Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


safların tanzimi hakkında

Muhterem Mü’minler!
Hutbemiz, CEMAATLE KILINAN NAMAZLARDA SAFLARIN TEŞKİLİ VE TESVİYESİ hakkındadır.
Mensubu olmakla şereflerin en yücesine mazhar olduğumuz İslam Dîni, her türlü hal ve harekâtımızı, ibâdât-u tâatımızı bir ölçüye ve kâideye bağlamıştır. Hiç şübhesiz bunda bizim bilebildiğimiz bilemediğimiz, anlayıp anlayamadığımız sayısız hikmet ve menfaatler mevcuttur. İşte her hususta olduğu gibi camaatle kılınan namazlarda safların teşkili ve tesviyesi ile alâkalı hususlarda da Yüce Dînimiz bir kısım hükümler vaz’ etmiştir.
Özrü olmayan hür erkeklerin farz namazları cemâatle edâ etmeleri vâcib derecesinde kuvvetli bir sünnettir. İmamla berâber edâ edilen namazların, münferiden kılınan namazlardan sevab cihetinden yirmiyedi derece daha efdal olduğu Peygamber Efendimiz(sav) tarafından ifade buyurulmuştur. Cemaatle kılınan namazlarda safların tanzim ve teşkili çok mühim bir husustur. İmam’a gelişigüzel uyuvermek, cemâatten beklenen sevâba erişmeye mani’ teşkil edecek bir ihmaldir. Bu durum üzücü olmakla beraber İslâm fıkhı noktasından da mahzûr teşkil etmektedir. Şimdi safların teşkili ve tesviyesi ile alâkalı hususları anahatlarıyla arzetmeye çalışalım:
-İmama uyan kimse bir erkek ise, imamın sağına durur. Eğer bir hanım ise imamın arkasına durur.
-Cemâat bir erkek ile bir hanım olursa, erkek imamın sağına hanım ise o erkeğin arkasına durur.
-Erkek cemâat iki kişi olursa, imamın arkasında dururlar. Bir veya daha fazla hanım cemaat bulunursa erkeklerin arkasında saf tutarlar. Bu hususla alakalı olarak Enes Bin Mâlik(ra) şöyle nakletmiştir: “Ben ve bir yetim bizim evde Rasûlüllah(sav)’ın arkasında namaz kılmıştık. Annem Ümmü Süleym de bizim arkamızda tek başına durmuş idi.”
-Cemâat çok olduğunda ise safların tertip ve tanzimi şu şekildedir. Önce erkekler, sonra erkek çocuklar, daha sonra hanımlar saf teşkil ederler. Erkek çocuklar saf teşkil edecek kadar çok değilse, erkeklerin arasında dururlar. Kız çocukların ise hanımların arasında durması gerekir. Peygamber Efendimiz (sav) bu hususla alâkalı bir Hadîs-i Şeriflerinde: “Beni namazda, sizden bülüğa erenler ve akıllılar takip etsinler, sonra ( bu sıfatlarda ) onlara yakın olanlar, sonra onlara yakın olanlar takip etsinler.” buyurmuşlardır.
-Öndeki saf tamamlandıktan sonra ikinci bir saf teşkil edilmeli, noksanlık en son safta kalmalıdır. Bir saf dolduktan sonra diğer bir safa durulacağı zaman sağ veya sol baştan itibaren değil, imamı hizalayacak şekilde safın ortasından başlanmalıdır.
-Teşkil edilen safların düzgün olabilmesi için omuzlardan hiza alınmalıdır. Nitekim hadisi şerifte Peygamber efendimiz: “Safları ikâme ediniz, omuzlardan hiza tutunuz ve açığı kapayınız. Kardeşlerinizi elleriniz ile telyîn edin (yani kardeşlerinizin omuzlarını okşayarak saffa sokulun) ki, şeytana açık yer bırakmayın. Saffı birleştireni Cenab-ı Hakk’da birleştirir. Saffı ayıranı Cenab-ı Hakk’da ayırır.” buyurmuşlardır. Yine Peygamber Efendimiz(sav): “Saflarınızı düzeltiniz, zîrâ safların düzgünlüğü, namazın tamam olmasına hizmet eder.” buyurmuşlardır.
Muhterem Mü’minler!
Yukarda izah etmeye çalıştığımız hususların aksine, teşkil edilen saflarda aralıklar kalır ve düzgün olmazsa insanların kalpleri ve yüzleri, düşünce ve kanaatleri birbirinden farklı ve çarpık olur. Bu hususta, Müslim-i Şerifte nakledilen bir Hadîs-i Şeriflerinde Rasûl-ü Ekrem Efendimiz(sav) “Ya saflarınızı düzeltirsiniz, yâhut Allâh-ü Teâlâ yüzlerinizi ayrı ayrı taraflara çevirecek (kalbleriniz ayrılacak, aranıza düşmanlıklar girecek). Bunu biliniz.” buyurmuşlardır. Yine Peygamber Efendimiz(sav) bir Hadîs-i Şeriflerinde: [“Dikkat ediniz! Meleklerin Cenâb-ı Hakk’ın huzurunda saf oldukları gibi saf olunuz.” Eshâb-ı Kirâm: “Melekler Rableri huzurunda nasıl saf oluyorlar Yâ Rasûlellah?” dediler. Peygamber Efendimiz(sav): “Onlar, öndeki safları tamamlarlar ve safları çok sık tutarlar.”] buyurmuşlardır.
Anlaşıldığı üzere, safların düzeltilmemesi azîm bir hatadır. Bu sebepledir ki, Hz. Ömer(ra) Efendimiz de safları tanzim ve tertîb etmek üzere vazîfeli kimseler tayin ederlerdi. Onlar safların düzeltildiğini haber vermedikce iftitah tekbirini almazlardı. Hatta bizzat kendisi cemâatı namaza başlatacağı zaman “öne çık ey fülan, geriye çık ey fülan, muhakkak Allah Azze ve Celle, sizi meleklerine numüne olarak gösterir ve buyurur ki: [saflar halinde dizilenlere andolsun]” demek süretiyle safları tanzim ederlerdi. İmam-ı Gazâlî hazretleri de ihyâ isimli eserinde, namazdan evvel imama tereddüp eden vazifeleri sayarken, “İmam, safları düzeltmeden tekbir almamalı, sağına soluna bakmalı, eğer bozukluk görürse safları düzeltmelidir.... Müezzin, kâmeti bitirmeden imam tekbir almamalıdır.” buyurmuşlardır.
Muhterem Mü’minler!
Hulâsa olarak, bu hususta idrak ve şuur sahibi mü’mine düşen vazîfe; elinden geldiği nisbette dînin direği olan namazı cemâatle kılmaya gayret göstermek ve bunu yaparken de yukarıda izah etmeye çalıştığımız hususlara azamî derecede riâyet etmektir.
26.11.2004
Ümrâniye


Hutbe ve Vaazlar

MollaCami.Com