Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Maşallah Bizim Çocuk “Hiperaktif”miş



Ne zamandı hatırlamıyorum. Tek kişilik bir “stand-up show”a gitmiştim. Komedyen salondaki kişileri güldürebilmek için elinden gelen tüm marifeti sergiliyordu. Bir süre sonra seyirciler kontrolden çıktı ve artık ne söylenirse güler hale geldi.

Komedyen kahkaha krizine tutulmuş salondaki izleyicilere:

“Annem oku oğlum oku…” dedi ama ben beceremedim ve anneme okuyamadığımı söyleyemedim. Yıllar sonra, bir gün annem hâlâ benim ne iş yaptığımı tam öğrenemediği için sordu, “Oğlum bana bi anlat sen ne iş yapıyorsun?” Ben de ona “Anne, ben showman oldum” dedim. Kadıncağız tam anlayamadı “hıııı” diye karşılık verdi ve şöyle devam etti: “Maşallah oğlum heralki iyi bi şey olmuşsun aman dikkat et işini iyi yap da el âlemi kendine güldürme.”

Salondakiler, anne ile oğlu arasında geçen bu diyaloga yeniden kahkaha ile gülmeye başladılar. Komedyen devam etti:

“E, yaşlı kadına ne cevap verseydim, ’Anne ben soytarı oldum‘ mu deseydim“ deyince salondakiler ikinci bir kahkaha tufanı daha kopardılar.

Bu ince ve zekice ayarlanmış mesaj, bana, çocuklarının hastalıkları ile “hava atan” anne-babaları hatırlattı…

Hani iki bayan karşılıklı konuşur ya: “Bizim çocuğu doktora götürdük, maşallah çocukta hiperaktiflik varmış… Tıpkı babasına çekmiş…”

Halbuki bu anne, hiperaktifliğin bir davranış bozukluğu (ihtimalinin) olduğunu bilse, sanıyorum ki “maşallah tıpkı babası gibi” derken azıcık tereddüt eder…

Hiperaktiflik nedir?


Türkiye’de henüz net bir araştırma yapılmamış olsa da, dünya üzerindeki birçok çocuğu pençesinde kıvrandıran bu rahatsızlığın psikoloji literatüründeki adı, “Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğudur (ADHD).” Amerika’daki anne babaların yüzde 5’i, Hollanda’daki ailelerin yüzde 3’ü ve İngiltere’deki velilerin yüzde 1’i, çocuklarındaki bu rahatsızlıkla mücadele etmektedir.

ADHD bir çocuğun davranışları, “normal” çocuklar gibi olmadığından, Avrupa’da bu tür çocuklar “özürlü çocuklar” için açılmış okullara yönlendirilmekte, psikolog ve pedagogların yardımı ile, eğitim sürecini tamamlamasına gayret sarf edilmektedir.


Yaramaz çocuk mu, ADHD çocuk mu?


Aslında “maşallah tıpkı babası gibi hiperaktif” diye övülen çocukların birçoğu ADHD de değildir. Birçok çocuk, alt alta üst üste sıkıştırılmış apartman hayatının verdiği bunalım sonucu koltuklar üzerinde koşmakta, yerlerde taklalar atmakta, yemek masasında bir türlü rahat oturamamaktadır. Bu tür çocuklar genelde ADHD değil, üzerindeki statik enerjiyi toprağa boşaltamayan yaramaz çocuklardır. Zira ADHD çocuk, yaramaz çocuk değil, çok tuhaf davranışlı bir çocuktur. ADHD olan bir çocuk, Otistik çocuk gibi, Down Sendromlu bir çocuk gibi (belirtileri aynı olmasa da) psikolojik rahatsızlık taşıyan bir çocuk olduğu unutulmamalıdır.


ADHD’in belirgin özellikleri nedir?


ADHD bir çocuğun en belirgin özelliği, kendisini durduramayıp, durup düşünmeden “her an” hareket halinde olmasıdır. Çocuk sanki üzerine yüklenmiş olan fazla enerjiden kurtulmak istercesine her an bir şey yapma, birilerine sataşma, ayağa kalkma, havaya zıplama veya oturduğu yerde elleriyle, ayaklarıyla hareket etme ihtiyacı içindedir. Çocuk tıpkı pilli bir oyuncak araba gibi, yere koyduğunuz her an bir tarafa doğru gitmek için çırpınır. Hiperaktiflik diye bahsedilen şey işte budur. Yoksa çocuğun masum koşuşturmacasına ve annesini yormasına hiperaktiflik demiyoruz.

Bununla birlikte, ADHD olan bir çocukta dikkat dağınıklığı mevcuttur. Örneğin altı yaşındaki bir çocuk, normal şartlar altında dikkatini dağıtmadan 20 dakika boyunca kendini bir konuya odaklayabildiği halde, ADHD olan bir çocuk bunu başaramaz. Bir konuya odaklanmak istese de her an dikkati dağılır… Ya etraftaki bir şeylere yönelir, ya aklına gelen bir şeyi yapmak için o anki ortamdan uzaklaşır ya da konuyla ilgisi olmayan o anda aklındaki bir soruyu sorar.

Ancak burada dikkat edilecek bir püf noktası daha vardır ki, o da, bazı çocukların bazı dersleri (konuları) sevmemesi veya öğretmenin (anne babanın), çocukların seviyesine inememesi ve bunun neticesi olarak çocuğun kendisini o derse (konuya) verememesini ADHD belirtisi olarak kabul etmiyoruz. Böylesi bir durum çocuğun rahatsızlığı değil, eğiticinin yetersizliğidir.

ADHD bir çocuğun yine en belirgin özelliği hırçınlığıdır. O, her an herkes ile kavga yapma ve sataşma potansiyeline sahiptir. Çevresi ile uyumsuzdur. Çevresindeki çocuklara verdiği zarardan dolayı arkadaş edinmekte zorluk çeker, bu ise ADHD çocuğu daha da hırçınlaştırır.

ADHD nasıl oluşur?


Bir çocukta ADHD oluşmasının dört temel sebebi vardır. Bunlardan biri, annenin hamileliği sırasında yaşadığı olaylardır. Doğumda çocuğun 2.500 gramdan daha az kilo ile doğmuş olması, annenin hamilelik sürecinin 32 haftadan daha az olması, annenin hamilelik sırasında sigara ve alkol kullanması, ana rahminin fonksiyonlarını tam yerine getirememesi doğacak çocuğun ADHD olarak doğmasına neden olduğu bilinmektedir.

Annenin hamileliği sırasında yaşadığı bu negatif tecrübelerin yanı sıra, bir de çocuğun doğduktan sonra, kuralları olmayan, düzensiz bir ailede yetişiyor olması ADHD riskini artırır. Çocuğun aile hayatının kaos içinde olması, çocuğun aile içinde kendini değersiz hissetmesi ve statüsünü bulamaması çocukta ADHD davranış sapmasına neden olduğu bilinmektedir. Tüm bunlara ek olarak, çocuğun erken yaşlarda televizyon ve bilgisayar (türevi) ile tanışmış olması ADHD riskini artıran etmendir.

ADHD’nin sebeplerinden üçüncüsü ise, çocukların tükettikleri gıdalarla ilgilidir. Özellikle kimyasal katkı ile tatlandırılmış, cips, çikolata ve dondurulmuş gıdalar ile, içerisine kimyasal boya katılmış meyve suları çocukların bu rahatsızlığa yakalanmasına neden olduğu üzerinde durulmaktadır. Bununla birlikte, çocuğun yediği yiyeceklerde hormon bulunuyor olması da, ADHD’i tetiklemektedir.

Ayrıca, ADHD çocuklar üzerinde yapılan araştırmalar gösteriyor ki, bu rahatsızlığın bir kısmı da genler vasıtası ile anne babadan geçmektedir. Kendisi ADHD olan bir anne baba, büyük ihtimalle çocuğuna da bu rahatsızlığı aktarmaktadır.


ADHD’nin tedavisi var mıdır?


Evet vardır… Ancak burada dikkat edilecek bir husus varsa, anne babanın ADHD olan çocuklarını tedavisi için tercih edeceği yöntemdir. Zira, birçok veli “Maşallah bizim çocuk hiperaktifmiş” düşüncesi ile doktordan hemen ilaç almaktadır. Halbuki şu an, “Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu” teşhisiyle ilköğretim çağındaki on binlerce çocuk gereksiz yere uyarıcı ve antidepresan ilaçlar kullanmaktadır. Gereksiz yere kullanmaktadır diyoruz, çünkü ADHD’in tam bir teşhisi yoktur. Psikolojinin bu gün ulaştığı nokta itibariyle hiçbir çocuğa “Kesinlikle sen ADHD’sin” diye teşhis konulamamaktadır. Konulan teşhisler daha çok ihtimal hesapları üzerinedir. Bu rahatsızlığın birinci boyutunun böyle olduğunu düşünürsek belki de gereksiz yere çocuklara bu türden ilaçlar vermenin ne kadar da vahim hata olduğu gözler önüne serilebilir.

Bununla birlikte (muhtemel) ADHD teşhisi konulmuş çocuklara genellikle, uyarıcı özelliğe sahip “Ritalin” isimli ilaç verilmektedir. Ritalin, kokain gibi tesiri olan ve kırmızı reçete ile satılan bir ilaçtır. Bu ilaç, yerinde bir türlü duramayan çocuğu uyuşturup sakinleştirmeye yönelik bir özellik taşıdığı için birçok hekim tarafından tereddütlü ilaçlar listesinde yer almaktadır. Özellikle Avrupa ülkelerinde, çocuklara verilen uyuşturucu türevi ilaçların bağımlılık yaptığı ve etik olmadığı gerekçesi ile kullanımı giderek azalmasına rağmen (maalesef) Türkiye’de, “Maşallah bizim çocuk hiperaktifmiş” denilerek bu tür ilaçlar çok rahatlıkla kullanılabilmektedir.

Son olarak şunu da belirtmekte fayda var ki, Houston Kanser Merkezi’nde 12 çocuk üzerinde Ritalin’in kanser ile bağlantısına yönelik yapılan araştırmada, Ritalin kullanan çocuklardaki kanser riskinin, Ritalin kullanmayan çocuklara nispeten 3 kat daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Tüm bu faktörler göz önüne alındığında, kesin teşhisi bile henüz olmayan bu rahatsızlık için çocuğa erken yaşta uyuşturucu özelliği taşıyan ağır ilaçların verilmesini doğru bulmadığımızı belirtmeliyiz.

Avrupa’da, ilaçlı tedavi yöntemi tavsiye edilmeyen ADHD için ilaçsız psikoterapi yöntemleri kullanılmaktadır.


Son bir tavsiye…


Çocuklarında hiperaktiflik özellikleri gören/tahmin eden anne babaların sofralarına koydukları gıdalara göz atmalarını tavsiye ediyoruz… “Teknoloji” gıdası olarak adlandırdığımız suni gıdalar, kimyasal yöntemlerle dondurulmuş veya konservelenmiş ürünler, çeşitli kimyasal katkı maddeler (E ürünleri) ile, suni olarak tat ve koku verilmiş cips, şekerleme vb. gibi yiyeceklerle, kimyasal boyalarla renklendirilmiş ve sıkıştırılmış gaz ilave edilmiş içeceklerin çocuklarda bu ve benzeri rahatsızlıkları tetiklediği hatırlardan çıkarılmamalıdır.


Adem Güneş


Çocuk Egitimi ve Gelişimi

MollaCami.Com