Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Alimlerin zaafları

ALİMLERİN ZAAFLARI

Malumdur ki nefs-i emmare Allah’a kulluk yolunda çok sinsi bir düşmandır. Allah’ın muhafaza ettiği has kulları müstesna, herkesi kandırabilecek yaratılıştadır. Nefsin her yaşta ve vasıfta olan insana göre çeşit çeşit hileleri vardır. Alimler de nefsin tuzaklarına düşmekten emin değildir.
İmam-ı Gazali k.s. ilim ehlinin “aldanış hallerini” bazı örneklerle anlatmıştır.


Alimlerin Aldanışları:

__Bazı alimler şer’i (dini) ve akli ilimleri güzelce öğrenip inceler ve hayatlarını o ilimlerle geçirirler. Ancak azalarını günahlardan muhafaza edip, ibadet ve taata yönelmeyi ihmal ederler. İlimleri ile mağrur olup, bu ilimleri sebebiyle Allah katında çok yüce makamlara sahip olduklarını, kendilerini kurtardıkları gibi başkalarına da şefaatçi olacaklarını düşünürler.
Halbuki Allah-ü Teala Kuran-ı Kerim’de mealen: “Nefsini tezkiye eden kurtuldu.” (Şems 9-10) buyurmuştur. Yoksa tezkiye etmeyi bilen ve bunu insanlara öğreten buyurmamıştır.

__Bazı alimler, zahiri ilim ve ameli güzelce tahsil ve ifa ederler. Zahiri masiyetleri (açık günahları) de terk ederler. Ancak kalplerinden gafil olurlar. Kibir, riya, hased, makam ve yücelik sevgisi, ortaklarına ve arkadaşlarına kötülük yapma ve meşhur olma arzusu gibi sıfatları kalplerinden söküp atmazlar.
Mealen: “O gün ki ne mal fayda verir, ne oğullar! Ancak Allah’a selim bir kalp ile varan başka!” (Şuara, 89) Hadis: “Hased, ateşin odunu yaktığı gibi iyilikleri yakıp yok eder.” (Gazali, İhya 3/232)
Hadis: “Mal ve şeref sevgisi suyun bitkileri yeşerttiği gibi kalpte nifak yeşertir.” (Gazali, İhya 3/345)
Hadis: “Sizin üzerinize gelmesinden korktuğum şeylerin en korkunç olanı, küçük şirktir.” Ashab: “Ya Rasulallah! Küçük şirk nedir?” dediler. Rasulüllah s.a.v. : “Riyakarlıktır.” buyurdu. (et-Tergib vet-Terhib 1/69)
Bu kimseler kalplerine dikkat etmeyip sadece dışlarını düzeltmeye ve bu kötü huyların tezahürlerini izale (görünür kısımlarını düzeltmeye) etmeye çalışırlar. Halbuki bu kötülükler kalpten sökülüp atılmadıkça ne kadar gizlense de mutlaka açığa çıkarlar.

__Bazı alimler ise bu kötü huyların kötülüğünü ve bunlardan temizlenmenin lüzumunu kabul eder. Ancak kendisindeki halin bu kötü huyların eseri olduğunu kabul etmez. Kendini o kadar beğenmiştir ki, kendisinde kibir gibi görünen şey güya dinin ve ilmin izzet ve şerefini korumak için gösterdiği gayret-i diniyyedir.
Sözlerini kabul etmeyen veya kendini tenkit eden birini duyduğu zaman ona düşman kesilir de bunu hakkı savunmak ve batıla karşı koymak olarak düşünür. Halbuki akranından başkaları kendi yanında kötülenince hiç kızmaz, ses çıkarmaz. Dışından kızmış görünse bile için için sevinir.
İcap etmediği halde şöhret için ilmini izhar eder, fakat bunu insanların faydalanması için yaptığını söyler. Halbuki yanında başka bir akranı övülse bundan rahatsız olur. Bu tür alimler nüfuz sahibi kimselere yağcılık yaparlar da bunu Müslümanların faydalanması ve zarar görmemesi için yaptıklarını söylerler.
Halbuki o kimselerin yanında başka bir alimi görseler rahatsız olurlar. Makam ve mal sahibi kimselerin verdiği malları almakta mahzur görmezler. Kendilerinin dinde imam olduklarını, aslında bundan daha fazlasına layık olduklarını, çünkü her şeylerinin, dinin kıyamı (ayakta durması) için olduğunu düşünürler.

__Bazı alimler, ilimlerini güzelce tahsil ederler, azalarını günahlardan temizleyip itaatla süslerler. Görünen günahlardan sakındıkları gibi nefsin, rezil sıfatlarından kurtulmak için mücadele ve mücahede ederler.
Kalplerinden kötü huyları büyük ölçüde söküp atarlar. Ancak kalanlara ehemmiyet vermeyip kendilerinin selamete ulaştığını düşünürler de nefislerinden emin olarak gaflete düşerler. Bu gafleti fırsat bilen kötü ahlakın kalan kısmı derinde kalan ayrık kökleri gibi bir müddet sonra otaya çıkar. Kötü huylar baş gösterir.
Bu kimselerin hatalarını görmeleri ve düzeltilmeleri çok zordur. Çünkü bunlar kendilerini iyi ve üstün görmeye alışmışlardır. İnsanları beğenmezler ve onların arasına karışmazlar. İkaz edilecek olsalar çok zorlarına gider ve kabul etmezler.

__Bazı alimler ilimlerden mühim olanları terk edip sadece, idari meseleler, münakaşa mevzuları ve dünyevi muameleler gibi menfaate yakın (nefsin hoşlandığı) mevzularla alakadar olup kendilerini dinde fakih (din alimi) olarak tanıtmaya çalışırlar.

__Bazı alimler tasavvuf ilimleri ile meşgul olurlar. Ancak tasavvufu yaşamadıkları halde sırf bu ilimlerle meşgul olmakla kendilerinin abid, zahid, müttaki, muhlis ve muhlas (ibadet eden, dünyadan yüz çeviren, Allah’tan korkan, ihlasa ermiş ve ihlasa erdirilmiş) olduklarını zannederler.
Halbuki kalpleri dünya ve masiva (Allah’tan gayri her şey) sevgisi ile doludur.
Nefisleri besili ve rahattır.

__Aldanan alimlerden bazıları da vaizlerdendir ki onlar dinde mühim olan hususları anlatmak yerine insanları hislendirecek mevzuları süslü ve tesirli bir üslup ile anlatıp onları ağlatmaya çalışırlar. Böylece kendilerinin çok üstün insanlar olduklarını, Allah aşkı ile dolup taştıklarını, insanları da bu aşk ile doldurduklarını düşünürler.

__Bazı alimler ise lüzumundan fazla derine dalıp, sarf, nahiv, belagat ve mantık gibi ilimlerin incelikleri ile uğraşırken ali ilimlerden istifadeye imkan bulamazlar. Bununla birlikte kendilerinin dinde büyük alim olduklarını zannederler. Halbuki bu ilimlerden kitap ve sünneti iyi bir şekilde anlayacak kadarı kafidir. Fazlası malayanidir, faydasızdır.

Bu maddeler, alimlerin yanıldıkları hususların tamamı değildir. Sadece bazı misaller verilmiştir. Şüphesiz alimler için daha nice tuzaklar vardır.






Huccetü’l-İslam, El-Keşfü ve’t-Tebyin fi Gururi’l-Halkı Ecmain, İmam Gazali

niceleri vardı ki İlimleri Deryalar kadardı ama Amelleri Zerre kadardı :İbrahim Ethem hz


Hayatın İçinden İslam

MollaCami.Com