Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Ahiret Âlimlerinin Âlâmetleri

1 - İLMİYLE DÜNYALIK İSTEMEMEK;


Çünkü âlimlerin en küçük derecesi, dünyânın (Allah yanında) hakir, âdi ve lezzetlerinin geçici olduğunu, âhiretin yüceliğini, devamını, nimetlerinin sariliğini ve mülkünün azametini, dünyâ ve âhiretin, bir araya toplanması mümkün olmayan iki zıd olduklarını bilmektir. Bunlar birer kuma gibidir: Birini memnun ederken diğerini küstürürsün.


Doğu ile batı gibidir:Birine yaklaşırken diğerinden uzaklaşırsın. Birisi dolu diğeri boş iki bardak gibidir: Birinden öbürüne suyu aktarırken diğeri boşalacaktır. Bütün bunları bilmelidir.




2 - ŞÜPHELİ ŞEYLERE DÜŞMEK KORKUSU İLE MÜBÂHDAN ÇEKİNMEK;


Doğrusu şu ki: Mübâh île süslenmek yasak değildir; fakat onunla fâzla meşgul olmak, onu tabiat hâline getirir ve bir daha ayrılması güç olur. Halbuki süsü, ziyneti devam ettirmek, günahı irtikâb ettiren müdaheneyi, insanların oturup kalkmalarındaki âdetlerine riâyeti, onları taklid ve benzeri hatalı şeylere baş vurmağı gerektirir. En doğrusu bu gibi hatalı şeylere baş vurmağı gerektiren süslerden çekinmektir.




3 - SULTÂNLAR İLE DÜŞÜP KALKMAKTAN KAÇINMAK;


Ahiret âlimlerinin alâmetlerinden biri de, pâdişâhlardan uzaklaşmaktır. Ayrı kalmağa imkân bulduğu müddetçe onlara yaklaşmamalıdır.Zira Dünyâ, tatlı bir yeşilliktir, yuları sultânların elindedir. Sultânlar, zâlim oldukları hâlde, onlarla buluşan âlimler, sultânların gönüllerini hoş etmek ve rızâlarını kazanmak külfetine katlanmak zorundadırlar. Halbuki dindar kimselere gerekli olan, onların zulümlerini kabul etmemek, zulümlerini açıklamakla onları zulümden vazgeçirmek için tazyik etmek ve bu nevî ef'âl ve davranışlarını kötülemektir. Onlarla düşüp kalkan, ya Allahu Teâlâ'nın kendisine verdiği nimeti küçümseyerek onların süs ve ziynetlerine meyleder veya zulümlerini reddetmeyip sükûtu kabul ederek ikiyüzlü olur.




4 - FETVADAN KAÇINMAK;

Ahiret âlimlerinde aranan dîğer hususiyetlerden biri de, soruldukta fetvâ vermekte acele etmemek, ağır almak ve kurtuluş yolunu aramak için çekingen davranmaktır. Eğer sorulan suâli, Kur'ân veya Hadis'in sarahatinden, icmâ veya açık kıyasdan biliyorsa cevâbını verir, yok eğer şübhe ettiği bir şeyden sorulmuşla: "Bilmem" der. Eğer kendi ictihâd ve tahmini ile zannettiği bir şeyden soruluyorsa ihtiyati tedbîr olarak, var ise daha iyi bilene havale eder. Akıllılık, bu anlattığımızdır. Çünkü ictihâd tehlikesini yüklenmek büyük iştir.




5 - YAKİNİ KUVVETLENDİRMEYE EHEMMİYET VERMESİ;


Ahiret âlimlerinin alâmetlerinden biri de yakini kuvvetlendirmeğe ehemmiyet vermesidir. Dîn sermâyesinin başı "Yakin" dir.Yaradılışta aklı olup yakîni olan kişiye günâh zarar vermez. Çünkü her günâhın akabinde tevbe eder, istiğfar eder günâhları mahv olarak yalnız kendini cennete götürecek fazileti kalır.Şüphesi olmıyan ve kendisinde şüphe edilmiyecek şekilde, sağlam delilden hâsıl olan marifettir. Şüphe ve şüphe imkânı karışmıyan i'tikada kelâm âlimleri ve nazariyecilere göre "yakin" adı verilir.




6 - DAİMA MAHZUN OLMAK;


Ahiret âlimlerinde aranan alâmetlerden biri de: Dâima mahzun, münkesir, baş öne eğik olmak ve sükût etmektir. Allahu Teâla'dan korktuğunu kıyafetinde, elbisesinde, ahlâkında, işinde, duruşunda, konuşmasında, ve sükûtünde belli etmelidir. Ona her bakan Allahü Teala'yı hatırlamalı.Görünüşü, ilmine şehâdet etmeli. Merd insanın yüz'ü, âyinesidir. Ahiret âlimleri vakar, zillet ve alçak gönüllülükleriyle simalarından bilinirler.




7 - KÖRÜ KÖRÜNE BAŞKALARINI TAKLİT ETMEMESİ;
Âhiret âlimlerinin alâmetlerinden biri de, ilim öğrenirken tevekkül [güven] ve kalbinin açıklığı ile, herşeye basiretle müdrik olması, körükörüne başkalarını taklid etmemesidir. Emrinde, nehyinde taklid edilecek olan ancak Sâhib-i Şerî'at Peygamber Efendimizdir(s.a.v.).




8 - HALKIN İTTİFAKI İLE OLSA BİLE İHDAS EDİLEN ŞEYLERE KIYMET VERMEKSİZİN ONLARDAN KAÇINMAK;

Sahâbe'nİn hali, ahlâk ve ilimler üzerinde olmalıdır. Onların bütün gayretleri ders okutmak, kitâb yazmak, mübâhase etmek, Kadılık, Valilik, vakıf mütevelliliğî, vasilik, yetim malî yemek, pâdişâhlar arasına karışmak ve onlarla hüsn-ü muaşeret miydi? Yoksa: Allahü Teâlâ'dan korkup, kendilerine acımak, Allah'ın nimetlerini tefekkür, nefs ile mücâhede, iç ve dış murakabe, günâhların küçük ve büyüğünden kaçınmak, nefsin gizli şehvetlerini, şeytân'ın hilelerini ve benzerî bâtın ilimlerini aramak mıydı? İşte hakikî mtislümânın vazifesi, Sahâbe-i kiramın halleriyle hallenmek onların yaptıklarına muttali olmaktır.



İşte buraya kadar saydıklarımız, her biri geçmiş alimlerin ef'al ve ahvâlini içine alan âhiret âlimlerinin alâmetidir.


Sen şu iki yoldan birini seç:


1 — Bütün bu hasletleri bir araya toplamak,


2 — Veya bunları kabul etmekle kusurlu olduğunu i'tiraf etmek.


Sakın, dünyâ âletini dîn ile değiştiren ve iyi amellerde tembel davrananları gerçek âlimlerden sayan üçüncülerden olma ki, cehalet ve inkârınla Allah'ın rahmetinden mahrumiyet ile helake düşenlerden olmayasın.




[right]İmam-ı Gazali - İhya-i Ulumiddin[/right]

Hz Allah razı ve memnun olsun kardeşim...

Alimlere tabi olunuz çünkü onlar dünya ve ahiretin lambalarıdır.
Kenzul Ummal

Teşekkürler Tuna...

Rabbim sayılarını artırsın....

elinize sağlık kardeşim....

Allah razı olsun Tuna kardeşim.

emeğine sağlık kardeşim Allah razı olsun


Kıyamet Alemleri

MollaCami.Com