Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Osmanlı Sarayı'nda bayramlaşma - 1



İslam tarihinde bayramları ve bayramlaşmaları halk arasında merasim şeklinde kutlama geleneğini başlatan da Büveyhilerden sonra Bağdat ve civarına hâkim olan Türk hükümdarları olmuştur.

Tanzimat'la birlikte Osmanlı diplomatikası ve bürokrasisindeki gelişmelere paralel olarak, teşrifat veya protokol kuralları da değişmiş, resmî bayramlaşma törenleri de bu değişimden nasibini almıştır. Önceleri Ramazan ayının 26'sında başlayan ve bayram günlerinde de devam eden törenler, şeyhülislamlık, sadaret ve sarayda ayrı ayrı yapılırken zamanla sadece sarayla ve bayramın ilk günü ile sınırlandırılmıştır. Tanzimat sonrası bayramlaşma törenleri ve tarihsel gelişimle alakalı bugüne dek çeşitli çalışmalar yapılmış, bunlardan bazıları da yayınlanmıştır. Ancak klasik dönem anlayışından epey uzak, "mutlak Batılılaşma" zihniyetinin bir uzantısı olarak sık sık değişen bu törenleri, ilgili çalışmalara havale ederek XVII. yüzyılda saraydaki bir bayramlaşma törenini o dönemin önemli bir kaynağından özetleyerek ve sadeleştirerek aktarıyoruz. XVII. yüzyılda Kânunnâme yazarlarından Hezarfen Hüseyin Efendi (1600-1676), Telhîsü'l-Beyan fî Kavânîni Âl-i Osman adlı eserinde 17. yy'daki bayramlaşma geleneğini ayrıntılarıyla anlatır. Onun bu eseri Osmanlı Kanûnnâmeleri serisinin de ilk muntazam örneği kabul edilmiştir.

Arefe günü öğle namazından sonra saray çavuşları, divan önünde divan heyeti ile birlikte, ellerinde süslü âsâlarla saf tutarlar. Mehteran da Adl Köşkü önünde bekler. Sultanın has atlarından birkaç tanesine, kös seslerinden ürküp kaçmaması, bir sonraki gün yapılacak törene hazırlamak için başlarına resmî kavuklar giymiş saraçlar binerler ve mehterin hemen arkasında dururlar. İkindi ezanı okunup namaz kılındıktan sonra selâtin camilerinin hatib ve imamları Bâb-ı Saâdet'in sağında ve solunda bulunan sekilere otururlar ve padişahın teşrifini beklerler. Ve Bâb-ı Saâdet'in önüne hükümdarın tahtı yerleştirilir. Padişah gelip oturduktan sonra kendisini bekleyen imam ve hatibler Kur'an'dan kısa birer bölüm okurlar. Hazînedârbaşı keselerle hediyelerini verdikten sonra mehteran yeri göğü inletecek şekilde bir nevbet vurur. Ve "hemîşe bunun emsâli eyyama erişmek nimeti müyesser ola!" (her zaman bunun gibi günlere erişmek nimeti nasip ola!) diyerek alkış (burdaki anlamı duâ ve temenni) tutarlar. Daha sonra adı geçen zümre içinde duâcılık görevinde bulunan çavuş, veciz bir duâ eder ve dağılırlar.

Bayram gecesinin üçte biri geçtikten sonra Bâb-ı Hümâyun açılır ve ehl-i divan gelip yerlerine otururlar... Saray Hazinesi ve divanhâne önünde beklerler. Sabah namazı vaktinin girmesiyle birlikte şeyhülislam da gelip meclisin en muteber yerine oturur. En sonra sadrazam tam bir ihtişam içinde gelir ve yerini alır. Sabah olmadan önce bayram günlerinde kullanılan altın süslemeli özel taht, Bâb-ı Saâdet'in iki kapısı arasındaki sofa üzerine yerleştirilir. Yüz yirmi vukiyye (okka) (yaklaşık 154 kg) ağırlığındaki meşhur halı Bâb-ı Saâdet'in sağ tarafındaki mermer sütunlardan ilk ve ikinci sütun arasından ileriye doğru serilir. Sabah vaktinden sonra taht halı üzerine alınır, padişahın teşrifine dek beklenilir. Haremin has oda tarafındaki odasından -dünyayı aydınlatan güneş misali- sabah namazı vaktinde kalkan padişah, namazı mescidde cemâatle kılıp has odaya şeref verince önce dilsizler, sonra cüceler, kıdem sırasına göre gelip padişahın elini öperler. Daha sonra has oda başısı, silahdar ağa, çukadar ağa vs. saray bürokratları teker teker gelip el öperler. Sonra padişah üzerindeki kaftanını değiştirerek dışarıya çıkar. Bu arada mescidin karşısında meydanda bulunan fıstık ağacı altındaki imam ve baştabibin karşısına gelince kısa bir süre durur, iltifat dolu bakışıyla onları selamlar. Bu arada onlar da etek öperler. İmam Efendi devletin devamı için duâ edip fatiha okuduktan sonra padişah kapı dışında olan tahtına doğru yürür. Çevresinde toplananlara selam verdikten sonra çavuşlar yüksek bir sadâ ile alkış tutup duâ ederler. Daha sonra tahtına geçer. Sarayın kapıcıbaşıları gümüş âsâlarıyla tahtın karşısında kıyam ederler.


YARD. DOÇ. DR. NEJDET GÖK


Osmanlı Tarihi

MollaCami.Com