Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


ÜMMÜ HÂNÎ (Radıyallahü Anhâ)

Mekke’nin fethi günü müslüman olan kadın Sahâbîlerden. Ebû Tâlib’in kızı ve Hz. Ali’nin kızkardeşidir. Annesi Hz. Fâtıma binti Esed, öz adı Fâhite’dir. Doğum ve vefât tarihleri kesin olarak bilinmemektedir. Hz. Ali’den sonra Hz. Muâviye zamanında vefât ettiği rivâyet edilmektedir.

Hz. Ümmü Hâni; mert, cesur ve güzel ahlâklı idi. Peygamber efendimiz (s.a.v.) sekiz yaşından itibaren amcası Ebû Tâlib’in yanında büyüdüğünden O’nu çok iyi tanır ve öz kızkardeşi gibi severdi. Onun istek ve arzusunu hiç geri çevirmezdi. Hz. Ümmü Hâni de, Peygamber efendimizi (s.a.v.) aynı şekilde sever ve ona hürmette kusur etmezdi.

Peygamberimiz (s.a.v.) hicretten bir yıl önce Taif’e gidip, Taif halkına bir ay nasihat edip, onları îmân etmeye davet etmişti. Taif halkından hiç kimsenin îmân etmemesi ve işkence yapmaları üzerine Mekke’ye dönmüştü. Çok üzgün idi ve her taraf düşman dolu idi. Peygamberimiz (s.a.v.) bir gece Mekke’de Ümmü Hânî’nin (r.anha) Ebû Tâlib Mahallesinde bulunan evine geldi. Ümmü Hâni (r.anha), o zaman îmân etmemişti. Kimdir? o dedi. “Amcan oğlu Muhammed’im, kabul edersen, misafir geldim” buyurdu. Ümmü Hânî (r.anha): Senin gibi doğru sözlü, emin, asil, şerefli misafire can fedâ olsun. Yalnız teşrif edeceğinizi önceden bildirseydiniz birşeyler hazırlardım. Şimdi yedirecek bir şeyim yok dedi. Peygamberimiz (s.a.v.) yiyecek içecek istemem, hiçbiri gözümde yok. Rabbime ibâdet etmek, yalvarmak için bir yer bana yetişir, buyurdu.

Ümmü Hâni (r.anha) Resûlullahı içeri alıp, bir hasır, leğen, ibrik verdi. Gelen misafire ikram etmek, onu düşmandan korumak, Araplar için en şerefli vazife sayılırdı. Bir evdeki misafire zarar gelmesi ev sahibi için büyük yüzkarası olurdu. Ümmü Hânî (r.anha) düşündü; bunun Mekke’de düşmanları çok, hatta öldürmek isteyenler var, şerefim için, sabaha kadar onu gözeteyim dedi. Babasının kılıcını alıp, evin etrafında dolaşmaya başladı.

Resûlullah (s.a.v.) o gün çok incinmişti. Abdest alıp yalvarmaya, af dilemeğe, kulların imâna gelmesi, se’âdete kavuşmaları için duaya başladı. Çok yorgun ve üzüntülü idi. Hasır üzerinde uzanıp uyuyuverdi. O anda Allahü teâlâ Cebrâil aleyhisselâmı gönderip Habîbini davet etti. Resûlullahın (s.a.v.) mi’racı bu gece oldu. (Bkz. Muhammed aleyhisselâm).

Ümmü Hânî, kocam Hübeyre bin Ebî Vehbin müşrik olması sebebiyle hicret sırasında îmân etmemiş olarak Mekke’de kalmıştı. Durum Mekke’nin fethine kadar devam etti. Mekke’nin feth edildiği gün kocası Hübeyre, müslümanların her tarafı kuşattığını görünce, korkusundan gizlice, şair arkadaşı Abdullah bin Zibara ile birlikte Mercan’a kaçtılar ve orada bir kaleye sığındılar. Bu durumu gören Ümmü Hânî (r.anhaı, İslâm dinini kabul ederek Kureyş kadınlarından on kişilik bir grupla Peygamberimizin (s.a.v.) yanına gelip müslüman oldu. Peygamberimiz (s.a.v.) daha sonra Hz. Ümmü Hâni’nin evinde abdest alıp sekiz rek’at (kuşluk) namazı kıldı. Su ile ekmek ıslatıp, tuz ve sirke de koyarak yedi. Daha sonra Peygamberimiz (s.a.v.): Ey Ümmü Hânî, sirke ne iyi yemektir. Sirke bulunan ev fakir olmaz!” diye iltifatta bulundu.

Peygamberimiz (s.a.v.), Hz. Ümmü Hânî (r.anha) îmân edip, müslüman olduktan sonra, ona çok iltifatta bulunurdu. Fırsatını buldukça Onun ziyâretine giderdi. Hz. Ümmü Hâni (r.anha) çok ibâdet eder, nafile oruç tutmayı çok severdi. Ümmü Hânî (r.anha) yine nafile oruca niyetli olduğu bir gün, Peygamberimiz (s.a.v.) O’nu ziyârete gitti. Her zamanki olduğu gibi Ümmü Hânî (r.anha), Peygamberimize (s.a.v.) kâse ile şerbet ikram etti. Peygamberimiz (s.a.v.) içtikten sonra duâ ederek, içinde az bir şerbet bulunan kaseyi geri vererek içiniz buyurdular. Hz. Ümmü Hânî nafile oruca niyetli olduğu halde Peygamberimizi (s.a.v.) sevdikleri ve ona çok hürmet ettikleri için dayanamayıp, kâsedeki şerbeti içtiler. Daha sonra Peygamberimiz (s.a.v.) durumu öğrenip, kendilerine orucu neden bozduğunun sebebini sordular Hz. Ümmü Hâni, “Yâ Resûlallah size karşı olan sevgimden, hürmetimden dolayı artığınızı içtim ve emrinizi geri çeviremedim” dedi.

Hz. Ümmü Hânî’nin; Peygamberimiz’den (s.a.v.) çok az hadîs-i şerîf naklettiği rivâyet edilir. Kendisinden de oğlu Cünd, Yahya, Ebû Mürre, Ebû Sâlih, Buhârî ve Müslim hadîs naklinde bulunmuşlardır.



KAYNAKLAR

1) El-İsâbe cild-2, sh-978

2) Üsûd-ül-gâbe cild-6, sh-624

3) Müsned cild-6, sh-340, 423

4) Tam İlmihâl Seadet-i Ebediyye sh-1079


Sahâbe-i Kirâm

MollaCami.Com