia, hatta suçlama “Bir devlet İmralı ile PKK arasında iletişim ağı kurmuşsa bunun hesabını kim verecek? 'PKK terör örgütü ile görüşüyorsunuz' “ diye Milliyetçi Hareket Partisi yetkilileri tarafından söylendiğinde bizzat Başbakan Erdoğan tarafından kızgın bir ifadeyle 'bunu ispat etmeyen şerefsizdir, alçaktır' diye cevaplanmıştı. Hatta bu iddia sahipleri şerefsiz ve alçak olarak ilan edilmişti.

Bir müddet sonra Oslo görüşmesi adı altında görüşmeleri içeren ses kayıt kaseti ortaya çıktı. Türkiye bu ses kaydıyla çalkalandı içinde önemli kişilerin ağzından çok diyor büyük sözler vardı: 'Ben başbakanın özel temsilcisiyim' 'Recep Tayip Erdoğan ile Abdullah Öcalan'ın yüzde 90-95 fikirleri uyuşuyor' bu sözleri sarf eden zat Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Hakan Fidan.



Terör çetesiyle, İmralı’yla görüşüyorsunuz iddialarını ortaya atanları şerefsizlikle, alçaklıkla suçlayanlar, bu olayın açığa çıkmasından sonra ilk etapta devlet-hükümet görüştü ikilemi oluşturdular. Yavaş yavaş kabullenmeye giden yolda ne var bunda, görüşülebilir, terörü bitirmek için gerekli gibi laflar ederek candaş ve yandaş basından da gerekli desteği alarak kem küm etmeye başladılar.

Adalet mekanizmasına özel yetkili savcılar kılanlar, hiç beklemedikleri bir anda yetki sahiplerinin Oslo görüşmelerini mercek altına yatırmak isteyen bir uygulamasıyla karşı karşıya kaldılar. Savcılar o görüşmeleri yapan kişileri ifadeleri alınmak üzere çağırdı. Lakin birden bire bazılarını ateş bastı. Başta Fidan olmak üzere çağrılan kişiler Başbakan başta olmak üzere Cumhurbaşkanı ve Hükümet erkanı tarafından koruma kalkanı içine alınırken, bu koruma kalkanı Türkiye Büyük Millet Meclisinden de geçirilerek yasal kılıf hazırlanmış oldu. Böylece MİT’çilerin ifadelerine başvurulması, yargılanması Başbakan’ın iznine bağlandı.

Özel yetkili savcı makamına karşı özel bir yasayla yetkileri törpülenmiş oldu. Nereye kadar yetki? Başbakan’ın icazetine kadar… böyle bir yargının bağımsızlığından, siyasi vesayet altında olmadığından söz etmek mümkün müdür?



Bugün gelinen noktada çok ilginç bir gelişme daha yaşandı. Terör çetesi ve İmralı’yla görüşüyorsunuz diyenleri şerefsizlik ve alçaklıkla suçlayan Erdoğan, Hakan Fidan’a methiyeler düzüp o benim sır küpüm diyor.

“İmralı'ya da gönderen benim, Oslo'ya da gönderen benim. Niye? Ortada bir problem var. Terör mücadelesinde başarılı olmamız lazım. Bunun için bazı bilgi alışverişlerine sahip olmamız lazım.” Böyle diyor Başbakan. İyi de sayın Başbakan bunun adına bilgi alışverişi denmez. Böyle konuşmalarda şartlar şurtlar olur. Bunun adına da müzakere denir. Ve bütün bu görüşmelerin ve BOP’un gereği olsa gerek BDP eşbaşkanı Demirtaşâ€™ın açıklamalarına yorum getirirken suya sabuna dokunmadan Iğdır’dan Hatay’a kadar Kürdistan ifadesine değinmiyorsunuz. Şöyle bir kükreyip cevap vermiyorsunuz. Türk milletini rahatlatmıyorsunuz.

BOP gibi her önemli olayda olduğu gibi, sır küpüm diyerek Türk milletinden gerçekleri saklıyorsunuz. Türk milletinin gerçekleri bilmeye hakkı var ve kimse yargıdan kaçırılmamalı.

Anayasa 10.maddesi der ki; Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.

Velev ki bu kişiler sır küpü olsalar dahi.

Sağlıcakla kalın!

Fikri Atılbaz (İktibastır)


Makale Köşemiz

MollaCami.Com