Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Abdurrahman ibn-avf r.a

ABDURRAHMAN İBN AVF (590 ? - 32/652)

Rasûlullah'ın hayatta iken Cennetle müjdelediği on sahâbîden ve ilk
müslümanlardan biri.


Kureyş* kabîlesinin Zühreoğullarından Hâris'in oğlu olup
Câhiliyye* devrinde asıl adı Abdulkâ'be veya başka bir görüşe göre Abdu Amr idi.

Hz. Peygamber (s.a.s.)'in Erkam'ın evindeki faaliyetlerine başladığı günlerde
İslâm'a giren Abdurrahman'a bu ismi Rasûlullah vermiştir. Ebû Muhammed künyesi
ile tanınan Abdurrahman'ın annesi Şifâ binti Avf b. Adi'l-Hâris b. Zühre b.
Kilâb idi. Rivâyete göre Abdurrahman 'Fil Olayı'ndan yaklaşık yirmi yıl sonra
dünyaya gelmişti.

Abdurrahman b. Avf (r.a.) ilk müslümanlardan olmasından dolayı Kureyş'in zâlim
tutumuna dayanamayan ashâb ile birlikte Habeşistan'a yapılan iki hicrete de
katılmıştı. Nihayet Rasûlullah, ashâbı Medine'ye hicret etmeye teşvik edince, o
da diğer ashâb ile birlikte hicret etmişti. Hz. Peygamber (s.a.s.) Medine'de
Ensâr ile Muhâcirler arasında kardeşlikler ilân edince Abdurrahman b. Avf ile
Ensâr'dan Sa'd b. Rabî'i kardeş ilân etmişti

Ensâr'ın ileri gelenlerinden Sa'd b. Rabî' 'Din kardeşi' Abdurrahman'a şunları
söylemişti:

"Benim bir hayli malım vardır. Bunun yarısını sana veriyorum. Ayrıca iki eşim
vardır. Bunlardan birini boşayacağım, iddeti bitince onu nikâhlarsın."

Bu büyük
âlicenaplık karşısında Abdurrahman b. Avf kardeşine şunları söylüyordu:


"Cenâb-ı Allah malını ve aileni sana mübarek eylesin. Senin bu davranışına karşı
Allah ecrini versin. Sen yalnız bana çarşının yolunu göster, benim için
yeterlidir."


Abdurrahman b. Avf (r.a.) ticaret hayatını çok iyi bilen Kureyş içinde büyüdüğü
için bu işin tam bir uzmanı olarak Medine çarşısında alışverişe başlamış ve
Allah ona büyük servet vermişti. Abdurrahman bu ticârî hayatını şöyle anlatır:

"Cenâb-ı Allah bana öyle bir nimet verdi ki, bir taşı bile bir yerden kaldırıp
başka yere koyduğumda sanki altın oluveriyordu."


Abdurrahman b. Avf (r.a.) Hz. Peygamber (s.a.s.)'in bütün gazvelerine katılmış
ve ilk İslâm cihad hareketinden en güzel şekilde nasibini almıştı.



Ashâbtan Muğîre b. Şu'be (r.a.)' den rivâyet edildiğine göre Hz. Peygamber
(s.a.s.) çıktığı gazvelerin birinde yolda konaklamışken Ashâb'ın bulunduğu
yerden biraz uzak bir noktaya çekilip hâcetini defederek abdest alıp döndü.
Rasûlullah ashâbının yanına vardığında ashâb Abdurrahman b. Avf'ın arkasında
namaza durmuştu. Muğîre hemen gidip Abdurrahman'a Rasûlullah'ın geldiğini haber
vermek istediyse de Rasûlullah buna engel olmuş ve Abdurrahman'ın arkasında
namazını kılmıştı. Böylece Hz. Peygamber'in ilk defa arkasında namaz kıldığı
kişi Abdurrahman b. Avf olmuştur.
Daha sonra da bilindiği gibi Rasûlullah
hastalığı sırasında Hz. Ebu Bekr'in arkasında namaz kılmıştı.


İbn Sa'd Tabakâtu'l-Kübrâ adlı eserinde bu seferin Tebük seferi olduğunu
kaydetmektedir (İbn Sa'd Tabakât, 111, 129).

Rasûlullah (s.a.s.) Abdurrahman b. Avf'ı ashâbtan yediyüz kişilik bir askerî
kuvvetle H. 6 (M. 628) yılı Şa'ban ayında Dûmetu'l-Cendel'e* göndermişti.
Abdurrahman, Hristiyanların hüküm sürdüğü bu bölgeye gelip onları İslâm'a davet
etmiş, büyük bir kısmı buna yanaşmadığı halde bölgenin ileri gelen kabile
reislerinden el-Asbağ b. Amr el-Kelbî Hristiyanken İslâm'a girmişti. Abdurrahman
da el-Asbağ'ın kızı Tumâzar ile evlenmiş ve ondan oğlu Ebû Seleme dünyaya
gelmişti.

Yine İbn Sa'd'ın ifâdesine göre Hz. Peygamber ashâb içinde ipek giymeyi yalnız
Abdurrahman'a müsaade etmişti. Zira Abdurrahman b. Avf'ın vücudunda bir kaşıntı
(cüzzam olma ihtimali) vardı.


Hz. Peygamber'in vefatından sonra bir gün Medine'de bir heyecan ve kalabalık
meydana gelmişti.
Bunun sebebini soran Hz. Âişe (r.an)'ya Abdurrahman b. Avf'ın
kervanının şehre yaklaştığı söylenince

Hz. Âişe şöyle demişti:
"Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştu: "Abdurrahman sırattan geçerken düşer gibi
oldu ama düşmedi."
Hz. Âişe'nin bu sözlerini haber alan Abdurrahman beşyüz deve
olduğu söylenen bu kervanını sırtındaki yüklerle birlikte tamamen Allah rızası
için bağışlamıştı. Develerin sırtındaki malların develerden çok daha değerli
olduğu kaydedilmektedir. Ashâbın en cömertlerinden biri olduğu bilinen
Abdurrahman b. Avf'ın birçok gazvede ve özellikle Tebük gazvesinde Allah yolunda
büyük infâklarda bulunduğu bilinmektedir.

Ayrıca Hz. Peygamber'in vefatından sonra Nâdiroğulları* mahallesinde sahip
olduğu arazisini kırkbin dinâra satarak Rasûlullah'ın zevcelerine dağıtmıştı. Hz.
Âişe'ye payı getirildiğinde bunu kimin gönderdiğini sormuş, Abdurrahman b.
Avf'ın gönderdiği söylenince şöyle demişti: "Hz. Peygamber (s.a.s.), "Benden
sonra Allah'ın sabırlı kulları size karşı şefkatli davranacaktır. Allah,
Abdurrahman b. Avf'a Cennet pınarlarından kana kana içmeyi nasip etsin"

buyurmuştu."



Hz. Ebû Bekir vefatından önce hilâfete Ömer b. el-Hattab'ın geçmesi hususunda
Abdurrahman'ın görüşünü sormuş o da şöyle demişti: "Ömer senin düşündüğünden
daha iyidir. Fakat otoriterliği fazladır."
Hz. Ebû Bekir de şöyle karşılık
vermişti: "Ömer'in sertliği benim yumuşaklığımdan kaynaklanıyor. İşleri üzerine
alırsa bu sertliği kaybolur. Bir gün ben adamın birine çok kızmıştım. Ömer ise
çok yumuşak davranmıştı. Ben yumuşak davransam o çok sertleşiyor."


Hz. Ömer'in hilâfeti sırasında büyüyen devlet ve genişleyen sınırlar karşısında
işlerin daha rahat çözülmesi için oluşturulan devlet şûrâsında Abdurrahman b.
Avf'ın önemli bir yer aldığını görüyoruz. Yeni fethedilen Irak arazisinin
gaziler arasında paylaşılması veya devlete bırakılması hususunda ortaya çıkan
iki görüş vardı. Hz. Ömer ashâbın diğer ileri gelenleriyle birlikte bu
toprakların paylaşılmamasından yana iken Abdurrahman b. Avf, Bilâl-i Habeşi* ile
birlikte buna muhalif olup fethedilen yerlerin paylaşılmasından yana idiler.

Hz. Ömer şehid edildiğinde yarım kalan namazın tamamlanması için Abdurrahman
görevlendirilmişti.
Nihayet Hz. Ömer'in tedâvî edilmesinin zor olduğu ve
ecelinin yaklaştığı anlaşılınca yeni seçilecek halîfenin belirlenmesi için
kurulan 'şûrâ'da Abdurrahman b. Avf da yer almıştı. Şûrâda bulunanlardan Zübeyr
b. Avvâm, Talha b. Ubeydullah ve Sa'd b. Ebi Vakkas haklarından ferâgât edince
Şûrâda halîfe adayı olarak üç kişi kalmıştı. Hz. Ali, Hz. Osman ve Abdurrahman
b. Avf. Abdurrahman da bu husustaki hakkından ferâgât edince adaylar ikiye
düşmüştü. Abdurrahman bu hususta ashâbın ileri gelenleriyle uzun görüşmeler
yapmış ve Hz. Ali ve Hz. Osman'dan karara uyacaklarına dair kesin söz aldıktan
sonra bu konudaki kanaat ve karan Hz. Osman'a bey'atin yararlı olacağı hususunda
toplanınca, hilâfete Hz. Osman getirilmişti.

Abdurrahman b. Avf (r.a.) artık bir hayli yaşlanınca Hz. Osman devrinde çok
sâkin bir hayat yaşamış ve nihayet hicretin 32. yılında Medine'de vefat etmişti
.

Cenaze namazını Hz. Osman kıldırmış, onu kabrine götürürken Hz. Ali şöyle
demişti: "Ey Avf'ın oğlu! Güle güle ebedî hayata git. Sen bu fânî hayatın en
güzel günlerini gördün. Bu revnaklı hayat bulanmadan Âhirete göçüyorsun"
Sa'd b.
Ebi Vakkâs da onun cenazesini taşırken: "Ey koca dağ" diyerek Abdurrahman'ın
seciyesindeki sağlamlık ve metâneti ifâde etmişti. Abdurrahman, el-Bakî'de
medfundur.

Medine'de vefat ettiği kesin olarak bilindiği halde Siirt ili Pervari ilçesi
yakınında bir mezarın ona izafet edilmesi halkın yakıştırmasından başka bir şey
değildir.



Abdurrahman b Avf Hz. Peygamber (s.a.s.)'den çok hadis duymuş fakat
titizliğinden dolayı bunların hepsini nakletmekten çekinmiştir.
Hadis
mecmualarında ondan altmışbeş kadar hadis nakledilmektedir. Hz. Peygamber'in
vefatından sonra söz konusu olan mirasının mirasçılara taksim edilemeyeceğine
dair Hz. Ebû Bekir'in rivâyet ettiği hadisi kendisi de aynen rivâyet etmişti.
Aynı şekilde Suriye ve civarında çıkan vebâ hastalığı ile ilgili alınan
'tedbir'e dair hadisi Abdurrahman (r.a.) rivâyet etmişti:

"Bir yerde vebâ olduğunu haber alırsanız oraya gitmeyin. Vebâ sizin bulunduğunuz
yerde olursa ondan kaçmak için de oradan başka yere gitmeyiniz.



RABBİM ahlaklarıyla ahlaklanmayı nasip eylesin cennette komşu kılsın
yüksek şefaatlerine nail eylesin..aminn

Allah c.c. razi olsun..Mevla şefaatlerine nail kılsın..


Allah c.c. razi olsun..Mevla şefaatlerine nail kılsın..

agah ve cennet ırmağı kardeşim
gözlerinize sağlık..


Sahâbe-i Kirâm

MollaCami.Com