Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


okumanın tarihi

Okumak ve tarihi…

Böyle bir başlığın içeriğini doldurmaya çalışmak haliyle çeşitli zorluklar ihtiva etmektedir. Zira bu yazılanlarda bir okuma eylemine sahip olacaktır. Okumak istemenin birincil nedeni öğrenmek arzusudur. Bu istemin yerine gelmesine öncelikli argümanımız kitaplardır. Kitaplar kelimelerden ve cümle oluşumlarından müteşekkildirler. Kelimeler seslerden oluşurlar. Bu düzenlemeyi de dil bilgisine muhtaç olarak yaparız. Morfoloji ilmi manaların açığa çıkmasına sebep birer alettirler. Bu manalar çeşitli itkileriyle okuyan kimseye ulaşıyorlar. Yani bütün sır kelimeler yada cümle kalıplarından ibaret değillerdir. Öyle ise bu okumanın birde Batıni tarafı vardır. Ancak bu noktada ayrıca bazı hususlar vardır. Bu hususların en önemlisi,metnin müellifidir. Kitabın yada metnin müellifi sahih olmadıkça,bu sözüm ona batini yani morfolojinin arkaplanına ulaşmamız çok zordur ve ayrıca bazen imkansızdır. Öyle ise okumak kendi başına bir fazilet yada ilim vermez bizlere. Bu yüzden bu yazıda vurgulamak istediğim asıl konuya şimdi geçe bilirim.


Uzun yıllardır okuyan biri olarak,onca sıkıntıların beraberinde yaptığım okumalarımda,çeşitli ilimleri anlamaya çalışırken üstünde durduğum en önemli hususların önceliğini,yazarın ne denli bilgin olduğu yahut,anlatmaya çalıştığını ne denli anlamış olduğudur. Öyle ise bu benim için çok önemli bir mesele olmalı idi. Bir bilgin anlatmaya çalıştığı konuyu en duyarlı en açık ve seçik ve en öz bir şekle sokmak gayretinde olmalıdır. Bu gayet tabi ki her ilim adamına sahip bir haslet olamamıştır. Çünkü ilimler çoktur ve ömür kısadır,öyle ise böyle bir zeminde nasıl doğruya ulaşıla bilinir? En doğruya hangi yöntem bizleri ulaştırır? İşte bir müellifin bu temel aksları halletmiş olması,okuyucusu bakımından önemli bir noktadır. Böyle bir alim kişiye sahip olmak okuyucu bakımından bambaşka bir öneme haizdir. Öyle ise okumak tam olarak nedir? Okumaktan beklentimiz tam olarak nedir? Bu sorulara tekrar geri dönmemizde yarar var.

Okumak bilmek isteği ise,bilmekten maksat bilmediğimiz taraflarımızı eksiklikten kurtarmaktır. Böylelikle tam olmak gayretine sahip oluruz. Tamlık muhtaçlığı beraberinde taşır,bu muhtaçlık bir acziyettir. Oysa bu insana özgü bir sıfattır. Öyle ise,bu sıfatımıza sahip çıkmak,onurlandırmak bizleri bilmenin çok ötesine anlamaya ve idrak etmeye taşıyacaktır. Böyle bir durum ilmin yaratıcısı hazreti cenabu hakka olan niyazımızdır. İşte ilmin hayırlısına ulaşmanın kapısı burasıdır. İlmi istemektir. Çünkü eksiklik bizde olduğu için,bize en hayırlı ilmi biz belirleyemeyiz,bu akla da şeriata da uygundur,zira ancak eksiksiz olan tamdır. İlmi istemek için acizliğimizi idrak edip,hazreti Allah (c.c)’a yalvarıp hayırlısını dilemektir. Böylelikle bizler hayırlı olmayan ilimden uzaklaşmış oluruz,zira tam olarak okumaya ulaşmış oluruz. Bu konuda imam rabbani(k.s) alimler içinde örnek olarak yeterlidir.

Böyle niyazımızı tamamladıktan sonra,bilmeyen bir kişi için,ilimin farzı olan kıssasının yerine gelmesi gerekir. İlmin farz olması nedir? Ne anlamalıyız? İmam-ı gazali(k.s.) bu konuda çok açık bir belit sunmuştur; ilmin farzlığı bir kimsenin bilmesinde mecburi olan tarafıdır. Örneğin,bir demirci mobilyacılığı bilmek zorunda değildir,ancak demirciliğe dair her şeyi bilmelidir. Öyle ise,okumaktan maksadımıza gelince,biz önce neyi bilmeliyiz? İşte okumaktan beklentimizin ne olduğu sorusunun cevabı da buradadır. Zira bir Müslüman islami farzlarını bilmese,üstüne edineceği her bilgi temelsiz ilerlemiş olur. Öyle ise bir okuma eyleminde bilinmesi gereken ikinci unsur,bize farz olanı önce bilmektir. Bütün ehli sünnet alimleri böyle ilme yönelmişlerdir.(Allah cümlesinden razi olsun,mevcut olanlara da sıhhat ve zihin açıklığı versin inşallah).


Böylelikle,okumanın üçüncü kısmına geçmiş oluyoruz. Okumanın bir gaye üzere olması gerekmektedir. Maksadımız tamlık gayretinden ise,o halde neden gayesiz olalım ki? Niçin gaye olmadan varlığa ilerleyelim ? bu yüzden okumaktan bir gaye ve gayeden maksadımız nihayi erdemliktir. Erdemlik okumanın en büyük gayesidir. Çünkü erdemli olmak özgürlüğe yakın olmaktır,zira ruhumuz bedenimizde sıkışıp kalan bir esirdir. Çünkü nefsimiz ancak bedenimizden gıdalanmaktadır. Öyle ise okuyarak idrak etmek maksadımıza ve muradımıza daha da yaklaşmış olmaktayız. Nefis ancak boş ve hizipli zihinlere hükmedebilir. Böyle zihinlerde taassup ve anarşi hakim olur,bu kişiler potansiyel birer suçludurlar. İşte bu yüzden okumak gerekmektedir. Gaye özgürlük ise,özgürlük bedenimizden gıdalanan nefsimize hakim olmak ise,o halde arı ve tertemiz bir zihne,bir idrak ve ıhlasa sahip olmak için,okumamızın gayesi bellidir.; rızai ilahi. Zira başka bir gaye ilimlerden çıkmıyor !! bu gayenin örneklerini bütün ehli sünnet alimlerimizde görmemiz mümkündür elhamdülilleh…

Böylece gaye olan okumamızda geldiğimiz nokta teorik olarak asıl ve son noktadır. Böyle bir noktadan uzaklaşmak yada kendimizce bir yol belirlemeye kalkmak,akla asla uygun düşemiyor. Çünkü buraya dek aklımızın şahitliğinde ilerlemedik mi? Bu noktaya gelememenin temel nedenlerinden birisi,aslında söylenmesi güç olan;aklın haddini bilmesidir. Ehli sünnet itikadının nasıl ortaya çıktığını bir gözden geçirir isek,tam olarak neyi vurgulamak istediğim ortaya çıkacaktır.bu yüzden yunan feylosofları aklı kullanmak yerine akla sınır koymayı başaramadıkları içindir ki,felsefeleri hep eksik kalmıştır. 17.,18,19,20 yüzyıl ve günümüz modern dünyanın da temel sorunu;aklın yerinin belirleyemiyor olmalarıdır. işte bu yüzden hem siyaseten hem felsefi olan her alanda hem toplum bilimsel ve alt gurupları açısından,aklın bir mizanı olamıyor. Batı düşün dünyası ortaçağda bozulmuş ve içi boşaltılmış hıristiyanlık bağnazlığı yüzündendir ki,sapık inançlara ve manasız yaşamlara yönelmişlerdir. Ancak içlerinden çıkan filozoflar değişim dönemlerinde akla dayanarak bu dinden uzaklaşmasını bildiler. Ama bu kez de aklı açımlayamadılar ve hala bu yanlışlıkları ile yüzleşecekleri zamanı bekliyorlar. Zira batı ve modern dünya ahlaksızlığın ve haksızlığın içinde boğulmak üzerelerdir. Ömrümün 10 yılını batı ilim dünyasını ve müelliflerini okumakla geçirdim ve gördüm ki, batı dünyası iradesiz yaşamaktalar dır. İşte bu yüzden okumak çok önemli. İlim sahibi olmak çok önemli. Gaye çok önemli.. şimdilik burada noktalıyorum ancak eksiklerim olduğunu biliyorum,zira konuşulacak çok şeyler var daha..

Cümlenize hayırlı vakitler ve izzet,afiyet diliyorum. Allah (c.c) hepimize hidayet nasip ve


Makale Köşemiz

MollaCami.Com