Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


parasız yaşanır mı?

*sitelerde dolanırken bulduğum bir yazıyı paylaşmak istedim,iyi okumalar.....


Haberin başlığı şuydu: "Bir yıl boyunca para harcamadan yaşadı."


*İnternetten bir ay önce indirip saklamışım. Bu konuda mutlaka bir şeyler yazmam gerekir. Eskimez bir haberdi bu. 30 yaşındaki İngiliz işadamı Mark Boyle; işini, kariyerini, kazancını, her şeyini bırakmış, bir yıl boyunca hiç para kazanmadan, evet bir kuruş bile kazanmadan yaşayabilmiş. Boyle'ın macerasının özeti şuydu:

1. İngiltere'deki Bath şehrindeki bahçesinin içindeki karavana çekilmiş.
2. Kendi yetiştirdiği yiyeceklerle karnını doyurmuş.
3. Güneş enerjisiyle ısınan duşta yıkanmış.
4. Giyim kuşamını çöpten veya freecycle internet sitesi vasıtasıyla elde etmiş.
5. Vasıta olarak, yakıt istemeyen bisiklet kullanmış.
6. Cep telefonu ile kimseyi aramamış, gelen aramaları kabul etmiş.
7. Dişlerini sahilde bulduğu balık kılçıkları ile temizlemiş.
8.Bu hayatı kabul etmeyen sevgilisi kendisiyle alâkasını kesmiş.
9. Banka hesabı olmamış.
10. Kazancı olmadığı için kazanç vergisi vermemiş.
11. Birçok ihtiyacını çöpten temin etmiş.
12. Çamaşırını soğuk suda yıkamış.
13. Hiç sıkılmamış, kendisini çok nâdir zamanlarda yalnız hissetmiş.
14. Bu bir yıllık parasız yaşama tecrübesini kitaplaştırmış. Bu kitaptan epey para kazanacakmış ama "Parayla ne yapacağım ki." diyormuş.

Bizim, bu İngiliz'in bir yıllık parasız yaşama tecrübesinden alacağımız dersler ve ibretler yok mudur? Olmaz olur mu? Onları da sayayım:

1. Toplum içinde insan parasız yaşayamaz ama az parayla, dar gelirle yaşayabilir.
2. Bunun için, ihtiyaçlarımızı azaltmamız gerekir.
3. Küçük bir örnek vereyim: Akşam yemeği mönümüz garnitürlü biftek, zeytinyağlı baklalı enginar, kaymaklı tatlı olursa çok para harcamamız gerekir. Bunların yerine yeşil mercimek yemeği, bulgur pilavı, kuru erik hoşafı yersek masrafımızı birkaç misli çok azaltmış oluruz. Mercimekle iyi beslenmez miyiz? Biftek yemekten daha iyi beslenebiliriz.
4. Giyim kuşam, ayakkabı vs. masraflarımızı da hayli azaltabiliriz.
5. Toplu taşıma vasıtalarıyla gidip gelerek, dolaşarak az paraya yolculuk yapabiliriz.
6. Kanaatli ve tutumlu olmak bizi para esaretinden (köleliğinden)kurtarır.
7. Kanaatli ve tasarruflu yaşayarak, arttırabileceğimiz para ile muhtaçlara az çok yardım edebilir, hayır yapabiliriz.
8. Yeme içmede ölçülü hareket edersek sağlığımızı koruyabiliriz.
9. Bir hastalık ve kötü alışkanlık olan lüks, aşırı tüketim, saçıp savurma belâsından kurtuluruz.
10. Kanaatli yaşayan kişiler, aileler, toplumlar "bereket" denilen esrarlı feyze sahip olurlar ve sıkıntı çekmezler.

Toplumumuzda sıkıntı çeken fakirler olduğunu bilmez değilim. Onlara mukabil, israf yapan, sefahat sergileyen, saçıp savuran beyinsizler de az değildir. Bu ikinciler daha ölçülü yaşasalar, ahlâk ve karakterleri de paylaşmaya yönelik olsa, toplumdaki sosyal adaletsizlik ve sınıflar arasındaki uçurum giderilebilir.

Lüks ve pahalı yemek yemek, lüks lokantalara gitmek insana bir pâye kazandırmaz.
Lüks giyim kuşam da böyledir.
Lüks bir otomobil, saray yavrusu lüks bir kâşâne, lüks yazlık da.
Adam veya kadın cebinden bir telefon çıkartıyor. Çok pahalı, çok harika bir alet bu. Konuşurken karşısındakini gösteriyor, bilgisayar işini de görüyor. Telefon sahibi gurur ve kibir içinde. Lisan-ı hâliyle bir ben diyor, bir telefon diyor. Bilgeliğe ne kadar uzak bir haldir bu.
Ciğeri beş para etmez biri, 250 bin dolarlık lüks bir otomobile binerse sanki ciğeri on para eder mi?
Vahşi kapitalizm, tüketim ve israf toplumu denilen bir gayya kuyusunda yaşıyoruz.

Müslümanlar için söylüyorum: İsraf haramdır.

Karnın doydu, sen hâlâ yiyorsun. Doyduktan sonra yediğin haramdır. (Ziyafetlerde, Ramazan iftarlarında -o da nâdiren olmak şartıyla- belki biraz fazla yiyebilirsin.)

Elbiselerimizdeki, gömlek ve ayakkabılarımızdaki markalara niçin bu kadar önem veriyoruz?
Dikkatli, birikimli, bilgili, tecrübeli bir insan ucuza da iyi giyinebilir, iyi yiyebilir, iyi yaşayabilir. İyi yaşamanın birinci şartı para değildir; akıldır, hikmettir, ahlâk ve fazilettir.
Ayda on bin liralık bir bütçesi var. Bu bütçenin "kitap, kültür, sanat" harcamaları bölümü yok. Ne fakir, ne sefil adamdır böylesi.
Parası ve geliri çok ama kendisinde paylaşma, yardımlaşma ahlâkı yok. Ne fakir kimsedir bu.
Şu mağrur, kibirli, ne oldum delisi solucana bakınız. Bay marka, bayan marka, matmazel marka.
Adamın parası çok ama aklı ve beyni yok. Günde üç dört saat tek başına otomobille gidip geliyor işine. Aklı ve beyni olsaydı böyle yapar mıydı?

Şu küçük ve sefil Firavuna bakınız. "Ben ucuz yemek yiyecek, ucuz giyinecek, mütevâzı bir hayat sürecek kadar düşmedim." diyor. Ne düşük bir lâf ettiğinin farkında mı?

Peygamberimiz "kanaat tükenmez bir hazinedir" buyurmuşlardır.

Beslenmemize yetiyorsa tarhana çorbası, sebzeli bulgur pilavı, tatlı olarak portakal veya üzüm hoşafı bilge ve akıllı kimsenin neyine yetmez ki.

Çocukluk günlerimi hatırlıyorum: Bazen akşam yemeklerinde sadece papara (pide parçalarının üzerine kavrulmuş soğanlı, yağlı, biraz kıymalı, biberli sıcak su dökülerek yapılan basit bir yemek) yerdik ve ne kadar mutlu ve memnun olurduk.

Ucuz ve basit yemekleri hor görenlerde şehir köpekleri ahlâkı vardır, her yemeği beğenmezler.
Bir kısım zengin, varlıklı, bol gelirli Müslümanlar, İslâm'ın yeme içme, giyim kuşam, ev döşemesi, binit konusundaki kurallarına çok aykırı bir hayat sürüyorlar.
Peygamber sağ olsaymış, çok lüks yaşarmış. Ne korkunç bir hezeyan ve iftiradır bu. Böyle bir sözün kişiyi küfre götüreceğinden korkmuyorlar mı?
Dünyada bir buçuk milyar insan açlıkla, sefaletle pençeleşiyor. Ülkemizde 10 milyonun üzerinde işsiz var. Şu kışta kıyamette doğru dürüst ısıtılmayan nice hâneler var. Böyle bir dünyada Nemrud ve Firavun gibi yaşanır mı?

Bir sene boyunca parasız yaşamış İngiliz'den alacağımız çok dersler var.

kanaat edebilmek, tasarruf edebilmek ne güzel... bu adam gibi sefil olmak değildir mutlaka ama yine de "Kanaat bitmez bir hazinedir" hadisini hatırlatıyor.
Peygamberimiz hiçbir şeyi ziyan etmezdi. Herşeyi gerektiği kadar yerli yerince tüketirdi, kullanırdı. Her ne kadar israf etmemeye dikkat etsek de teknoloji bu hassasiyetimizi baltalıyor. özellikle su tüketimi aşırı oluyor. musluklar artemalı aç kapa derken bir bakmışsın el yıkayacağım diye 15 litre su gitmiş.

hadis;
"Bize Ebû Ca'fer (Muhammed ibn Alî) tahdîs etti ki, ken disi ve babası Alî ibn Hüseyin, Câbir ibn Abdillah'ın yanında bulu nuyordu. Câbir (R)'in yanında da bir topluluk vardı. O cemâat Câbir'e gusülden sordular. Câbir bir sâ' (mikdârı su) yeter, dedi. Bir diğer kimse: Bana bu kadarı yetmez, dedi. Bunun üzerine Câbir; Saçı senden daha gür, kendisi de senden daha hayırlı olan bir zâta (bu kadar su) yetiyordu, dedi. Sonra üstünde bir parça elbise olduğu hâlde bizlere imâm oldu"

Soran, Ebû Ca'fer Muhammed Bakır ibn Alî İbni'I-Hüseyin ibn Alî ibn Ebî Tâ-lib'dir. Câbir'den bu hadîsi rivayet eden de odur. Bundan sonra: "Bana bu kadarı yetmez" diyen, yine o mecliste hâzır olan Hasen ibn Muhammed ibn Alî ibn EbîTâlib'dir ki, bu Muhammed ibn Alî, Muhammed ibnu'i-Hanefiyye diye meşhur olmuştur.

Peygamber Efendimiz(s.a.v.) in abdesti yaklaşık en az 350-400 gr su ile guslü yaklaşık 1.5 kilo su ile aldığını bildiriyor ashabı yanlış hatırlamıyorsam.........

Teşekkürler degerli kardeşim

Emeğine sağlık cepni kardeşim.

Varlık içinde yokluk yaşamak,ve aşırıya kaçmak, elinde olanlarıda yitirmesi kaybetmesi,zor bir durum olsa gerek.tabi konunun sonundaki açıklamalarınıza katılıyorum,buradan çıkartılacak derslerde var elbetteki.Birde bukişi bu işi ne amaçlı yaptığınında önemli olduğunu düşünüyorum.

NOT,Peygamber efendimiz[s.a.v]min 4 litre 250 gram suyla güsl abdesti,1 litre 750 gram suyla namaz abdesti aldığını biliyormuydunuz...

Konunun sonundaki bölümü biliyormuydunuz sayfasından alıntı yapıp paylaşmak istedim ama yarım oldu eralde,yanlışlıkla not diye düştüm,anlayışınıza sığınarak,özürdiliyorum.
Peygamber efendimizin abdest ve güsül abdesti ile ilgili.


Serbest Kürsü

MollaCami.Com