Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Avrupa'nın başörtüsü ayıbı!

Avrupa'nın başörtüsü ayıbı!



Türkiye'nin demokratik gelişimine önemli katkıda bulunan Avrupa Birliği, bir konuda ulusalcıları haklı çıkaracak şekilde davranmakta ısrarlı. AB Komisyonu'nun her yıl kasım ayında yayınladığı İlerleme Raporlarına biraz yakından bakmak, bunu görmek için yeterli.
Ermeni, Rum, Alevi ve hatta Bahailerin inanç özgürlüğü çerçevesinde yaşadığı sorunları bütün detaylarıyla rapora geçiren AB Komisyonu, her nedense konu dindar Müslümanların yaşadığı sıkıntılara gelince susmayı tercih ediyor. Yanlış anlaşılmasın. Kimse bu grupların problemlerinin ele alınmasından rahatsız değil. Tuhaf olan, dindar Müslümanların görmezden gelinmesi. Sadece toplumumuzun yüzde 80 gibi kahir ekseriyetinin değil, Human Rights Watch ve Amnesty International gibi insan hakları örgütlerinin, hatta Avrupa Parlamentosu'nun insan hakkı ihlali olarak gördüğü başörtüsü sorununun, 9 yıldır hiçbir İlerleme Raporu'na girmemesi normal mi?

Bu yılki rapor için farklı bir beklenti vardı. Zira nisan ayında Türkiye'ye tarihî bir ziyaret gerçekleştiren AB Komisyonu Başkanı Barroso, Meclis ve Bilgi Üniversitesi'ndeki konuşmalarında özgürlükçü açıklamalar yapmıştı. Başörtüsü ve laiklik konusundaki çıkışları yüzünden statükocularca topa tutulmuştu.

Ziyaretin son günü, bir grup gazeteciyle Barroso'yu dinleme imkânı bulduk. Barroso, demokrasinin çoğunluğun azınlığa tahakkümü olmadığını, ama çoğunluğa rağmen yönetime de demokrasi denemeyeceğini söyledi. Bir meslektaşımızın, başörtüsü özgürlüğünün Avrupa'da Türkiye aleyhine olup olmayacağı sorusu üzerine ise şöyle dedi: "Türkiye'nin Müslüman kimliğini saklamasına gerek yok. Bu biliniyor. Önemli olan, çoğunluğu Müslüman olan bir ülkenin gerçek demokrasiyi hayata geçirip geçirmediği." Bir başka gazeteci, Meclis'teki konuşmasında başörtüsü konusunda "kadının seçme özgürlüğüne saygı duyulmasını" söylediğini, halbuki birçok kızın aile, toplum, din baskısıyla başını örttüğünü hatırlatınca, Barroso biraz sinirlenerek şöyle dedi: "Benden kadının seçme özgürlüğüne karşı çıkmamı mı bekliyorsunuz? Kusura bakmayın, Avrupa'nın temel bazı ilkeleri var. Bireylerin özgürlüğü bunların başında gelir. Bunlar üzerinde pazarlık yapılamaz."

Komisyon Başkanı sıfatıyla Barroso'nun bu sorunlara da dikkat çekmesi, AB adına bir yenilikti. Üstelik bütün ısrarlara rağmen, geri adım atmaması bu fikirleri öylesine dile getirmediğini gösteriyordu. Ancak bu yaklaşımın Komisyon'un resmi tutumuna yansıdığını görmek için 2008 İlerleme Raporu'nu görmek gerekecekti. Bu noktayı Barroso'ya sorduğumda, masadaki Olli Rehn'e dönerek, raporun onun sorumluluğunda olduğunu ve soruyu onun cevaplaması gerektiğini söyledi. Rehn de AB çapında bir konsensüs olmadığından başörtüsünün rapora girmediğini söyledi. Ancak Avrupa'da benzeri olmayan bu uygulamanın kendilerini çifte standart suçlamasına açık hale getirmesinden yakındı.

Bu yılki İlerleme Raporu'nun yayınlanmasına günler kaldı. Bakalım bu kez Avrupa şaşırtacak mı? Komisyon'dan beklenen, yeni raporu yazarken başkanlarının yaptığı açıklamaları dikkate alması. Ama kulislere düşen taslak raporda, azınlıkların sorunları ele alınırken, başörtüsüne yine değinilmediği görülüyor. Üstelik geçen yıl ilk kez rapora giren, ayrımcı akreditasyon uygulamasının da taslakta yer almaması şaşırtıcı. Halbuki bir hafta önce Rehn, Zaman'a verdiği röportajda konunun takipçisi olacağını söylemişti.

Şu gerçeği unutmayalım: AB sürecinin elit bir proje olmaktan çıkıp, kitlelerce desteklenen bir politikaya dönüşmesinde, 28 Şubat sürecinde yaşanan mağduriyetlerin büyük etkisi oldu. İnsanlar AB'yi, çifte standartsız, evrensel standartlarda bir demokrasinin adresi olarak gördü. Bugün sürece desteğin gerilemesinde, AB'nin ve AİHM'nin dindar Müslümanların sorunlarını görmezden gelen tavrının da büyük rolü var.

Şimdi Cumhurbaşkanı Gül bir yandan, Dışişleri Bakanı Babacan diğer yandan, AB sürecini tekrar ısıtmaya çalışıyor. Ama ilişkileri tek taraflı ısıtmak mümkün olmadığına göre, Avrupa'nın da bazı yaklaşımlarını gözden geçirmesi lazım. Keşke rapor yayınlanmadan, Barroso ve Rehn Türkiye'de yaptıkları konuşmalar ışığında taslağı bir daha gözden geçirebilseler...

şunu hiç unutmayalımki su uyur düşman uyumaz....
ama bizimkiler bizleri uyuttugunu sanar...
bu önmli paylaşım için tşkklr...

paylaşım için teşekkürler...


Güncel Haberler

MollaCami.Com