Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Ayet-i Kerime ışığında karanfil kına - akrep yengeç timsah




Dedik ki: "Ey Âdem, sen ve eşin cennette oturun, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."
Ayet-i celilemizi daha önceki yazılarımızda anlatmaya çalışmıştık.

Şimdi de Ayet-i celilemize değişik açıdan tefsirine bir göz atalım. Bir çok faide olacağı kanaatindeyim...
Zulüm, haddini aşıp bir hakkı, yerinden başkasına koymaktır. Demek ki Cenab-ı Hak Âdem Aleyhisselâm’a cennette büyük bir hürriyet vermekle beraber, ona yine bir sınır tayin etmiş ve ona yaklaştıkları takdirde zalimler zümresine gireceklerini de bildirmiştir.
Bu, şunu ortaya çıkarır ki, insanlıkla ilgili hilafet mutlak değildir. Ve bunun özel bir sınırı vardır ki, tecavüzü zulümdür. O sınırı tayin eden bu şecere (ağaç) ne idi? Doğrusu bunu Allah Teâlâ Kur'ân'da bize ismiyle bildirmemiştir ve ancak bunun cennette belli ağaç olduğunu, Âdem'in kurtuluş ve saadetinin bozulmasına sebep olmak özelliği bulunduğunu anlatmıştır. Demek, fazlasını bilmemizde Allah katında bir fayda yoktur. Ve şimdilik mümkün değildir ve tefsircilerin seçeneği budur.

Bununla beraber buğday veya üzüm veya incir olduğu hakkında bazı rivayetler de vardır. Tevrat ehli, "bür" yani buğday demişler; Vehb b. Yemâmî'den de: "Fakat öyle bir cennet buğdayı ki, tanesi sığır yüreği gibi, kaymaktan lezzetli, baldan tatlı" diye bir tabir nakledilmiştir.
İbnü Abbas ve daha bazılarından "sünbüle" (başak) diye rivayet edilmiştir. "Dünyada evladına rızık kılınan başaktır." tabiri dahi naklediliyor.
İbnü Mesut'dan asma, üzüm ağacı ve bazılarından incir tabiri vârid olmuştur. Bu meyanda şu tabir de vardır: "Bu öyle bir ağaçtır ki, melekler hulûd (ölümsüzlüğe ermek) için bununla kaşınırlar." Bunların bir temsilî mânâyı ifade ettikleri de açıktır. Nitekim cennet meyvelerinin birbirine benzemesi meselesi geçmişti. Biz o ağacı tayin edemeyiz. Ancak şu kadar düşünebiliriz ki, ondan yemek, vekilliği unutmak ve asalet davasına kalkışmak duygusunu verir.

Bu da insanın aslî yaratılışından değil, şeytanın telkininden başlar. Bu buğday ise, delice buğdaydır. Bir üzüm ise, şarap üzümüdür. Bir incir ise, kurtlu incirdir. Ve her halde bir hamri (sarhoş ediciliği) vardır. Ve o hamr aklı alır ve Allah'ı unutturur. Cennete bu, yenilmek için değil, tahdit (sınırlama) ve kulluk için konulmuştur.
Bununla beraber biz: "Dünya sevgisi, her hatanın başıdır" hadis-i şerifinde bu yasak ağacı tayin eden bir delalet buluyoruz. Demek Âdem o zaman dünya sınırına yaklaşmamak emri almış ve Hz Âdem bundan, yaratılışının gereği olarak yememiştir. Fakat Hamze kırâetinde 'dır ki, önceki = zelle'nin if'âl bâbı olan = izlâl'den, ikincisi = izâle'dendir.

Nitekim Hz. Âdem, hatanın neticesi olarak yeryüzüne çıkınca, Allah'ın lütfuyla kendini topladı ve yaratılışı gereği aldığı kelimelerle amel etti, kusurunu itiraf ile imanını arz etti ve: "Ya Rab, beni kendime bırakma!..." diye yine hilafetini yalvararak istedi de Rabbi de ona tekrar rahmetiyle iltifat etti, tevbesini kabul etti. Zira Allah (cc), tevbeleri kabul eden, merhamet edendir ve hem tevbeleri kabul eden ve merhametli olan O'dur. O, o kadar merhametli bir Allah'dır ki, kulunu bir kere terkedivermekle ilel'ebed terkedivermez. Kulu dönüp tevbe ettikçe, İblis gibi ısrar etmedikçe yine bakar, yine bakar, sonsuz olarak bakar...

Biraz daha açalım konumuzu, belki tuhaf gelebilir ama gerçeklerle yüzleşelim
Adem Aleyhisselâm Serendip’e indi. Karada ve denizde ağladı. Karadaki gözyaşları karanfil,
denizdeki gözyaşları balık oldu. Çünkü o, tevbe kapısından indi.

Havva validemiz de karada ve denizde ağladı. Karadaki gözyaşlarından kına bitkisi, denizdeki gözyaşlarından da inci oldu. Çünkü o, rahmet kapısından indi.

Yılan da karada ve denizde ağladı. Karadaki gözyaşlarından akrep, denizdeki gözyaşlarından yengeç oldu. Çünkü o, öfke kapısından indi.

Tavus da karada ve denizde ağladı. Karadaki gözyaşlarından haşarat, denizdeki gözyaşlarından sülük oldu. Çünkü o, gadap kapısından indi.

İblis de karada ve denizde ağladı. Karadaki gözyaşlarından diken, denizdeki gözyaşlarından da timsah oldu. Çünkü o lanet kapısından indi...

// Elmalılı Kur'an-ı Kerim Meali // Tefcirüt-tesnim // mollacami.net // ücharfbeşnokta //

Adem Aleyhisselâm Serendip’e indi. Karada ve denizde ağladı. Karadaki gözyaşları karanfil,
denizdeki gözyaşları balık oldu. Çünkü o, tevbe kapısından indi.

Havva validemiz de karada ve denizde ağladı. Karadaki gözyaşlarından kına bitkisi, denizdeki gözyaşlarından da inci oldu. Çünkü o, rahmet kapısından indi.

Yılan da karada ve denizde ağladı. Karadaki gözyaşlarından akrep, denizdeki gözyaşlarından yengeç oldu. Çünkü o, öfke kapısından indi.

Tavus da karada ve denizde ağladı. Karadaki gözyaşlarından haşarat, denizdeki gözyaşlarından sülük oldu. Çünkü o, gadap kapısından indi.

İblis de karada ve denizde ağladı. Karadaki gözyaşlarından diken, denizdeki gözyaşlarından da timsah oldu. Çünkü o lanet kapısından indi...

teşekkürler.
herşeyin aslını esasını bilmek lazım.bildiğimiz gibi semi'na ve ata'na diyebilmek lazım.

Tesekkürler,
Allah razi olsun.

Allah razı olsun.


Allah razı olsun.


Allah razı olsun.


Allah razı olsun.


Hutbe ve Vaazlar

MollaCami.Com