Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


namaz

Efendimiz (a.s.m.) namazda 103 sayfa okurdu

Peygamber Efendimizin (a.s.m.) namaz kılışı öylesine muhteşemdi ki, onu tasvir etmekten insanlar aciz kalırdı.

Namaz vakti girince öyle bir hâle girerdi ki, Hz. Aişe (r.anha) Validemiz, şöyle demekten kendini alamamıştır:

— Resulullah (a.s.m.) ile konuşurduk. O bize bir şeyler anlatır, biz de ona bir şeyler anlatırdık. Namaz vakti geldi mi, Allah’ın kudret ve azametiyle meşgul olmaktan, sanki o bizi tanımaz, biz de onu tanımazdık. İbadetimiz bizi kendi dünyamızdan alır götürür, uhrevî atmosfer içine girerdik.

Bir sahabe de, Resulullah’ın namaz kılışını şöyle anlatır:

– Hazret-i Peygamber namaza başladığı zaman, çevresinde bulunanlar onun göğsünden, kaynayan buhar kazanının fokurtularına benzeyen bir fokurtu işitirlerdi.

O öyle bir namaz kılardı ki, görenler şaşırırdı. Namazda iken ayakta, rükûda ve secdede o kadar uzun dururdu ki, sanki vefat etti sanırlar, heyecanlanırlardı.

Bazen ayakta iken Fatiha’dan sonra 47 sayfa olan Bakara Sûresi’ni okur, hatta peşinden Âl-i İmran ve Nisa sûrelerini de ekleyerek bunu 103 sayfaya çıkardığı olurdu.

Rükû ve secdede uzun uzun dualar eder, her gece ayağı şişinceye kadar namaz kılardı.

Çünkü, namaz kılmaktan başta ruhanî ve kalbî olmak üzere bütün duygularıyla zevk ve lezzet alır, büyük bir huzur duyardı. Namazda hissettiklerini ifade etmek için ashabına şöyle derdi:

– Sizin yemek yemekten, su içmekten, muamele-i zev ci ye den aldığınız lezzeti, ben namazdan alırım.

Namazı Yaşayanlar/Said Demirtaş/Nesil Yayınları


Bedir Savaşı’nda cemaatle namaz

Namaz kılmak o kadar önemlidir ki, eğer imkân varsa savaşta bile namazı terk etmemek gerekir. Nitekim Peygamberimiz (a.s.m.) ve güzide sahabeleri Bedir Savaşı’nın en çetin anında bile cemaatle namaz kılmışlardı. Müşrik ordusu Müslümanlardan üç kattan daha fazlaydı. Tam bir ölüm kalım mücadelesi veriliyordu. Ama Allah Resulü ve ashabı canlarını kurtarmaktan ziyade, Allah’ın huzurunda yan yana, omuz omuza namaz kılmayı seçmişlerdi.

Yarısı namaz kılarken diğerleri savaşmış, namaz kılanlar savaşırken diğerleri namazlarını cemaatle eda etmişlerdi. Bu husus, Kur’ân’da şöyle anlatılmaktadır:

“Savaşta mü’minler arasında bulunup da onlara namaz kıldırdığın zaman, onlardan bir kısmı seninle birlikte namaza dursunlar ve silâhlarını da yanlarına alsınlar. Onlar secde ettikten sonra geri çekilip düşmana karşı dursunlar ve yerlerine henüz namaza durmamış olan diğer topluluk gelsin. Onlar da tedbirli şekilde ve silâhlarını yanlarına alarak seninle beraber namaz kılsınlar.” (Nisa Sûresi, 102)

Müslümanların bir kısmı namazdayken bir kişiye altı düşman düşüyordu. Buna rağmen Müslümanlar mağlûp olmamışlar, kesin bir zafer kazanmışlardı.

Namazı Yaşayanlar/Said Demirtaş/Nesil Yayınları


Namazı engelleyemedi

İslâmiyetin ilk zamanlarıydı. Müşrikler tarafından Müslümanlara büyük ezalar ve cefalarda bulunuluyordu. İslâm’ın ilk anlarından beri hep karşı çıkan ve özellikle güçsüz Müslümanlara var gücüyle düşmanlık edip onları ezen, hatta şehit eden Ebu Cehil ve müşrikler hiçbir fırsatı kaçırmıyorlardı.

Eziyet için fırsat kollayan Ebu Cehil yine içi kin dolu bir hâldeyken Kureyşlilere şu soruyu sordu:

– Muhammed siz varken de ellerini yere koyup Allah’a secde ediyor mu?

Kureyşliler de ona:

– Evet, dediler.

Ebu Cehil:

– Lat ve Uzza’ya yemin ederim ki, eğer onu bu şekilde ibadet ederken görürsem ensesine ayağımı basarak yüzünü yere sürteceğim, demişti.

Bir gün Resulullah namaz kılıyordu. Ebu Cehil, ettiği yemini yerine getirmek için Efendimize (a.s.m.) doğru yöneldi. İçi kinle dolu, kendinden emin ve gururlu bir şekilde ettiği yemini yerine getirmek için Efendimizin (a.s.m.) boynuna basmak isterken birden bire herkes onun geri çekildiğini gördü. Ebu Cehil’e:

– Ne oluyor, diye sordular.

Ebu Cehil hâlâ olayın etkisinde ve korkarak şu cevabı verdi:

– Benimle onun arasında bir ateş hendeği vardı. Bazı kanatlar da gördüm.

Bu olaydan sonra Allah’ın Resulü (a.s.m.) şöyle buyurdu:

– Eğer yanıma gelseydi melekler onu parçalayacaktı.

***

Yine Ebu Cehil’in kabilesinden olan Velid ibni Muğire, Re sul-i Ekrem’e (a.s.m.) vurmak için bir taşı alıp, secdedeyken yanına gitti. Birden gözleri kapandı. Efendimizi (a.s.m.) Mescid-i Haram’da göremedi. Sonra geri döndü. Geri döndü­ğünde onu gönderenleri de göremiyordu, ama sadece seslerini işitebiliyordu.

Efendimiz (a.s.m.) namazını bitirinceye kadar gözleri bu şekilde kaldı. Ne zaman Efendimiz (a.s.m.) namazını bitirdi, onun da gözleri açıldı.

Namazı Yaşayanlar/Said Demirtaş/Nesil Yayınları


Sevgili Peygamberimiz

MollaCami.Com