Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


istanbul`un fethi hutbe

Muhterem Muslumanlar!
Bu haftaki hutbemiz, dünya tarihinin dönüm noktalarından biri olan ISTANBUL`UN FETHi hakkindadir. Fethin manevi yonu ile beraber, fethin gerçekleşmesine yardımcı olan ilim ve teknik tarafı da çok muhim yer teskil etmektedir. Cunku; İstanbul'un fethi esasında ki Osmanlı savaş tekniği, Orta Çağ'a nihayet verip Yeni Çağ'ı başlatan keşifler ve yeniliklerle dolu bir muvaffakiyettir. Bu yenilikler içinde o zamana kadar misli görülmemiş büyük toplar; havan topunun icadı, gemilerin karadan yürütülmesi, zırhlı yürür kulelerin icadı ve Halic'e köprü kurulması yer alır.
İstanbul’un fethi bizim için buyuk ehemmiyet arz etmektedir. Cunku; Peygamber Efendimiz “Elbette Kostantiniyye (İstanbul) fetholunacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden ordu ne güzel ordu.” buyurmustur.Bu sebeple, Istanbul`un fethi sadece Turk milletini degil bütün dünya Müslümanlarını ilgilendirmektedir.Müslümanların Bizans’ı defalarca muhâsara etmeleri, Resûlüllah Efendimiz’in o meşhur hadîs-i şerîfinin sırrına mazhar olabilmekte gizlidir.
Başta Ebu Eyyüb-el Ensâri (Radıyallâhü Anh) olmak üzere İstanbulumuzda medfun bulunan birçok Sahabe-i Kiram, Resûlüllah’ın bu övgüsüne mahzar olabilmek sevdasıyla buralara kadar gelmiş ve bu uğurda şehid olmuşlardır.Müslümanlar yüzlerce yıl boyunca İstanbul’a seferler düzenlemişler, Bizans pek çok defalar muhasara edilmiş, fakat kimseye nasip olmayan fetih 29. muhâsarada, Fatih Sultan Muhammed Han’a nasip olmuştur. Ne ibretli bir tevafuktur ki Fetih suresi de 29 ayettir.

Muhterem Muslumanlar!
Hz.Fatih hem mânen, hem maddeten çok iyi bir eğitim ve terbiye ile büyütulmus, bu fethe lâyık olacak bir ciddiyetle yetiştirilmisti. Resûlüllah’ın müjdesine muhatap olabilme arzusu daha küçük yaşlardan itibaren gönlüne öylesine yerleşmişti ki, daha sekiz yaşlarında iken yastığına İstanbul haritasını çizmiş, her akşam bu haritaya bakıp planlar kurarak onu fethetme hayaliyle uyuyordu.
Sultan Fatih yaşadığı devrin birçok ilmini öğrenip birçoğunda âlim oldu. Tarih kitaplarının beyanına göre, bütün şehzadelere öğretilen Farsça ve Arapçanın dışında, Sultan Fatih Yunanca, Latince, Sırpça, İtalyanca, İbraniceyi de öğrenmişti. Yani o devrin en geçerli lisanlarini ve ilimlerini tahsil etti. Hayatı şan, şeref ve muvaffakiyetlerle dolu dolu geçen Sultan Fatih, İstanbul’un fethinde yirmi bir yaşında genç bir delikanlıydı. Özellikle bu gunun gençleri bunu iyi düşünmeli. O genç yaşında para-pul, makam-mevki sahibiyken, her türlü imkân ve fırsat elindeyken dunyanin fani zevklerine kapilip gençliğini çürütmüyor da, ülkeler fethediyor, bir devir açıyor ve bir devir kapatiyor, tarihin gidişatına yön veriyor. Resûlüllah’ın “Onu fetheden ordu ne güzel ordu” hitabına muhatap olan iki yüz bin kişilik o şanlı fetih ordusunun başında, din-i celili Islam`i yaymak istiyordu.

Bu manevi duygularla, Bizans 52 gündür muhasara ediliyordu fakat bir netice elde edilememişti.Nihayet maddi ve mânevî bütün hazırlıklar neticesinde, ertesi gün yapılan müthiş bir taarruzla 29 Mayis 1453 Salı gunu İstanbul’un fethi müyesser olacakti. İslâm askerleri sabah namazını cemaatle kıldıktan sonra ordudaki yerlerini almışlardı. Kâinatın Efendisinin müjdelediği "Mesud askerler" den olmak ve Cenab-ı Hakkın huzuruna şehid olarak gitmek için yanıp tutuşuyorlardı. Hele içlerinden, asırlarca kahramanlığı konuşulacak olan Ulu Batlı Hasan; bir elinde sancak, diğer elinde kalkan, sura dayanan merdivenlerden süratle tırmanıp, atılan oklara, taşlara, üzerine dökülen kızgın yağlara hiç aldırış etmeden önüne çıkan düşman askerleri ile arslanlar gibi çarpışarak sancağı Topkapı'daki küfrün çürümüş taşlarla korunan surlarında dalgalandırarak şehadet şerbetini içmiştir. Ulubatlı Hasan'ın vücudundan 27 ok çıkarılarak bu mübarek şehidi Fatih'in huzuruna getirirler. Fatih, İslâmın bu bahadır evladına dua edip sonra şöyle der: "Ulubatlı Hasan'ım! Ne kadar şanlısın. Vallahi Eğer sultan olmasaydım, Ulubatlı Hasan olmak isterdim!"Sancağımızın burçlarda dalgalanmasıyla; Yüce Allah’ın: “Ey iman edenler! Siz Allah’ın dinine yardım ederseniz O da size yardım eder...” ilahi fermanı bir kez daha tecelli etmiştir.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...

Gecesi sünbül kokan
Türkçesi bülbül kokan,
İstanbul,
İstanbul...


Hutbe ve Vaazlar

MollaCami.Com