Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


taş kafa - boş kafa - hoş kafa..

TaŞ Kafa - BoŞ Kafa - HoŞ Kafa



Behlül adında bir zatı muhterem çarşıda bir sergi açmış. Sergiye üç tane kuru kafa koymuş.
Bunları satmaya çalışıyor. Yanında bulunanların kimi gülüyor. Kimi de satışın sonucunu merakla bekliyordu.
Bu anda yanlarına bir dede ile torun geldi. Dede Behlüle;

- Bunlar ne işe yarar, fiyatları nedir? Sen yine hikmetli söz edeceksin herhalde, hadi bizi merakta koyma,
anlat şu kafaların sırrını der...

Behlül sırayla kafaları işaret etti ve konuşmaya başladı.
İhtiyar amcam, şu en baştaki kuru kafa bedavadır. Karşılığında bir kuruş istemem. Çünkü o bir kuruş bile etmez.

Şu ikinci kuru kafa ucuzdur. İsteyen onu da alabilir. Şu en sondaki kuru kafayı ise ancak ağırlığınca altına veririm.
Bir kuruş aşağı olmaz.

İyi ama Behlül bunların hepsi aynı. Niye böyle birini bedava, birini ucuza, birini pahalıya veriyorsun?

Behlül birinci kafayı eline alıp havaya kaldırdı. Artık kuru kafaların sırrı açıklanacağı için kimseden çıt çıkmıyordu. Herkes sabırsızlıkla Behlül'ün söyleyeceklerini bekliyordu.
Behlül kuru kafayı havada evirdi, çevirdi ve konuşmaya başladı.

Bu kuru kafa bedava demiştim. Karşılığında en ufak bir ücret istemiyorum.

Çünkü bu kuru kafa sağlığında söz dinlemezdi. Nasihatler bir kulağın
dan giriyor öbür kulağından çıkıyordu. Bazen de bu nasihatlerden bıktım artık diye de isyan ediyordu.
Kimse bana bir şey öğretmeye kalkmasın diyordu. Kendi dediğinden başka kimsenin söylediğine önem vermiyordu.

Bu söz dinlemez, bütün güzel nasihatlere kulaklarını tıkayan, kuru kafayı bedavaya veriyorum.
Çünkü ben onun ismini TAŞ KAFA koydum.

Behlül eline ikinci kuru kafayı aldı. Bu biraz ucuzdur. Sağlığında kendisine yapılan nasihatleri can kulağıyla dinlerdi. Birisi güzel bir şey söyledi mi onun dizi dibinde saatlerce otururdu. Ben her şeyi biliyorum falan demezdi.
Bir kusuru vardı, sıra iş yapmaya gelince, dinlediği bütün nasihatleri ve tavsiyeleri yerine getirmiyor,
yine kendi bildiğini okuyordu.

Güzel sözlerden, derin nasihatlerden faydalanmıyordu. Bunun için bende onun ismini BOŞ KAFA koydum. Ucuzdur. Dediğim gibi isteyen alsın. Kalabalık iyice meraklanmıştı.
Acaba üçüncü kafa için Behlül neler diyecekti...

Behlül üçüncü kuru kafayı eline aldı ve havaya kaldırdı. Bu kuru kafayı ağırlığınca altına veririm.
Sağlığında yapılan nasihatleri, tavsiyeleri ve güzel sözleri can kulağıyla dinlerdi. Bütün işlerinde bu nasihatlerden ve tavsiyelerden faydalanırdı. Kendisine yapılan tavsiyeleri unutmazdı. Gururlanmazdı. Ben her şeyi bilmem. Benim de bilmediğim şeyler vardır. Sorup öğrenmeliyim hatalı davranmamalıyım, derdi. Bu yüzden de hiç yanlış iş yapmazdı. Her işinden yüz akı ile çıkar, kimseye rezil olmazdı. Bende bu kuru kafanın ismini HOŞ KAFA koydum.


İhtiyar torununun başını okşadı. Behlül'ü dinledin, söyle bakalım, sen boş kafa mı olacaksın, taş kafa mı,
yoksa hoş kafa mı? Çocuk dedesinin eteğine yapışıp zıpladı. Dedeciğim ben hoş kafa olacağım.
Baksana taş kafa bir kuruş bile etmiyor...


kıssadan hisse

MollaCami.Com