Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Hakikat hayali geçti...

Hakikat hayali geçti...

Tarih: 5 Temmuz 1895. Ali Kemal, Paris’ten, Peyam-ı Sabah gazetesine aşağıdaki olayı haber olarak geçer. Olay, Fransa’yı aylarca meşgul etmiş. “Dün Paris mahkemelerinde can yakıcı bir dava vardı” diyerek özetle şu olayı anlatıyor:

“Henry isminde, henüz yirmisine varmış bir genç, bir kıza ilgi duyar. Kızın annesi, kısa bir aile ziyaretine çıkar ve bu fırsattan yararlanarak gençler bir araya gelir. Tanışırlar, gezerler, tozarlar. Bu arada duygularına hakim olamazlar. Komşular ve tanıdıkların ayıplamaları, dedikoduları altında ezilirler. Çareyi intiharda bulurlar. Genç bir tabanca ile önce kızı vurur sonra kendini. Kız ölür ancak erkeği yaralı olarak hastaneye kaldırırlar ve genç kurtulur. Iyileştikten sonra mahkeme cinayet davası açar.

Yazar, haberi şöyle bağlıyor: “İşte dün (5 Temmuz 1895) mahkemede cereyan eden cinayet davası bu idi. Jan’ın validesine Henry’nin bir mektubu var, afvını istiyor. Zavallı kadın, kızına muhabbetten oğlanı masum görüyor. Dava vekilinin beliğ bir müdafasından sonra mahkeme suçluyu temize çıkardı. Henry, hapisten çıkar çıkmaz doğru sevdiğinin kabrine koşuyor, çiçekler götürüyor, saatlerce orada kalıyor, ağlıyor.

Şu vaka pek saf, pek hazin olmakla beraber ne kadar gülünç. Hele biçare Jan’ın şu son mektubu insanı adeta ağlatırken güldürüveriyor. Komşuların istihzâsıdan sıkılarak hayata hatime çekmek çocukçasına bir zaaf. Eğer kendisine güzel davranılsaydı ve tedavi görseydi bu acı verici sonuç olmazdı.

Ali Kemal, bundan 113 yıl önce meydana gelmiş bu olayı niçin ta Paris’ten anlatma ihtiyacı duyuyor dersiniz? Çünkü böyle olaylar ancak romanlarda, tiyatrolarda kurgusal metinlerde düşünülebilir cinstendir o zamanlar. Sadece bizim için değil; Batı için de böyledir bu. Bizim böyle olayların meydana gelmesi şöyle dursun, edebi metinlerde bile kurgu konusu değildir. Bunun sebebi de toplumsal gerçekliğin bu tür olaylara meydan vermeyecek kadar sağlam olmasıdır. Batı için de düşünülemiyecek cinsten bir olaydır bu; çünkü Paris’te bir skandal olay olarak bakılmış ve insanlar aylarca olayı konuşmuştur. Bizim için hayret ötesi bir şeydir zaten. Bundan dolayı yazar, haberine hakikat hayali geçti adını koymuş.

Aradan yüz yıl geçti ve 2008’de Türk toplumu, “benim” diyen romancılara, hikayecilere, sinemacılara, tiyatroculara takla attıracak olaylar sunuyor! Bunun içinde parası için diri diri gömülen müteahhitler, hukuk fakültesinde okuyan kızı tarafından öldürülen anneler, sevgilisi ile birlikte olup kocasını öldüren kadınlar, annemi nasıl öldüreyim diye arkadaşlarına senaryo ısmarlayan genç çocuklar var. Cesedin tacize uğradığı bir ülke olduk. Intiharlar, cinnet geçirmeler (delirmeler), seri cinayetler üçüncü sayfalara sığmıyor, dördüncü, beşinci sayfalara taşmış.

Biz Türkler, aile üzerine kurulmuş bir milletiz. Bizim devletimizin adı Osmanoğulları’dır ve biz bir aileden devlet çıkarmışız. Anadolu’da, kuruluş döneminde de bu böyledir. Ramazanoğulları, Aydınoğulları, Candaroğlulları vs.dir yönetim biçimi. Ailesinin yönetim biçimini bölgesine kabul ettirmiş olanlar “Beylik”e yükseldi. Hâlâ bu birlikteliğin, kaynaşmışlığın avantajını yaşayanlar var Türkiye’de. Yeri gelince kendilerini atalarıyla anıyorlar, onlardan geldiklerine dair kelimeleri soyadı seçmişler.

Bu gerçek sadece bizim tarafımızdan değil, Batılılar tarafından da tespit edilmiş ve demişler ki: “Türklerin aile yapısını bozarsanız geriye pek bir şey kalmaz.”

İlk hedef o günden beri ailedir.

2008 yılında ailenin varlığı – böyle bir kurumun kalıp kalmadığı- tartışılır hale geldi. Ait olduğu kültür çevresi farkı gözetmeksizin söylüyorum, boşanmalar almış başını gitmiş. Aile içi şiddet, aldatma hakeza. İnsanlar bütün mahremiyetlerini televizyonlarda tartışır halde. Üzerinde “Yangında İlk Kurtarıcılacak” uyarısı yazılan varlığımıza dönüp bakan yok. Ülkeye vaziyet edenler, akşam tv haberlerine yetiştirilmek üzere haber malzemesi ve cevap üretmekle meşgul. Medyanın da boynu tutulmuş vaziyette bir sağa bir sola çevrilmekten. Memleketin en önemli konusu eğitim, çocuk eğitimi, kısır siyasi çekişmelerin malzemesi olmuş. Arada memleket ve insanımız kaybediyor. Bir bakacağız ki ülkenin elimizden çıkması için önce aile kurumumuzu almışlar.

Kamil Yeşil


Makalenin bir bölümü çıkarılmıştır..

:-X


Makale Köşemiz

MollaCami.Com