Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


SÂBİT BİN KAYS (Radıyallahü Anh)

Peygamber efendimizin (s.a.v.) hatibi olmakla şereflenen zât Ensâr-ı kirâmdandır. Bütün gazâlarda bulundu. Hz. Ebû Bekir zamanında Yemâme cenginde şehîd oldu. Nesebi, Sâbit bin Kays bin Şemmas bin Züheyr bin Mâlik bin İmr-ül-kays bin Mâlik bin Salebe bin Ka’b bin Hazrec’tir. Künyesi, Ebû Muhammed veya Ebâ Abdurrahman, Lakabı Hatîb-i Resûlullah veya Hatîb-ul-Ensâr’dır. Peygamber efendimizin hicretinden evvel îmân etti. Hz. Sâbit bin Kays, fesahat ve belagat ile çok güzel konuşur, dinliyenleri hayran bırakırdı. Bu hasleti, sevgili Peygamberimiz tarafından sevilir ve takdir edilirdi.

Peygamber efendimiz, Medine-i Münevvere’ye teşrif ettikleri zaman, müslümanlar bayram yapıyor, fevkalâde sevinç içerisinde coşuyorlardı. Hz. Sâbit bin Kays, Peygamber efendimizi karşıladı. Son derece, fasih ve beliğ olarak, “Biz kendimizi ve çocuklarımızı nelerden koruyorsak, sizi de onlardan koruyacağız. Buna karşılık bize neyi va’dediyorsunuz?” şeklinde güzel sözler söyledi. Hz. Peygamberimiz, bu samimi karşılama ve suâle karşı tek kelime ile cevab verdiler “Cennet.” Orada olan herkes bu cevabdan çok memnun olup, hepsi “Razıyız” dediler. Peygamber efendimiz burada olduğu gibi, hayatları boyunca hiç bir kimseye, dünyâya ait bir şey va’d etmediler. Kendisine tâbi olanlara, Allahü teâlânın rızasını, Cenneti, iki cihan se’âdetini müjdelediler.

Zaten, Eshâb-ı kirâmın hepsi, Peygamber efendimize, bu güzel niyyet ve maksadlarla tâbi oldular. Başka şeylere kıymet vermediler.

Hicretin 5 (m. 626) senesinde Peygamberimiz Mureysi gazasında alınan esirleri Eshâbına paylaştırdı. Esirler arasında Benî Mustalık’ın reisi Hâris’in kızı Hz. Cüveyriye de bulunuyordu. Hz. Cüveyriye, Hz. Sâbit bin Kays ile onun amca oğlunun hissesine düştü. Hz. Sâbit bin Kays ve onun amca oğluyla dokuz altın karşılığında, hürriyetine kavuşmak üzere anlaştılar. Daha sonra, Hz. Cüveyriye’nin babası Dirâr bin Hâris kızının kurtulmalık fidyesini ödemek üzere bir kaç deve alıp, Medine’ye geliyordu. Yolda gelirken develerden iki tanesine kıyamayıp, onları sakladı. Medine’ye gelince, Peygamber efendimiz, Ona, “Falan yerde bıraktığın iki deve nerede?” diye buyurdular. Bunun üzerine Dırâr îmân etti. Oğullarından ve kavminden bir çok kimsenin îmân etmesine sebep oldu. Peygamber efendimiz.Cüveyriyye’yi babasına teslim etti. Cüveyriyye de îmân etti. Resûlullah (s.a.v.) efendimiz buna çok sevindiler. Hz. Cüveyriyye’yi de sevindirmek için O’nu babasından istedi. Böylece Hz. Cüveyriyye, Peygamber efendimizin zevceleri arasına girmekle şereflendi. Diğer Eshâb-ı kirâm bu hali görünce, “Peygamber efendimizin mübârek hanımı Hz. Cüveyriyye’nin akrabalarını esir olarak kullanmak bize yakışmaz” diyerek esirleri serbest bıraktılar. (Bkz. Hz. Cüveyriyye)

9 (m. 630) senesinde Benî Temim’den 80-90 kişilik bir heyet, Peygamber efendimizin huzûr-ı şerîflerine gelerek, “İzin verirseniz biz, sizinle övünme yarısı yapmak istiyoruz” dediler. Peygamber efendimiz de: “Hatîbinize izin verdim. Konuşsun.” buyurdular. Utarid isminde bir hatib ayağa kalktı. Zengin olduklarını, paralarıyla iyi işler yaptıklarını, doğu halkının en güçlüsü olduklarını, sayıca çok ve savaşa çabuk hazırlandıklarını, halkın reisleri ve en faziletlileri olduklarını sayıp döktü. Sonunda da “Bizim gibi faziletlere sahip olabileniniz varsa çıksın da görelim?” deyip oturdu. Peygamber efendimiz (s.a.v.) Hz. Sâbit bin Kays’a cevap vermesini emir buyurdular. Sâbit bin Kays (r.a.) şöyle cevab verdi: “Hamd Allahü teâlâya mahsustur. Ben O’na hamd ederim ve O’ndan yardım isterim. O’na îmân eder, O’na güvenirim. Ben, Allah’dan başka ilâh olmadığına, O’nun bir olduğuna, eşi ortağı ve benzeri bulunmadığına îmân ederim. Göklerde ve yerlerde ne varsa hepsini yaratan, yaşatan O’dur. O’nun ilmi her şeyi içine almıştır. Gizli ve açık her şeyi bilir. Kâinattaki her şey, O’nun lütfu ve ihsanıdır. Bizi hakim kılması da bu ihsanlarından biridir. Allahü teâlâ, mahlûklarının en hayırlısı ve en güzelini peygamber olarak gönderdi. O Peygamber ki, insanların en iyisi, en doğru sözlüsüdür. Soyu en asîl soydur, itibarca en faziletli olandır. O, insanların en cömerdi, en güzeli, en hayırlısıdır. O emindir. Her bakımdan insanların en üstünüdür. Hiç bir kimse, hiç bir bakımdan O’nun üstünde değildir. O’nu yaratan böyle yaratmıştır. Allahü teâlâ O’na kitabını indirdi. O yüce Peygamber insanları Allahü teâlâya ve kendisine îmân etmeye davet etti. Biz O’nun bu davetini kabul ettik. O’na tâbi olduk. Bu daveti kabul edenler, kavimimizin en hayırlıları oldular. Bundan sonra, bu davete karşı gelenlerle, bozuk yol tutanlarla Allah yolunda cihad edeceğiz, Allah’a ve Resûlüne îmân edenlerin canlarını ve mallarını koruyacağız. Allahü teâlâya hamdolsun ki bizleri, kendine ve Resûlüne îmân etmekle, Resûlünün yardımcıları olmakla ve dininin yayılması için vasıta olmakla şereflendirdi. Ben bunları söylüyorum. Allahü teâlâdan kendim ve bütün mü’minler için afv ve afiyet dilerim. Ves-Selâmü Aleyküm.”

Temim heyetinin şâiri Zibrikan bin Bedr ayağa kalkıp söz aldı ve şiirini okudu. Sevgili Peygamberimiz, bu şiire Hz. Hassan bin Sâbit’in cevap vermesini emir buyurdular. Hz. Hassan bin Sâbit aynı vezin ve kafiyede söylediği uzun bir şiir ile Zibrikan bin Bedr’e cevap verdi. İslâm hatîb ve şâirinin, Benî Temim’in hatîb ve şairini bastıracak şekilde hutbe ve şiir okumaları Peygamber efendimizi ve diğer müslümanları çok sevindirdi. Benî Temim’in reislerinden Akra bin Habîs, Peygamber efendimiz için dedi ki: “Bu zât muvaffak olmuştur. Vallahi, O’nun hatibinin hitâbeti ve O’nun şairinin şiiri bizimkinden daha güzel, ses ve sedaları da bizimkinden daha gür ve daha tatlıdır. Bu zat, Allahü teâlâ tarafından korunuyor, destekleniyor” diyerek, Peygamber efendimize yaklaştı ve kelime-i şehâdet getirip müslüman oldu. Sevgili Peygamberimiz, “Bundan önceki hâlin sana zarar vermez.” buyurdu. Bundan sonra, Benî Temim heyetinin diğer fertleri de müslüman oldular. Peygamber efendimiz, onları çeşitli hediyyelerle taltif ettiler.

11 (m. 632) senesinde Tuleyha isminde birisi, Peygamber olduğunu iddia etti. Halife Hz. Ebû Bekir, Hz. Hâlid bin Velid komutasında bir orduyu Tuleyha bin Huveylid’i yola getirmek üzere gönderdi. Bu ordunun bir kanadına Hz. Sâbit bin Kays kumandanlık yaptı.

Hz. Ebû Bekir’in hilâfetinin ikinci senesinde, Hâlid bin Velid (r.a.) kumandasında, müslüman ordusu Müseylemet-ül-Kezzab ile Yemame’de çarpıştı. Bu savaşta Müseyleme ve 20 bin mürted öldürüldü. Buna karşı iki bin İslâm askeri şehîd oldu. Hz. Ebû Dücane, Peygamberimizin hatibi Hz. Sâbit bin Kays, Hz. Huzeyfe-tebni Utbe, üçyüzaltmış Muhâcir ve o kadar da Ensâr şehîd oldu. Hz. Sâbit bin Kays, şehîd olduğunda geriye Muhammed Abdullah, Yahya, Abdurrahman, Abdullah ve İsmail isimlerinde çocukları kaldı.

Beyhekî, Abdullah-ı Ensârîden bildiriyor ki: Hz. Sâbit bin Kays’ı kabre koyarken “Muhammeden Resûlullah ve Ebû Bekir-i Sıddîk ve ömer-i şehîd ve Osman-ı rahîm” sesini duyduk.

Hz. Sâbit bin Kays, çok cömerd idi. Bir günde beşyüz ağacın hurmalarım toplayıp hepsini sadaka vererek, evi için hurma bırakmadı. Bunun üzerine En’âm sûresi, 141. âyeti; “Ekini hasad ettiğiniz zaman, fakirlerin hakkını verin ve israf etmeyin. Allahü teâlâ israf edenleri elbette sevmez.” buyuruldu.

Hz. Sâbit bin Kays, Peygamber efendimize (s.a.v.) karşı çok hürmetli idi. Peygamberimiz de (s.a.v.) onu sever, bu sevgisini zaman zaman bildirirlerdi. Hz. Sâbit bin Kays bir gün hastalandı. Resûl-i ekrem (s.a.v.) onu ziyâret ederek: “Ey Allahım, Sâbit bin Kays bin Şemmas’ın hastalığına şifa ver!” diye duâ buyurdular.



KAYNAKLAR

1) İbn-i Hişâm, cild-3, sh-253

2) Megâzî, cild-2, sh-518

3) Târîh-ul-hamîs, cild-1, sh-560

4) İnsan-ul-uyün, cild-2, sh-671

5) Tam İlmihâl, sh-1059

6) El-A’lâm, cild-2, sh-98

emerğine sağlık.kardeşim.


emerğine sağlık.kardeşim.


RAHMAN Razı olsun..

amin ecmain sagolunuz


Sahâbe-i Kirâm

MollaCami.Com