Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Mevlid Kandili-hutbe

Muhterem Müslümanlar!
Doğumu âlemlere nur, huzur ve sürür getiren Peygamberimiz Hazret-i Muhammed' (s.a.s.)`in mevlid kandilini, önümüzdeki ................aksam bir defa daha idrâkle müşerref olacağız.
Mevlid Kandili, Resûlullah Efendimizin dünyaya geldiği gecedir.O dünyaya gelmezden önce küre-i arzı küf ur bulutlan kaplamış, zulüm ve her çeşit dalâlet hüküm sürmekteydi.Mukaddes Mekke şehrinde, putları Allah'a eş tutanlar çöreklen­miş, Kabe'nin içi, dışı ve etrafı irili ufaklı putlarla doldurulmuştu.
Iman kaybolmus, zulüm methedilmis, ırz ve namus paramparca olmuştu. En şerefli varlık olması gereken insan, ah­lâksızlığın her nev`ini islemekteydi. Ne mabudu bilen kalmış, ne mabede gelen vardı.
Bu feci durumda kıvranan insanlık âlemi, imdadına koşacak kurtarıcıyı beklemekteydi.
Allah'ın lütfü, beşeriyyete bir defa daha erişmiş, insanlığın çilesi dolmuş ve Peygamber Efendimiz'in doğumu yaklaşmıştı.
Resullerin serdârı bulunan Peygamberimiz (s.a.s.), Mekke-i Müker-reme'de, Rebiulevvel ayının on ikisine raslayan bir pazartesi günü dünyaya şerefler kazandırdı. Onun dünyaya şeref verdiği gece yeryüzünde nice hârikalar vü­cuda gelmişti. Kisrâ'mn sarayının burçları yıkılmış, iran'da bin yıl­dan beridir yanan ateşgede sönmüş, Sâve gölü kurumuştu..
Dedesi Abdül-Muttalib, onun doğumunu haber aldığı zaman son derece sevinmişti. Müstesna bir muhabbetle sevdiği oğlu Abdullah'ın genç yaşındaki vefatinin acısıni, dunyayi sereflendiren bu nurtopu torunla gidermiş oluyordu.
Abdül-Muttalib, bir ziyafet -tertip ederek Kureyş'in ileri gelenlerini davet etti. Misafirlerine torununun doğumunu haber verip O`na Muhammed ismini verdiğini açıkladı. Bu mübarek isim, AbdülMuttalib`in soyundaki bir kimseye konulmuş değildi. Kendisine bu ismi tercih edişinin sebebi sorulduğunda şu cevabı vermişti: «Onu, gökte meleğin yerde beşerin çok methedecegini umuyorum, bu sebeple ona "yerde ve gokde cok methedilen" manasina gelen bu aismi koyuyorum».
Allah-u Teala bir ayet-i kerimede şöyle buyuruimaktadır:
«Andolsıın, size, kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki; si­zin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır ve güç gelir. Üstünüze çok düş­kündür. Mü'minleri cidden esirgeyicidir, merhametlidir O» (Tevbe).
Resûlullah Efendimizin babası Hz.Abdullah, ticaret için çıktığı Su­riye yolculuğundan dönerken, yirmi beş yaşındayken Medine'de vefat etmisti.Ana rahminde iken babadan yetim kalan Peygamber Efendimi­zi, validesi Hz.Amine, bir hafta kadar emzirebilmişti. Daha sonra O`na Halime Hatun süt annelik yapmıştir.Hazret-i Halime'nin yanında 4 yaşına kadar kaldı. Onun evi yurdu bu zaman içinde bolluk ve bereketlere sahne oldu.4 yasinda ailesine teslim edildi.6 yasina ulasinca Hz.Amine de vefat etti.8 yasina kadar dedesi Abdulmuttalib`in yaninda kaldi. Onun da vefati uzerine amcasi Ebu Talib yanina aldi.Resûlullah Efendimiz, bu çocukluk günlerinde bile cahiliyyet devrinin her turlu kotuluklerinden, putlardan cok uzak idi.Zira O, Cenab-i Hakk tarafindan terbiye edilmisti. «Beni Rabbim terbiye etti (ği için) edebimi güzelleştirdi» bu­yuran Resûlullah Efendimiz; ilimlerin, irfanların aslı ve menbaı oluşunun sır­rını dile getirmiştir.Yirmi beş yasina ulaşinca Hazret-i Haticetu`l-Kubra validemizle evlenip, 40 yasina vardiginda Peygamberlikle vazifelendirilen Efendimiz (s.a.s), 13 sene Mekke-i Mukerreme`de, 10 sene de Medine-i Munevvere`de teblig vazifesine devamederek, nice zahmetlere katlanarak, iskencelere sabrederek, putperest bir kavmi, hakperest bir hale getirmiştir.


Hutbe ve Vaazlar

MollaCami.Com