Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Bir kitap ki!...

Bugün bir kitap okumalıyım diye düşündü. Şöyle bir kütüphanedeki kitaplara nazar etti. Eline alıp baktı kimilerini. Hiçbirinde karar kılamadı.
Hava da o kadar güzeldi ki!
Açık olan perdenin ucundan, pencerenin pervazına konmuş bir çiçeğin, bembeyaz çiçekleri ile yüzüne tebessüm edip, “Gel...” diyen davetini alınca, teras balkonunda buldu kendini bir anda.
''Evet evet, bugün Rabbimden gelen mektupları okumalıyım'' dedi.
''Beyaz çiçekler bütün süs ve takılarını takınmışlar bugün,'' diyerek, kusursuz biçkili minik yapraklarını, çiçeklerinin ortasındaki ince sarı püskülcükleri, saf, masum beyaz rengin en can alıcı parlaklığı ile yaldızlanmış, nuranî aydınlığı seyretmeye koyuldu.
Bu kusursuzluk, bu muntazam yaratılış, bu cömertçe süslendiriliş, bu hikmetle ve gayeler takip edilerek biçiliş, Yaratıcısına karşı duyduğu muhabbet gülüne bir iki yaprak daha sarmaladı. İçindeki mis kokulu gülü, bütün hissiyatına duyurarak kokladı.
Sonra Rabbinden gönderilmiş yeni bir mektuba yöneldi.
Bu uçuşarak bir saksının dibine tohum atmış, bir mine çiçeğiydi. Mavi gözleriyle öyle bir davet ediyordu ki!
Gözlerinin gözbebeği sarı ve üzerinde minik bir dairecik etrafına sıralanmış siyah çizgiler vardı. Mini mini yeşil yaprakların arasından, diğer arkadaşlarıyla birlikte bakışıyorlardı.
''Uzak yerlerden, kırlardan, belki de bir bahçeden gelmiş olan nazlı misafir, hoş geldin. Allah adına getirdiğin mesajları ve selâmı aldım. Sohbete geldin biliyorum. Sen hep Rabbini anlatırsın. Onun sanatını, kusursuzluğunu, mükemmel yaratışını, rızıklandırmasını, merhametini, rahmetini, ikram ve elinin bolluğunu, ihsan ve hediyelerini anlatırsın bizlere. Onu, Onun güzel isimleriyle översin. Bizlere de bu yolu gösterirsin,'' dedi.
Çiçek anlaşılmış olmaktan ve yüreğindekini anlatabilmekten çok mutlu olmuştu.
Sonra bir bidon içine dikilmiş asma fidanına yöneldi. Yavru yavru tomurcuklanmaya başlamıştı yaprakları. Öyle bir heyecan duyuyordu ki içinde, hayata dair.
O da kendinde yazılmış satırları gösterebilme, okutturabilme arzusunda idi.
Çok heyecanlıydı, asma fidanı. Çok heyecanlanmıştı seyircisi. Kalbinin atışları, sanki fidanın yapraklarına fiskeler vurup, onların bir çizgi daha açılmasına sebep olmuştu. Aynı diriliş heyecanını tattıklarına emindi. Onun baharını genişlendiren titreyiş, seyircisinin de kalbindeki baharın biraz daha sünbüllenmesine sebep olmuştu. Allah adına konuştular, cevaplaştılar, baharın mektuplarına doğru muhabbet tohumları uçuşturarak.
Sonra o seyirci, sardunyaları, mor çiçekli bir kır sarmaşığını, yapraklanmaya çalışan gülleri, gökyüzünü, bulutları, kuşları, her şeyi, uzun uzun tek tek inceledi. Onlarda yazılmış satırları da özenle okumaya çalıştı, okuyabildiği kadarıyla.
Okuduğu bu kitaplar, öyle kitaplardı ki, mana gözünü sonuna kadar açmazsan, ihlâs ile hikmet nazarlarıyla bakmazsan, asla sayfaları açılmıyor, sadece kapağına bakmakla kalıyordun. Bir nebze olsun okuyabildiği için şükretti. ''Bugün çok güzel kitaplar okudum, vaktim asla zayi olmadı!'' diye memnuniyet ve şükran hisleri ile mutfaktaki işlerine yöneldi, mutlu seyirci...
Ama kalbi, aklı, fikri, gönlü, ruhu hâlâ o kitaplarla ve onların yazanıyla meşguldü.

mümine güneş...


Hikayeler

MollaCami.Com